Hazırlayan: Mehmet Karasu
Antakya Kitaplığı: Nehc’ül Belağa/ Çev. Abdulbaki Gölpınarlı
“Nehc’ül Belağa, Hz. Ali (a.s)’ın kısa hilafeti döneminde buyurmuş olduğu 239 hutbe, 79 mektup ve 480 hikmetli kısa sözden oluşan bir kitaptır. Seyyid Razi[1] adıyla meşhur olan ve büyük Ehl-i Beyt âlimlerinden biri sayılan Muhammed b. Hasan Musevi (359-406), söz konusu hutbe, mektup ve kısa sözleri bir araya toplayarak değerli bir eser oluşturmuş ve Hz. Ali (a.s)’ın kelamındaki akılları hayran bırakan belagat üstünlüğünü nazara alarak bu eseri “Nehc’ül Belağa” (Belagat Yolu) olarak adlandırmıştır. O, bu değerli kitapta yer alan hutbe, mektup ve hikmetli sözleri H. 400 yılında derlemeye başlamıştır. Nehc’ül-Belağa kitabını oluşturan Seyyid Razi, bu eseri oluşturma hedefi hususunda kitabın önsözünde şöyle demektedir: “Ömrümün baharındayken ve ömür dalım henüz tazeyken İmamların (a.s) özellikleri ve hususiyetleri hakkında bir kitap yazmaya başladım. (Hasais’ul Eimme kitabı) Bu kitapta o zatların güzel ve değerli sözleri vardı. Elbette bu kitabın başında da belirttiğim gibi bu işe belli bir hedef ve niyetle giriştim. Ama Hz. Ali’nin özgün hususiyetlerini yazdıktan sonra zamanın doğurduğu bir takım zorluklar bu kitabı devam edip geri kalanını bitirmemi önledi. Ancak bu kitaptan yazabildiğim miktarı, bölümlere ve fasıllara ayırdım. Son bölümünde ise Hazret’in uzun hutbeleri ve mektupları değil de, öğütleri, hikmetleri, örneklemeleri ve kısa edebi sözleri yer almıştı.” (balaghan.net)
Konuk Yazar
Gerçekçilik her zaman/Öner YAĞCI
Toplumsal yaşamı, ilişkilerini kavrayıp aktarabilen yazarlar yıllar sonra da güncelliklerini koruyarak ayakta kalır. Dün yazılan bir yapıtın bugünü açıklayabilmesi ondaki topluma, edebiyata yaklaşma yönteminin doğru olduğunu kanıtlar.
Edebiyatta gerçekçilik
Bertolt Brecht’in Komün Günleri adlı oyununda 1871 Paris Komünü’nü tarihsel materyalizm açısından çözümlediğini söyleyen Ahmet Cemal, oyunu gözden uzak tutmadan Allende’nin Şili’sine döner. Şili’de “Allende ve yandaşlarının köklü önlemlere gitmemeleri”nin Pinochet’yi, “dünya sahnesinin gördüğü en kanlı faşistlerden birini işbaşına getirdi”ğini; oyundaki komüncülerin de aynı görüşü paylaştıklarını ve Komün’ün yıkıldığını söyleyerek noktayı koyar. (Bkz. Brecht, Sosyalist Gerçekçilik ve Toplum, 1976, s. 19-20).
Bu yaklaşımı, daha sonraki dönemde İran’daki Şah yönetiminin yıkılması sırasındaki TUDEH’in tavrına ve Sovyetler Birliği’nin olanaksızmış gibi görünen yıkılışına da uygulayabiliriz…
Gerçekçilikten uzaklaşma
Gerçekçiliğin ışığında, edebiyatta yaşanmakta olanlara bakınca şunlar görülüyor: Edebiyat yapıtlarının toplumsal bir olay olarak değerlendirilmesi artık bizden uzaklarda kaldı. Bir yapıtı oluşturan toplumsal nedenlere çok az kimse bakabiliyor. Tek toplumsal neden tüketim oldu. En kısa zamanda, en çok tüketmek, moda ve marka.
Ne yazık ki bir yapıtın neyin savaşımını verdiğinin sorgulanması, hangi dünya görüşünü savunduğunun açıklanması, hangi insani ve toplumsal konuyu tartıştığının belirlenmesi, getirdiği biçimsel yeniliklerin ortaya konulması, kullandığı dilin ve uyguladığı anlatım biçimlerinin saptanması, hangi toplumsal koşullar sonucu, hangi ortamda oluştuğunun belirtilmesi gibi ölçütlerle var olması gereken bir edebiyat yapıtıyla ilgili böyle bir tartışma yapıldığını, eleştirmenlerin bu konular üzerinde durduğunu görmek genellikle hayal bile edilemiyor. Sistem kendi yazarını, kendi eleştirmenini yaratıyor, aynı çizgiye getiriyor.
