Hazırlayan: Mehmet Karasu
Haftanın Kitabı
Işık Doğudan Gelir/Cemil Meriç/ İLETİŞİM YAYINLARI
“Işık Doğudan Gelir, siyasî, felsefî, dogmatik herhangi bir inancın peşinde olmayan, başka milletlere, başka fikirlere, başka düşünce ve duyma tarzlarına sonsuz bir tecessüs besleyen bir Cemil Meriç klasiği, tüm diğer eserleri gibi. Medeniyetlerin “defter-i âmâli” olan ansiklopedilerden İslâm’ın kozmolojik dok-trinlerine; İbrani edebiyatından Kitab-ı Mukaddes’e; Herbelot’nun “muhteşem abidesi” Doğu Kütüphanesi’nden, oryantalizmlerin aydınlattığı yeni medeniyetlere; Michelet’nin ve Schuré’nin “her türlü yobazlıktan uzak”, İnsanlığın Kitab-ı Mukaddesi ve Doğu Mabetleri adlı eserlerinden, Erasmus’un Cinnete Methiye’sine, başka bir deyişle Akıl’dan Cinnet’e; hermetizmden “çağdaş düşüncenin kutuplarından biri” olan İbn Haldun’a… kanatlanan ve kanatlandıran emsalsiz bir düşünce serüveni.” Arka kapak yazısı
Konuk Yazar
Cemil Meriç’in Fikri Gelişim Süreci/ Melâhat Ürkmez
Bir çağın vicdanı olmak isteyen, bir ülkenin idrakine vurulan zincirleri kırmak isteyen, Türk insanını Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak isteyen, muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isteyen Cemil Meriç, bütün ideallerini gergef işleyen bir kadının sabır ve titizliğiyle satırlara dökerek ilmek ilmek işlemiştir. Gelenekten aldığı ilhamla yeni açılımlara yönelmiş, bütün ilmini, irfanını, ideallerini gergefe gererek çetrefilli motiflerin dehlizlerinde bıkmadan, yorulmadan dolaşmış, mümtaz bir fikir işçiliğine namzetleşmiştir. Neticede, değeri ölçülemeyecek bir sanat eseri vücuda gelmiştir. Hayatında hep önemli olaylar olmuş, gözlerini kaybetmesine rağmen, hayatı boyunca beynini fikir işçiliğinde kullanmış ve yetmiş bir yaşında beyin kanaması sonucu ebedi âleme intikal etmiştir.
Hayatta olmayan bir insanı tanımak ve düşünce dünyasını keşfetmek için onun eserlerine başvurmak en gerçekçi yoldur. Cemil Meriç’in eserlerine baktığımız zaman, tecessüs uyandıran satırları insanı hemen eksenine endekslerken fikir ve üslup büyüsüne kapılmamak imkânsızlaşır.
Hayatını ilme ve irfana adamış bir tefekkür adamı, bir efsane, başlı başına bir ekol olan, kitapları yüz binler satan Cemil Meriç’i, “Cemil Meriç” yapan edebi ve fikir dehası nasıl oluşa gelmiştir?
Fikri dehasının nasıl oluştuğunu anlamak için, okuduğu kitapların ve kabiliyetinin yanı sıra, çocukluk çağlarından itibaren yaşadığı olaylara, Türk-Arap-Fransız kültürleri arasında yoğrulan fikir harmonisi sürecine de bakmak gerekir.
Fikri gelişme aşamalarında, çocukluğunda başlayan “yalnızlık” duygusu önemli bir rol oynar. “…12 Aralık’ta doğan çocuk itilmiş, kakılmış, düşman bir dünyada dostsuz büyümüş. Daima başka, daima yabancı… Hasta bir gurur, pencerelerini dış dünyaya kapayan bir ruh…”,“Ailem Dimetoka’dan göçmüş, babam çeşitli nikbetler yüzünden hayata küsmüş eski bir yargıç. Az konuşan, çatık kaşlı, hareketlerine akıl erdiremediğim bir insan. Annem bu yabancı dünyada aşinası olmayan hasta bir kadıncağız, silik, mızmız…”(Bu Ülke) der. Ailenin göçmen olması sebebiyle kendisini hep yabancı, hep yalnız hissetmiştir. O yıllarda Hatay’ın Reyhaniye kazasında ikamet etmektedirler. Cemil Meriç henüz ilkokuldadır ve kasabanın çocuklarından bol bol dayak yiyip hakaretler gördüğünü söyler. Bu dışlanmışlığın, düşman görülüşün sebebinin, sadece dilinin başka ve yabancı oluşundan değil, gözlüklerinin olmasından da ileri geldiğini düşünür. Mektep bahçesinde oynayan çocuklara katılamayan Cemil Meriç kendisini, kendisi için hür bir dünya inşa etmek zorunda hisseder. Zalim ve kıyıcı bir dünya olarak nitelediği reel dünyadan kurtulup sığındığı dünya ise kitapların dünyasıdır. İster istemez kitaplara kaçar. Başka bir dünyaya değil de kitapların dünyasına kaçmasındaki önemli etken, babasının akşamları aileyi toplayıp kitap okuması, ablasının ve amcasının kitaplarla haşır neşir olmasıdır.
“Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim. Kitap benim has bahçemdi. Hayat yolculuğumun sınır taşları kitaplardı.”(Mektuplar) diye tanımlar. Yalnızlığına bir dost ararken çaresizce sığındığı kitapların büyülü dünyası bir mecburi sığınak olsa da, zamanla avantaja dönüşen bu mecburi dostluk fikri gelişmesinde ilk tuğlaları koymaya başlamıştır. Sanki kaderi onu bir taraftan çevresinden koparıp yalnızlığa iterken diğer taraftan tuğla tuğla örerek devasa bir yapıya hazırlamıştır
Çok okumanın yanı sıra yazmaya da başlamıştır. Cervantes’in, “Şiir yalnızlığın dostudur”, Balzac’ın, “Şiir demek ıstırap demektir” sözlerini teyit edercesine yalnızlığını ve ıstıraplarını şiirin o âsude dünyasıyla paylaşır. Öylesine bir paylaşım ki, haftada iki defter dolusu şiir yazar. -İleriki yıllarda yazdığı şiirlerin sayısı 1500’ü bulsa da kendisine “şair” demekten imtina edecektir. Olgunlaşmış medeniyetlerin kendilerini, “nesir” ile ifade edebileceğini, şiirin ise milletlerin çocukluk dili olduğunu söyleyecek, şairin ise, “ben” diyen adam olduğunu, kendisinin “ben” diyen değil “biz” diyen olmak, fertten cemiyete geçmek amacıyla nazım sahasından nesir sahasına geçtiğini söyleyecektir. Belki de “nazım”dan “nesir”e, “ben”den “biz”e geçiş yalnızlıktan kurtuluş, kendini unutuş, topluma geçişti bir bakıma. Ne var ki, şiirden kaçmaya çalışan ama hiçbir zaman kurtulamayan düşünce adamı olduğunu da ilave eder. Onda ifrat derecesine varan Victor Hugo sevgisi ve şiirlerini tercüme etmesi kaçamayışın bir kanıtıdır-
………………………………………………………..
Ve düşünce adamı Cemil Meriç, gerçek bir entelektüel olarak meseleler üzerinde düşünür, düşüncelerini çağdaşlarına aktarır, şu veya bu sınıfın ideolog veya demagogu olmadan yaşama sevincini sınıflar üstü hakikatlerin taharrisinde bulurken,”…soldan hareket ettiğim de, sağ da karar kıldığım da yanlış bir değerlendirmedir. Hiçbir zaman sol da olmadım, sağ da. Böyle bir sınıflama sokaktaki insan için geçerli olabilir. Ömrünü düşünceye adayan Eflatun’dan Marx’a kadar her düşünce adamını saygı ile selamlayan, bütün dinlere, bütün mezheplere saygılı bir kimsenin, herhangi bir kilisede barınabileceği nasıl düşünülebilir” der.
Fildişi Kulesinden seslenirken, ne romancı, ne şair, ne tarihçi olduğunu, sadece dürüst, çok okuyan, çok düşünen, ideolojinin değil; düşüncenin ön planda olmasını vurgulayan ve bir yazarın kaleminin olabildiğince tarafsız olmasını isteyen Cemil Meriç engin bir kültür birikimiyle coğrafyasını benimsemiş, emek vermiş, izzetli bir şahsiyettir.
Haftanın Şiiri
Ay Karanlık/Ahmet ARİF
Maviye / Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine / Rüzgarda asi,
Körsem / Senden gayrısına yoksam
Bozuksam / Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Ay karanlık…
İtten aç / Yılandan çıplak,
Vurgun ve belâ
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
İlle de ille / Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N’olur gel,
Ay karanlık…
Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş
Etme gel,
Ay karanlık…
Haftanın Sanat Gündemi
Muzaffer İzgü Çocuk Romanı Yarışması düzenleniyor
Muzaffer İzgü Çocuk Romanı Yarışması’na başvurular açıldı. Sonuçlar ise 30 Kasım’da açıklanacak.
