Antakya’da Kültür Sanat

Hazırlayan: Mehmet Karasu Haftanın Kitabı Kavacık Köyünün Öğretmeni/Fakir Baykurt Bugün 5 Ekim, Dünya Öğretmenler Günü. 5 Ekim 1966’da dünya öğretmenlerinin belli başlı çatı örgütlerinin katkılarıyla öğretmenlerin okul ve toplum yaşamasındaki statülerini, önemini ve bir takım sorunlarını ele alan bir belge kabul edilmişti. 1994 yılında ise Birleşmiş Millerin, Eğitim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ve ILO’nun tavsiye […]

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Haftanın Kitabı
Kavacık Köyünün Öğretmeni/Fakir Baykurt
Bugün 5 Ekim, Dünya Öğretmenler Günü.
5 Ekim 1966’da dünya öğretmenlerinin belli başlı çatı örgütlerinin katkılarıyla öğretmenlerin okul ve toplum yaşamasındaki statülerini, önemini ve bir takım sorunlarını ele alan bir belge kabul edilmişti. 1994 yılında ise Birleşmiş Millerin, Eğitim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ve ILO’nun tavsiye kararları üzerine bu günü Öğretmenler günü ilan etmişti.
12 Eylülcüler, bunun yerine 24 Kasım’ı Öğretmenler günü olarak öğretmenlere dayattılar.
Yine de 5 Ekim de bizim, 24 kasım da bizim.
Bu anlamlı günde Fakir baykurt’un öğretmenlik yıllarını anlatan romanı uygun olur bence.
“Bir yaşam bu, özyaşam…
Kavacık, 1948’de başlayan öğretmenliğimin ilk basamağıdır. Delikanlı gücümü bir yandan köyüme, bir yandan yazın çalışmalarına veriyorum; şiirler, öyküler yazıyorum. Tatilde Ankara, İstanbul, İzmir dolaşıp yazarlarla tanışıyorum. Çiçeği burnunda derler; öyleyim, başım da göklerde.
Öte yandan baştaki yönetim köy enstitülü öğretmenlere cephe almış. Karakol peşimizde. Issızlıklar içinde yapayalnız çalışıyoruz. Halk bizi tutsa da karakış sert, karanlığın gücü bastırıyor.
Dereköy’de süren öğretmenliğim “Yoksullar Üniversitesi” dediğimiz Gazi Eğitim Enstitüsünde yüksek öğrenime kaydı. Bir yanıyla acı, bir yanıyla tatlı yıllarım benim! Çabalarımı ikiye, dörde katlayıp bir yerlere ulaşmaya çalışıyorum.” (Arka kapak yazısı)

