Hazırlayan (Mehmet KARASU)
Haftanın Kitabı
Çankaya/ Falih Rıfkı Atay
Atatürk’ün sofrası ünlüdür.
Atatürk sürekli olarak, ülkenin önde gelen aydınlarını bir masa etrafında toplar ve ülkenin sorunlarını tartışırdı.
Falih Rıfkı Atay bu aydınlardan biriydi. Atatürk’ün hep yakınında yer aldı.
Çankaya kitabı bu tanıklığın eseridir “Bu hatıralar gördüklerim ve işittiklerimdir. Gördüklerimin hepsi benden. İşittiklerimin çoğu Atatürk’ün ağzından!”
“Falih Rıfkı Atay 1923-1938 tarihleri arasında Atatürk’ün bizzat yanında bulunmuştur. Dönemin önemli gazetecilerinden biri olmasından mütevellit Atatürk’ün bu dönemde yaşadıklarını kendisinden dinlemiş çoğu olaya şahit de olmuştur. Atatürk’e olan sevgisi eserlerinden de anlaşılacağı üzere çok büyüktür. Çankaya her Türk vatandaşının okuması gereken kitaplar arasındadır. Bu zamana kadar neden okumadım diye hayıflandım durdum…
Çankaya; Atatürk’ün doğumundan okul hayatına, katıldığı savaşlardan, devrimlere, insan ilişkilerinden halka olan yakınlığına kadar ,Atatürk’ün bilinen ve bilinmeyen yönlerini detaylı anekdotlara yer vererek tatlı anlatımıyla biz okurlara adeta armağan edilen kıymetli bir eserdir.
Atatürk’e ilişkin anılarını “Çankaya” eserinde bir araya getiren Atay Atatürk’e olan bağlılığı ve yakınlığı ile tanınır. Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında gezi yazısı türünde en çok eser veren sanatçıdır. Dili akıcı ve etkilidir.
Benim tarih öğretmenlerim hiçbir zaman tarihi sevdiren tipte öğretmenler değildi. Bu yüzden bu konuda epey eksiğim var . Bu kitabı okurken hem birinin anılarını okuyorsun hem de geçmişe gidip tarihini birinci ağızdan dinliyorsun. Bilmiyorsan öğreniyorsun, biliyorsan tazeleniyorsun. Ama demiyorsun ki ne zaman biter bu kitap, bitmesin diyorsun bitmesin…
Atatürk’ün gülüşünü, kararlılığını, sevgisini, saygısını, komutanlığını hatta cephede askerini nasıl yüreklendirdiğini siyah beyaz canlanan görüntüler eşliğinde okudum. İnsanın milliyetçi ruhu alevleniyor adeta .
Ben bir öğretmen çocuğu olarak okulda büyüdüm. ”Andımız” okunan o okullarda!!! Her yerde Atatürk posterleri ve bayrağımızın olduğu okullarda… Bizler bu bakımdan çok şanslıyız gerçekten. Hayrandım zaten, daha da arttı hayranlığım… O’nun gibisi bir daha gelmez !!!
Milli bayramlarımız hepimizin heyecanla beklediği , yürekten kutlanan bayramlardı. Stadyumlarda tüm okullar yerlerini alır Ata’mız yad edilir, bayramımız kutlanır ve geleceği emanet edilmiş çocuklar ve gençler olarak bizler üzerimize düşen şeyi minnetimizi, sevgimizi ödercesine ; yorgun ve mutlu olarak ayrılırdık bayramlarda…(www.1000kitap.com)
Konuk Yazar/ Münevver Oğan
’10 Kasım türküsü’
Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın şiirinde Mustafa Kemal, tıpkı Demirkazık yıldızı gibi betimlenir. Demirkazık yıldızı hiç kaybolmaz, sarı rengiyle ışır. Sarı ışık içtenliktir, çağrı ve huzurdur. Mustafa Kemal Demirkazık gibidir, yolunu şaşıranların sarılacağı en sağlam dayanaktır; yani ‘özgürlük’tür.
Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın şiirinde Mustafa Kemal, tıpkı Demirkazık yıldızı gibi betimlenir. Demirkazık yıldızı hiç kaybolmaz, sarı rengiyle ışır. Sarı ışık içtenliktir, çağrı ve huzurdur. Mustafa Kemal Demirkazık gibidir, yolunu şaşıranların sarılacağı en sağlam dayanaktır; yani ‘özgürlük’tür.
Münevver Oğan / Yazar
Türk insanını çağdaşlaştırma amacıyla devrimler yapan, bilimin rehber olması için çalışan, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, bundan 81 yıl önce aramızdan ayrıldı. “Mustafa Kemaller ölmez” bilincimizi, çabamızı her zamankinden daha canlı tutmak bir vatan ve tüm mazlum uluslar adına bir insanlık borcudur.
Sık sık usumuza düşen “insan ne zaman ölür” sorusu “insan artık anımsanmadığında, adı unutulduğunda ölür” yanıtını da içinde barındırır. Her yıldönümünde Anıtkabir’e akın akın gelen insan seli, yediden yetmişe yurttaşların dilindeki “Atatürk ölmedi, kalbimizde yaşıyor” sözü 1938’den sonsuza giden bir yolu imler.
10 Kasımlarda büyük önder, ulusça anılır, törenler düzenlenir. Bu özel günün dışında gerçek yurtseverlerin, devrimcilerin attığı her adımda, her eylemde Mustafa Kemal Atatürk’ün öğretisi zaten vardır ama Kurtuluş Savaşı onun önderliğinde verildikten, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan ve çağını yakalayıp aşmayı hedefleyen bir ulus inşasının temeli olan devrimlerinden sonra Mustafa Kemal’i hâlâ anlamayanları, görmezden gelenleri, unutturmaya çalışanları görüp izledikçe şaşırıyorum.
İlhan Selçuk da -ışıklar içinde uyusun- bir yazısında Kurtuluş Savaşı sürecine şaşırıyor:
Şaşıp kalıyorum,
Arap İngiliz’le birleşmiş Türk’ü arkadan vurmuş;
Ermeni Rus’la birleşmiş,
Doğu Anadolu’yu kana bulamış;
Rum Yunan’la, Yunan İngiliz’le birleşmiş,
Batı Anadolu’yu ele geçirmiş.
Ülkenin mahvolmadık, yıkılmadık, yanmadık,
Kan dökülmedik, kül olmadık hiçbir yeri kalmamış,
Elde avuçta İstanbul ile İzmir bile yok!..
Anadolu’nun altı yedi milyon nüfuslu en yoksul bölümüyle, yüzde doksan beşi okuma yazma bilmez,
Yorgun, yoksul, bitkin, ezik bir halk…
Nasıl kurtulmuşuz?…
Şaşıp kalıyorum…
(…)EN GÜZEL ŞİİRLER DAĞLARCA’DAN
Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzü, Ata’nın varlığıyla gülmüş, aramızdan ayrılmasıyla ağlamıştır. Ulusumuza “Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir” diyerek ışık tutan büyük önder, bugün de gerçek yurtseverlerin kalbinde, usunda yaşıyor, her zaman da yaşayacaktır. Yazarlarımız, ozanlarımız Ata için yazmışlardır, yazmaktadırlar. Bunlardan biri de en güzel, en çarpıcı Mustafa Kemal şiirlerini yazan Fazıl Hüsnü Dağlarca’dır.
1968 yılında “Yaşayan En Büyük Türk Şairi” seçilen Fazıl Hüsnü Dağlarca, evrensel nitelikteki pek çok temada şiirler yazmıştır. Ancak; onu unutulmaz ve özel kılan bir başka tema da Kurtuluş Savaşı, Atatürk, Kurtuluş Savaşı’ndaki Anadolu gerçeği ve insanıdır. Toprak Ana kitabı (1950) okura bağımsızlık ve ulus bilincinin muştusunu verir.
Bağımsızlık Savaşı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Çanakkale Destanı, Üç Şehitler Destanı, 19 Mayıs Destanı, Anıtkabir, Türk Olmak, Nötron Bombası… Kitap adlarına bakmak bile Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın yurt sevgisini, ulusal bilincini, Atatürk’ü anlamanın doruklarına ulaştığını okura sezdirir.
