Hazırlayan: Mehmet Karasu
Haftanın Kitabı
Ara Kat Sesleri/Petek Sinem Dulun/Karahan Kitabı
Duyulmamış olan: Ara Kat Sesleri
“Petek Sinem Dulun, 2019 Altın Defne Genç Şiir Ödülü’ne değer görülen Ara Kat Sesleri adlı ilk şiir kitabıyla hayatımızdaki değişimin dilde nasıl durduğunu şiirleriyle dile getirmiş bir bakıma
Şiir ölüyor mu? sorusuna tok bir sesle yanıt vermiş Ara Kat Sesleri adını taşıyan ilk şiir kitabıyla şair. Dil ölmedikçe, geliştikçe şiirin de ölmeyeceği gerçeğini koymuş ortaya. Öz Türkçenin “günün dili” içinde kusursuzca kullanılamayacağını hepimiz biliyoruz ve doğrusu yeni kelimeler bulup kullanmak kadar dile uygun yapıda yabancı da olsa sonradan eklenen sözcüklerin harmanlanarak dile dâhil edilmesinin de dili geliştiren ve genişleten şeyler olduğunu biliyoruz. “Yenilik” dediğimiz şeyi de daima eski bilindik sözlerle ifade ederiz aslında. Şimdiye kadar bütün “yeni”ler böyle ilan edilmedi mi?
Dünyanın bütün dilleri gibi Türkçe de yaşayan bir varlık olarak gelişmeye açık olmakla beraber mahkûmdur. Kültür, ekonomi, coğrafya ya da teknoloji vb. pek çok şeyin gelişmeye uğraması -ki gelişiyor her şey- gelişecek- dilin de bu gelişmelere uğramasının kaçınılmaz olduğu anlamına gelir, aksi halde gelişmeyen diller sadece ölü dillerdir. Gelişen her şey ile birlikte dil de gelişir ve içinde bütün bunları ifadeye yarayan sözcüklerle gerçekleştirir bunu. Dildeki hiçbir gelişme o dili temelden değiştirmeye de yetmez tabii. Temelden değişen bir şey onun her zaman geliştiği anlamına gelmez çünkü.
Petek Sinem Dulun, 2019 Altın Defne Genç Şiir Ödülü’ne değer görülen Ara Kat Sesleri adlı ilk şiir kitabıyla hayatımızdaki değişimin dilde nasıl durduğunu şiirleriyle dile getirmiş bir bakıma. Deneysel şiirin aksine tam da çağının dili ile duygu durumunu ve tabiatı ve günün gündemini sığdırmış şiirlerine. “Genç şair” tabiri ne kadar doğru bilmiyorum ama “genç şiir” sanırım onun kendisinden ziyade şiirini ifade için doğru bir söylem olacak. “Genç şiir”, çünkü çağının dilini çağdaşlarının dilini bilen biri olarak kullanan bir şair. Türk şiirinde gelenek bana göre her şairin kendi yazma ve dili kullanma biçimiyle ile ilgili bir şey sadece. Bir dönem ya da bir grupla ilgili değil. Her şair kendi şiir anlayış ve geleneğini kendine has bir biçimde özgün olarak da kurabilir, Petek Sinem Dulun bu şairlerden biri.
