Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Antakya’da kültür sanat

Hazırlayan: Mehmet Karasu Haftanın

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Haftanın Kitabı
Yaşlanmaya Vaktim Yok/Haldun Dormen
“Haldun Dormen, Türk eğitmen, yönetmen, oyuncu, yazar, çevirmen. Bulvar komedisi ve vodvil türünde uzmanlaşmış bir tiyatro yönetmenidir. 1998 yılında Kültür Bakanlığı’nca verilen Devlet Sanatçısı unvanını almıştır.”
Haldun Dormen, dördü otobiyografik olan (“Sürç-ü Lisan Ettikse”, “Antrakt”, “İkinci Perde”, “ Nerede Kalmıştık” ) beş kitap ve on iki oyun yazmıştır. Yaşlanmaya Vaktim Yok, son eseridir
“Bir mum yakmak, tüm dünyayı aydınlatmak demektir. Siz de bildiklerinizi çevrenizle paylaşıp hemen bir mum yakın ve dünyayı aydınlatın,” diyerek yola çıkan Dormen, Yaşlanmaya Vaktim Yok adlı yeni kitabında sanata ve hayata dair tüm deneyimlerini içtenlikle paylaşıyor.
Küçük Sahne’de sergilenen Cinayet Var adlı oyundaki dedektif rolüyle ilk kez seyirci karşısına çıkan Haldun Dormen, o günden bugüne dek yüz binlerce kişinin kalbine dokundu; kâh güldürdü kâh ağlattı. Hâlâ ilk günkü gibi coşku ile devam eden sanat yaşamında sergilenecek oyunları, turneleri, TV programları ve yetiştirdiği öğrencileri olunca yaşlanmaya vakit bulamıyor. Bu kadar işi bir arada yürüttüğü için kendisine “Yahu yorulmuyor musun?” diyenlere de “Benim yorulma yeteneğim yok galiba,” diye yanıt veriyor. Onun Erol Günaydın, Altan Erbulak, İsmet Ay, Yıldız Kenter, Semiramis Pekkan, Mustafa Alabora, Göksel Kortay, Nevra Serezli gibi sanatçılarla olan anılarını; İngiltere’de İngilizce oynanan ilk Türk oyunu Nalınlar serüvenini; ilk zamanlarda oğlunun da kendisi gibi sanayici olmasını isteyen babasının “Ne yaparsan yap en iyisini yap oğlum,” sözünü kendisine ilke edinmesini; “Hayatımda üç kadın sevdim,” dediği üç büyük aşkı ile yaşadıklarını bir solukta okuyacaksınız.
“Bu kitabı yazmaktaki asıl maksadım yaşadıklarımı gençlerle paylaşmak ve kapattıkları umut kapılarını onlara yeniden açtırmaktır. Umut varsa hele biraz da azim olursa her şey nasılsa yoluna girecektir. Umutsuz yaşamın hiçbir anlamı, hiçbir rengi yoktur. İnsan umutsuzluk girdabına kapılırsa yok olup gitmesi işten bile değildir. Güler yüzlü umut, her an kapının arkasında sizi beklemektedir.” (Tanıtım Bülteninden)

