Haftanın Kitabı
Yaşlı Adam ve Deniz/Ernest HEMINGWAY
Sandalıyla balıkçılık yapan Santiago isimli yaşlı balıkçı tam 84 günden beri tek balık avlayamamıştı.Bu yüzden yıllardan beri kendisine yardım eden küçük Manolin bile başka bir balıkçının yanında çalışmaya başlamıştı.Ama fırsat buldukça yaşlı balıkçıya yardım ediyordu.Diğer balıkçılar artık onunla dalga geçiyorlardı.O ise havanın açılmasını bekliyordu.Niyeti iyi bir balıkçı olduğunu göstermekti.
Balıkçı 85. günde balık tutmak için azimle mücadele etmeye başladı.Güneş doğmak üzereyken balıkçı kürek çekmeye başladı.Mutlaka bir balık yakalaması lazımdı.Oltyı bütün gücüyle kavradı ama tekne ağır ağır sürüklenmeye başlamıştı.Bir balık yakaladığını fark eden yaşlı balıkçı balığın türünü kestirmeye çalışıyordu.Bu sırada balıkla rollerin değiştini fark etti.O balığı değil balık onu çekiyordu.Artık yaşlı denizcinin balıktan farkı yoktu ama ”yenilmemeliyim”diye kendisine cesaret veriyordu.Zıpkını yiyen dev balık canlanmıştı.Yaşlı adamın gözleri karardı ve balığın suyun üstünde durduğunu fark etti.Kan kokusunu alan köpek balıkları sandalın peşindeydi ve balığın 4/1 yemeği başardılar.En sonunda yenecek başka birşey kalmamıştı.Yaşlı adamın tek amacı evine varmaktı.Nitekim saatler sonra evine vardı ve yorgunluktan uyuya kalmıştı.Küçük Manolin balıkçının evine gittiğinde yaşlı adam hala uyuyordu.Manolin ,balıkçı uyanır uyanmaz ona kahvesini uzattı.Balıkçı çocuğu görünce”yendiler beni” dedi.Küçük Manolin, bunun üzerine ”seni balıuklar yenmedi”dedi.Manolin onun usta bir balıkçı olduğuna sonuna kadar inanıyordu. (eodev.com)
Konuk Yazar
Bir insanlık mucizesi/ Öner Yağcı
23 Nisan’ı insanlığın haçlı seferi, Nazi saldırganlığı, veba, kolera gibi belalı günlerinde ulusal egemenlik ışığının yandığı günü, çoban ateşlerini bir araya getirerek ulusal savaşımızın zaferini ve Cumhuriyeti kuran Meclis’in 100. yaş bayramını yüreğimizle kutladık.
Yaratanlara selam
17 Nisan Köy Enstitülerinin 80. kuruluş bayramı da başka bir hüzünle, birçok sanal toplantıyla kutlandı. İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı’nca düzenlenen, H. Haluk Erdem’in yönettiği, kaydı YouTube’da izlenmeye sunulan Köy Enstitüleri’nin 80. Kuruluş Yılında “Günümüz Gerçekliği ve Köy Enstitüleri” Çalıştayı doyurucu, anlamlı, umut verici oldu.
Çalıştayda, Köy Enstitülerinin düşünsel öncülerini, kurucularını, Atatürk başta olmak üzere İnönü ve Nafi Atuf Kansu gibi devlet adamlarını, Mustafa Necati, Saffet Arıkan, Hasan Âli Yücel gibi bakanları, Tonguç’u ve onunla birlikte bu destanı yaratanları andık. Ruhunu yaşatanları selamladık.
Vakıf Başkan Yardımcısı Metin Atuf Kansu’nun açışıyla başlayan, Elif Tosun’un piyanosuyla, Hikmet Akar’ın bağlamasıyla sunduğu türkülerle serinlediğimiz çalıştayda, Köy Enstitüsüyle ilgili kuruluşları bir arada görmenin kıvancını yaşadım.