Yeni arayışlarla gerçekçiliğe dönüş
Asıl olarak yaşam biçiminin her ayrıntısını belirleyen medya, edebiyatı da kanatlarının altına almıştır. Edebiyatçı da onun istediği gibi olursa var olacaktır; düzenin fermanıdır bu…
Gelinen noktada günümüz yapıtları insan yaşamında bir şeyleri değiştirmiyorsa, “klasik gerçekçilik” dünyanın bugününü kavramada yetersiz kalıyorsa “büyülü gerçekçilik”, “bilimkurgu” gibi yeni arayışlarla gerçekçiliğe dönüş zamanıdır.
Gerçekçi birikimimiz öylesine bereketli, örneğin insanlığın tarlasındaki romanın şu görkemine bakın: Don Kişot, Kırmızı ve Siyah, Vadideki Zambak, Goriot Baba, Madam Bovary, Oliver Twist, David Copperfield, Ölü Canlar, Müfettiş, Babalar ve Oğullar, Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler, Budala, Savaş ve Barış, Anna Karenina, İvan İlyiç’in Ölümü, Ana, Muhteşem Gatsby, Ulysses, 1984, Dönüşüm, Yabancı, Ve Durgun Akardı Don, Çanlar Kimin İçin Çalıyor?, Gazap Üzümleri, Bitmeyen Kavga, Moby Dick, Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok, Jean Christophe, Buddenbrooklar, Cemile, Gün Uzar Yüzyıl Olur, Otomatik Portakal, Gülün Adı, Yüz Yıllık Yalnızlık, Körlük…
Kaz Dağları, Hasankeyf, Munzur, Salda… ve kitap
Emperyalist politika ülkenin dört bir yanında doğaya saldırılarla da sürerken 3. Edremit Kitap Fuarı bugün açılıyor. Fuar, 17-25 Ağustos günleri Kaz Dağları’nın eteğinde (Zeytinli-Altınkum)…
Kaz Dağları’nın üstü altından önemlidir teminin öne çıkacağı, Ahmet Ümit’in onur konuğu olduğu kitap fuarında onlarca aydın binlerce kitapseverle buluşacak.
23 Ağustos Cuma saat 20.00’de Filiz Ali ile Sabahattin Ali 71 yıllık hüzün diyeceğiz.
Haftanın Şiiri
Ağaçları Kesmeyin/ Can Yücel
Düş bir yaş dalından düşerse
Nereye düşer hiç düşündünüz mü?
Yerde bir iz kalmayacak mı izdüşüm?
Düşen yaş dalından düşünce
Gözlerinizdedir pınarı
Bir yaş bir daldan düşünce
Kökündedir yaşı
Bir yaş düşer bir daldan
Hepimizin ölen arkadaşı
Ve çok eskilere dair bir düşünce
Haftanın Sanat Gündemi
Altın Defne Edebiyat Ödülü Ulusal Basında
‘Hüseyin Ferhad Kitabı’ Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin Faris Kuseyri’ye hazırlattığı, 2018 Altın Defne Ödülü sahibi Hüseyin Ferhad’dan derlenmiş yazı ve görüşlerden, anılardan oluşan keyifli bir yapıt. Antalya Altın Portakal Ödülünün ertelenmesiyle (2019 sonunda yenilenmesi bekleniyor) Hatay’da verilen Altın Defne ödülü, bazen genç yapıtlara, bazen yörenin önem arz eden şairlerine verilerek ilerliyor. 2015 de Enver Ercan, 2016 da Sabahattin Yalkın, 2017 de Nihat Özdal’ a verilen ödülü, 2018 de Hüseyin Ferhad aldı. Ve sözünü ettiğim kitap 412 sayfalık mükemmel hazırlanmış bir yapıt olarak okurla buluşturuldu. Yapıttan bazı satırları buraya aktarmak istedim: ‘H.Ferhad daha 1982’deki ilk şiirleriyle kendisini zamandaşı, kuşakdaşı şairlerden özenle ayırmasını bilen bir şair: sözcük dağarcığıyla, sesiyle. Bir şairin kimliğini, kişiliğini yapan şey de bunlar değilse nedir? Üstelik Ferhad bu kendine özgü sesi bulmaya, bu özgün kişiliği ortaya koymaya çalışırken hiçbir şeyle sınırlamaz kendini, tersine bütün sınırları yıkarak alabildiğine geniş bir coğrafyaya, tarihe, dile yerleşir.’