Konuk Yazar
27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü ulusal bildirisi/Metin Akpınar – Müjdat Gezen
27 Mart’ta kutlanan Dünya Tiyatro Günü’nün ulusal bildirisini bu yıl Müjdat Gezen ve Metin Akpınar kaleme aldı.
Her yıl 27 Mart’ta kutlanan Dünya Tiyatro Günü’nün ulusal bildirisini bu yıl Müjdat Gezen ve Metin Akpınar kaleme aldı. Dünya Tiyatro Günü uluslararası bildirisini ise İngiliz tiyatro, sinema ve televizyon oyuncusu Helen Mirren yazdı.
Bu yılki ulusal bildiriyi iki usta ismin yazmasını ITI Üniversiteler Türkiye Temsilcisi Bilkent Üniversitesi Bölüm Başkanı Jason Hale ve ITI Türkiye Temsilciliği Yönetim Kurulu üyeleri Ayşe Emel Mesci, Turan Oflazoğlu, Engin Uludağ ve Savaş Aykılıç kararlaştırdı.
Müjdat Gezen ve Metin Akpınar’ın 27 Mart Dünya Tiyatro Günü mesajı şöyle:
“27 Mart Dünya Tiyatro Günü sanat emekçilerine, sanatseverlere kutlu olsun. Dionysos şenlikleriyle başlayıp gelişen tiyatro, asırlardır varlığını sürdürüyor. Merkezinde insan olan bu sanat, insan var olduğu sürece yaşayacak.
Edebiyatın en içten bölümlerinden biri olan Tiyatro Edebiyatı’nda, oyun yazarlarına çok gereksinim var. Onlarsız olmaz. Tıpkı seyirci olmadan tiyatro olmayacağı gibi…
Oyuncu – Seyirci – Oyun Yazarı.
Biz bize benzeyen insanlarla üç yüz elli bin yıldır yeryüzündeyiz. Ancak insanı insan yapan, Bilimdir, Sanattır, Tiyatrodur.
Ana malzemesi insan olan bu meslekte, iyi insandan iyi yazar, iyi yönetmen, iyi oyuncu çıkartmak daha kolaydır.
Biz değerler sıralamasında, genelde sanatı en üst sıraya koyarız. Özelde tiyatroyu, sanata en yakın düzeyde düşünüyoruz. Çağımızda; üreme içgüdüsü, beslenme içgüdüsü tatmin olduğunda mutlu olanlara başka popülasyonlara verilen adı veriyoruz. Ancak üreme, beslenme açlıklarından başka açlıklar duyanlara, onları üretip onları tükettiğinde mutlu olanlara insan diyoruz.
Bilgi iletişim çağı ne kadar gelişirse gelişsin, algoritmalar, yapay zekâlar nereye ulaşırsa ulaşsın, Tiyatro insanla yapılır, insanca yapılır, insanlar için yapılır…
TİYATRO İNSANLIĞIN VAZGEÇİLMEZİDİR.
İNSANSIZ TİYATRO, TİYATROSUZ İNSAN OLMAZ.”
‘Ve güzelim tiyatro kültürü biz insanlar burada olduğumuz sürece yaşamaya devam edecek’
Dünya Tiyatro Günü Uluslararası Bildirisi /Helen Mirren
Bu yılki Dünya Tiyatro Günü Uluslararası Bildirisi, ünlü İngiliz tiyatro, sinema ve televizyon oyuncusu Helen Mirren tarafından yazıldı.
Bu yılki Dünya Tiyatro Günü Uluslararası Bildirisini yazan ünlü İngiliz tiyatro, sinema ve televizyon oyuncusu Helen Mirren “Yazarların, tasarımcıların, dansçıların, ses sanatçılarının, oyuncuların, müzisyenlerin, yönetmenlerin yaratma güdüsü asla bastırılamayacak ve çok yakın bir gelecekte yeni bir enerjiyle, hepimizin paylaştığı bu dünyaya dair yeni bir anlayışla yine meyvelerini verecek” dedi.
Helen Mirren tarafından yazılan bildiri şöyle:
“Geride bıraktığımız dönem canlı performans dünyası için çok zor geçti; birçok sanatçı, teknisyen ve zanaatkâr zaten belirsizliklerle dolu bu meslekte hayatlarını güçlükle idame ettirebildiler.
Belki de sektörün içinde barındırdığı bu daimi belirsizlik, onları pandemi sürecini daha akılcı ve cesur bir biçimde atlatmaya hazırlamıştı.
Hayal güçlerini günün koşullarına uydurarak, tabii ki büyük ölçüde internet sayesinde, yenilikçi, keyifli ve dinamik etkileşim yolları buldular bile.
İnsanlar dünya üzerinde var oldukları günden beri birbirlerine hikâyeler anlattılar. Ve güzelim tiyatro kültürü biz insanlar burada olduğumuz sürece yaşamaya devam edecek.
Yazarların, tasarımcıların, dansçıların, ses sanatçılarının, oyuncuların, müzisyenlerin, yönetmenlerin yaratma güdüsü asla bastırılamayacak ve çok yakın bir gelecekte yeni bir enerjiyle, hepimizin paylaştığı bu dünyaya dair yeni bir anlayışla yine meyvelerini verecek.

