Hazırlayan: Mehmet Karasu
Haftanın Kitabı
Çöl Devriyesi/Ürdün Anıları
Süha Umar|BOYUT YAYIN GRUBU
“Su kaynaklarını akılcı biçimce kullanan, doğru politikalarla su kaynaklarını artıran bir Türkiye, kendi ihtiyacından fazla olan suyu Ortadoğu ülkelerine aktararak ciddi ekonomik ve siyasi avantajlar sağlayabilirdi.”
“Bu kitap, Ortadoğu’da çekinilen, sözü dinlenen, dikkatle izlenen ve örnek alınan Atatürk Türkiye’sinin, son 14 yılda Ortadoğu’da nasıl zemin kaybettiğinin; nasıl hızla bölgeden koparıldığının; ülkenin bölünmesine doğru giden gelişmelerin içine atıldığının; tarihte hiçbir zaman devlet olamamış Kürt aşiretlerinin bile “şamar oğlanı” haline getirildiğinin bire bir yaşanmış anlatısıdır.”
Günümüze ışık tutan bir başyapıt. Mutlaka okunmalı.
Konuk Yazar
Çocuklara Kitap Okuma Alışkanlığı Nasıl Kazandırılır/Erhan İZGİ
(Geçen haftadan devam)
Okuma olayı, bir oyuna, bir eğlenceye dönüştürülürse daha etkili ve kalıcı olur. Masal okunurken çocuğun can kulağıyla dinlemesi de göz önünde tutulmalı ve zaman zaman çocuğun dinleyip dinlemediği denetlenmeli, masalla ilgili küçük soruların sorulması da ihmal edilmemeli. Akşamları çocuk yatağa girerken mutlaka bir masal anlatılmalı ya da okunmalı.
Anne ya da baba masal okuyacaksa çocuğuna, onu kucağına oturtmalı, çocuğun okunan masalı ve resimlerini görmesini sağlamalı. Bu durum çocuğun daha çok ilgisini çekecektir. Anne babanın en büyük sıkıntısı çocuklarına uygun masal ve öykü kitaplarını bulup bunlara sahip olamamasıdır. Bu konuda yararlanacakları kaynaklar yok denecek kadar azdır. Çocuk kitapları diye piyasada satılanların birçoğu çocuğun dünyasına ve kullandığı sözcük (dil) düzeyine uygun değildir. Bazılarının da iletisi yoktur. Kitaplar incelenip hatta zaman uygunsa okunarak alınmalıdır. Çocuk kitapları amacına uygun hazırlanırsa konunun uzmanı Dr. Halbey: “Resimli kitaplardaki eşya ve kişilerin küçük çocuk tarafından tanınması, onun haz duyması ve yaşamında başarılar edinmesi anlamına geldiği gibi, ilk dil ve hayal zenginliğini kazanması da buna bağlıdır” diyor.
Resimli kitaplar çocukların hayatında önemli bir yer tutar. Bu kitaplara en fazla ihtiyaç duyulan evre çocuğun okuma yazma öğrendiği 6-7 yaş dönemine kadar sürüp gider. Bu dönem bebeklik, çocukluk ve okula hazırlık dönemi olarak da adlandırılabilir. Çocuğun her yaş döneminde ilgileri farklı olacağı için verilecek kitapların konusu da zamanla değişecektir. Bu nedenle çocuk kitabı yazacak ve resimleyecek olan kişilerin çocuğun dünyasını iyi bilmeleri, çocuk psikolojisi hakkında bilgi sahibi olmaları gerekmektedir.
Eğitimciler, masal anlatmak yerine, masal okumanın çok daha etkili olduğunu söylemektedir. Çocuk, dinlemekten mutluluk duyduğu masalların, kitapların içinde olduğunu düşünecek ve böylelikle kitaplara karşı ilgi duyacaktır. Okunan masalları dinledikçe hayal gücü de zenginleşecek… Kitaplarda gördüğü resimleri yaşadığı çevrede ve doğada görmesi çocuğun bunları daha kolay tanımasına ve anlamlandırmasına neden olacaktır. Çocuğun yaşı ilerledikçe okuyacağı kitaplardaki resimler azaltılacak ve belli bir yaşa ulaştığında resimsiz kitapları severek okuyacaktır.
Çocukların okuma alışkanlığı kazanmasında okulun önemi yadsınamaz. Öğretmenlerimize ağır sorumluluklar düşmektedir. Her şeyden önce uygulanan eğitim programlarımız amaca uygun hazırlanmalı. Eğitimin amacı çocuğa istendik davranışlar kazandırmak olduğuna göre kitap okuma alışkanlığı kazandırmak da en başta gelen amaçlarımızdan değil mi? İlköğretim sınıflarında görev alan öğretmenlerimize, Türkçe ve edebiyat öğretmenlerimize bu konuda büyük görevler düşmektedir.
