Hazırlayan: Mehmet Karasu
Haftanın Kitabı
Tutunamayanlar
/Oğuz Atay
“Tutunamayanlar, Oğuz Atay’ın ilk romanıdır. Eserin ilk yayım yılı 1971’de iki cilt olarak, 1984’te ise tek cilt olarak yayımlanmıştır.
Çoğu yazar ve okuyucuya göre Modern Türk Edebiyatı’nın en önemli eserlerinden biridir. Kullanılan dil ve anlatım şekli itibariyle edebiyatta bir devrim olarak kabul edilmektedir.
Berna Moran, bu kitabı hem içerik hem de biçimsel özellikleri bakımından Türk edebiyattında yepyeni bir evre olarak değerlendirmekte, Jale Parla ise “Don Kişot’tan Günümüze Roman” adlı çalışmasında modern ve postmodern roman bağlamında Atay’ın ve Tutunamayanlar’ın yerini belirtmektedir.
Konusu Tutunamayanlar – Oğuz AtaySelim Işık’ın intihar ettiğini öğrenen Turgut Özben, ihmal ettiğini düşündüğü arkadaşının geçmişinin izini sürmeye ve Selim’in tanıdığı insanlar aracılığıyla onu tanımaya çalışır. Her insana farklı bir yönünü gösteren Selim’in görüntüsü, Turgut’un bu insanlarla konuşması sonucu okuyucunun ve Turgut’un gözünde netlik kazanacaktır. Romanda bir çok kişi vardır ama her biri aslında Selim’in hayatındaki kişilerdir ve tüm anlatılanlar Selim Işık’ı aydınlatır. Selim Işık “düşünen ve sorgulayan insan”ın simgesidir ve bu yüzden “tutunamamış”tır.
Yıldız Ecevit’in yazdığı Ben Buradayım… adlı Oğuz Atay biyografisinin ardından, romanın pek çok otobiyografik öğe taşıdığı anlaşılmıştır. (turkedebiyati.org)
Konuk Yazar
Balerin/Adnan Binyazar
Balerini ilk önce, on altı yaşlarımda Diyarbakır Orduevi’nde gösterime giren “Kırmızı Pabuçlar” adlı bir Amerikan filminde tanıdım. Gencecik bir balerin, büyük bestecilerin müziği eşliğinde, kuş hafifliğindeki bedenini sahnelerde uçurarak salonlarda alkış estiriyordu.
Filmin ortalarına doğru rolünde aksamalar başlamıştı. Gösteri sonrasında kırmızı pabuçlarından çıkardığı ayakları kızıl kan içindeydi. Başvurduğu doktoru tanısını koydu: “Artık bale yapamazsın!”
Ağır hastalıkların, insanı can evinden vurduğu, o filmde kazınmıştı beynime…
Yaşlı balerin
Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın Kültür Bakanlığı döneminde yayımlar dairesi başkanıydım. Bakan, o dönemdeki adıyla Sovyetler Birliği’ne yapılan ilk resmi ziyaretine müsteşarı Prof. Dr. Şerafettin Turan’la beni de katmıştı.
Bir akşam Bolşoy Tiyatrosu’nda Shakespeare’in Romeo ve Juliet adlı oyununun, bestesini 1935 yılında Prokoyef’in yaptığı bale uyarlamasına bizi de davet etmişlerdi.
Oyunun bitiminde bale sanatçılarıyla tanıştırıldık. Sahnede, daha yirmisinde olmayan Juliet’i, yüzünde derin çizgiler oluşan 52 yaşındaki bir sanatçının oynadığını öğrenince sanatın yüceliğini yüreğimde duymuştum.
Kadının gücü
Kadın, canında can yaratandır. Yaşama incelikler katan da odur. En iyi danteller, örgüler, halı dokumaları, cam desenleri onun parmaklarının ürünüdür. Bedeniyle ilgilenmesi, takılar takması, giyimi kişiliğinin parçası kılması incelikli ruhunun dışavurumudur. Evin içindeki varlığı bile ortamın sevgiyle donatılmasına yeter. Töre diye dayatılan baskılara karşı çıkan da odur. Tek sözüyle, dünyayı düzelteceğini sanan hangi bilinç yoksunu uydurmuş, “Elinin hamuruyla erkeğin işine karışma!” atasözünü? Bir atölyede araba lastiğini, eskiyen balataları yenileyen 17 yaşındaki bir kızın ustalığı karşısında sevinç duymuştum.