Haftanın Şiiri
Kitap Uludur/ Ali Yüce
Kitap
Anamca ulu
Ekmekçe lokma lokma
Suca yudum yudum
Kenarında yitirdim dünyayı
Ortasında buldum

Odundum eğirdi beni
İnsana çevirdi beni
Geceyi onunla yıktım
Kara girdim koynuna
Ak çıktım

Haftanın Sanat Gündemi
Odunpazarı Belediyesi ve SES sağlıkçılar anısına şiir ödülü düzenliyor
Eskişehir Odunpazarı Belediyesi ile SES Eskişehir Şubesi Kovid-19 salgınında hayatını kaybeden sağlıkçılar anısına ulusal çapta şiir ödülü düzenliyor.
Eskişehir Odunpazarı Belediyesi ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eskişehir Şubesi ulusal çapta şiir ödülü düzenliyor. Seçici kurulunda Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, SES Eskişehir Şubesi EŞ Başkanı Birtürk Özkavak, Şükrü Erbaş, Rahmi Emeç, Betül Dünder, Ömer Asaf Tosun ve Emel İrtem’in yer aldığı şiir ödülüne katılmak isteyenler için son başvuru tarihi 2 Temmuz olarak belirlendi.
Yarışmayla hayatını kaybeden sağlıkçıların anısına edebiyata yeni eserler kazandırılması hedeflenirken, aday olan yapıtlarda estetik dil bilinci ve çağdaş dünya görüşü temel alınacak. “Kitap oylumunda şiir dosyaları” ile katılabilecek dosyaların daha önce başka bir yerde ödül almamış olması gerekiyor. Birinci seçilen dosya, kitap olarak 1000 adet basılacak. Dosya sahibine plaket ve telif olarak 100 adet kitap verilecek.
İnternet yoluyla gönderilen dosyalar değerlendirmeye alınmazken, kargodan dolayı oluşabilecek olumsuzluklardan seçici kurul sorumlu olmayacak. Sonuçlar ise SES’in kuruluş yıl dönümü olan 1 Ağustos tarihinde açıklanacak. Ödül töreninin tarihi ise daha sonra duyurulacak. Ödüle Odunpazarı Belediyesi çalışanları ile seçici kurul üyelerinin birinci dereceden yakınları katılamazken, ödül bölüştürülmeyecek. Ödüle katılan dosyalar, sahiplerine geri gönderilmeyecek. (Evrensel)

Şair Suca Dündar, yapıtlarıyla yaşayanlar arasında!
Sendikamızın değerli üyelerinden şair Suca Dündar’ı 22 Mart’ta yitirdiğimizi öğrenmiş bulunuyoruz. 1948, Ardahan /Posof doğumlu olan, çocukluk ve gençlik yıllarını Ardahan ve Kars’ta geçiren Suca Dündar, İstanbul Şişli İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi mezunuydu. Şair Suca Dündar’ın yayımlanmış şiir kitapları arasında Menhir ve Pelerin, Gök Çıkmazı, Yüze Su Vurmak, Nehirlere Bakamam ve Çektirilmemiş Fotoğraflar bulunmaktadır.
Suca Dündar’ı “Karanfil” adlı şiirinden dizelerle sonsuzluğa uğurlarken sevgili eşi, öykücü Zeynep Aliye’nin, şair ve yazar dostlarıyla birlikte tüm sevenlerinin acısını paylaşıyoruz.
“…çocuk kalbimde sakladığım o çiçek karanfildi
gidenlerin ardından bağırsam yetişir
onunla koşsam önlerine geçerdim
yazdıkça sildiğim bir mektuptu o
hiç kimseye vermedim veremedim”
Suca Dündar, anısı ve şiirleriyle aramızda yaşayacaktır. (TYS açıklaması)