Yapılan inceleme, araştırma ve anketlerden şu sonuçların çıktığını belirtmek gerekli: Çocukların kitap okuma alışkanlığı kazanmalarında okulun ve öğretmenlerin başta geldiğini ifade edebiliriz. Bu konuda ilköğretim okullarında çalışan öğretmenler ön plana çıkmaktadır. Öğrencilerin kitapla tanışmasını sağlayanlar % 33 oranıyla sınıf öğretmenleri olduğunu anketler ortaya koymaktadır. Bu gerçekten yola çıkarsak çocukların okuma alışkanlığı kazanmasında öğretmenlerin büyük rolü olduğunu görmüş oluruz. Gerçekten çocuklarımızın kitap okuma alışkanlığı kazanması isteniyorsa okullarda ilköğretim sınıflarında mutlaka okuma saati ayrılarak çocuklara öğretmen ya da güzel okuyan öğrenciler tarafından onların düzeyine uygun kitaplar seçilerek okunmalı ya da okutulmalı; okunanların da çocuklar tarafından mutlaka anlatılması sağlanmalı, verilmek istenen ileti üzerinde durulmalıdır. Çok kitap okuyan öğrenciler ödüllendirilmelidir. Bunlardan önce okullarda sınıf ve okul kitaplıkları etkin duruma getirilerek çocukların yararlanmasına sunulmalıdır.
Milli Eğitim Bakanlığı, tebliğler dergisinde çocuklara önerilecek kitaplar konusunda adam gibi bir çalışma yapıp listesini yayımlamalı. Çocuk kitapları mutlaka uzman kişilere yazdırılmalı, resimler anlatılanlarla örtüşmelidir. Bu kitaplar çocuğa iyimserlik aşılamalı, yaşama sevinci vermeli, çocuğa yurt sevgisi kazandırmalı, onun gelecekte iyi bir yurttaş olmasına katkı sağlamalı. Çocuk kitaplarına dini motifler sokularak çocuğun beyni dogmalar doldurulmamalı. Çocuğu düşünmeye, sorgulamaya götürecek içinde mutlaka bir iletisi olan ve dili çocuğun düzeyine uygun kitaplar hazırlanmalıdır.
Okullarda görev alan bütün öğretmenlerin kitabın önemini kavraması ve öğrencilere bu konuda örnek olması gerekmektedir. Bu görev sadece sınıf öğretmenlerinin ve Türkçe öğretmenlerinin değildir. Üzülerek belirtmek gerekli ki yapılan anketler öğretmenlerimizin pek çoğunun kitap okumadığını ortaya koyuyor. Eğer anne- babalar, öğretmenler okumayı alışkanlık haline getirebilirse sorun daha kolay çözülecektir. “Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur,” sözünü atalarımız boşuna söylememiştir.
Çağımızda kitle iletişim araçlarının okuma alışkanlığına katkısı tartışılmaz derecede önemlidir. Televizyon programlarında kitaplarla ilgili teşvik edici, özendirici bir çalışma var mı? Vatandaşların izlediği dizilerde kitap okuyan birine rastlıyor muyuz? Hayır! Gazetelerin birkaçını ayrı tutuyorum, birçoğunda çocuklara, halka kitaplarla ilgili bilgi veriliyor mu? Ama öylesine gereksiz, içeriği incir çekirdeğini doldurmayan zırva konular anlatılıyor; fakat kitaplarla ilgili ne bir haberi ne de bir görseli görebiliyoruz. Hele hele son yıllarda günlük yaşamımıza giren bilgisayar, tablet ve akıllı telefonlar insanın gücüne güç katmakta, yükünü hafifletmektedir. Biz de ne yazık ki bu araçlar kötü bir alışkanlık yarattı. Yaşlımız, gencimiz, çocuklarımız bu araçların tutsağı oldu. Çocuklar daha iki üç yaşında bilgisayarlarla ya da akıllı telefonlarla tanışıyor, zamanlarını bunlarla geçiriyor. Bunlar çocuklara daha cazip geldiği için onların kitaplardan uzaklaşmasına da neden oluyor. Aileler, çocuklarına bu konuda sınır çizmezse çocukları karanlık bir gelecek bekliyor demektir.