Bilim, sanat insanlarının gözünden
Programda eğitim, bilim, sanat dünyamızdan Zafer Gençaydın, Mustafa Gazalcı, Ahmet Özer, Ayfer Kocabaş, Mualla Aksu, Nermin Yazıcı, Semiha Günal, Gülin Onat Bayır, Kemal Kocabaş, Mustafa Ergün, Erdal Atıcı, Selçuk Özdemir, Hüseyin Gül, Metin Turan, Günay Güner, Zeki Baştürk gibi aydınlarımız, günümüz koşullarında teknolojik olanaklardan alabildiğine yararlanarak bu ruhun resimle, müzikle, tiyatroyla, edebiyatla geleceğe taşınabileceğini vurguladı. Klasiklerin okunmasının, yaygınlaştırılmasının önemi ve Köy Enstitülü yazarların bu gerçekliğe katkıları üzerinde durdular.
Korkuyu yenmek
Köy Enstitüleri, insanın aklını ve elini kullanarak doğayı, kendisini ve toplumunun yazgısını değiştirebileceğini bilen, bunun nasıl olacağına ömrünü veren bir devrim öğretmeni olan Tonguç’un “İnsanoğlunun kazanacağı en büyük zafer korkuyu yenmesiyle elde edeceği zaferdir” sözünün gerçekleştiği bir yaşama biçimidir.
Köy Enstitülerini tanımlayan sözcükleri sıralamakla yetineceğim.
Köy Enstitüleri bir yaşam biçimidir, bir sistemdir, bir ruhtur. Bu yaşam biçiminde, bu sistemde, bu ruhta: Emek, özveri, özgürlük arayışı, kendine, başkalarına, insana güven vardır. Gerçekçilik vardır, hayallerin gerçekleştirileceği umudu, insanlaşma arayışı insanların canlandırılması, bilinçlendirilmesi vardır. Dayanışma, tüketim toplumu dayatılmasına karşı üreticilik, bağnazlık ve bencilliğe karşı “biz” olmak vardır. İnsanlıkçılık, toplumculuk, ahlaklılık, erdemlilik vardır. Eşitlikçilik vardır: Kadın erkek eşitliği, varsıl-yoksul eşitliği. Bilimsel, laik, hümanist bir dünya arayışı, sanat sevdası ve sanatın ölümsüz arayışı barış vardır. Çağdaşlık, örgütlülük ve var olan iletişim araçlarıyla yayılma vardır. Adı konulmamış bir örgüt denilir onun için.
İyi ki var
İyi ki TÖS’ten TÖB-DER’e örgütler olmuş.
İyi ki KEÇEV, YKKED, İHTBV, KAVEG gibi kurumlar var.
İyi ki kitaplar var: Bir Eğitim Devrimcisi: İsmail Hakkı Tonguç (Engin Tonguç), Piramidin Tabanı (Hürrem Arman), Tonguç ve Enstitüleri (Pakize Türkoğlu), Hasanoğlan Köy Enstitüsü (Abdullah Özkucur), Köy Enstitüleri Sistemi (Niyazi Altunya), Köy Enstitülerinin Meclis Süreci (Mustafa Gazalcı), İsmail Hakkı Tonguç Sempozyum Bildirileri (Hz. Kemal Kocabaş), Büyük Oğul Efsanesi/ Tonguç’un Romanı (Öner Yağcı) ve daha yüzlerce…
İyi ki pırıl pırıl sevdalıları var! (Cumhuriyet)
HAFTANIN ŞİİRİ
Yangın Gülleri/ Güngör Gencay
Delip geçti gerçekler yangın üzre bilinen
Bütün öğretilerin anafikirlerini.
Şiddetli bir deprem kuşağında şimdi
Hepsi de sallanıyor.
Odalarında, koridorlarında insan soluğu
Kapılarında, pencerelerinde gözler.
Kiminin elinde kalem, elinde saz
Dilinde şiir ve türkü kiminin
Ama hepsinin yüreğinde
Pir Sultan Abdal duruyor.
Gözlerini bağlarsak zamanın
Milattan öncesi ve sonrasında
Cinayetlerin nedeni hep aynı
Ateşin işlevi aynı oluyor.
İki Temmuz gününün
Saat 19.50 kavşağında
Sivas’ta madımak değil,
Gülde sevgi, sevgide insan yanıyor.
Çiçek vermez ağlama toprakları
Yangınlarda ve acılarda sürekli
Durdurmak mümkün değil zamanı
Sıvanmış haaa deyip geleceğe
Hayatı kavgalar çoğaltıyor.