Mekatronik kelime olarak günümüzde oldukça sık kullanılan disiplinler arası ya da çok disiplinli çalışma alanlarından biri. Mekatronik kelimesi her ne kadar Mekanik ve Elektronik kelimelerinin birleşiminden de oluşsa tanımsal olarak bilgisayar bilimlerini de içeriyor. Bir süre sonra insan kalbi için kalp pili ne ifade ediyorsa, dil için de mekanik, dijital ve sosyal tarihi oluşturan günlük yaşantı içinde yer alan yerli ve yabancı bütün yeni terimler ve kelimeler de onu ifade eder. Bir kelimenin sadece bir jargona ait olmaması gerekliliği Ara Kat Sesleri içindeki şiirlerle birlikte bu sınırı da geçmiştir böylece. İşte bu dilin de mekatronikleşebiliyor olmasıdır. Ara Kat Sesleri dilin de bir mekatronik yapıya eriştiğini gösteriyor. Herhangi bir dil, içine aldığı yabancı kelimelerle yabancı bir dil olmaz, hakeza Türkçe gramer yapısıyla içine aldığı yabancı kelimeleri Türkçeleştirecek kadar da güç bir dildir. Bugün dünyanın pek çok yerinde pek çok insanın en kolay öğrenebildiği diller arasındadır da bu yüzden. Nihat Sâmi Banarlı’nın Türkçenin Sırları kitabında sözünü ettiği “dil İnkılâbı”nın gelişmiş, genişlemiş ve sosyal yaşama da edebiyata sirayet etmiş olmasının başarılı bir örneğidir Ara Kat Sesleri. Dile getirmek gerekirse şunu da belirtmeliyim ki, “dilin fethi” konusunda her ne kadar Nihat Sâmi Banarlı’ya katılmasam da, “dil inkılâbı” konusunda hemfikirim.
Zemin ile tavan arasında şimdiye kadar hiç böyle duyulmamış olanın sesleriyle yan yana gelmiş kelimeler. Burada dizelerinin çoğu nesnenin içine girmek, nesnenin içine işlemek eylemiyle vücut bulmuştur, demek istediğim. Gözün gördüğünü, bilincin kavradığını ve yer yer insan ruhunun da bunaldığını sığdırmış dizlerine Petek Sinem. Dil üstü sentezleme biçimi kadar dilde oluşturduğu izolasyonla da dikkat çekici. Bu izolasyon dilde estetik izlemeyi öznenin nesne ile bütünleşmesi kuramına istinaden estetik deneyin her durumda öznedeki ruhsallığını nesnelere ulamasını da sağlamış.
Bir dili izole etmek, onu dışarıdaki yabancı kelimelere ya da başka dillere kapatmak demek değildir. Dilin sağlıklı bir biçimde izolasyonu, içine aldığı yerli ya da yabancı kelimeleri yapı bozumuna uğramayacak bir biçimde kendine uygun hâle getirmesini sağlayacak düzen ve ses uyumunu kurabilmek marifetine nail olabilmektir. Zaten şiirde ilk dikkat çeken de seslerin birbirleriyle ve ifade edilenlerle uyumu değil midir? Her şey birbiriyle ne kadar uyumlu da olsa sanatta çoğu zaman bütün içeriği elbette kavrayamayız. Çok açık ki bunun nedeni elbette şairin duygu dünyasındaki eksiklik ya da yetersizliktir.
Fakat Ara Kat Sesleri’nde bu kavrayış mümkün. Doğrusu Ara Kat Sesleri henüz fark etmeyenler için söylemek gerekirse, tamamlanmış olanın niteliğine (dijitalleşen dile dair) eleştirisini dili kullanma iddiasının içinde de taşıyor: “Olması gereken buysa, işte oldu!” dercesine. Dili ve şiirini dil deneyleme sahasında bilinçlice şekillendirmek isteyen şair arkadaşlar için genç bir kılavuz olarak tavsiye edebilirim bu kitabı. Petek Sinem imge gücü beklenen ölçü tanımamazlığı aşmamakla birlikte, yaratıcı imgelem konusunda yeni ya da bilinmedik imgeler oluşturma konusunda görünen o ki yeterince sağlam bir kaynak.”
Not: yapıt Aalen Antakya Kültür Derneği/ TYS Antakya Temsilciliği’nden edinilebilir
Konuk Yazar
Dil Bayramı/ Adnan Binyazar
Kaşgarlı Mahmut’un hazırladığı ilk sözlüğümüz Divanü Lugât’it Türk’te dil, erdemin başı sayılır. Erdem ahlaktır, bilgeliktir, dürüstlüktür. Ondan 9 yüzyıl sonra dilin nasıl bir erdem olduğunun tanımını Atatürk yapıyor:
“Ulusal duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin ulusal ve zengin olması, ulusal duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”
Geri kafalıların gözü dönmesin; kim dinler Atatürk’ü!