Konuk Yazar
Ayışığı şiir ve yaşam ısrarı/ C. Hakkı Zariç
Gidecek yeri olmayana sabah sahip çıkar, böyle bir şeyler yazmıştım bir yerlere bir nedenle. Şimdi Murat Koçak ve Ankara üzerine yazmaya oturunca ilk cümlenin getirdiği ne varsa elde kaldı. Elde kalır tabi, zamanımızın Hayalet Oğuz’u da Murat Koçak değil mi? Bakmayın şimdi yerleşik olduğuna, yerleşik olmak zorunda kaldığı için bunu seçti ve sırtı yatak görünce de yaşadıklarına bir kıymet biçti bundan.
Ankara, Ahmet Erhan’dan bir anı gibi çoğaldı Murat Koçak’ta. Nereye gitse, hangi arkadaşında kalsa, hangi köyde sabahlasa, hangi deniz kıyısında güneşin batışını seyretse hep Ankara dolandı ayaklarına. Bir ara Ahmet Erhan ile İğne Ada’ya ya da Assos’a yerleşmeyi de düşündükleri doğrudur. Ama işte hangimiz başımızı alıp gideceğimiz bir yer peşinde değiliz ki; hatrı ve onuru gittikçe epriyen arkadaşlıkların zamana yenildiği yerde kadim bir anıyı saklar gibi Ankara’yı hep kalbinde sakladı Murat Koçak.
İstiklal Caddesi’nde o meşhur önlüğünü giyip bağıra çağıra şiir okuduğunda da aslında kalabalığın içindeki eve gitme isteğine seslendi biraz. Gidecek yeri olmayan Murat’a hep sokak sahip çıktı. Sokakla barışık yaşayan şair arkadaşlarında da kaldı nice zaman, iyi kötü işler kovaladı, kendince geçimini sağladı ama bir yandan da hep şiirin derdiyle baktı dünyaya. Şiirin sayfalarında dolaştı. 1200 sayfa civarında Rüzgâr Şiir Yaşam’ı yayımladı. Şimdi sorsak kaç sayı diye, gene kafalar karışık, kaç yıl çıkardın desek, sayı hesabında iyi değil, hangi aralıklarla çıkardın desek, e tabi parası olduğunda. Yersiz yurtsuz da kalsa, aç açık da olsa, parasız da kalsa dergi için şiir, yazı, öykü, fotoğraf topladı. Kimseye yük olmadan, kendi meşrebince geçindi ve yaşama tutundu Murat. Bir Hayalet Oğuz kadar bohem olmasa da Rüzgâr Murat olmayı ve öyle anılmayı başardı hayatıyla.
Ankara’da Ahmet Erhan’dan kalan anılarla onun adına bir hatıra evi kurdu. Bir zaman şiir evi olan mekana oğluna verdiği sözü geç de olsa tuttu ve piyano bile koydu, mekanı değiştirip dönüştürdü. Her yıl, doğum gününde Ahmet Erhan’ı andık orada. Nice şair ve yazar bir araya gelip dostumuz, kardeşimiz, arkadaşımız Ahmet Erhan’ı anlattık. Bir okur olarak da onun şiirinden izler sürdük Ankara’da.
Murat’ın dördüncü kattan başını çıkarıp günün gri bir zamanı Hatay Sokak sakinlerine şiir okuduğuna tanıktır nice insan. Karşıdaki berberin “abi eksik okudun, şiirin geri kalanını da oku” dediğine ve şiirin tamamını okuttuğuna tanığım bizzat.
Konur Sokak girişinde nice zaman gene şiire aktı, şiire yaslandı ve gözaltına alınan heykele de, nöbet tutan polislere de, öfkeli ve yalnız kalabalığa da şiirler okudu Murat. Deli, diyenler de oldu. Aman varsın olsundu.
Nicedir, Ahmet Erhan Hatıra Evi’nin kapılarını açıyor sevenlerine. A Kitabevi’nden kalan arkadaşlıklarını sürdürmek ve Ahmet Erhan için bir şey yapmanın telaşıyla ömrünü duvarlara sürterek eskitiyor. Sokaklar ondan adımlar da saklıyor kuşkusuz, ama Ahmet Erhan’dan kalan imzalı, imzasız kitaplar, ödül plaketleri, fotoğraflar, giyim kuşamın bir kısmı kendi çapında bir müze gibi sergileniyor orada. Bir kırık fotoğraf makinası vardı onun ve elbette o makina da orada.
Ahmet Erhan’a dair anıların ve ayrıntıların biriktiği bir yerin anılarıyla uyanıyor Murat Koçak her sabah. Behçet Aysan da var orada, Adnan Azar da. Büyük Ekspres Kuşağı’na dair bir şeyler merak edenlerin gidip yanıt alabileceği neresi kaldı ki Ankara’da? Dergicilikten geldi ve dergiciliğe gidiyor Murat Koçak. Zaten bir insanın dergicilik yaptıktan sonra başka bir işte huzur bulacağını düşünmek akıl işi değil. Edebiyat tarihimiz nice örnekle dolu. İlk akla gelen ismin Tevfik Fikret olmaması ne tuhaf. Cemal Süreya her koşulda ilk sırayı alıyor ama ben Şükran Kurdakul’un Yeryüzü’nden Berabere uzanan öyküsünde çok şey bulurum. Evrensel Kültür’de de nice emeği ve göz nuru oldu Şükran Kurdakul’un. Hepimiz bir mutfakta olduk ve piştik, hepimiz dergiciliğin o aman vermez mutfağında sabahladık ve kağıt kokusunu sevdik. Her sayıyı heyecanla ve mutlulukla kurgulayıp matbaadan bekledik.
Şimdi yeni bir dergi çıkarıyor Murat Koçak: ayışığı. Adını nereden aldığını merak edenler olacaktır, Ahmet Erhan’ın bir şiirinden elbette nereden olacak. Daha fazla ayrıntı verip okuru Ahmet Say’ın arabasıyla Ankara’dan Antalya’ya kadar yolculuk ettirmek de var serde ama o kadar ileri ve uzağa gitmeye gerek yok, yazıya salya bulaşmasından korktuğum için değil, sakın.
Ressamlar da seviyor ayışığı’nı. Solmaz Aksoy bir sayının kapağına elbette karga koymuş, Habip Aydoğdu kendi kırmızısını vermiş dergiye. Sayısız şiir, her sayıda yeni bir mektup, her sayıda başka bir sürpriz ayışığı. Bağımsız dergiciliğimizin yılmaz serüvencilerinden Murat Koçak, Ankara’da, Hatay Sokak’ta, Ahmet Erhan Hatıra Evi’nde, ayışığı dergisini çıkaran bir rüzgâr yanığı olarak sokağa şiir okumaya devam ediyor. Derginin ve kendinin amelesi oldu hep o, şiirin ve dostluğun amelesi olduğu gibi.
Biz ayışığı dedik ama, siz onu ayışığı şiir ve yaşam diye okuyun. Camların ardında gülümseyen bir Ahmet Erhan portresi gibi, nasıl olması gerekiyorsa öyle işte. Kendi kafasında göre. Bak heleee…(Evrensel)