Temmuz bahçelerinde artık
Rüzgarlar ateşten esmeyecek
Gayretin beyhude mezarcı
Devrilen bir yangının kopup gelen sesinden
Binlerce aydınlık filizleniyor.
HAFTANIN SANAT OLAYLARI
Yaşam çavlanından giden hayatlar
Toplumcu gerçekçi şiirin önemli temsilcilerinden Güngör Gençay’ın gidişinin ardından 7 yıl geçti. Onun fikri ile davranışları arasında sekmez bir uyum vardı. Bu uyumu, eserlerini adlandırırken de aynı
titizlikle gösterirdi. O, kalemin ve sokağın insanıydı
Yaşam çavlanından giden hayatlardan şair-yazar Güngör Gençay’ı anacağımız bugün, bu sistemin çocuğu pandemi yüzünden adeta toplu katliam yaşanmaktadır. İnsanı kendine yabancılaştıran sermaye düzeni ve onun iktidarları, toplu ölümleri birer sayı gibi duyurmakta, pandemi paniğiyle yabancılaşmayı kışkırtan bir siyaset yürütmektedir. İnsanlar, sokakta birbirini adeta birer mikrop gibi görsün isteniyor. Öyleyse sömürüye karşı dayanışmayı tercihin ve dayanışmacıları anmanın önemi daha da artıyor. (Osman Bozkurt- Birgün)
Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri
Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri bu yıl “Öykü” türüne verilecektir. Öykü dalı Seçici Kurulu Deniz Yüce Başarır, Faruk Duman, Jale Sancak, Murat Yalçın ve Nursel Duruel’den oluşmaktadır. Ödülün sonucu Ekim ayında açıklanacak, ödül töreni 2020 TÜYAP Kitap Fuarı’nda yapılacak.
Yayıncılardan uluslararası dayanışma çağrısı
Türkiye Yayıncılar Birliği’nin üyesi olduğu Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin (IPA) 23 Nisan Dünya Kitap Günü’nde; Avrupalı ve Uluslararası Kitapçılar Federasyonu (EIBF), Uluslararası Eser Sahipleri Forumu (IAF), Uluslararası Çoğaltım Hakları Kuruluşları Federasyonu (IFRRO), ve Uluslararası Bilimsel, Teknik ve Medikal Yayıncılar Birliği (STM) ile ortaklaşa bir bildiri yayınladı.
Yapılan açıklamada corona virüsü sebebiyle yayıncılık sektöründe yaşanan krizin atlatılması için hükümetlere çağrı yapıldı. İşte, o açıklama:
“Aşağıda imzası bulunan küresel kitap endüstrisinin temsilcileri olan bizler, tüm dünyadaki hükümetleri, kendi yayıncılık sektörlerini ve bu sektörleri çevreleyen değer zincirlerini sürdürmek için ekonomik teşvik paketleri uygulayarak kitapların, öğrenme çözümlerinin ve profesyonel ve akademik içeriğin önemini takdir etmeye, desteklemeye ve kutlamaya davet ediyoruz.
KİTAPLARIN ÖNEMİ VURGULANDI
Bugün, 2020 Dünya Kitap Günü’nde, kitapların toplumdaki hayati rolünün farkındayız. Kitaplar aracılığıyla öğreniriz, başka kültürlerle tanışırız, hayal kurarız. Birbirimizi anlarız. Kitaplar aracılığıyla, empati yapmayı öğreniriz. Kitaplar, bilimsel araştırma için, çocuklarımızı eğitmek için ve hayat boyu öğrenmede gereklidir. Kitaplar, daha iyi insanlar olmamızda bize yardım ederler.
Kitapların, onları yazmaları ve resimlemeleri için eser sahiplerine ihtiyacı vardır; onlara yatırım yapmaları için yayıncılara, onları okurlara ulaştırmaları için kitapçılara ve telif haklarını korumaları için toplu hak yönetimi kuruluşlarına ihtiyacı vardır. Toplum için öylesine hayati olan bu zincir, mutlak bir tehdit altındadır.
