Hazırlayan: Mehmet Karasu
Haftanın Kitabı
Senin Adın Corona Olsun/ Umur Talu/ Literatür Yayıncılık
Corona virüsü ne yazık ki ülkemizde tehdit olmaya devam ediyor. Ölüm ve vaka sayısı yüksek hızla artıyor. Alınan güvenlik önlemlerine rağmen önümüzdeki günlerde vaka ve ölü sayısının yüksek rakamlara ulaşacağı tahmin ediliyor. Corona günlerinde zamanın ruhuna uygun bir eseri paylaşıyorum:
“Belki… İlginizi çeker buradaki “örülmüş hikâyeler.”
Belki… Biraz nefes alabildiklerinde, sağlık çalışanları da, kendi tarihi yolculuklarına dair izler bulabilirler.
Belki… İnsanlığın Salgın Maceraları geçmişe, bugüne ve geleceğe dair küçük pencereler açar…
Bu öyküleri bana okumam için gönderdiğinde, onun deyimiyle “her öykünün elinden tuttuğumda”; Yıllardır tanıdığım, gazetecilik dönemlerindeki serüvenini yakından izlediğim, yazılarını severek okuduğum Umur Talu, gerçek anlamda gazeteciliğin, haberciliğin “yerlerde süründüğü “ bugünlerde; yaşadığımız Corona Günleri’nin kapılarını aralayarak bizleri farklı yolculuklara taşıyor.
Tarihi, insanlığın on binlerce yıldır yaşadığı zaman sürecinde yuvarlanan büyük bir yumağa benzetirsek; Talu bu yumağı sarmalayan, toplumsal mücadelelerin, savaşların, yenilgi ve zaferlerin, yıkımların, kişilerin vb. arasından “salgınların” ipini çekerek, bu ipin insanlıkla nasıl içiçe olduğunu değişik öykülerde dile getiriyor.
Umur’un ustalıkla yaptığı “insanlığın salgın ipini”, tarihin yumağından çekerken, adeta sır perdesi kalkan büyük resmi, en ince ayrıntılarına kadar görebildim. Bunu yaparken tarihte düğümlenmiş, kaos haline gelmiş kimi dönemlerin olaylarını ve bunların içindeki kişileri tüm yönleriyle yeniden keşfettim.
İtiraf etmeliyim ki, kimi zaman her öyküde ortaya çıkan tabloya çok önemsiz fırça darbeleri de ekledim. Ancak bunlar Talu’nun tarihin yumağı ile olan diyalektik ilişkisini hiç bozmadı. İçiçe girmiş tüm öyküler, olaylar, kişiler, bir zamanlar çok kullandığımız “tarihin çarkı” içindeki dönen dişlilerde yerini aldı.
Bu öyküleri tek tek okurken salgının, Corona’nın kuşattığı günlük hayatımızı nasıl anlamlandıracağız?
Bunu yıllar önce Einstein şöyle dile getirmişti: “Bizim gibi fiziğe inananlar bilirler ki; geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek arasındaki farklılaştırma, inatla kalıcı hale gelmiş bir illüzyondan ibarettir.”
Umur’un salgın öykülerini bu gözle okuyunca bunu daha iyi anlayacaksınız…” Fahri Aral (Tanıtım Bülteninden)
Konuk Yazar
Özgür İnsan / Özgür Sanat/ Ferhat İşlek
İnsanın özgürleşmesi, sanatın özgürleşmesiyle olur.
Yaşadığımız süreçte tanık olduğumuz, gözlemlediğimiz teknolojik gelişmeler, eskiyen bilgiler, yeni bilgiler baş döndürücü biçimde gelişiyor, değişiyor. Belki bir anlamda günlük yaşantımızı kolaylaştıran gelişmeler bunlar. Fakat elimizin altından kayıp gidenler endişe verici boyutlarda. Bunların başında “insan” gelmekte. Çünkü söz konusu gelişmeler insan niteliğini ileri bir seviyeye taşıma konusunda iş görmüyor.
Bu yüzden günümüzde, çağdaş ve uygar olmanın tanımı yeniden tanımlanıyor. Bu tanım, insan niteliği ve insanın yarattığı doğrulanmış değerler ile açıklanıyor.