Mehmet H. Doğan’ın 2000 yılında Kitap-lık dergisinde yayımladığı yukarıdaki satırlar, belki Ferhad’ın şiirde yapmak istediklerinin kısa bir özeti. Apayrı bir dil, ayrıksı bir coğrafya ve tarih. şamanizmle varılan bir buluşma. Özel bir dünyaya vardıran kimlik. ‘Yayınladığı ilk şiirinden bu yana, karar sesini bulana değin şarki kalmakta direnen, insanlık hallerinden ateşlenen evrensel temaları yüklenip gezindiği şiirin doğuda uzanan topraklarını hiç terk etmeyen, kendisi de şiiri bizzat yaşayan, şaman bir barbar olduğu için’ Erkan Karakiraz’ın bu ayrıştırması da, kitaba gelen ilginç aktarımlardan. Hüseyin Ferhad şiiri okumak özel bir gezintidir. Belki Amanos dağlarından kopardığı gerçek süzgecinden yansıtıyor, dünyanın başına geleceği şairimiz. Geçmiş derken, geleceği kasteden bir mercekle olan biteni ufalayarak.. (Hüseyin Alemdar-Akatalpa Dergisi)
Can Yücel unutulmadı
Türk edebiyatının usta şairi Can Yücel, ölümünün 20’nci yıl dönümünde, Muğla’nın Datça ilçesindeki mezarı başında anıldı.
Can Baba’ya selam…
Knidos’un Sırrı Festivali sona erdi
cumhuriyet.com.tr Yayınlanma tarihi: 12 Ağustos 2019 Pazartesi, 15:04
12 Ağustos 1999’da, tedavi gördüğü Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde yaşamını yitiren usta şairi Can Yücel için Uluslararası Knidos Kültür ve Sanat Akademisi’nce (UKKSA), 9’uncu Knidos’un Sır’ı Sanat Festivali etkinlikleri çerçevesinde anma töreni düzenlendi.
Törene, Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı Adnan Özyalçıner, UKKSA Başkanı Nevzat Metin, onlarca şair ve yazar ile Can Yücel’in sevenleri katıldı. Ünlü heykeltıraş Mehmet Aksoy tarafından yapılan usta şairin anıt mezarına çelenk bırakılmasının ardından konuşma yapıldı. Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı Adnan Özyalçıner, Can Yücel’in gündelik dili şiire çevirebilen bir şair olduğunu vurgulayarak, “Can, bizim şiirimizin en önemli şairlerinden biridir. Can’ın şiiri bir dil şiiridir. Dil ile söyleyen, dille yazan, dili şiire çeviren bir şairdir. Gündelik sözcüklerimizi şiir diliyle anlatabilen bir şairdir. Can, özellikle İstanbul ağzıyla konuşur. İstanbul ağzındaki bütün argoları, küfürleri şiir diliyle anlatır. Can Yücel’in şiirleri, bence şiirin aslıdır. Can Yücel politik, ekonomik, günlük yaşamımıza yansıyan her türlü olayı alaycı bir dille bize aktaran bir şairdir” dedi.
Can Yücel’i anma etkinlikleri, UKKSA’da bugün saat 17.00’de Cengiz Bektaş, Adnan Özyalçıner, Nedim Gürsel, Yaşar Miraç, İsa İnan, Ayşenur Arslan, Funda Tarakçıoğlu, Ali Gök, İdil Berf, Nebil Özgentürk, Gülsen Tuncer ve Hüsnü Arkan gibi şair, yazar ve sanatçıların katılacağı söyleşi ve imza günü ile devam edecek.
Şair-Yazar Şemsettin Ünlü yaşamını yitirdi
1928 yılında Elazığ’ın Harput ilçesinde doğan Ünlü’nün şiir ve yazıları birçok derginin yanı sıra Cumhuriyet gazetesinde yayımladı. Ünlü, “Yukarışehir” ile 1987 Orhan Kemal Roman Armağanı’nı, “Toprak Kurşun Geçirmez” ile 1989 Madaralı Roman Ödülü’nü, “Eksi Beş Kelaynak” ile 1999 Kültür Bakanlığı Cumhuriyetin 75. Yılı Eser Yarışması Deneme Ödülü’nü aldı. 2004’te “evrensel sanata ve edebiyat dünyasına katkısı” dolayısıyla Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü Altın Madalyası verilen Ünlü, Türkiye Yazarlar Sendikası, Dil Derneği ve Edebiyatçılar Derneği üyesiydi. Kore gazisi olan ve albay rütbesiyle TSK’den emekli olan Ünlü, yazar Mahir Ünlü’nün kardeşiydi. (Cumhuriyet)
Otyam Kuşadası’nda anıldı
Gazeteci yazar, ressam, fotoğrafçı Fikret Otyam ölümünün 4.yılında Kuşadası’nda yapılan panelde anıldı.