Şûra toplantısı
Bir delikanlıyı yaşını büyüttürerek idam ettiren darbeci Kenan Evren, Türk Tarih ve Dil kurumlarının özerkliğini kaldırıp sıradan devlet dairesine dönüştürmeyi kafasına koymuştu.
Bunu yasal yolla yapıyor görünmek için 1982’nin mayıs ayında üniversitelileri, eğitimcileri, bakanlık temsilcilerini, gazetecileri MEB Şûra Salonu’nda bir araya getirir.
Burada sözü, katıldığı toplantı ortamını ayrıntısıyla anlatmayı boynunun borcu sayan TDK uzmanı, aynı zamanda Selçuk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı asistanı Tayyibe Uç’a bırakıyorum:
“Salon TDK karşıtlarıyla doluydu. Biz savunucular azınlıktaydık. Hocam Doğan Aksan, Sözlük Kolu Başkanı Kemal Demiray, Terim Kolu Başkanı Emin Özdemir, Dil Devrimi’nin başarılı sonuçlarını örneklerle kanıtlamayı kararlaştırmıştık.
Ben, ‘Dil Devrimi’nin geriye dönüştürülemezliğini terimlerle, ad ve soy adlarımızdan bile anlayabiliriz’ diyerek başladım. ‘Örneğin çağrışımın Osmanlıcası ne’ diye salona soru yönelttim. Birkaç dilci hoca, ‘tedai’ diyebildi, ‘Peki, solungaçınki ne?’ dediğimde, salondan ses çıkmadı. ‘Çağrışım, solungaç, bilinçle türetilmiş terimler; Türk halkında çağrışım yapan sözcükler’ dedim.
Soyadı örnekleriyle savımı desteklemeye çalışırken, ‘Erdem, Örnek, Ülkü, Ünlü, Ulus, Yıldız, Güneş soyadı olmuştur; ama Osmanlıca eşanlamlıları fazilet, misal, mefkûre, meşhur, millet, sitare, şems ya da hurşit olmamıştır’ gibi bir dizi kanıtla savımı örneklemeye çalışıyordum ki ön sıralarda, gazetecilerin çoğunlukta olduğu yerden yükselen bir ses, ‘Kim bu velet?’ dedi. Adım, soyadım, üniversitem söylendi.
O an fişlendiğimi biliyorum, 6 Kasım 1982’de sözleşmem yenilenmedi.
Ağza bal çalmak
Konuşmacı Emin Özdemir söz alıp, Türk Dil Kurumu’nun söz varlığımıza kazandırdıklarını anlatmaya kalkıştığında TDK karşıtı, yaşlı bir militan sözünü kesip, ‘Ağzımızı bozdunuz, dilimizi bozdunuz!’ dedi. Emin Bey’in cümlesini tamamlatmama kararlığıyla Ahmet Kabaklı da hem sesini yükselterek hem de sıra kapaklarını vurarak ‘Ağzımızı bozdunuz, dilimizi bozdunuz, dili -sal, -sel’ler götürdü!’ diye bağırdı.
Emin Özdemir, ‘Biz sizin ağzınıza…’ dedi ve sustu! Salonda çıt çıkmıyordu. O kısacık zaman öyle uzadı ki… Hocam Doğan Aksan, alt dudağını ısırarak duygularını dışa vururken, Kemal Demiray, hem de Özdemir’in öğretmeni, diliyle dişi arasından ‘Tüh!’ diye fısıldadı.
Salon kulak kesilmişti. Sözünü tamamladı Emin Özdemir: ‘Biz sizin ağzınıza, Türkçenin balını çaldık!’