Düşündüğümüzde, her gün yenileri eklenen teknolojik buluşların; insan ölümlerine, yoksulluğa, işsizliğe, gelir dağılımındaki adaletsizliğe, kadınlara yönelik şiddete, çağın hastalıklarına iyi geldiğini söylemek mümkün mü?
İnsanın özü zedelenmişse bunda toplumsal olarak doldurulması gereken boşlukların olduğunu söyleyebiliriz. Bugün eğlence ile sanatın karıştırıldığı, okuyan insanın giderek azaldığı, ifade özgürlüğüne bedel ödetildiği bir ortamda, geleceğe ne bıraktığı tartışılır, alkışların yanılttığı sözde sanatla bu boşluk doldurulamaz. Gerçek sanat ile doldurulamayan bu boşluk insan niteliğinde derin yaralar açar. Ortaya konan ya da dayatılan kimlik, kendi gerçekliğinden kopar. Toprağından, değerlerinden uzaklaşan bu kimliğin teslimiyeti de kolaylaşır doğal olarak.
Bütün baskı dönemlerinde ortaya çıkan böyle bir ortamda gerçek sanatçılarla halk arasına mesafe konur. Onların üretimlerinin üzeri örtülmeye çalışılır. Görsel ve basılı yayında yer almaları zorlaştırılır. Çünkü bilinir ki gerçeğin izindeki sanatçıların, özgür düşünceleriyle insanı etkileme gücü çok daha fazladır.
Özgürlük doğaya eklenmiş bir değerdir ve insanın özünde bu değer hep vardır. Buradaki örülen duvar bu değerin köreltilmesi içindir. Özgürlüğü köreltilmiş insan artık muhakeme yapamayacaktır. Sorgulamayacaktır. Sevimsiz ve sevgisiz gelişmelere ses çıkarmayacak, körü körüne tabi olduğu yaşamda kafası bulanacak, şaşkına dönecektir.
Hayatı netleştirmek, duygudan öte düşünce zenginliği yaratmak, inceliği, estetiği yakalamış insan modelini ortaya koymak hiç kuşku yok ki özgür sanatın ve sanatçının işlevi. Günümüzde bu işlevin yerine getirilmesinin hiç de kolay olmadığı herkesçe bilinmektedir.
Bu durumun siyasal ortamlarla yakın ilgisi, yaşadığımız olaylardan çıkardığımız bir sonuç. Çünkü özgür sanat siyasal düzenle çatışır. Sanatçının kendi siyasal düşüncesinde bir iktidar olsa bile durum aynı olur. Bu yüzden siyasal kadrolar gerçek sanatçılardan hoşlanmazlar. Kültür politikalarında onlara yer vermezler. Sosyal yönü olmayan, acımasız kapitalist sistemin kaçınılmaz sonucudur bunlar.
İnsanın özgürlüğü de, sanatın özgürlüğü de insanın doğasından gelir ve doğuştan itibaren bu özgürlüğe sahip olunur. Özgürlük sorgulamayı bünyesinde taşır. Dolayısıyla bu özgürlük, her dönemde iktidarlarca benimsenmeyen bir durumdur. Bu sadece siyasal iktidarlar için böyle değildir. Sendikalarda da, derneklerde de durum hep aynıdır.
12 EYLÜL kadroları bu sorunu çözmek için farklı bir yol izlemişler; düşünceyi yasaklamanın artık ayıp sayıldığı çağımızda “özür düşünceyi yasaklamak yerine, düşünceyi ortadan kaldırmak gereklidir” demişlerdir. Bütün uygulamaları, toplumsal düzenlemeleri bu yönde olmuştur. Bunda da uzun süre “başarılı” olduklarını söyleyebiliriz. Aynı zamanda sanatın önünde de en büyük engellerin konduğu dönemdir bu dönem. Etkileri hala sürüyor.
Böyle bir yazının sonu, geleceği işaret etmeli diyerek Dostoyevski’den dem vurmadan edemeyeceğim. Der ki ; “sığ ırmaklar hep gürültülü akar. Öyle ki bu gürültü kulakları sağır eder. Ama derin nehirlerin sesini duyamazsınız. Büyük okyanuslara varmak ancak derin nehirlerin işidir.”