Cumhuriyetin 50. Yılında Türk Dil Kurumu Yayınları arasından çıkan Gazi Mustafa Kemal Atatürk adlı şiir kitabı; O, 19 Mayıs Destanı ve Anıtkabir kitaplarının toplamından oluşan bir yapıttır. Aynı yapıtta yer alan 10 Kasımlarda başlığını taşıyan bölümde 10 Kasım Türküsü adlı şiirini anımsayalım:
Ata’yı kaybettikten sonra yine onu duyumsayabilmek, övüncünü, sevincini dillendirebilmek ancak Dağlarca gibi usta bir ozanın işi olabilirdi.
Ozan, ova-dağ kavramlarıyla bir karşıtlık ve benzetme ilişkisi kurmuş, “evren bayrakları” metaforuyla da en “üst düzeye erişmek”i anımsatmış, “çağdaş uygarlık düzeyini aşmak” sözüne gönderme yapmıştır. Bütün bunlar için de Mustafa Kemal’in “övün, çalış, güven” sözlerine yaslanmıştır.
Dağlarca, Mustafa Kemal’in ölümsüzlüğünü şiirin kanatlarıyla duyurmuştur okura:
………………………… (Aydınlık Gazetesi)
Haftanın Şiiri
Sana Borçluyuz ta Derinden
Cahit KÜLEBİ
Sana borçluyuz ta derinden
Çünkü yurdumuzu sen kurtardın
Hasta, yorgun düşmüştük
Yaralarımızı iyice sardın
Yiğittin, inanç doluydun, yapıcıydın
Sanatkardın, denizler kadar engin
Kimsenin görmediğini görürdü
Sevgiyle bakan gözlerin
Dedin ki: Bu millet, bu büyük millet
Yüzyıllar boyu geri kalmış
Bu yurt, bu güzel yurt, bizim yurdumuz
Her yanından yaralar almış
Dedin ki: Bir güzel savaşmalı
Kurmak için yeniden
Bilgiyle, inançla, coşkunlukla
“Öğün, çalış, güven”
Sana borçluyuz ta derinden
Işığısın bu yurdun
Dilimizi, ulusallığımızı öğrettin bize
Çünkü cumhuriyetimizi sen kurdun
Hürriyeti sen yaydın içimize
Halkçıyız dedin halk içinden
İnançta hür yetiştirdin bizi
Borçluyuz sana ta derinden
Devrimlerle yüceltti, çok yüceltti
Bu milleti temiz ellerin
Sana borçluyuz ta derinden
En büyüğü Mustafa Kemallerin
Haftanın Sanat Gündemi
Özdemir Nutku vefat etti
İZMİR’de bir süredir yoğun bakımda olan usta tiyatro sanatçısı Prof. Dr. Özdemir Nutku (88), kalp yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti.
Bir süredir İzmir’de yoğun bakımda olan ünlü oyuncu, yazar, eleştirmen ve yönetmen Özdemir Nutku, bugün sabah saat 6.30 sıralarında kalp yetmezliği nedeniyle yaşamını yitirdi. 88 yaşında hayata gözlerini yuman Nutku’nun cenaze töreninin 10 Kasım Pazar günü yapılacağı bildirildi.
88 yaşında vefat eden sanatçı Özdemir Nutku için 10 Kasım Pazar günü, saat 13.00’te İzmir Sabancı Kültür Merkezi’nde tören düzenlendi. Nutku’nun cenazesi, ikindi vakti Bostanlı Beşikçioğlu Camii’nde kılınacak cenaze namazının ardından toprağa verildi.
ÖZDEMİR NUTKU KİMDİR?
