Antakya’da Kültür Sanat

Hazırlayan: Mehmet Karasu Haftanın Kitabı Memleketimden İnsan Manzaraları/ Nazım Hikmet/ Yapı Kredi Y. Memleketimden İnsan Manzaraları, Nâzım Hikmet’in 1939’da yazmaya başladığı, 1960’ların ikinci yarısında yayımlanabilen şiir kitabıdır. 17 bin mısradan oluşan eser Nâzım Hikmet şiirinin doruğu kabul edilir. Kitap İkinci Meşrutiyet’ten II. Dünya Savaşı’na kadar olan dönemde Anadolu’da yaşamış sıradan insanların öykülerini okuyucuya sunar. Türkiye’nin […]

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Haftanın Kitabı
Memleketimden İnsan Manzaraları/ Nazım Hikmet/ Yapı Kredi Y.
Memleketimden İnsan Manzaraları, Nâzım Hikmet’in 1939’da yazmaya başladığı, 1960’ların ikinci yarısında yayımlanabilen şiir kitabıdır.
17 bin mısradan oluşan eser Nâzım Hikmet şiirinin doruğu kabul edilir. Kitap İkinci Meşrutiyet’ten II. Dünya Savaşı’na kadar olan dönemde Anadolu’da yaşamış sıradan insanların öykülerini okuyucuya sunar. Türkiye’nin 1920-1940 yılları arasındaki toplumsal tarihi, Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nı da içerecek biçimde verilirken bir yandan da II. Dünya Savaşı’nda Nazizm’in yenilgisi değişik yönleriyle ele alınıp yansıtılır. Düzyazı, şiir, senaryo tekniklerinin iç içe kullanıldığı bir eserdir. Beş ciltten oluşur, beşincisi tamamlanmamıştır.
1938’de Nâzım Hikmet’in cezaevine girmesi ile konulmuş olan eserlerini yayınlama ve okuma yasağı nedeniyle şairin hayatı boyunca yayımlanamayan eser, 1965’te yasağın kalkmasından sonra, oğlu Memet Fuat’ın sahibi olduğu De Yayınevi tarafından 1966-1967 yıllarında 5 cilt olarak yayımlanmıştır.
Eser, MEB tarafından 100 Temel Eser Listesine dahil edilmiştir