Gelişmemiş toplumlarda, erkek aklıyla, kadın duygusuyla anılır. Çevrenize bir göz atın; üniversiteler, basın-yayın dünyası, ince iş üreten fabrikalar kadınla ayakta duruyor. Bedenini biçimleme sanatında daha becerilidir kadın. Örneğin “Kuğu Gölü” balesinde balerinlerin gösterdiği bedensel ipilemeyi, hiçbir baletin gösterebileceğine inanmıyorum.
Avrupa Birliği başkanının kadın olması, Finlandiya kabinesinde başbakanla birlikte altı kadının bulunması mucize sayılmamalı. Kadın eylemli kılınarak çağımızda bir yeniden doğuş (Rönesans) yaşanmaktadır.
Rebnetko/Ceren
Ünlü sopranolardan Anna Rebnetko’nun Scala’da “Toska”yı canlandırmasıyla Ceren Özdemir’in öldürülmesi aynı günlerde oldu. Yaşamlarında örtüşen yanlar var. Yeterlik sertifikasını alan opera sahnelerinin gelecekteki yıldızı Rebnetko, Neva kentindeki ünlü konservatuvarda öğrenci olmayı
başarmıştı. Her şeyin pahalı olduğu bu kentte çalışmadan yaşayamazdı. Mariinsky Tiyatrosu’nun binalarının temizlenmesinde çalışarak sürdürebildi öğrenimini.
Kurs ustasının anlattığına göre Ceren Özdemir, Ordu Üniversitesi’nde okurken 2017 yılında balede usta öğretici belgesi almıştı. Baleyi çok seviyordu. Boş zamanlarında bile ders aldığı ustasının yanından ayrılmıyordu. Ustası, “Ceren ileride belki Türkiye’yi yurtdışında temsil edecekti” diyordu.
Rebnetko, amacını gerçekleştirme yolunda temizlik işçiliğine katlanmış, Ceren de okurken bir yandan da çocuklara bale öğreterek sanatını geliştirmiştir.
Rebnetko doruklara varıyor. Ceren ise aşağılık bir yaratığın kalbine sapladığı bıçakla can veriyor…
Neden, kör talihte değil, eğitimin, çağdaş insan yetiştirecek düzeyi tutturulamayışında aranmalıdır… (Cumhuriyet)
Haftanın Şiiri
Çerçi Çıkınımda Anadolu/ Arif Coşkun
Çerçi yüküm pahalı
O güneş tayfında yirmidört renk
Turuncusu pembesi moru yeşili
Laciverdi mavisi bol
Bir siyahtan katık
Bütün renklerden fazla
Sarıda ilişip
Canın pembe mi çekti
Al, para verme.
Bu beyazın tayfı bütün renklerde
Siyah katmayın ona n’olursunuz
Bu aldır beyaza en çok yakışan
Tozuyup sarıda
O en çok sevdiğim renk
Siyahtır beyazın yanında..
Çerçi yüküm pahalı
Ayva solup
Nar güle
Ak yuyup
Al sararım
Çıkınımda Anadolu
Beğen beğen al…
Haftanın Sanat Gündemi
Peter Handke’ye Nobel ödülü verilmesine tepkiler sürüyor
İsveç Akademisi’nin Nobel Edebiyat Ödülü’nü soykırım inkarcısı Peter Handke’ye vermesi Stockholm’de protesto edildi. Doktor Christina Doctare de Nobel madalyasını iade edeceğini açıkladı.
Peter Handke’ye Nobel ödülü verilmesi protesto edildi.
İsveç Akademisi’nin soykırım inkarcısı Avusturyalı Yazar Peter Handke’ye ödül vereceğini açıklamasından sonra başlayan tepkiler dinmek bilmiyor. Dün Nobel ödüllerinin verilmesi için yapılan tören sırasında Stockholm’de protesto gösterileri düzenlendi, bazı yazarlar ve İsveç Akademisi’nin üyeleri de töreni boykot etti.