Kuşadası F. Özel Arabul Kültür Merkezi’nde (KUAKMER) düzenlenen panele gazeteci Türey Köse, fotoğrafçı Kemal Cengizkan ve Özcan Yurdalan ile Otyam’ın eşi dokuma sanatçısı ve fotoğrafçı Filiz Otyam katıldı. Özcan Yurdalan, Otyam’ın çok yanlı yaratıcılığına değinerek seyyahlığının ve Anadolu sevgisinin altını çizdi. Türey Köse, Otyam röportajlarının tarihsel, edebi ve sosyolojik önemini vurgularken günümüzde medyada artık röportaj kullanılmadığını belirtti. Kemal Cengizkan, Otyam’ın hayatından bazı anılar aktardı. (Aydınlık)
Leyla Erbil Artık dijital ortamda
Boğaziçi Üniversitesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi bünyesinde yürütülen “Kişisel Arşivi Işığında Leylâ Erbil’in Edebi Dünyası” isimli proje, Türk edebiyatının önemli isimlerinden Leylâ Erbil’in kişisel arşivini kataloglayarak dijital ortama aktarıp araştırmacılarla paylaşıma açmayı hedefliyor. Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Olcay Akyıldız’ın yürütücülüğünde sürdürülen proje, yazarın kişisel arşivinin edebiyatına nasıl bir arka plan oluşturduğunun ortaya çıkarılmasını amaçlıyor.
Bu proje ile, yazarın yayımlanmış eserleri ile eserlerinin müsveddeleri, kişisel mektupları, biriktirdiği gazete, dergi kesikleri, aldığı notlar gibi kişisel arşiv malzemesi arasındaki çift taraflı ilişkinin ortaya koyulması hedefleniyor.
Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Olcay Akyıldız’ın Boğaziçi Üniversitesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi bünyesinde yürütmekte olduğu BAP (Bilimsel Araştırma Projesi) projesiyle Leylâ Erbil’in kızı Fatoş Erbil tarafından 2016 yılında Boğaziçi Üniversitesi’ne bağışlanan yazarın kişisel arşivi kataloglanıp dijitize edilerek araştırmacıların kullanımına açık hale getirilmeye çalışılıyor. Projede ayrıca tasnif ve kataloglama sistemi oluşturulurken Boğaziçi Üniversitesi Arşiv ve Dokümantasyon Merkezi’nin sistemlerinden yararlanılıyor.
Bir Portre: Can Yücel
Can Yücel 1926 İstanbul doğumlu. Eski milli eğitim bakanlarından Hasan Âli Yücel’in oğludur. Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde Latince-Yunanca okudu. Öğrenimine İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’nde klasik filoloji okuyarak devam etti. Sanat tarihi dersleri izledi. Şair, çevirmen ve radyo görevlisi olarak tanındı. Çeşitli elçiliklerde çevirmenlik, Londra’da BBC’nin Türkçe bölümünde spikerlik yaptı (1953-1958) . Türkiye’ye döndükten sonra bir süre turist rehberi olarak çalıştıktan sonra bağımsız çevirmen ve şair olarak yaşamını sürdürdü. Nazım, nesir çevirileriyle de tanınan Can YÜCEL, şiir alanında ilk kitabı YAZMA (1950) dan sonra uzun bir süre biçim arayışlarıyla oyalandı.
Çeşitli edebiyat, kültür ve siyasi dergilerde; şiirleri, edebiyat ve tiyatro çevirileri ile siyasal konularda yazıları yayımlandı. 12 Mart döneminde Che Guevara ‘nın “Gerilla Harbi” ve “İnsan ve Sosyalizm” kitaplarının çevirisi nedeniyle 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1974 affıyla tahliye oldu. 12 Eylül sonrasında “Somut” dergisindeki “Hamileler” isimli şiiri edebe aykırı, müstehcen olduğu iddiasıyla para cezasına çarptırıldı. Aynı iddiayla “Rengâhenk” adlı kitabı toplatıldı.
Şairliğini, şiirin külhanca raconlarından yararlanarak siyasal inançlarıyla yoğurdu.
12 Ağustos 1999 tarihinde İzmir’de öldü, vasiyetine uyularak Datça’da toprağa verildi.
Eserleri
Yazma (1950) /Sevgi Duvarı (1973) /Bir Siyasinin Şiirleri (1974) /Canfeda (1986)
Çok Bi Çocuk (1988) /Kısa Devre (1988) /Kuzgunun Yavrusu (1990) (Antoloji.com)
Ne Okusak
1.YAŞAR KEMAL/BİR ÖMÜR EDEBİYAT/FERİDUN ANDAÇ/EKSİK PARÇA
2.ŞARK BELLEĞİ/HÜSEYİN FERHAD/YKY
3.DÜŞLERİNE TUTUNDUM/AHMET ÖZER/PANAMA
4.YA ŞİİR OLMASAYDI
5.AYDINLIK AŞKIYLA/ÖNER YAĞCI/CUMHURİYET KİTAPLARI