Demem o ki, gerçek sanatçılar bu toplumun derinliğidir. O derinlik, toplumun vicdanıdır. Gün gelecek toplum kendi gerçekliğini yokladığında, derinliğinin ayrımını daha net görecek ve orada gerçek sanatçılarını bulacaklardır. Bu sadece sanatın, sanatçının özgürleşmesi anlamına gelmeyecek, insanın da kendi doğasına dönüşü olacaktır.
Haftanın Şiiri
Hastalar/Nazım Hikmet
Kardeşlerim
İyileşeceksiniz.
Ağrılar, sızılar dinecek
Yumuşak, ılık.
Bir yaz akşamı gibi inecek
Ağır, yeşil dalların ardından rahatlık.
Hastalar, kardeşlerim,
Biraz daha sabır, biraz daha inat.
Kapının arkasında bekleyen ölüm değil, hayat.
Kapının arkasında dünya, dünya cıvıl cıvıl
Kalkacaksınız yatağınızdan, gideceksiniz.
Tuzun, ekmeğin, güneşin tadını
yeni baştan keşfedeceksiniz.
Sararmak limon gibi, mum gibi erimek,
devrilmek kof bir çınar gibi ansızdan,
kardeşler, hastalar,
biz ne limonuz, ne mum, ne çınar.
Biz insanız çok şükür
çok şükür biliriz,
ilacımıza
umudu katmasını
yaşamak gerek diyerek
ayak direyip
dayatmasını
Hastalar,
kardeşlerim
iyileşeceksiniz
Ağrılar, sızılar dinecek,
Yumuşak, ılık bir yaz akşamı inecek,
ağır yeşil dalların ardından rahatlık.
Haftanın Sanat Gündemi
“Sennur Sezer Emek-Direniş Şiir ve Öykü Ödülleri” için başvurular başladı
DİSK/Gıda-İş Sendikası ve Manos Kitap tarafından Sennur Sezer anısına düzenlenen “Sennur Sezer Emek-Direniş Şiir ve Öykü Ödülleri” için başvurular 1 Aralık 2020 Salı günü başladı.
DİSK/Gıda-İş Sendikası ve Manos Kitap tarafından 2015 yılında hayatını kaybeden şiirin ve umudun yorulmaz iğnesi Sennur Sezer anısına düzenlenen “Sennur Sezer Emek-Direniş Şiir ve Öykü Ödülleri” için başvurular 1 Aralık 2020 Salı günü başladı. Adaylar 19 Şubat 2021 tarihine kadar başvurularını yapabilecek.
Sennur Sezer Emek-Direniş Şiir ve Öykü Ödülleri’nin amacı, “Birlikte yaşadığımız topraklarda ‘Sabah sokakları saran ekmek kokusunun mayalanışındaki uykusuzluk payı’nı yazmak ve emeğin tarihine yeni kaynaklar sunmak” olarak özetleniyor.
Ödüllerin öykü jürisini Adnan Özyalçıner, Nalan Barbarosoğlu, Ayşegül Tözeren, Sibel Öz ve Ahmet Tulgar oluşturuyor. Şiir jürisinde ise A. Hicri İzgören, Orhan Alkaya, Nalan Çelik, Gülce Başer ve C. Hakkı Zariç yer alıyor.
2020 Attila İlhan Edebiyat Ödülleri sahiplerine ulaştı.
Attila İlhan Bilim, Sanat ve Kültür Vakfı’dan yapılan açıklamaya göre ödüller, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri nedeniyle takdim töreni düzenlenmeksizin sahiplerine sunuldu.
Seçici Kurul’un değerlendirmesi sonucunda, Roman dalındaki “Aşıklar Bayramı”nın yazarı Kemal Varol, şiir dalında “Hayhuy” kitabıyla Elif Sofya değer görülmüş, İlk Roman Vakıf Özel Teşvik Ödülü’nü “At Sancısı” kitabıyla Elvan Kaya Aksarı, İlk Şiir Kitabı Vakıf Özel Teşvik Ödülü’nü ise “Sevgili Kardeşim Ben” adlı kitabıyla Enes Kurdaş’ın kazandığı açıklanmıştı.