Özdemir Nutku, 12 Ocak 1931’de İstanbul’da doğdu. İlkokuldan sonra 1942’de Robert Kolej’e girdi ve hazırlık sınıflarıyla birlikte sekiz yıllık orta eğitimden sonra 1950’de B.A. derecesi ile mezun oldu. 7 yaşında piyanoya başlayan ve 1949 yılında ilk ve son klasik piyano konserini veren Nutku, 50’li yıllarda bir caz kuarteti kurarak caz piyanisti olarak tanındı. Amatör bir müzisyen olan Nutku’nun tiyatroya olan ilgisi kolej yıllarında başladı. Okulun temsil kolunda, amatör olarak çeşitli rollerde oynayan yazar, 1946-1947 döneminde, Kadıköy Süreyya Sineması’nda sahnelenen Franz Lehar’ın Tarla Kuşu operetinde ilk profesyonel rolünü oynadı. 9 Eylül Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Tiyatro Bölümü’nü kuran Nutku, bugüne kadar 37’si tiyatro, 22’si çeviri, 4’ü şiir, 12’si oyun ve uyarlama, 2’si senaryo, 1’i çocuk olmak üzere 78 kitap yazdı ve yayımladı.
Türkiye Yayıncılar Birliği 2019 Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri sahiplerini buldu
Türkiye Yayıncılar Birliği 2019 Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri, 38. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı kapsamında düzenlenen törenle sahiplerini buldu.
Türkiye Yayıncılar Birliği 2019 Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri, 38. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı kapsamında düzenlenen törenle sahiplerini buldu.
7 Kasım Perşembe günü TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi İnterexpo Salonu’nda gerçekleşen törende Avesta Yayınları, Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu ile Ozan Sanatevi ödül aldı
Necip Fazıl Ödülleri 2019 açıklandı
Kültür ve Turizm Bakanlığının desteğiyle Star gazetesi tarafından bu yıl altıncısı verilen Necip Fazıl Ödülleri’ne layık görülen isimler açıklandı.
Beşir Ayvazoğlu, M. Fatih Andı, Osman Konuk, Turan Karataş ve Necip Tosun’dan oluşan jüri heyeti tarafından yapılan değerlendirme neticesinde, eserleriyle Türkiye’nin edebiyat ve düşünce dünyasında önemli yeri olan adaylar arasından, 8 kişi 6 ayrı dalda ödüle layık görüldü.
“Necip Fazıl Ödülleri 2019″da, “Necip Fazıl Şiir Ödülü” İbrahim Tenekeci’ye, “Necip Fazıl Hikaye-Roman Ödülü” Cemal Şakar’a, “Necip Fazıl Fikir-Araştırma Ödülü” Prof. Dr. Mehmet Akif Aydın ve Dr. Coşkun Yılmaz’a verilecek.
Meryem Kılıç ve Emin Gürdamur’a “Necip Fazıl İlk Eserler Ödülü”, Emced İslam Emced’e “Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülü”, M. Uğur Derman’a ise “Necip Fazıl Saygı Ödülü” takdim edilecek.
Ödüller, aralık ayında “Gündüz Geceye Muhtaç” temasıyla düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak
(Kaynak: AA)
2019 Attilâ İlhan Edebiyat Ödülleri verildi.
Roman ödülü, “Yara Bende”nin yazarı Abdullah Ataşçı ve “Umudun Rengi”nin yazarı Murat Özsan’e, şiir ödülü “Kavil” kitabıyla Tuğrul Keskin’e verildi. İlk Roman Vakıf Özel Teşvik Ödülü’nün sahibi, “Kalbimde Çivilerle Uyumuş Gibiyim” kitabıyla Anıl Can Uğuz olurken, İlk Şiir Kitabı Vakıf Özel Teşvik Ödülü ise “Vera” adlı kitabıyla Talha Kuru oldu..
Bir Portre
Falih Rıfkı Atay (1894 – 1971)
1894 yılında İstanbul’da doğdu. Fıkra, makale, gezi türlerindeki gazete yazılarıyla ve özellikle Atatürk’ü yakından tanıtan anılarıyla ün kazanan Falih Rıfkı Atay, Kovacılar semtindeki Rehberi Tahsil Rüştiyesi’ni bitirdikten sonra Hüseyin Cahit’in Yalçın müdürlük yaptığı Mercan İdadisi’nde öğrenimini tamamladı. Darülfünunun Edebiyat bölümünü bitirdi. İdadide edebiyat öğretmeni olan Celal Sahir Erozan ile kendisinden bir ileri sınıfta okuyan Orhan Seyfi Orhon, Falih Rıfkı’nın edebiyat zevkinin gelişmesine yardımcı oldular. İlk Yazıları, Serveti Fünun dergisinin genç yazarlara ayrılan ek sayfalarında yayımlanan Falih Rıfkı’nın Tecelli(1911) dergisi ile Süleyman Bahri’nin yönettiği Kadın(1912) dergisinde Cenap Şahabettin ile Ahmet Haşim’in eserlerini hatırlatan şiirleri çıktı.