Haftanın Yazısı
Çukurova’da Emek Edebiyatı Ve Orhan Kemal/Mehmet Karasu
Orhan Kemal, 1914 yılında Ceyhan’da doğdu, 1970 yılında Sofya’da öldü. B.M.M I. Dönem milletvekillerinden, Abdulkadir Kemali’nin oğludur. Babası, Adana’da kurduğu (1930) Ahali Cumhuriyet Fırkası bakanlar Kurulu kararıyla kapatılınca Suriye’ye kaçtı. Orhan kemal de ortaokuldaki öğrenimini bırakarak bir yıl kadar babasının yanında kaldıktan sonra Adana’ya döndü (1932). Çırçır fabrikalarında işçilik, dokumacılık, kâtiplik yaptı. Askerlik sırasında yabancı bir rejimi övmek suçlamasıyla kovuşturmaya uğradı, beş yıl hüküm giydi (1939). Kayseri, Adana, Bursa cezaevlerinde yattı. Bursa’da Nazım Hikmet’le tanışması yaşamında bir dönüm noktasıdır. Hapisten çıkınca (1943)amelelik, sebze nakliyeciliği, Verem Savaş Derneği’nde kâtiplik yaptı. İşten çıkarılınca (19509 İstanbul’a yerleşerek yazarlıkla geçimini sağlamaya çalıştı. Bir ara lokantada propaganda yaptığı gerekçesiyle 142. maddeden yargılandıysa da aklandı. (1966) çağrılı bulunduğu Bulgaristan’da öldü. Cenazesi İstanbul’a getirilip Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Orhan Kemal’in heceyle yazdığı ilk şiiri, Duvarlar, Reşat Kemal imzasıyla Yedigün’de çıktı. (1939)Bunu Raşit Kemali adıyla yayınladığı şiirler izledi. Nazım Hikmet’le tanıştıktan sonra serbest şiirler yazdı. Yine nazım Hikmet’in etkisiyle öykü ve romana geçti. Şiiri sürdürmekle birlikte çalışmalarını öykü alanında yoğunlaştırdı. İlk öykülerini de aynı yıllarda yayımladı. (bir Yılbaşı Macerası Yeni Edebiyat, 1941). Orhan kemal adını iseYürüyüş’te çıkan (1942) şiir ve öykülerinde kullanmaya başladı. Varlık’ta art arda yayımladığı öykülerle adını duydurdu. İlk öykü kitabıyla (Ekmek Kavgası9 ilk romanını (Baba evi) aynı yıl (1949) yayımladı.
Otobiyografik özellikler taşıyan ilk romanlarında Adana’daki işçi çevrelerini, göçmen mahallelerinin insanlarını gerçekçi bir tutumla anlattı. Sanayileşen Türkiye’nin toplum yapısını, işçi-işveren ilişkileri, büyük kente gelen gurbetçilerin serüveni, geçim kavgaları, küçük insanın dünyası çevresinde yansıttı. Aydınlık gerçekçilik denebilecek bir sanat anlayışıyla tiplerinin olumlu yanlarını vurgulamaya, konusuna iyimser bir bakış açısıyla yanaşmayı amaç edindi. Hareket öğesinin, diyalogun ağır bastığı yapıtlarında önceleri şive özelliklerine yer verirken sonraları bunu en aza indirdi. Ama yalın, süssüz anlatımını ruh çözülmelerine girdiğinde bile değiştirmedi. Bu özellikleriyle Türk öykü ve romanında toplumcu gerçekçi çizginin usta adlarından biri oldu. Öykü ve roman dışında film senaryoları, oyunlar da yazdı. Doğrudan oyun olarak yazdığı tek yapıt İspinozlar’dır. (1965) Daha sonra Yalova Kaymakamı adıyla sahnelendi. 72. Koğuş, Bekçi Murtaza, Eskici Dükkanı, Kardeş Payı adlı oyunları, aynı adı taşıyan yapıtlarından oyunlaştırılmışlardır. Ölümünden sonra adına bağlanan bir roman armağanı düzenlendi.
Orhan Kemal, arkasında 42 kitap bırakmıştı: 11 öykü, 26 roman, bir anı, bir de inceleme.
Orhan Kemal’in kahramanlarının gerçek olup olmadığı sorusu gelecek aklınıza. Bir bakın çevrenize., güzel ama eğitimsiz, daha kötüsü bilinçsiz,genç kızlar, genç kadınlar yok mu? Peki ünlerini fabrikalarda, atölyelerde geçirenler, önce ekmek diyenler.Orhan Kemal bütün bu öyküleri, daha güzel bir dünyaya daha güzel bir düzene ulaşmak için yazdı. Çukulata öyküsündeki hiç çukulata yememiş, küçük bir kızın yürek burkan öyküsü, Bir Ölü’nün Çevresinde’ki, namusuyla çalışacak bir iş bulamadığı için kendini asan genç anne, bugün yaşıyor mu, bir düşünelim.
Sonra onun zorlukları aşmak için direnen, uğraşan, mutluluğa kendi gücüyle ulaşan kahramanlarını anımsayalım. Hem işte hem evde çalışan, sevdiği insanı paraya pula değişmeyen Cemile, Gurbet Kuşları’nda her türlü yıkımı aşmak için kocasına destek olan Ayşe, annesinin yazgısını paylaşmamak için bütün koşullara karşı koyan bir kadını, Leyla’nın kızı Nuran (Sokaklardan Bir Kız). Evet bunlar yaşıyor.
Orhan Kemal, bilinçli ve kötü koşulları aşacak direngenlikte örnekler vermek istiyordu gençlere. Belki o kadar erken ölmese gençlerin uyuşturucunun ve fuhuşun batağına düşmemesi için çalışan gençlerin de öyküsünü yazardı.
Orhan Kemal bize üç şey getirdi: Kinsiz, herkese açık, cömert yüreğinden insan sıcaklığı; hayat serüveninden, sonra da kafasının ışığından bilinç; insana olan sonsuz güveninden de umut.
Orhan Kemal’in yaşantısı, ezik, sömürülmüş, küçük insanların kaderiyle aynı düzeyde gelişen bir yaşantıdır. Bu yaşantıdan, düşünce hayatımıza, aldatmacasız, sömürüsüz bir dünya doğrultusunda sağlam bir bilinçle köklü bir umut ışığı getirmeye çalıştı Orhan Kemal.
Eserlerine önce yaşantısından başladı. Baba Evi’ndeki o sorumsuz hayatının hesabını vere vere, Avare ‘Yıllar’ın başıboş delikanlısından bilinçli bir insan doğuncaya kadarki kesimiyle. Sonradan hapishanede Nazım Hikmet’in aydın ve büyük sanatçı kişiliğinde vardığı bilince, daha avare yıllarında mavi tulumlu İzzet Usta’nın (belki de zaman sürçmesine uğramış bir Nazım Hikmet’tir bu) öğütlerinde varmasıyla, kendi hayat kesiminin bilinç aşaması sona eriyor. Artık Orhan Kemal, bu büyük atılımlı bilinçle büyük eserlerine başlayacaktır. Önce Çukurova’nın ezilmiş, hayatları hiçe sayılan küçük insanlarının kaderine eğilecek, sonra şehirlerin kenar mahalle insanlarını ele alacaktır. (Vedat Günyol, Çalakalem, 1977)