Okumayı alışkanlık haline getirmek sadece bireylerin çeşitli yönlerden gelişmesi anlamına gelmez; ulusların kalkınma ve yükselmesi için de bir zorunluluktur. Dünyanın gelişmiş, ileri toplumlarıyla boy ölçüşecek düzeye gelebilmemizin temel koşullarından biri de kültür ve bilgi yönünden kendimizi geliştirmektir. Bunun yolu da kitap okumaktan geçer. Bu amacın gerçekleşmesi için devletin ailelerle işbirliği yapması kaçınılmaz bir görevdir. Önce örgün eğitim programları çağın gereksinmelerine göre düzenlenmeli; anne- babalar, öğretmenler sonra çocuklar iyi bir eğitimden geçirilmelidir.
Haftanın Şiiri
Dost/Enver GÖKÇE
Ben berceste mısraı buldum
Hey ömrümce söylerim
Gözden, gezden, arpacıktan olsun
Hey ömrümce söylerim!
Bizsiz Ilgaz’ın çam ormanları güzel değildir.
Hayda günlerim hayda!
Sırtını düşmana verdikçe
Murat dağları güzel değildir,
Dost dost ille kavga!
Biz olmasak gökyüzü, biz olmasak üzüm,
Biz olmasak üzüm göz, kömür göz, ela göz;
Biz olmasak göz ile kaş, öpücük, nar içi dudak;
Biz olmasak ray, dönen tekerlek, yıkanan buğday,
Ayın onbeşi;
Biz olmasak Taşova’nın tütünü, Kütahya’nın çinisi,
Yani bizsiz
Anne dizi, kardeş dizi, yar dizi
Güzel değildir.
Gel günlerim gel de dol
Gel Aydınlım İzmirlim,
Gel aslanım Mamak’tan
Erzincan’dan Kemah’tan
……………………………………….
Haftanın Sanat Gündemi
Halikarnas Balıkçısı: Cevat Şakir Kabaağaçlı anılıyor
Halikarnas Balıkçısı mahlaslı gazeteci, yazar, şair, ressam Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın vefatının üzerinden 47 yıl geçti.
Kabaağaçlı, Ferik Mehmed Şakir Paşa ile Sare İsmet Hanım’ın çocukları olarak 7 Nisan 1890’da Girit’te dünyaya geldi. Çocukluğu, babasının görevli olduğu Atina ve Büyükada’da geçen yazar, yazı yazmaya Robert Kolejde okurken başladı.
OXFORD’DA EĞİTİM ALDI
Oxford Üniversitesi’nde Yakınçağ Tarihi eğitimi gören Kabaağaçlı, 1913’te İtalyan bir kadınla evlenerek bir müddet İtalya’da yaşadı. 1914’te Türkiye’ye dönen ve babasının Afyon’daki çiftliğine yerleşen yazar, babasının çiftlikte bir tartışma anında Cevat Şakir’in silahından çıkan kurşunla vurularak ölmesi üzerine cinayet iddiasıyla yargılandı ve 15 yıl kürek cezasına çarptırıldı.
BODRUM’A SÜRGÜN EDİLDİ
Cezasının 7 yılını tamamladıktan sonra verem hastalığına yakalanan Kabaağaçlı, serbest bırakıldı. Serbest kalınca İstanbul’a dönen yazar basın dünyasına girdi ve Güleryüz, Yeni İnci, Resimli Gazete, Resimli Hafta, Zümrüd-i Anka, Resimli Ay gibi dergilerde yazılar yazdı, karikatürler çizdi, kapak resimleri ve desenler yaptı. Resimli Hafta dergisinin 13 Nisan 1925 tarihli sayısında yayımlanan “Hapishanede idama mahkum olanlar bile bile asılmaya nasıl giderler” başlıklı yazısı yüzünden İstanbul İstiklal Mahkemesi tarafından yargılanan yazar, ‘Memlekette isyan bulunduğu sırada, askeri isyana teşvik edici yazı yazmak’tan suçlu bulundu. Yıllar sonra Bodrum’a olan aşkıyla tanınacak yazarın Bodrum’a ilk gelişi, İstiklal Mahkemesi’ni kendisini üç yıl kalebentlik cezası alarak Bodrum’a sürgün etmesiyle oldu.
YURT DIŞINDAN TOHUMLAR GETİRDİ
Kabaağaçlı, cezasını tamamladığı 1928’de kendi arzusuyla tekrar Bodrum’a dönerek, 1947’ye kadar burada yaşadı. Bu dönemden sonra kentin antik dönemlerdeki adı Halikarnassos’tan dolayı Halikarnas Balıkçısı takma adıyla eserlerini yazmaya başlayan yazar, yurt dışından tohum ve fidan getirerek Bodrum’un güzelleşmesi için büyük bir çaba harcadı. (gercekgundem.com)
Ahmet Telli’nin yeni kitabı ‘Dinlersen Anlatırım’ Everest Yayınları’ndan çıktı!