Haftanın Şiiri
Çocuk ve Öğretmen/Seyyit Nezir
Ayrılıyor işte kasabadan
elinde bavul, gönlünde dinmez bir yara
Hep acıyacak parmakları, gözleri yaşarıcak
tozlu fotoğraflara
Hele bir tanesi, yüzü çıban içindeki çocuğun
hayatının en büyük iyiliğini
tandır ekmeğini verirkenki yüzü
o yüzü hep taşıyacak avuçlarında
Ve dudaklarında ona dair bir acı mısra
selam söyle bizden, iyi söyle
İstanbul’lu gül yüzlü çocuklara.

Haftanın Sanat Gündemi
Sabahattin Ali, hayatını kaybettiği Kırklareli’nde anıldı
Türkiye tarihinin en büyük aydınlarından şair ve yazar Sabahattin Ali, katledilişinin 73. yılında, Kırklareli’nde düzenlenen etkinliklerle anıldı.
Sabahattin Ali için ilk tören İstasyon Caddesi’ndeki anıtı önünde düzenlendi.Etkinlikte Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Siyam Kesimoğlu ile Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Şube Başkanı Birsen Meriç anıta çelenk bıraktı. Kırklareli Belediye Başkanı Kesimoğlu, Sabahattin Ali’yi hiçbir zaman unutmayacaklarını söyledi.
Kırklareli’nin, Sabahattin Ali’nin katledildiği yer olarak değil, yaşatıldığı yer olarak anılmasını istediklerini aktaran Kesimoğlu, “Biz sadece Sabahattin Ali’ye değil bütün değerlerimize sahip çıkma çabası, gayreti ve yoğun temposu içerisindeyiz” ifadelerini kullandı.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Ayşe Yüksel, Sabahattin Ali’nin yaşama güzel bir iz bıraktığını, Kırklareli halkının da onu bağrına bastığını söyledi.
Birsen Meriç ise Kırklareli halkının Sabahattin Ali’yi hiçbir zaman unutmayacağını dile getirdi.
Konuşmaların ardından Sabahattin Ali Sokağı’nda, “Türkiye’nin iz bırakan kadınları ve ilkleri” resim sergisi açıldı.