Haftanın Şiiri
Anadolu/ Ahmed Arif
Anadolu
Beşikler vermişim Nuha
Salıncaklar hamaklar
Havva anan dünkü çocuk sayılır
Anadoluyum ben
Tanıyor musun
Utanırım
Utanırım fıkaralıktan
Ele güne karşı çıplak
Üşür fidelerim
Harmanım kesat
Kardeşliğin çalışmanın
Beraberliğin
Atom güllerinin katmer açtığı
Şairlerin bilginlerin dünyalarında
Kalmışım bir başıma
Bir başıma ve uzak
Biliyor musun
Binlerce yıl sağılmışım
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı seher sabah uykularımı
Hükümdarlar saldırganlar haydutlar
Haraç salmışlar üstüme
Ne İskender takmışım
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler gölgesiz
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım
Görüyor musun
Nasıl severim bir bilsen
Köroğlunu
Karayılanı
Meçhul Askeri
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini
Sonra kalem yazmaz
Bir nice sevda
Bir bilsen
Onlar beni nasıl severdi
Bir bilsen Urfa da kurşun atanı
Minareden barikattan
Selvi dalından
Ölüme nasıl gülerdi
Bilmeni mutlak isterim
Duyuyor musun
Öyle yıkma kendini
Öyle mahzun öyle garip
Nerede olursan ol
İçerde dışarda derste sırada
Yürü üstüne üstüne
Tükür yüzüne celladın
Fırsatçının fesatçının hayının
Dayan kitap ile
Dayan iş ile
Tırnak ile diş ile
Umut ile sevda ile düş ile
Dayan rüsva etme beni
Gör nasıl yeniden yaratılırım
Namuslu genç ellerinle
Kızlarım
Oğullarım var gelecekte
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası
Kaç bin yıllık hasretimin koncası
Gözlerinden
Gözlerinden öperim
Bir umudum sende
Anlıyor musun

Haftanın Sanat Gündemi
Twitter paylaşımı şair Şükrü Erbaş’ı kızdırdı
Şair Şükrü Erbaş, sosyal medyada kendisi adına açılan ve şiirlerinin paylaşım yapıldığı sayfalarda, kendisinin olmayan şiirlerin de kendi ismiyle paylaşıldığını söyledi.
Edebiyat hayatına 1984 yılında başlayan Küçük Acılar, Aykırı Yaşamak, Yolculuk gibi birçok eser yayınlayan şair Şükrü Erbaş, sosyal medyada kendisi adına birçok sayfanın açıldığını belirterek, buralarda bazen kendisine ait olamayan şiirlerin paylaşımının yapıldığını aktardı.
Dün Twitter’da ‘Şükrü Erbaş Şiirleri’ adlı sayfada kendisine ait olmayan bir şiirin paylaşıldığını anlatan Erbaş, sosyal medyada sık sık bu tür yanlış paylaşımların olduğunu ve hızlı bir şekilde yayıldığını söyledi.
Şair Şükrü Erbaş, paylaşım yapılan sayfada “Neyi istesek olmamış. Neye dörtnala koşsak, yolumuza engeller çıkmış. Sanırım kaybetmişiz biraz. Düpedüz yalan bir hayat yaşamışız. Varı yoğu hepsi bizim olmuş da en çok kaybettiklerimize sahip çıkmışız. Yazık olmuş ya bize. Kendimizden çok kaybettiklerimize ağlamışız” şiirinin paylaşıldığını ve bu eserin kendisine ait olmadığını söyledi.
Erbaş, “Başkasının şiirinin altına benim adımı yazıyorlar. Birisi bir yanlış yapıyor, yayılıp gidiyor. Bunların benim şiirimle ilgisi yok. İnternet ortamında ve sosyal medya mecralarında sizin adınıza sayfalar açılıyor. Hiçbiri benim dahilimde değil. Bu yıkıcı, saçma sapan bir şey” dedi.