Attila İlhan Roman Ödülü Seçici Kurulu’nda Mehmet Eroğlu, Deniz Yüce Başarır, Faruk Şüyün, Seval Şahin ile aileyi temsilen Ali Cem İlhan yer almıştı.
Metin Celal’in başkanlığındaki Attila İlhan Şiir Ödülü Seçici Kurulu, A. Ali Ural, Adnan Özer, Tuğrul Tanyol ve aileyi temsilen Kerem Alışık’tan oluşmuştu.
Attila İlhan Edebiyat Ödülleri’ne bu yıl, “Şiir” dalında 52, “Roman” dalında 49 eserle başvuru yapılmıştı.
“Dilin çok yönlü ustası Attila İlhan”
2020 Attila İlhan İlk Roman Vakıf Özel Teşvik Ödülü’ne değer görülen Elvan Kaya Aksarı, duygularını şu sözlerle paylaştı:
“Bugün oturup bir Türkiye ansiklopedisi tasavvur etsek, hiç kuşkusuz Attila İlhan ismine müstakil bir başlık açmak zorunda hissederiz. Onun yazdıkları, aydın kimliği ve mahfuzatı her şeyden önce Türkçe için bir imtiyazdır. Attila İlhan adının gölgesinde verilen bir ödüle layık görülmek insanı sadece gönendirmiyor, aynı zamanda kalemin de doğru harfler üzerinde durduğunu ilan ediyor. Bunun için bahtiyarım. Bu kıymetli ödülü kızım Nevra Şiir’e ithaf ediyorum.”
2020 Attila İlhan Şiir Ödülü’nü alan Elif Sofya da, “Yazınımızın güçlü yapı taşı Attila İlhan’ın adını taşıyan bu ödülle onurlandırıldığım için kıvanç duyuyorum. Dilin çok yönlü ustası Attila İlhan, şiirimizin ses zenginliğinde bir ufuk çizgisidir.” ifadelerini kullandı.
İlk Şiir Kitabı Vakıf Özel Teşvik Ödülü’ne layık bulunan Enes Kurdaş ise şunları kaydetti:
“Bazı şairler ve bazı şiirler vardır insanı yazmaya teşvik eden veyahut zorlayan. Benim içimdeki yazma isteğini, okuduğum her şiiriyle açığa çıkarmaya çalışan ilk ve en kuvvetli isimdi Attila İlhan. Kendisiyle ilk tanışıklığım on sekiz yaşında, okul kütüphanesinden aldığım ‘Sisler Bulvarı’ ile oldu. Koca bir yazı birlikte geçirdik. Çalıştığım işyerindeki çay molalarında, öğle aralarında, vakit buldukça hayretle karıştırırdım. Öyle ki kitabımdaki ilk şiir de o zamanlarda yazdığım, kendisine çokça göndermenin bulunduğu bir şiir. Haliyle ödülün benim için kıymeti büyük.” (Bir Gün)
Oktay Akbal Edebiyat Ödülü Yarışması
Muğla Büyükşehir Belediyesi Türk Edebiyatının önemli isimlerinden olan Gazeteci Oktay Akbal anısına ‘Oktay Akbal Edebiyat Ödülü’ yarışması başlatıyor.
Muğla sevdalısı Oktay Akbal’ın ismi Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından ‘Oktay Akbal Edebiyat Ödülü Yarışması” ile yaşatılacak. Ödül, 2021’de öyküye, 2022’de romana, 2023’te köşe yazısına verilecek. Adaylık başvurusu, 2021 yılı için 2020 yılında yayımlanmış olan öykü kitaplarına açık olacak..
Başvuru, 4 Ocak 2021 tarihinde sona erecek. Başvurular Muğla Büyükşehir Belediyesi, “ Oktay Akbal Edebiyat Ödülü Koordinatörlüğüne yapılacak.