Muzaffer İzgü Çocuk Romanı Yarışması’na başvurular açıldı. Bilgi Yayınevi tarafından düzenlenen yarışmanın jürisinde Mavisel Yener, Hidayet Karakuş, Yunus Bekir Yurdakul, Şenay Akdemir ve Biray Üstüner bulunuyor. Yarışmaya katılacak dosyalar 30 Ağustos’a kadar “[email protected]” adresine gönderilmesi gerekiyor. Sonuçlar ise 30 Kasım’da açıklanacak.
18 yaşının üzerindeki tüm yazarlara açık olan yarışmaya başvuracak dosyalar için konu kısıtlaması olmamakla birlikte “çocuk romanı” özelliklerini taşımasına ve Muzaffer İzgü çizgisine uygunluğuna bakılacak. Katılacak çocuk romanı daha önce bir yarışmaya katılmamış, basılı veya dijital ortamda yayımlanmamış olması gerekiyor. Birinci olacak dosyanın ilk yayın hakkı Bilgi Yayınevi’ne ait olacak.
Roman, Word dosyasında 12 punto büyüklüğünde ve Times New Roman yazı karakteri ile yazılması gerekiyor. Dijital ortamda e-postaya ekli bir dosya olarak gönderilmeli. Gönderilen dosyasının adında ve içinde yazarla ilgili hiçbir bilgi olmayacak. E-postaya ekli diğer bir dosyanın içinde yazarın açık adı, kısa özgeçmişi, açık adresi ve telefon numarası ayrıca varsa web sitesi adresi bulunmalı ve bu dosyaya yazarın adı verilmeli. Yazarların yarışmaya gerçek ad ve soyadlarıyla katılmaları gerekiyor. (Evrensel)
2. İstanbul Öykü Yarışması
Yarışmacılar yalnızca 2 (iki) öykü ile yarışmaya katılabilirler.
Öyküler daha önce basılmamış ve ödül almamış olmalıdır.
Yarışmaya gönderilen öykülerin telif ve hukuki sorumluluğu yazarına aittir.
Öyküler, A4 kağıt boyutunda, 12 punto, kenar boşlukları 2,5 cm, Time New Roman karakterinde, word sayfası, 10000 (On bin) 12000 (onikibin) karakter arası, ıslak imzalı ve 5 nüsha olacaktır.
Yarışmaya gönderilen öyküler, değerlendirmeye alınsın ya da alınmasın, yazarlarına iade edilmeyecektir.
CHP İstanbul İl Başkanlığı, bu öykülerden oluşan bir kitap hazırlama ve yayınlama hakkını da saklı tutar.
Yarışma şartnamesine uygun olmayan ve son teslim tarihinden sonra teslim edilen başvurular değerlendirmeye alınmayacaktır.
Yarışmaya katılan öykünüm daha önce herhangi bir yarışmaya katılmamış, ödül almamış ve herhangi bir yerde yayınlanmamış olmalıdır.
Ortaklaşa yazılan öyküler değerlendirmeye alınmayacaktır.
Jüri üyelerinin 1.derece yakınları yarışmaya katılamazlar.
Parti üyesi olmayanlar da yarışmaya katılabilir.
2. İstanbul Öykü Yarışması Gönderme
Öyküler, iki ayrı zarfı içeren tek bir büyük zarfla gönderilecektir:
Birinci zarfta 5 nüshadan oluşan öykü bulunacaktır. Öykünün her bir sayfasının sağ üst köşesinde rakamlar ya da sözcükten oluşan 6 haneli bir rumuz bulunacaktır.
İkinci zarfın üzerinde de aynı rumuz bulunacak; içinde ise yazarın kimlik ve iletişim bilgileri ile özgeçmişi bulunacaktır.
Öykü zarfları CHP İSTANBUL İL BAŞKANLIĞI Bereketzade ,Okçu Musa Caddesi, Şişhane No. 11 SANİYE YURDAKUL adına kargo yoluyla gönderilecektir.
“Çukurova Öykü Ödülü Şartnamesi”
Yeni Adana Gazetesi ve Çukurova Belediyesi İşbirliği ile…
“EMEĞİN ÇUKUROVA’SI”
Çukurova Öykü Ödülü Yarışması /Yarışmanın son başvuru tarihi: 1 Ekim 2021
Yarışmaya katılım: Elektronik posta yoluyla olacaktır…
Öyküler, [email protected] adresine (katılım koşullarının 5. maddesine uygun) gönderilecektir.