Türk edebiyatının usta kalemlerinden Ahmet Telli’nin yazıları Dinlersen Anlatırım adı altında Everest Yayınları’nda kitaplaştı.
“Günümüzde yazılan Türkçe şiir, zamanın ruhuna bel bağlamadan, belleğin biriktirdiği gelenekselden arınarak kendine dair bir “ben” oluşturuyor. Egemen estetik beğeniye, anlatıya, lirizme karşı durarak modern şiiri yeni bir evreye taşıyor. Buna yeni bir kuşak oluşumu değil, bir kopuş denemesinin poetik duruşu diyebiliriz diye düşünüyorum. Belki de, geleceğin yelesini bugünden avuçlarına alma isteği.
Şiirdeki bu değişim düz bir zeminde ilerleyişle değil, hayatın hız ile edindiği sıçramalarla anlaşılabilir. Çünkü değişen hayatın anlayışını bir önceki estetik salınım karşılamıyor. Bir benzetmeyle, caz, rock dinleyen kişiler yalnızca dinleyici olarak kalmıyor, harekete katılma duygusunu da ediniyorlar. Böylece birey-özne olma bilinci de etkinlik kazanıyor.
Modern şiirin, sözlü kültüre de bir borcu kalmamış gibi gözüküyor. Çünkü bu kültürün salınımı, popüler dalgaya kapıldığı için, sözcükler anlam aktarımından yorulmuş, aşınmış ve hareket yeteneklerini büyük ölçüde yitirmişlerdir. Böylesi bir ahvalde modern şiir, kurduğu yeni “matris” ile sözcükleri özgürlüğe kavuşturarak, onların yeni yeni anlam katmanları edinmesini sağlamaya yönelmiştir.
Böylece dilin büktüğü, içine kapanmasına yol açtığı eylemsellik, yeni bir hayat öpücüğü kazanmış oluyor. Yine bu bağlamda şiirin “ben”i özgürleşerek kendini özne kılmanın serbestliğini yaşamaktadır. Nesneler kendi yeni imgelerini bulmanın rahatlığıyla imgelem dünyamızı da zenginleştirmektedir.” (gercekgundem.com)
Dil Derneği Emin Özdemir Ödülü sahibini buldu
“Dil Derneği Emin Özdemir Ödülü”nün bu yıl bir gazetecinin kitabına verileceği duyurulmuştu.
1 Eylül 2017’de hayatını kaybeden Dil Devriminin savunucusu Emin Özdemir’i dil ve yazın öğretimi anlayışını tanıtmak ve yaygınlaştırmak amacıyla Özdemir Ailesi ile Dil Derneği’nce düzenlenen “Dil Derneği Emin Özdemir Ödülü”nün bu yıl bir gazetecinin kitabına verileceği duyurulmuştu.
Vecdi Seviğ, Faruk Bildirici, Tülin Daloğlu, Korkmaz Alemdar ve aile adına Prof. Dr. Özlem Özdemir Kumbasar’dan oluşan seçici kurul ödülü oybirliğiyle Yaşar Aksoy’un “Hasan Tahsin, Yürekler Selanik ve İşgal İzmir’inden Hatıralar” adlı yapıtına sunmayı kararlaştırdı.
Ödül için yapılan açıklama şöyle:
“Yaşar Aksoy, düşünceleri, elliyi aşkın yapıtıyla İzmir’le özdeşleşen üretken bir yazar ve gazetecidir. Her yıl 1 Kasımda, Harf Devriminin yıldönümünde yapılan ‘Dil Derneği Emin Özdemir Ödülü’ töreni, bütün dünyayı ve ülkemizi sarsan covit-19 nedeniyle 1 Kasım 2020’de yapılamayacaktır. Ülkemiz sağlıklı günlere eriştiğinde, derneğimizin düzenleyeceği ilk törenlerden birinde Emin Özdemir’i saygıyla anacağız, değerli Yazar-Gazeteci Yaşar Aksoy’a ödülünü sunacağız. Düşünce dünyamıza nice yapıtlar kazandıracağına inandığımız Yaşar Aksoy’u içtenlikle kutluyoruz.” (Odatv.com)
Enver Gökçe Ödülü, Behram’ın oldu
2020 Enver Gökçe Toplumcu Gerçekçi Şiir Ödülü’nün şair Nihat Behram’a verildiği açıklandı. Yapılan açıklamada, Behram’a ödülün bütün sanat yaşamını toplumcu gerçekçi ilkeye bağlı olarak sürdürmüş olması nedeniyle verildiği belirtildi.