“HANDKE’NİN ÖDÜLÜNÜ KUTLAMAK İKİ YÜZLÜLÜK OLURDU”
İsveç Akademisi Üyesi Peter Englund, Bosna-Hersek’teki katliamları yerinde izlemek ve gerçekleşen savaş suçlarını İsveç medyasına yazmakla biliniyor. Balkan savaşı sırasında Sırp milliyetçiliğini pek çok kez kınadı ve savaşta insanlık suçları işlendiğini yazdı. Handke’ye ödül verilmesini protesto için törene katılmayan Englund, ”Peter Handke’nin Nobel’ini kutlamak benim açıdan büyük bir iki yüzlülük olurdu. Benim söyleyebileceğim tek şey bu” dedi.
İsveç Akademisi’nin iki üyesi de, Handke’ye ödülü verilmesini protesto etmek için görevlerini bıraktıklarını açıkladı.
PEN’DEN AÇIK MEKTUP
İsveç PEN Kulubü de, Handke’ye ödül verilmesine tepki gösterdi. Başka kurumların verdiği ödüllere karışmama tutumu olduğunu hatırlatan PEN, İsveç Akademisi’ne açık bir mektup yazmak zorunda kaldığını açıkladı. Mektupta Sırbistan’ın eski Cumhurbaşkanı Slobodan Milosoviç ve Sırp lider Radovan Karadziç gibi soykırımı gerçekleştiren liderlere yardım etmek için girişimde bulunan birine ödül verilmesine karşı sesiz kalınamayacağı belirtildi.
Türkiye, Arnavutluk, Hirvatistan ve Kosova büyükelçileri de ödülün Handke’ye verilmesini protesto için ödül törenine katılmadı.
Necatigil Şiir Ödülü 40. yıl töreni
ya da sevgili Ömer Yalçın’ın deyişiyle “Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nde son / ilk kırk yıla veda akşamı”
Necatigil Şiir Ödülü’nün 40. yıl töreni, şairin 40. ölüm yıldönümü olan 13 Aralık akşamı Yapı Kredi Kültür Sanat’ta yapıldı.
Program Necatigil’in torunları Mehmet Esemen, Emre Can Sarısayın ve Bade Okçuoğlu Sarısayın’dan bir müzik dinletisiyle başladı. Besteledikleri iki Necatigil şiirini seslendirdiler: “Serin Mavi” ve “Küskün Yolcunun Türküsü”.
Ardından Necatigil Şiir Ödülü’nün 40 yıllık yolculuğu: “Önce Şiir” başlıklı belgesel bir film izlendi. Aile arşivindeki belgelerden yararlanılarak, Filmekibi’ndeki dostlarımız Ahmet Sönmez, Elif Günay ve arkadaşları tarafından hazırlanan yarım saatlik bu belgeselde değerli edebiyatçıların hem Necatigil’in şiirimizdeki yerine hem de ödüle ilişkin görüşleri yer alıyordu.
Belgeselden sonra ödül törenine geçildi. Seçici kurul üyelerinden Turgay Fişekçi, bu yıl “40. Yıl Şiir Onur Ödülü” olarak verilen ödüle değer bulunan Şavkar Altınel hakkında bir konuşma yaptı. Şavkar Altınel sağlık sorunları nedeniyle törene katılamadığı için ödülü onun adına alan Roni Margulies, Şavkar Altınel’in tören için hazırladığı metni okudu.
Törenin sonunda bir duyuru yapıldı ve 1980 yılından bu yana kesintisiz sürdürülen ödüle bir süreliğine ara verildiği açıklandı.
Oğuz Atay’ın evine ‘Tutunamayanlar’ tabelası
‘İstanbul’un Edebiyat Coğrafyası’ projesi başladı. Oğuz Atay’ın evine tabela asıldı.
DUVAR – Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Tanpınar Araştırmaları Merkezi’nin “İstanbul’un Edebiyat Coğrafyası” projesi kapsamında, yazar Oğuz Atay’ın Beyoğlu’ndaki evine törenle ‘Oğuz Atay Tutunamayanlar romanını bu binada yazdı” şeklinde bir bilgilendirme tabelası asıldı.Törene Beyoğlu Kaymakamı Mustafa Demirelli, MSGSÜ Rektörü Prof. Dr. Handan İnci, Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız ve sanatseverler katıldı.
Atay, ünlü romanı Tutunamayanlar’ı, Beyoğlu Hayriye Caddesi’nde bulunan 7 numaralı binanın ikinci katındaki evinde yazmıştı.