Salon alkıştan çınlıyordu…”
Gerçek lider
Bilimde, sanatta, anlatının her türündeki gelişmeyi Atatürk’ün devrimci dehasına borçluyuz. Düşünsel yaratıcılığın beslenme kaynağı olan dilde gelişmenin yolunu düşünce dünyasına açan, bizi kördüğüme dönen kültürel karmaşadan kurtaran da odur.
Her dönemde o gelişim öncüsünün dehasını kavrama bilincinden yoksun olanların ortaya çıkmasından doğal ne olabilir?.. (Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi)
Haftanın Şiiri
Orman/ Arkadaş Zekai Özger
yusufçuğum
kanadından mı vuruldun
ben vuruldum
av erken başlamadı
hanidir yaslı dağlar
bu tüy kimden düştü
hangi avcı, hayın avcı
gergin kanatlarının gölgesinde avlanır da
görmez mi ki, bilmez mi ki
kendi ormanıdır
usu gelişirken büyüyen tüylerinde
okşanır onlar yalnız, arınır, parlanır,
çoğalsın diye kanadının ormanı
yolunmaz ki, koparılmaz ki
yusufçuk, yusufçuğum
kanadından mı vurdular, vursunlar
gün tanlayınca gövertisini
halk ormanı ışıyacak
bin yusufçuk uçacak
bin yusufçuk konuşacak
Haftanın Sanat Gündemi
Özgün yapımların usta oyuncusu: Tuncel Kurtiz ölümünün 7. yılında anılıyor
Oyuncu, senarist, yönetmen ve yapımcı Tuncel Kurtiz, ölümünün 7. yılında anılıyor.
Selanik doğumlu Türk bürokratı Hamdi Vala Kurtiz ve Boşnak Müfide Kurtiz’in oğlu olarak 1 Şubat 1936’da İzmit’in Bahçecik nahiyesinde dünyaya gelen Kurtiz, babasının görevi gereği ilköğrenimini 8 farklı şehirde sürdürdü. Sezgin ve Rengin adında iki kardeşi olan Kurtiz, ortaokulu Edremit’te okudu.
İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nden mezun olan ve okul yıllarında İETT’de yarı zamanlı ışık kontrolörü olarak çalışan Kurtiz, hukuk, İngiliz filolojisi, felsefe, psikoloji ve sanat tarihi bölümlerinde eğitim gördü ancak hiçbirini tamamlamadan üniversiteden ayrıldı.
Haldun Dormen Tiyatrosu’nda 1958 yılında başladığı oyunculuğu Orhan Günşiray’ın yönettiği 1964 yapımı “Şeytanın Uşakları” filmiyle sinemada devam ettiren usta isim, yüzden fazla sinema filminde oyunculuk yaptı.
Kurtiz, 1979 yapımı “Gül Hasan” filminin senaryo ve yönetmenliğini üstlendi, 1980 yapımı “Bereketli Topraklar Üzerinde”nin senaryosunu kaleme aldı.
12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından yurt dışına yerleşen sanatçı, İsveç, ABD ve Almanya’da tiyatro ve sinema projelerinde yer aldı.
Ünlü oyuncu, 1990’lı yıllarda Türkiye’ye dönerek 2003’te “Alacakaranlık”, 2006’da “Hacı”, 2007’de “Asi” adlı dizide rol aldı.
Bir televizyon kanalı için 2010 yılında Balıkesir Edremit ilçesi Çamlıbel köyündeki butik otelde ünlü dostlarını ağırlayarak “Tuncel Kurtiz ve Dostları” adlı bir program yapan Kurtiz, aynı yıl “Hayat” belgeselini de seslendirdi.
“Ezel” dizisinde canlandırdığı “Ramiz Dayı” ve “Muhteşem Yüzyıl” dizisinde “Ebussuud Efendi” karakterleriyle son sanat yıllarında hayran kitlesini artıran Kurtiz, çok sayıda ödülün de sahibi oldu.