Bu sosyal mesafe zamanlarında, kitapların önemi yeniden vurgulandı. Evde kalmak ve bir kitap okumak, başkalarını önemsemenin bir yolu. Tüm dünyada gazeteler ve bloglar, ister kaçış ister ne olduğunu anlamak için olsun, izolasyondayken okumak için kitap listeleri oluşturdular. İnsanlar zor zamanlarda kitaplara başvururlar. (Sözcü)
1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı için şiir yazan ilk şair: Yaşar Nezihe Bükülmez
Osmanlı dönemi kadın şairlerinden olan Yaşar Nezihe, 1882’de doğdu. Beş çocuklu yoksul bir ailenin kızı olan Yaşar Nezihe, ailenin hayatta kalabilen tek çocuğuydu. Henüz 6 yaşındayken annesi Kaya Hanım’ı kaybeden Yaşar Nezihe’ye, kötürüm teyzesi ve alkolik babası bakmaya başladı.
Zamanının büyük bölümünü sokaklarda geçirdikten sonra, ailenin ilgisizliğinden dolayı, küçük yaşta okula kaydını kendisinin yaptırması şairliğe uzanan yolun başlangıcıydı.
Okula kaydını kendisinin yaptırmasına kızarak babasının evden kovduğu Yaşar Nezihe, isyankar bir kişiliğe büründü. O isyankar kişiliği de Yaşar Nezihe’yi şairliğe yönlendirdi.
Şiirlerinde yoksul ve zorlu çocukluğunu, aşklarını ve evliliklerini işleyen Yaşar Nezihe, grev ve işçi hareketlerini desteklediğinden dolayı toplumcu bir şair olarak nam saldı. Memur olan babasının 1912’de koleradan ölmesi üzerine kendisine bağlanan 45 kuruşu az bulan Yaşar Nezihe, gazetelere gönderdiği mektuplarla maaşını protesto etti. Aynı zamanda bir aktivist olan Yaşar Nezihe, ‘1 Mayıs’ adlı şiirini 1923’te yazdı. Şiirleri, yazıları ve Amele Cemiyeti’ne üye olarak grevlere destek vermesi nedeniyle komünizm suçlamasıyla gözaltına alınarak tutuklandı. 3 kez evlenen Yaşar Nezihe’nin çocukları Vedad ve Suad, besin yetersizliğinden dolayı hayatını kaybetti. Hayatını okuma – yazma bilmeyenlerin mektuplarını yazarak ve dikiş dikerek kazanan Yaşar Nezihe, iki kez intihar girişiminde bulundu.
Yaşar Nezihe Bükülmez, 5 Kasım 1971’de 89 yaşında vefat etti.
BİR PORTRE
Falih Rıfkı Atay
Babası Hoca Hilmi Efendi, annesi Huriye Cemile’ydi. İlk ve ortaöğrenimini Kovacılar’daki Rehber-i Tahsil Mektebi’nde yaptı. Ardından Mercan İdadisi’ni bitirdi.
İlk yazı ve şiirlerini idadi öğrencisiyken yazdı Tecelli ve Servetifünun’da yayımladı (1912). 1908’de girdiği Darülfünun Edebiyat Fakültesi’nden dört yıl sonra mezun oldu. Gazeteciliğe Tanin’de (1912) “Cumartesi Konuşmaları”yla, daha sonra da makaleler yazarak başladı. İlk Trakya gezisini gazeteci olarak yaptı. Aynı yıl Dahiliye Nezareti’nde Talat Paşa’nın hususi kalem memuru oldu. İkinci Trakya ve Bükreş gezilerini hem bu sıfatla, hem de gazeteci olarak yaptı. Büyük Savaşın ilk yıllarında Suriye’de Cemal Paşa’nın yanında Dördüncü Ordu Karargahı İkinci Şubesi’nde ihtiyat zabitiydi, ancak bütün siyasal ve yönetsel işlere bakan şubenin şefiydi. Savaşın son yılında da Cemal Paşa bahriye nazın olunca, Balıriye Nezareti hususi kalem müdür muavini oldu. Bir süre de Çarkçı Okulu’nda Türkçe ve edebiyat dersleri okuttu.
Birinci Dünya Savaşı’na ilişkin yazılarını Ateş ve Güneş (1918) kitabında topladı.