1) KONU: EMEK
2) AMAÇ: Emek, kuşku yok ki insanı doğadaki diğer canlılardan ayıran en temel özellik… O emek ki ilkel komün düzende ortaklaşmak, paylaşmak esasıyla ortaya konurken, sonraki toplumsal düzenlerde ayrıcalıklı grupların sömürü aracı haline gelmiştir. En basit haliyle, köleci düzende köle, feodal düzende maraba, kapitalist düzende işçi olmak… Ve Çukurova… Tarım işçisinin alın teriyle yıkadığı bereketli topraklar… Zenginin sonuna kadar zengin, fakirin sonuna kadar fakir olduğu bir “çukur” ova. Yazarının gözüne iğne olup batan, kafasını yastığa koyduğunda huzurla uyutmayan… Gözünün önünde ete kemiğe bürünen çelişkiler besler yazarın kalemini; uğranılan haksızlıklar, “kaybetmemek” adına çıkarılamayan sesler, emekçinin altında ezildiği türlü baskılar, zulümler… Biz bu yıl için “emek” diyoruz… Yazarlarımızı “Çukurova Öykü Ödülü” kapsamında emeğin türlü halleri üzerine yazmaya davet ediyoruz.
Yarışma kapsamında yeni yazarların çıkmasına olanak sağlamak en büyük dileğimiz. Umuyoruz ki bereketli topraklar yedi veren güller gibi yedi veren yazarlar açtırır edebiyatımızda.
3) KATILIM KOŞULLARI:
1. Yarışma, 18 yaş üzeri, Türkçe yazabilen -amatör, profesyonel ayrımına gitmeksizin- herkese açıktır.
2. Her yazar, yarışmaya yalnızca 1 öykü ile başvurabilir.
3. Yarışmaya gönderilen öyküler, dijital ve basılı hiçbir alanda yayımlanmamış, herhangi bir ödül almamış olmalıdır. Aksinin ispatı halinde kazanılmış tüm hakların iptali söz konusu olacaktır.
4. Öyküler, Times New Roman yazı karakterinde, 12 punto, “1,5” satır aralığında yazılacaktır.
5. Gönderilen elektronik postada ekli 2 dosya bulunacaktır. Birinci dosyada öykünüz, ikinci dosyada ise kısa özgeçmişinizin ile iletişim bilgileriniz yazılı olacaktır. Öykünüzün üzerinde gerçek adınız yazmalıdır. Rumuz kullanılmayacaktır.
6. Yarışmada dereceye girenler ve seçici kurulun yayımlanmaya değer gördüğü öyküler ortak bir kitapta toplanabilecek, yarışmaya öykü gönderenler bu şartı kabul etmiş sayılacaklardır. Kitapta öyküsü yer alan yazarlara 5 adet kitap gönderilecektir.
7. Yarışmada dereceye girenler Çukurova Belediyesi tarafından Adana’da 3 gün misafir edilecek, plaket ve şartnamede belirtilen nakit tutar ile ödüllendirileceklerdir.
Para Ödülü:
1. Öykü 5000 Türk Lirası
2. Öykü 4000 Türk Lirası
3. Öykü 3000 Türk Lirası
8. 1 Ekim 2021 tarihinden sonra gönderilen öyküler değerlendirmeye alınmayacaktır.
9. Sonuçlar, Yeni Adana Gazetesi’nin 104. yayın yılına giriş tarihi olan, 25 Aralık 2021 tarihinde basın yoluyla duyurulacak, ödül töreni pandemi koşulları dikkate alınarak planlanacaktır.
Uyarı: Yarışmaya başvuranların, yarışma şartnamesini okuduğu ve koşulsuz “olur” verdiği kabul edilecektir.
İletişim: [email protected]
Bir Portre
Hüseyin Cemil Meriç (12 Aralık 1916, Reyhanlı, Hatay – 13 Haziran 1987, İstanbul), Türk yazar, çevirmen ve düşünür.
Başta dil, tarih, edebiyat, felsefe ve sosyoloji olmak üzere sosyal bilimlerin birçok alanında araştırma yapmış ve yazılar kaleme almış bir düşünce adamıdır. Telif ettiği 12 eseri ve tercümeleriyle Türk edebiyatında önemli bir yeri olduğu kabul edilir.[1] Sosyoloji profesörü Ümit Meriç’in babasıdır.
Okuma Önerileri
1.Cesur Yeni Dünya./Aldous Huxley/İthaki Yayınevi
2.Bana Kuşlar Söyledi/Murat Gülsoy/ Can Yayınları
3.Belirsiz Bir Anın Kıyısında/ Murat Gülsoy/ Can Yayınları
4.Cemil Meriç Özel Sayısı/ Hece Dergisi
5.Aşina Yüzler/Atilla Köprülüoğlu/ Halk Kitabevi