Kurtiz, özgün yapımlarda ustalıkla oynadığı rollerin yanı özlü sözleri seslendirdiği film replikleriyle de adından söz ettirdi. (Cumhuriyet)
Şair Gülsüm Cengiz’e Azerbaycan’dan şiir ödülü
Şair-Yazar Gülsüm Cengiz, “Nurengiz Gün Uluslararası Şiir Ödülü”ne değer görüldü.
Azerbaycan’da düzenlenen “Nurengiz Gün Uluslararası Şiir Ödülü” Türkiye’den Şair-Yazar Gülsüm Cengiz’e verildi. Bu yıl ilk defa düzenlenen ödüle değer görülen diğer isimler İtalya’dan Laura Caravaglia, Özbekistan’dan Xasiyat Rüstem, Moldova’dan Nikolay Spetaru ve Montenegro’dan Bojidar Prorocic oldu. Kazanan şairlerin şiirleri Şair Salim Babullaoğlu tarafından Azericeye çevrilerek Nurengiz Gün Uluslararası Şiir Ödülü 2020 Antolojisi adıyla yayımlandı. Salgın nedeniyle ertelenen ödül töreni ekim ayı içerisinde düzenlenecek.
Ödülün Organizasyon Komitesi Başkanı Şair Salim Babullaoğlu yaptığı açıklamada “Her ödülün ilkeleri, bazen yönetmelikleri vardır. Ve bu ilkeler ne kadar farklı olursa olsun, her zaman ortak noktaları vardır. Şairlerin seçilme ölçütünü ‘Şiirsel başarı ve edebi sürece, edebiyat hayatına katkı’ olarak belirledik. Bu yılın kazananlarının şiirleri Azericeye çevrildi. Nurengiz Gün Uluslararası Şiir Ödülü 2020 kazanan 5 şairin metinlerini içeren zarif bir antoloji yayınlandı. Antoloji her şairin yaşam öyküsünü ve 7 şiirini içermektedir.” dedi.
Şair-Yazar Gülsüm Cengiz ise “İnceliklerin, paylaşımların, sevgi ve saygının azaldığı; insanların salgın nedeniyle acılar çektiği günümüzde; şiiri duyumsayıp duyumsatan insanların varlığı bir umuttur. Bu ödülle, bu umudu bir kez daha duyumsadım. Nurengiz Gün’ün adını taşıyan bu ödülü ilk alanlardan biri olmaktan büyük bir onur ve sevinç duydum. Şiirlerini okurken ve çevirirken bir kez daha ayrımsadım ki dillerimiz de kardeş dizelerimiz de. Bu ödülü barış için; çocukların kadınların acılarının son bulması, anaların gözyaşlarının dinmesi, dünyamızdaki insanların sağlık esenlik içinde yaşaması dileğiyle alıyorum.” ifadelerini kullandı. (Evrensel)
Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarının birçok etkinliği bu yıl dijital olarak gerçekleşecek.
14-18 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek fuarın salon sergisi koronavirüs salgını nedeniyle iptal edildi.
Organizatörler 1 Ekim’de yürürlüğe girecek karantina yönetmeliğinin Avrupalı ziyaretçilerin katılımını neredeyse imkansız hale getireceğini bildirdi.
Çok sayıda yayıncı, bu yıl fuara katılmayacaklarını önceden duyurmuştu.
Bu yılki konuk ülke Kanada, 2021’de ağırlanacak.
Kitap Fuarı Direktörü Juergen Boos, “ideal ve mali” bir kayıptan bahsederek yayıncılar için, geleneksel fuarın yerini alacak bir dijital bir platform kurulmasını talep etti. (Evrensel)
Ne Okusak?
1.Suya Yazılan/Fazıl Say/Romancı Yayınları
2.Sevda Sözleri/ Cemal Süreya/ Can Yayınlaarı
3.Güney Denizi Hikayeleri/ Jack London/ Can Yayınları
4.Bizi Sürükleyen Nehir/Zülfü Livaneli/Doğan Kitap
5.Kaldığımız Yer/ Behçet Çelik/ İletişim