Memleketin en tanınan bohemi hâla aramızda
142 yıl önce doğdu. Hala capcanlıdır. 1953’te ölen sanki başkasıymış gibi yaşar aramızda Neyzen. Hiçbir malı mülkü olmamıştır. Doğduğu gibi “çıplak” yaşamıştır.
Yaşasaydı 142 yaşında olacaktı. Ölüm yıldönümüydü dün. Memleketin en büyük, en tanınan “bohemi” derlerdi onun için. Özellikle sergilediği her şeye boş vermişlik üzerine kurulu yaşamının bir itiraz tutumu olduğunu anlamak kolay değil pek kimilerince. Oysa, toplumsal olaylara hiç kayıtsız kalmadı. Eski tip karyolaların delikli ince demirlerinden, güçlü nefesiyle ney sesi çıkaracak kadar usta bir neyzendi tabii ki. O nedenle muhteşem bir enstrümantal olan neyin üstadı olduğunu vurgulamak için kullanılan Neyzen sıfatı ilk adına dönüştü. Asıl ismi Tevfik Kolaylı’dır.
Hicvin gücü nedir diye merak eden varsa Neyzen Tevfik’in dizelerine başvurmalı. Semirip, zenginleştikten sonra kendisini görmezden gelen, üstüne zenginliğini belli etsin diye pahalı bir kürk de geçirmiş sonradan görme eski bir tanıdığına, “üstündeki kürk gerçek sahibini hayvanlıktan kurtaramadı, seni hiç kurtaramaz” deyişi unutulur gibi değildir. Bu kadar yerinde bir eleştiriyi kim yapabilir? Müthiş bir zekaydı. Onu sıradan bir alkolik sanıp küçümseyen, dar bir yolda karşılaştıklarında “Ben serserilere yol vermem” diyen bir hadsize, aynı dar yolda kenara çekilerek verdiği yanıt müthiştir: “Ben veririm”. Birine serseri demenin bu kadar ince başka yolu var mıdır gerçekten? …………..(Mehmet ERDEM/ Birgün)

57. Kütüphane Haftası,
Ülkemizde 1964’ten bu yana her yıl mart ayının son haftası Kütüphane Haftası olarak kutlanıyor. Bu yıl 57. Kütüphane Haftası, 29 Mart – 4 Nisan 2021 tarihleri arasında “Pandemi Sürecinde Kütüphanecilik” ve “Çağları Aşan Söz” temaları ile kutlanacak