‘BİR SELAM VERECEKLER’
Beyoğlu Belediyesi ile MSGSÜ iş birliğinde gerçekleşen etkinliğe katılan Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız , vefatının 42. yılında Oğuz Atay’ı anma ve anlama adına bir araya geldiklerini söyledi. Beyoğlu’nun İstanbul kültür sanat hayatının merkezi olduğunu vurgulayan İnci, binanın önünden geçenlerin tabelayı okuduğunda Oğuz Atay’a bir selam vereceklerini söyledi.
Yıldız, “Atay’ı rahmetle anıyoruz. Bugün onun ‘Tutunamayanlar’ romanını yazdığı bu tarihi mekanda, onu sevenler olarak hatırasını yaşatmak üzere toplandık” dedi.
Beyoğlu’nun kültür ve sanat merkezi olduğunu daha güçlü şekilde ifade etmeye sürdüreceklerini belirten Yıldız, şunları kaydetti: “Bugün Türk edebiyatına yön veren ve 20. yüzyılın en seçkin edebiyatçılarından kabul edilen Oğuz Atay’ı anıyoruz. Bundan sonra Beyoğlu Belediyesi olarak biz de ‘Beyoğlu’na Değer Katanlar’ projesi kapsamında benzer etkinlikler gerçekleştireceğiz.”
İKİNCİ DURAK: TANPINAR
MSGSÜ Rektörü Prof. Dr. Handan İnci de bir hayalin gerçekleştiğini ve çok mutlu olduğunu belirterek, “Tanpınar Araştırmaları Merkezi’nin projelerinden biri İstanbul’da yaşamış değerli bütün yazarların yaşadıkları mekanlara dair plakalar koymak ve böylece farkındalıklar yaratmaktı. Beyoğlu Belediye Başkanımıza sürecin bu kadar hızlı gerçekleştirilmesinde göstermiş olduğu çabadan ötürü teşekkür ediyorum” diye konuştu.
İnci, yerleştirilecek tabelaların MSGSÜ tarafından tasarlanacağını dile getirerek, “İstanbul’un Edebiyat Coğrafyası” projesinin ikinci durağının Üsküdar’da Ahmet Hamdi Tanpınar ile ilişkili bir mekana asılacak bilgilendirme tabelasıyla devam edeceğini bildirdi.
Oğuz Atay, 13 Aralık 1977’de vefat etmişti. (İSTANBUL/AA)
Oğuz Atay ölüm yıldönümünde anılıyor
13 Aralık 1977’de hayatını kaybeden Türk edebiyatının önemli isimlerinden Oğuz Atay, 41’inci ölüm yıldönümünde anılıyor.
12 Ekim 1934 yılında Kastamonu’da doğan Atay, ilk ve ortaokulu Ankara’da okuyan Atay, 1951’de bugünkü adı Ankara Koleji olan Ankara Maarif Koleji’ni, 1957’de İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nden mezun oldu.
Askerliğini 1957-59 yılları arasında yaptıktan sonra tamir ve kontrol elemanı olarak Kadıköy vapur iskelesinin yapımında çalıştı. Görevinden istifa ettikten sonra İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi (şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi) İnşaat Bölümü’nde öğretim üyesi oldu.
Atay’ın büyük etki yaratan eseri ‘Tutunamayanlar’ı 1973’te yayınladığı ‘Tehlikeli Oyunlar’ adlı ikinci romanı izlemiştir.
Hikâyelerini Korkuyu Beklerken başlığı altında toplayan Atay, 1911-1967 yılları arasında yaşamış Prof. Mustafa İnan’ın hayatı konu eden Bir Bilim Adamının Romanı’nı 1975 yılında yayımlamıştır. 1973 yılında yayımlanan Oyunlarla Yaşayanlar adlı oyunu Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenmiştir.
43 yıllık hayatında birçok eser bırakan Atay’ın kitapları bugün hala en çok okunanlar arasında en üst sırada. (T24)
2. Çankaya Kitap Buluşması başladı
Ankaralı kitapseverlerin merakla beklediği 2’nci Çankaya Kitap Buluşması görkemli bir açılış töreninin ardından Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde başladı. 22 Aralık’a kadar devam edecek olan kitap buluşmasında, imza ve söyleşi ile onlarca yazar Ankaralı sanatseverlerle buluşacak
Çankaya Belediyesi’nin, Toplumsal Araştırmalar ve Sanat için Vakıf (TAKSAV) işbirliğiyle düzenlediği “2’nci Çankaya Kitap Buluşması” görkemli bir açılış töreninin ardından başladı. 22 Aralık’a kadar Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde devam edecek kitap fuarında bu yıl da 50’den yayınevi ve binlerce kitaba ev sahipliği yapılacak. Bu yıl teması “Hadi Buluşalım” olan Çankaya Kitap Günleri’nde, onlarca yazar söyleşi ve imza günleriyle Ankaralı sanatseverlerle buluşturulacak.