Ödül verilirken sanatçının tüm yaşam ve yaratım çizgisinin izlendiği vurgulandı. Ayrıca Behram’ın dünya görüşü ve şiir yapısındaki duruluğu, Türk dilini kullanışı, Enver Gökçe’nin şiirine yakınlığı düşünülerek bu ödüle değer görüldüğü ifade edildi.
Barış Kitap, Öyküşiir Dergisi ve Enver Gökçe Dostlar Grubu tarafından verilen ödülün seçici kurulunda Ali Ekber Ataş, Arzu K. Ayçiçek, Ayten Mutlu, Hasan Hüseyin Yalvaç, İbram Erdem, Mehmet Özer, Metin Turan, Orhan Selen ve Yalçın Duman yer alıyor. (Cumhuriyet)
Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü, koronavirüs salgınından dolayı 2021’e ertelendi.
Ailesi tarafından yazar, şair ve doktor Ceyhun Atuf Kansu adına 1986 yılından beri düzenlenen şiir ödülü, salgından dolayı bir yıl ertelendi.
Karara göre, 2021 yılında Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü için aday yapıt alınmayacak ve ödül verilmeyecek.
Ödül, aradan geçen iki yılda (2020 ve 2021) çıkan kitaplar ve hazırlanan dosyalar üzerinden 2022’de yeniden verilmeye başlanacak. ( Cumhuriyet)
Bir Portre
Enver GÖKÇE (1920-1981)
1920’de Erzincan’ın Kemaliye ilçesi, Çit Köyü’nde doğdu. Ailesi zor koşullarda Ankara’ya göç etti. Ankara’da Hüseyin Avni İlkokulunu, Cebeci Ortaokulunu ve Gazi lisesini bitirdi. Yüksek öğrenimini Ankara Universitesi Dil ve Tarih-Cografya Fakultesi Türk Dili ve Edebiyati Bölümünde tamamladı. İstanbul Kadırga Öğrenci Yurdunda yoneticilik yaparken ceza yasasının 141. maddesine aykiri eylemde bulunma saviyla tutuklandi, hukum giydi. 7 yıl hapis, ardından 3 yıla yakın Çorum’da sürgün cezası çekti. Hapis ve sürgün yıllarından sonra Ankara’ya döndü ve gazetelerde düzelticilik, serbest yazarlık yaptı. Bir süre doğduğu köye çekilen Gökçe, 1977’de tedavi için Bulgaristan’a gitti. Dönüşünde tekrar Ankara’ya yerleşip çeviriler yaptı. Son gunlerini Ankara’da Seyran Bağları Huzurevinde geçirdi. 19 Kasım 1981’de öldü.
Türk şiirinde ,”Acılı Kuşak” olarak anılan 1940 Toplumcu-Gerçekci kuşağının önde gelen temsilcileri arasında yer aldı. İlk şiirleri Ülkü dergisinde yayımlandı. üniversite öğrenciliği sırasında Ant dergisi’ni yönetti. -Ankara’da on sayı çıktı- Şiirleri ve yazıları; Yurt ve Dünya, Ant, Gün, Söz, Yağmur ve Toprak, Yeryüzü dergilerinde görüldü. Pablo Neruda’dan da şiirler çevirdi. Halk şiirinin dil olanaklarını ustaca kullanarak yerel sözcüklerle örülmüş eserleriyle özgün bir şiire ulaştı. Yaşamıyla birleşen olayları, duyarlıkları içten ve acılı bir sesle genellikle kısa dizeler halinde işledi. Bazı şiirleri Ahmet Kaya tarafından bestelendi.
Yapıtları :
Dost Dost İlle Kavga (1973)-Panzerler Üstümüze Kalkar (1977)- Şiirler (1982)
Eğin Türküleri (1982)- Enver Gökçe-Bütün Şiirleri (1997) (www.siirakademisi.com)
Ne Okusak?
1.Fikri Hür,Vicdanı Hür/ İsmail Küçükkaya/Nemesis Kitap
2.Aşina Yüzler/Atilla Köprülüoğlu/ Halk Kitabevi
3.Seçme Öyküler/ Anton Çehov/Yordam Edebiyat
4.Sarmaşık/ Yekta Kopan/ Can Yayınları
5.Son Cüret/ Yılmaz Özdil/Sia