Türk Edebiyatının önemli isimlerinden olan Gazeteci Oktay Akbal anısına ‘Oktay Akbal Edebiyat Ödülü’ yarışması düzenledi. Ödül, 2021’de öyküye, 2022’de romana, 2023’te köşe yazısına verilecek. Adaylık başvurusu, 2021 yılı için 2020 yılında yayımlanmış olan öykü kitaplarına açıktır. Başvuru, 4 Ocak 2021 tarihinde sona erecek. Başvurular Muğla Büyükşehir Belediyesi, “ Oktay Akbal Edebiyat Ödülü Koordinatörlüğüne yapılacak. Yarışmaya katılacak olan eser sahipleri, eserlerini Posta, kargo,elden vb. şekillerde adrese teslim edebilecek. Ödül kazanan eser sahibine ‘Ödül Belgesi’, ‘Ödül Plaketi’ ile 5 bin TL para ödülü verilecek. Ödül, Muğla’da Oktay Akbal’ın doğum günü olan 20 Nisan’da düzenlenecek törenle verilecek.
Oktay Akbal Edebiyat Ödülü, Öykü Ödülü 2021 Yılı Seçiciler Kurulu, Hikmet Altınkaynak, Cumhuriyet Gazetesi Yazarı, Eleştirmen, Enver Aysever Cumhuriyet Gazetesi Yazarı, Televizyoncu, Romancı, Prof. Dr. Şadan Gökovalı Gazeteci, Türkiye Rehberi, Doğan Hızlan Hürriyet Gazetesi Danışmanı, Yazarı, Eleştirmen, Rûken Kızıler Editör, Aykut Küçükkaya (Cumhuriyet)
8’inci Arjen Arî Şiir Yarışmasının başvuruları başladı
Diyarbakır’da 30 Ekim 2012 yılında yaşamını yitiren Kürt şiirinin çağdaş öncülerinden Arjen Arî anısına her yıl düzenlenen ödüllü şiir yarışmasının 8’incisi için başvurular başladı.
Diyarbakır’da 30 Ekim 2012 yılında yaşamını yitiren Kürt şiirinin çağdaş öncülerinden Arjen Arî anısına her yıl düzenlenen ödüllü şiir yarışmasının 8’incisi için başvurular başladı.
Yarışma Arjen Arî’nin yaşamı boyunca emek verdiği Kürt dili ve edebiyatına ve sanatın evrensel değerlerine sahip çıkmak amacıyla Arjen Arî’nin ailesi ve Sor Yayınları(Weşanên Sor) tarafından düzenleniyor. Seçici Kurulunda; Berken Bereh, Necla Arî, Mueyed Teyib, Evîn Şikakî, Îrfan Amîda’nın yer alıyor. (Evrensel)
‘Attilâ İlhan ile ne alakası var?’
Şair ve yazarlar Hüseyin Haydar, Onur Caymaz ve Ahmet Yıldız, Attilâ İlhan Edebiyat Ödülleri’nin Attilâ İlhan karşıtı isimlere verilmesine tepki gösterdi. Yazarlar, “Emperyalistler edebiyat ve sanatın her yanına sızdılar” dedi.
Attilâ İlhan Bilim, Sanat ve Kültür Vakfı’nın Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın desteğiyle düzenlediği 2020 Attilâ İlhan Edebiyat Ödülleri’nin Attilâ İlhan’ın düşüncelerinin karşısında yer alan isimler tarafından verilmesi ve alınması hem edebiyat dünyamızda hem de kamuoyunda tepki gördü.
Attilâ İlhan Roman Ödülü Seçici Kurulu’nda bu yıl Mehmet Eroğlu, Deniz Yüce Başarır, Faruk Şüyün, Seval Şahin ve aileyi temsilen Ali Cem İlhan yer aldı.
Kurul üyelerinden Seval Şahin, Attila İlhan’ın her zaman mücadele ettiği Soros Vakfı’nın kuruluşu Açık Radyo’nun programcılarından.
Şiir dalında ödüle “Hayhuy” isimli kitabıyla Elif Sofya değer görüldü.(Aydınlık)
Okuma Önerileri
1.Aile Mutluluğu/ L. N. Tolstoy/ İş Bankası
2.Simyacı/Paulo Coelho/ Can Yayınları
3.Suç ve Ceza/ Dostoyevski/ İş Bankası
4.Bir İdam Mahkumunun Son Günü/ Victor Hugo/ İş Bankası
5.Körlük/ Jose Saramago/ Kırmızı Kedi