Bir Portre
Ali Emîrî (Doğum, 1857 Diyarbakır- Ölüm, 23 Ocak 1924 İstanbul /Araştırmacı ve tezkire yazarı.
Bilinen en eski Türkçe sözlük olan Divânu Lügati’t-Türk adlı eserin orijinal tek kopyasını bularak kültür hayatına kazandıran kişidir. Otuz yıl kadar Osmanlı Devleti’nin değişik eyaletlerinde memuriyet yapmış ve gittiği yerlerde nadide kitapları toplamıştır. Oluşturduğu büyük kitap koleksiyonunu devlete bağışlayarak İstanbul’daki Feyzullah Efendi Medresesi’nde “Millet Kütüphanesi”ni kuran Ali Emîrî; ömrünün sonuna kadar kütüphanenin idareciliğini yürüttü. Ayrıca biyografi ve tezkire türünde birçok eser kaleme almış, bazı eski eserleri de “Nevâdir-i Eslâf” adı altında hâşiyelerle yeniden yayımlamıştır.
Yaşamı
1857’de Diyarbakır’da doğdu. Divan sahibi, şair Seyyid Mehmed Emîrî Çelebi’nin torunlarındandır.[3] Düzenli bir eğitim görmedi. Amcası Fethullah Feyzi Efendi’den ve büyük amcası Şaban Kâmil Efendi’den alet ilimleri (o çağın en büyük yenilikleri olan telefon, telgraf, telsiz) ve hat dersleri, Şirvan Kaymakamı olan dayısından Farsça dersleri aldı. Bu arada eski tarzda şiirler kaleme almaya başladı. 1875’te telgrafçılık kurslarına katılarak telgrafçı oldu. Hat sanatı ile uğraştı ve yazdığı bazı levhalar Diyarbakır’da camilere asıldı.
Küçük yaşlarından itibaren okumaya ve araştırmaya meraklıydı. Dokuz yaşındayken, beş yüzden fazla şairin şiirlerinin yer aldığı Nevadir-ül Asar isimli eserdeki dört bin beyiti ezberledi. Bu yıllarını kendisi şöyle anlatmıştır:” Eğlenmeye merakım yok idi. Üstadımızla gezintiye gittiğimizde, çocuklarla oyun oynarken, ben bir tarafa çekilir kitap okurdum.” Dükkâna bir müşteri girdiğinde, “Mal orada. Fiyatı da şudur. Alacaksanız indireyim, yoksa beni boş yere meşgul etmeyin” diye sesleniyordu. Bunun üzerine müşteri de mal almadan gidiyordu. Babası oğlunun ticarete faydadan ziyade zarar verdiğini görünce, onu dükkândan uzaklaştırmak zorunda kaldı.
Otuz yıl kadar memurluk yaptı. Kâtip, maliye müfettişi ve defterdar olarak Diyarbakır, Selanik, Adana, Leskovik, Kırşehir, Trablusşam, Elâzığ, Erzurum, Yanya, İşkodra, Halep ve Yemen’de hizmet verdi. Gittiği yerlerde nadide kitapları topladı. Çeşitli nedenlerle sahip olamadığı kitapları bizzat kendisi kopya ederek, kütüphanesine kazandırdı. Yediyüzden fazla kitabı bu şekilde çoğaltmıştır. Kırşehir muhasebecisi iken masrafları kendisinden, işçiliği dervişlerince karşılanmak üzere Hacı Bektâş-ı Velî Dergâhı’nı tamir ettirdi.
1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından sonra kendi arzusuyla emekli oldu. Emekliye ayrıldıktan sonra Millî Tetebbûlar Encümeni, Tasnîf-i Vesâik-i Târihiyye Encümeni başkanlığı ile Târîh-i Osmânî Encümeni üyeliği yaptı.
Divânü Lugâti’t- Türk nüshasını bulması
Ali Emîrî, bilinen en eski Türkçe sözlük olan Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün tek orijinal nüshasını 1914’te İstanbul’daki bir sahafta tesadüfen buldu. Abbasi halifesine sunulmak üzere Bağdat’ta 1072-1074 yıllarında Kaşgarlı Mahmud tarafından yazılan bu eseri, Divân-ı Lügati’t-Türk olduğu bilinmeden İstanbul Sahaflar Çarşısı’nda satılırken fark edip sahaf Burhan’dan 33 liraya satın almıştı. Şirazeleri çözülmüş, formaları dağılmış, sayfaları birbirine karışmıştı kitabın eksik mi, tam mı olduğunun tespitini Kilisli Muallim Rıfat Efendi’ye yaptırdı. Eser ilk kez, 2007 yılında Pera Müzesi’nde sergilendi.
Millet Kütüphanesi’ni kurması
Ali Emîrî Efendi, 16bin eserden oluşan özel kitap koleksiyonunu 1916 yılında Fatih’te Feyzullah Efendi Medresesi’ne bağışladı. Kütüphaneye kendi adının verilmesi önerisini reddetti ve bu eserlerin “milletin malı” olduğunu söyleyerek “Millet Kütüphanesi” adını verdi.
23 Ocak 1924’te Fransız Hastahanesi’nde öldü. Mezarı Fatih Türbesi avlusundadır. (Biyografya)

Tiyatro Kitaplığı
1.Kıldan İnce Kılıçtan Keskince/Gülriz Sururi/ Doğan Kitap
2.Bir An Gelir/ Gülriz Sururi/ Doğan Kitap
3.Tiyatronun Cadısı/ Macide Tanır/ Bilgi Yayınevi
4.Aynada Tiyatro Anıları/ Mucip Ofluoğlu/ Mitos Boyut
5.Benden Sonra Tufan Olmasın/ Muhsin Ertuğrul/Nejat Eczacıbaşı Vakfı
6.Tiyatro Ansiklopedisi/ Aziz Çalışlar/ T.C Kültür Bakanlığı