1912’de Tanin gazetesinde düz yazıları yayımlanmağa başladı; İstanbul Mektupları, Edirne mektupları gibi yazıları çıktı. 1913-1914 yıllarında sadaret ve Dahiliye Nazırlığı kalemlerinde çalıştı. Dahiliye Vekili Talat Paşa ile birlikte gittiği Bükreş’ten Tanin gazetesine röportaj yazıları yolladı. Bu dönemdeki yazıları, Türkçülük ve Türkçecilik akımlarının etkisini taşıyordu. I. Dünya Savaşında yedek subay olarak Suriye’ye gitti; 4. Ordu kumandanı Cemal Paşa’nın hususi katipliğini yaptı. Suriye ve Filistin’deki savaş anılarını “Ateş ve Güneş” (1918) kitabında topladı. Cemal Paşa’nın Bahriye nazırı olması üzerine Kalemi Mahsusa müdür yardımcılığına getirildi (1917). Kazım Şinasi Dersan, Necmettin Sadık Sadak, Ali Naci Karacan ile birlikte Akşam Gazetesini çıkarmağa başladı (1918). Bu gazetede Günün Fıkraları başlığıyla sürekli yazılar yazdı. Kurtuluş Savaşını destekleyen etkili yazıları dolayısıyla idam istenerek Kürt Mustafa Divanı Harbi’ne verildi. Fakat İnönü Zaferinin kazanılması üzerine Divanı Harp tutumunu değiştirdiği için idamdan kurtuldu. Kurtuluş Savaşı sona erdiği sırada İzmir’de Atatürk ile görüşmeğe gelen gazeteciler arasındaydı. Atatürk’ün isteği üzerine İkinci Büyük Millet Meclisi’ne Bolu’dan milletvekili seçildi (1922). Daha sonra uzun yıllar Ankara Milletvekili olarak T.B.M.M.’de bulundu. Hakimiyeti Milliye, Milliyet ve Ulus gazetelerinin başyazarlığını yaptı.
Yeni Türk Alfabesinin hazırlanması ve uygulanması sırasında Dil Encümeninde görev aldı. Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın tutumuna şiddetle karşı çıktı. Ulus gazetesinin başyazarlığını yaptığı dönemde Ankara şehir planı jürisinde üyelik ve İmar Komisyonunda başkanlık yaptı. 1946’da çok partili döneme geçildikten sonra Ulus gazetesinde CHP’nin savunuculuğunu sürdürdü. Demokrat Parti’nin 1950’de iktidara geçmesinden sonra Dünya Gazetesini kurarak (1952) muhalefete geçti; yeni iktidara karşı Atatürk devrimlerini savundu.
Falih Rıfkı Atay, sağlam, atak, çekici, anlatımı ve duru Türkçesiyle Cumhuriyet basınının Encümeninde usta kalemlerinden biriydi. Günlük siyasi olayları ele alan başyazı ve fıkraları yanında Ulus ve Dünya gazetelerinde Pazar günleri yayımladığı haftalık yazılarında çok usta bir deneme ve söyleşi yazarı niteliği gösteriyordu. Gezi ve anı türlerinde Cumhuriyet döneminin çok ilginç ürünlerini verdi.
Ne Okusak?
1.Mesleğim Yazarlık/Haruki Murakami/Doğan Kitap
2.Uygarlıkları Batışı/ Amin Maalouf/ Yky
3.Çürümenin Estetiğ/Mehmet Ulusoy/ Berfin Yayınları
4.Beni Kör Kuyularda/Hasan Ali Toptaş/Everest
5.Her Yerde Kan Var/ Ayşe Kulin/ Everest