Fakir Baykurt Öykü Ödülü Gül Ersoy ve Ayşegül Bayar Kaya’ya verildi
Fakir Baykurt Öykü Ödülü sahipleri açıklandı. Ödül, kitap kategorisinde Gül Ersoy ve Ayşegül Bayar Kaya’ya verildi.
Sarıyer Belediyesi’nin ortaokul, lise, yetişkin ve ‘Fakir Baykurt Öykü Kitabı’ olmak üzere dört kategoride düzenlediği Fakir Baykurt Öykü Yarışması sonuçlandı.
Seçici kurulun yaptığı değerlendirme sonucunda ortaokul kategorisinde Jack Poyraz Simpson, lise kategorisinde Münire Feyza Abay, yetişkin kategorisinde Metin Öncü ve Murat Emre Ergel birinciliğe layık görülürken Fakir Baykurt Öykü Kitabı Ödülü ise Ayşegül Bayar Kaya ile Gül Ersoy’un oldu.
AYŞEGÜL BAYAR KAYA VE GÜL ERSOY ÖDÜLE LAYIK GÖRÜLDÜ
Seçiçi kurul ödül gerekçesinde, Ayşegül Bayar Kaya’nın kaleme aldığı ve Öteki Yayınları tarafından yayımlanan ‘Gece On İki Sancıları’ için “Öykülerinde ‘geçmişi temize çekmek’ izleğiyle yola çıkan yazar; insanın, doğru olup olmadığını sorgulamadan eksiklerini kapatma telaşı içinde geçip giden yıllarının ardına düşüyor ve yaşanan acılara meydan okuyarak, bu acılara sebep olanlardan hesap sorarak kendine bir öykü dünyası oluşturmayı başarıyor” ifadeleri yer aldı.
Gül Ersoy’un Doğan Kitap tarafından yayımlanan ‘Sen Kimseyi Sevemezsin’ adlı kitabı içinse şu ifadeler yer aldı: “Aile, kadın, şiddet çerçevesinde yalnız ve sevgisiz kalmış farklı coğrafyalardaki farklı kişilikleri toplumsal ve bireysel arka planlarıyla ele alan Gül Ersoy’un Sen Kimseyi Sevemezsin adlı öyküler toplamı, sağlam kurmaca bütünlüğüyle, yalın, temiz ve akıcı anlatımıyla, etkileyici öykü atmosferi oluşturmayı başarıyor.”
444 ÖYKÜ 63 ÖYKÜ KİTABI KATILDI
Pandemi nedeniyle ertelenen ödül töreni ise ileriki tarihlerde açıklanacak. Bu yıl 9’uncusu düzenlenen ve seçici kurulunda; ortaokul ve lise kategorisinde Hanım Karavelioğlu, Ceren Mansuroğlu, Ayhan Yeşiltaş, Murat Gürbüz, yetişkin ve yetişkin kitap kategorisinde Hülya Soyşekerci, Halil Genç ve Kadir Yüksel’in yer aldığı yarışmaya; birinci kategoride (ortaokul) 62 öykü, ikinci kategoride (lise) 51 öykü, üçüncü kategoride (yetişkin) 331 öykü, dördüncü kategoride (Fakir Baykurt Öykü Kitabı) 63 kitap olmak üzere toplam 444 öykü ve 63 öykü kitabı katıldı. (Gazete Duvar