GÖRKEMLİ AÇILIŞ
Çankaya Kitap Buluşması’nın açılış törenine Ankaralı sanatseverler yoğun ilgi gösterdi. Açılış törenine, Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, CHP Ankara İl Başkanı Rıfkı Güvener, Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, BirGün Gazetesi yazarlarından L. Doğan Tılıç, Güray Öz, Ünal Özmen de katıldı.
Fakir Baykurt Roman Yarışması başvuruları başladı
Fakir Baykurt Roman Yarışması başvuruları başladı. Çiğli Belediyesi tarafından düzenlenen Fakir Baykurt Roman Yarışması için başvurular 2 Mart 2020 Pazartesi saat 17.00’da sona erecek.
Çiğli Belediyesi, edebiyata toplumsal gerçekliği yansıtan yeni eserler kazandırmak amacıyla “Çiğli Belediyesi Fakir Baykurt Roman Yarışması” düzenliyor.
Çiğli Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü tarafından düzenlenen yarışmasının başvuruları 2 Mart 2020 Pazartesi günü saat 17.00’a kadar sürecek. Başvurular Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’ne yapılacak.
Çiğli Belediyesi Fakir Baykurt Roman Yarışması seçici kurulunda Adnan Binyazar, Bahri Karaduman, Hidayet Karakuş, Işık Baykurt ve Öner Yağcı yer alıyor. Yarışmanın kazananı, 1 Haziran 2020’de belirlenecek. Birincilik ödülü olarak 10.000 TL verilecek. Ödül töreni Fakir Baykurt’un doğum günü olan 15 Haziran’da düzenlenecek. Tören, Çiğli Belediyesi Fakir Baykurt Salonu’nda yapılacak.
Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü, yarışmayla ilgili olarak şunları söyledi: “Dünden bugüne edebiyat tarihimize birbirinden değerli eserler kazandırmış olan yazarlarımıza hak ettikleri değeri vermek ve genç nesillere okuma alışkanlığı kazandırmak amacıyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu bağlamda her yaştan edebiyatsevere, hayal dünyalarını ve düşüncelerini kaleme dökecekleri yeni mecralar sunuyoruz. Kısa süre önce adını belediye etkinlik salonuna verdiğimiz edebiyatımızın değerli isimlerinden Fakir Baykurt anısına roman yarışması düzenliyoruz. Herkes bu yarışmaya katılabilir ve edebiyat dünyamıza katkıda bulunabilir. Unutmayalım ki, edebiyatına hakim olanlar, uygarlık yolunda ön sıralarda yer alırlar”
Bir Portre
Arif Coşkun
1 Mart 1928’de Hatay’da doğdu.
Antalya Lisesinde okurken öğrenimini yarıda bırakarak hayatını kazanmak zorunda kaldı. Defne Hidro Elektrik Birliğinde uzun süre çalıştıktan sonra İstanbul’a yerleşti (1969). Serbest yazar, amatör fotoğrafçı olarak hayatını sürdürdü. Şiirleri, Yelken, Ataç, Yeditepe, Varlık, Güneyde Kültür dergilerinde yayımlandı. İkinci Yeni’nin dışına çıktığında kendi sesini buldu. Doğa sevgisini, toplumsal temaları işledi.
Eserleri
Şiir: Günah Dağları (1962), Uzay Gülü (1964), Ateş Hattı (1966), Taş Kilim (1969), Çıkınımda Anadolu (1972), Barışın Kuyumcuları (1978), Tufandan Öncekiler, Tufandan Sonrakiler (1984).
Ne Okusak?
1. Aşkımız Eski Bir Roman/Ahmet Ümit/YKY
2. Mesleğim Yazarlık/ Haruki Mirakami/ Doğan Kitp
3. Sessiz Gece Yazıları/ Nebil Özgentürk/Karakarga
4. Dünün Sünyası/ Stefan Zweig/ Can Yayınları