Kazım Şinasi Dersan, Necmettin Sadak ve Ali Naci Karacan’la birlikte çıkardıkları Akşam gazetesinde (1918), Günün Fıkraları başlığı altında sürekli yazılar yazdı. Burada Kurtuluş Savaşı’nı, Mustafa Kemal’i destekleyen yazılarından dolayı idam isteğiyle Divanıharbe verildi. Yargılamanın uzaması, ardından da İnönü Zaferi’nin kazanılması üzerine serbest bırakıldı.
10 Eylül 1922’de Anadolu’ya geçti. Tanin ve Hakimiyet-i Milliye’deki yazılarıyla Mustafa Kemal’i, Milli Mücadele’yi desteklemeyi sürdürdü. Savaşın ardından Yunan ordusunun yakıp yıktığı yerleri saptamak için kurulan Tetkik-i Mezalim Heyeti’nde Halide Edip, Yakup Kadri, Mehmet Asım’la birlikte yer aldı, tüm Batı Anadolu’yu dolaştı.
Bolu (1923-1927) ve Ankara (1927-1950) milletvekili seçildi. 1952’de Bedii Faik’le Dünya gazetesini kurdu, ölünceye kadar bu gazetenin başyazarlığını yaptı. Ayrıca çeşitli taıihlerde Hakimiyet-i Milliye, Ulus ve Milliyet gazetelerinin başyazarlığını yapan Falih Rıfkı, yeni Türk alfabesinin hazırlanması ve uygulanması sırasında Dil Encümeni’nde ve Türk Dil Kurumu’nun kuruluşunda görev aldı.
1950’lerde Dünya gazetesinde DP’ye karşı Atatürk devrimlerini savundu. Falih Rıfkı’nın ilk yazılarının çıktığı Servetifünun ve sürekli yazdığı Tanin dışında Bu Şehbal, Şair; Nedim, Yeni Mecmua’da da yazılar yayımladı. Büyük Mecmua’dan sonra ise, sürekli olarak gazetelere yazdı.
Aralıksız 27 yıl milletvekilliği yapan Falih Rıfkı Atay, yazarlığını da bu doğrultudaki çalışmalara adadı. Atatürk devrimlerinin korunması ve Batılılaşma yolundaki çabalarıyla güçlü, başarılı bir gazeteci-yazar durumuna geldi. Atatürk’ le ilgili anıları 1981’de “The Atatürk I knew, Falih Rıfkı Atay; an abridged translation of F.R. Atay’s Çankaya by: Geoffrey Lewis” künyesiyle YKY yayımladı.
Atatürk’e olan bağlılığı ve yakınlığı ile tanınan Atay, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında gezi yazısı türünde en çok eser veren sanatçıdır. Cümleleri kısa, akıcı ve etkilidir. Atatürk’e ilişkin anılarını “Çankaya” adlı eserinde bir araya getirmiştir.
Falih Rıfkı Atay’ın Eserleri
Fıkra
Eski Saat (1933)/ Niçin Kurtulmamak (1953)/Çile (1955)/ İnanç (1965)/Pazar Konuşmaları (1966)
Kurtuluş (1966)/Bayrak (1970)/Anı (Hatıra)/ Atatürk Ne İdi? (1968)
Ateş ve Güneş (Suriye ve Filistin savaş anıları, 1918)
Zeytindağı (1932)/Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri (1955)
Mustafa Kemal’in Ağzından Vahdettin (1955)/Atatürk’ün Bana Anlattıkları (1955)
Çankaya (1961)/Batış Yılları (1963)/Atatürk’ün Hatıraları, 1914-1919, (1965)
Gezi
Faşist Roma, Kemalist Tiran, Kaybolmuş Makedonya (1930)/Deniz Aşırı (1931)
Yeni Rusya (1931)/Moskova-Roma (1932)/Bizim Akdeniz (1934)
Taymis Kıyıları (1934)/Tuna Kıyıları (1938)/Hind (1944)
Yolcu Defteri (1946)/Gezerek Gördüklerim (1970)
İnceleme
Başveren İnkılapçı (Ali Suavi Üzerine, 1954)/Atatürkçülük Nedir? (1966)
Londra Konferansı Mektupları (1933)/Türk Kanadı (1941)/Kanat Vuruşu (1945)
Monografi
Babanız Atatürk (çocuklar için, 1955)