2021 yılı Nafi Atuf Kansu Eğitbilim Araştırmaları Ödülü’nü kazananlar belli oldu
2021 yılı Nafi Atuf Kansu Eğitbilim Araştırmaları Ödülü’nü bu yıl makale dalında Doç.Dr.Ümit Akagündüz ve Doç.Dr.Cengiz Aydın kazandı.
Cumhuriyetin kuruluş döneminde ulusal eğitime büyük emek vermiş Nafi Atuf Kansu’nun torunları tarafından verilen ödülün Dr. Niyazi Altunya, Prof.Dr. Erdoğan Başar, Prof.Dr. Mustafa Ergun, Prof.Dr. Sedat Sever ve aile adına Metin Atuf Kansu’dan oluşan seçici kurulu; belirli bir yapıt üzerinde gerekli oy çoğunluğunu sağlayamadığı için bu yıl doktora tezi ve kitap dallarında ödül vermedi.
Kurul bu yıl, makale alanındaki ödülün ise; Doç.Dr.Ümit Akagündüz’ün “II.Meşrutiyet Yıllarında Köylü Eğitimi Üzerine Düşünceler” ile Doç.Dr.Cengiz Aydın’ın “Atatürk Döneminde Türk Uzmanların Yabancı Ülkelerin Eğitim Sistemleri Hakkında Hazırladıkları Raporlar” başlıklı makalelerine verilmesine oy çokluğu ile karar verdi.

Oktay Akbal edebiyat ödülü roman dalında verilecek
Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin Oktay Akbal’ın adını yaşatmak, Türk Edebiyatını desteklemek, yaygınlaştırmak ve başarılı yazarları ödüllendirmek amacıyla ‘Oktay Akbal Edebiyat Ödülü’ yarışması düzenliyor.
Oktay Akbal edebiyat ödülü roman dalında verilecek
İlki bu yıl hikâye dalında gerçekleşen edebiyat ödülü, 2022 yılında roman dalında düzenlenecek.
‘Oktay Akbal Edebiyat Ödülü’ başvuruları 7 Ocak 2022 tarihinde sona erecek.
Başvurular Muğla Büyükşehir Belediyesi Oktay Akbal Edebiyat Ödülü Koordinatörlüğü’ne yapılacak olup yarışmaya katılacak olan eser sahipleri, eserlerini posta, kargo, elden vb. şekillerde adrese teslim edebilecek.
Ödül töreni Oktay Akbal’ın doğum günü olan 20 Nisan’da gerçekleşecek. (İHA)

2021 Mersin Kenti Edebiyat Ödülü Nurdan Gürbilek’in
MERSİN Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) tarafından verilen ödülün amacı şöyle:
“Ülkemizde ve Mersin’de edebiyat ilgisini geliştirmek ve ulusal ölçekte bir verime dönüştürmek, edebiyat okurlarının dikkatini nitelikli örneklere çekmek üzere, yapıtlarıyla Türk edebiyatının gelişmesine katkıda bulunmuş kişileri onurlandırmak, daha yaygın okunmasını sağlamak.”
Ödül Değerlendirme Kurulu üyeleri şu adlardan oluşuyordu: Celâl Soycan, Turhan Günay, Metin Cengiz, Yavuz Özdem, Cemal Sakallı.
Ödül gerekçesi: a) Ülkemiz edebiyat eleştirisine, analitik okuma ve disiplinler arası örüntü dolayında, didaktik olmayan bir anlamlandırma düzeyi kazandırdığı…
b) Metne dilsel bir tahakküm uygulamadan ve metinsel ağlar üzerinden karşılaştırmalı okurluk konumunu sürdürerek, yüzey yapıdaki gerçekliği krize sokan bir metinseli öne çıkardığı…
c) Edebiyat eleştirisinde, metne ait bütün seslerin zaman, mekân ve imkân sınırlarını yoklayarak işitilmesini sağlayan bir ‘etkilenme yeteneği’ ve okuma ahlakı geliştirdiği…
d) Edebî okumalar üzerinden politik, kültürel, tarihsel olgulara ve olaylara getirdiği özgün anlamlandırma tarzıyla entelektüel hayatımıza kıymetli katkılar yaptığı…
e) Edebiyat eleştirisine her türlü saf sadakatten, akademik donukluktan, otoriterleşmeden uzak bir poetik iklim armağan ettiği…
f) Denemeyle incelemeyi ayıran sınırı ihlal ederek, metin analizine bir edebiyat hazzı, edebiyata da kavramsal ve düşünsel bir tahkimat yaptığı…
g) Kavramların elediği poetik içerikleri dile çağırarak hayatın dinamik, geniş zamanlı, çok yönlü, çok katmanlı vaatlerinin farkında karşılaştırmalı bir okuma biçimini işaretlediği, dolayısıyla okuru seven ama ona yakalanmayan bir eleştiri etiği inşa ettiği için değerli yazar Nurdan Gürbilek’i, ödüle değer bulunmuştur.