Ahmet Ümit, yeni kitabı ‘Kayıp Tanrılar Ülkesi’ni anlattı
Polisiye romanlarıyla tanınan Ahmet Ümit, Yapı Kredi Yayınlarından çıkacak yeni kitabı ‘Kayıp Tanrılar Ülkesi’ni anlattı
Yapı Kredi Yayınlarının Clubhouse uygulamasında düzenlediği, tiyatro yönetmeni Çağ Çalışkur’un da katıldığı etkinlikte, Ümit okurlarıyla bir araya geldi. Can Remzi Ergen’in yönettiği söyleşide, Ümit, tarih ve mitoloji ürünlerinin romanlarına birer renk kattığını söyledi.
Romanlarında bu ülkenin tarihinin yanı sıra diğer toplumların da derin tarihini ve mitolojisini anlatmaktan çok hoşlandığını anlatan Ümit, polisiye romanlarına bu durumun oldukça yakıştığı yorumunu yaptı. Ahmet Ümit, bugüne kadar romanlarının 30 dilde yayınlandığına dikkati çekerek, “Bunun nedenini araştırırken kendi kendime soruyorum. İnsanlar, bir Çinli, bir Meksikalı benim kitabımı neden okur diye. Sonra anladım ki aslında dilimiz, dinimiz, kültürümüz ne olursa olsun hepimiz insanız ve insanı anlattığımız sürece dünyanın neresinde olursa olsun farklı dillere çevrildiği zaman o kitaplar okunabiliyor. Tıpkı bizim Maksim Gorki’yi, Shakespeare’i okuduğumuz gibi” dedi.
‘Kayıp Tanrılar Ülkesi’ kitabının hikâyesinin Berlin’de başladığını aktaran Ahmet Ümit, sözlerine şöyle devam etti; “İki ana karakterimiz var, Zeus’u saymazsak. Bir tanesi Yıldız Karasu. Berlin’de doğmuş, büyümüş göçmen bir ailenin kızı. Ailesine inat polis olmuş ve Berlin cinayet masasının çok önemli cevval polislerinden birisi. Fakat durumu son derece zor. Bir kere ailesi azınlıktan geliyor ve politik. Berlin polis teşkilatı pek de sıcak bakmıyor kendisine. Bir kere cinayet masasında bir kadın. İki kültür arasında kalmış. Bir de yardımcısı Thomas var. Onların amirleri ve Naziler var. Berlin’e gelmiş olan sanatçılar ve mitolojik karakterler var. Ama sonuçta Berlin’i de Konya’yı da Gaziantep’i de İstanbul’u da anlatsanız, eğer insanı anlatıyorsanız, insanın temel duygularını, düşüncelerini, temel özelliklerini, ruhsal derinliklerini anlatıyorsanız sonuçta okurla bir yerde buluşuyorsunuz.”

Duygu Asena Roman Ödülü Nermin Yıldırım’ın
Duygu Asena Roman Ödülü, ‘Ev’ adlı romanıyla Nermin Yıldırım’a verildi. Yıldırım, “Kitaplara, tünelin ucundaki o muazzam ışığa ve el ele yürüyerek muhakkak aydınlığa çıkacağımıza inanıyorum” dedi.
Doğan Kitap’ın Türkiye’yi kadın hakları, özgürlük ve eşitlik konularında ‘ilk’lerle tanıştıran Duygu Asena’nın anısına düzenlediği, 2007 yılından itibaren verilen Duygu Asena – Kadının Hâlâ Adı Yok Roman Ödülü’nün bu yılki sahibi, Hep Kitap tarafından yayımlanan ‘Ev’ romanıyla Nermin Yıldırım oldu.
26 Mayıs 2021 Çarşamba günü yaptığı online toplantıda, Doğan Hızlan başkanlığında toplanan Asuman Kafaoğlu Büke, Filiz Aygündüz, İhsan Yılmaz, Sibel Oral ve Elif Tanrıyar’dan oluşan seçici kurul, kararı oybirliği ile aldı. (Gazete Duvar)

Okuma Önerileri
1. Bereketli Topraklar Üzerinde/ Orhan Kemal/ Everest
2. Hasretinden Prangalar Eskittim/Ahmet Arif/Everest
3. Kuvayı Milliye Destanı/ Nazım Hikmet/ Yapı Kredi
4. Boğazkesen/ Nedim Gürsel/Doğan Kitap
5. İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar/ Stefan Zweig/ Can Yayınları

Exit mobile version