2021 Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün sahibi Selim İleri
2021 Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün sahibi Selim İleri oldu. Ödül, 11 Ekim’de düzenlenen bir törenle verilecek.
Can Yayınları’nın kurucusu Erdal Öz’ün anısını yaşatmak için ailesi tarafından her yıl düzenlenen Erdal Öz Edebiyat Ödülü, yeni sahibini buldu. Başkanlığını Sibel Irzık’ın üstlendiği, Cemil Kavukçu, Ömer Türkeş, Metin Celal, Nilüfer Kuyaş, Murat Yalçın ve Faruk Duman’dan oluşan Seçici Kurul, Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün on dördüncüsünün Selim İleri’ye verilmesini kararlaştırdı.
14. Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün gerekçesinde şu ifadeler yer aldı:
“Erdal Öz Edebiyat Ödülü seçici kurulu, 26 Eylül 2021 günü toplanarak, 2021 Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nü Selim İleri’ye sunmaya karar vermiştir. Selim İleri öyküleri, romanları, deneme ve senaryoları, edebiyatımızın geçmişine, bugününe ve tüm alanlarına sunduğu sürekli ve nitelikli katkı ve edebiyat dünyasında oynadığı öncü ve yenilikçi rol nedeniyle ödüle değer görülmüştür.”
2008 yılından bugüne kadar verilen ödül, Handan Börüteçene’nin tasarladığı bir ödül heykelciği ve 15 bin TL’den oluşuyor. Erdal Öz Edebiyat Ödülü bugüne dek, Gülten Akın, Nurdan Gürbilek, İhsan Oktay Anar, Şavkar Altınel, Murathan Mungan, Cemil Kavukçu, küçük İskender, Orhan Pamuk, Orhan Koçak, Cevat Çapan , Adalet Ağaoğlu, Latife Tekin ve Jale Parla’ya verildi.

Bir Portre
Selim İleri Kimdir?
1949’da İstanbul’da doğdu. 19 yaşında Cumartesi Yalnızlığı isimli ilk öykü kitabı yayımlandı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki öğrenimini 1972 yılında yarıda bıraktı. 1976’da Dostlukların Son Günü’yle Sait Faik Hikâye Armağanı’nı, 1977’de Her Gece Bodrum’la Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü aldı. Yaşarken ve Ölürken (1981) Milliyet Sanat Dergisi’nce yılın romanı seçildi. Kırık Bir Aşk Hikâyesi adlı senaryosu Sinema Yazarları’nca 1982-83 mevsiminin en iyi senaryosu ödülüne layık görüldü. Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın (1991) Türkiye Yazarlar Birliği Roman Ödülü’nü aldı. Allahaısmarladık Cumhuriyet adlı oyunu 1997’de hem Afife Jale hem de Avni Dilligil ödüllerini aldı. İleri’ye 1999 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti “televizyon” alanında Kültür- Sanat Ödülü verdi. Radyo çalışmaları dolayısıyla aynı yıl Dialog Medya Ödülü’nü aldı. 2001’de Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak yayımlandı ve 2002 Orhan Kemal Roman Armağanı’yla ödüllendirildi. Selim İleri ayrıca 2003 yılında Uzak, Hep Uzak adlı deneme kitabıyla Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü, 2005 yılında İstanbul’un Sandık Odası adlı kitabıyla da TYB’nin Hatıra – Gezi alanındaki ödülünü, 2012’de Aydın Doğan Ödülü’nü ve Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü’nü, Aralık 2013’te Türsak Vakfı Türk Sinemasına Hizmet Ödülü’nü aldı. 2018 yılında Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı Onur Yazarı seçildi. (Gazete Duvar)

Ne Okusak?
1.İnsanlığın Solmaz Gülleri/ Osman Bolulu/ T.C Kültür Bakanlığı
2.Günlükler/ Erdal Öz/ Can Yayınalrı
3.Bir Gölge Gibi İlineceksin/ Selim İleri/Everest
4.Soteria/Neslihan Kanuncu Seçkin/Klaros
5.Antaakyalı Yazılar/ Kamil Akdoğan/Akdoğan Yayınları

Exit mobile version