Hazırlayan: Mehmet Karasu
Haftanın Kitabı
Sen de Gitme Triyandafilis/Ayla Kutlu
Sen de Gitme Triyandafilis, kentimizin onuru Yazar Ayla Kutlu’nun yapıtı
“Sen de Gitme Triyandafilis, gönüller çelen, duygulandıran, gönendiren ve öte yandan gizli bir kaynak olarak yürüyüp giden hüznüyle, doyulmaz tatlar veren bir kitap.” (Kitap Yurdu)
”Sen de Gitme Triyandafilis” düşsel güzelliklerle kurulmuş dokuz öyküyü içeriyor. Değişik bir doğa ve bin bir parçadan oluşan kültür mozaiğinin birleşimiyle oluşan bir çevrede; renkli, duyarlılıklarla ve masalsı coşkularla dolu bir Türkçe’yle çoğunlukla kadınları konu alan öykülerini sunuyor Ayla Kutlu, Sen de Gitme Triyandafilis, gönüller çelen, duygulandıran, gönendiren ve öte yandan gizli bir kaynak olarak yürüyüp giden hüznüyle, doyulmaz tatlar veren bir kitap. Elinize almanız yeterli, sonrasında KUTLU’ nun kadınları – ki onlar dışlanmışlıklarına karşın yaşama tutunmayı başarmışlardır sizi zaten bırakmayacak.
Kitabın ilk öyküsü olan Sen de Gitme Triyandafilis, yazarına (Tunç Başaran ve Macit Koper ile birlikte) ‘ En İyi Senaryo’ da Altın Koza Ödülü getirdiği gibi, Sen de Gitme adıyla çekilen film, 1996 Altın Portakal ve Altın Koza Film Şenlikleri’nde görülmemiş bir başarı kazanarak, toplam 14 ödülü taşıma ayrıcalığını elde etti.
Film 1930’ların Fransız işgalindeki Antakya’sında geçmektedir. Rum kızı Triyandifilis’in, bakıcısı ve en yakın dostu Sultan’la olan sevgi ilişkisi üzerinde gelişir. Akıl yaşı 7 olan Triyandifilis güzel bir genç kızdır. Zaten trajik olan hayatı Antakya’daki Fransız birliğinde görevli er Pierre’e âşık olmasıyla altüst olur. Ancak bir süre sonra Pierre ülkesine döner. Triyandifilis aşkının peşinden bir bilinmeze sürüklenir.
28 Ekim Perşembe günü saat 18.00’de, 17. Antakya Edebiyat Günleri etkinlikleri kapsamında, Harbiye’de, Defne Belediyesi Defne Gençlik Merkezi’nde (Defne Belediyesi karşısı) film sanatseverlere gösterilecektir. Filmin sonunda Hataylı Yayıncı, Yazar Kamil Akdoğan Filmle ilgili sohbet yapacaktır.
Konuk Yazar
Sanatla umutlanmak/Zeynep Oral
Çökertme’de doğa sanatı ya da yaşama gücü
3. Bodrum Cup Yelken Yarışı, siz bu yazıyı okuduğunuzda sona ermiş, ödüller dağıtılmış olacak. Ama katılanlar, tanıklık edenler; denizle, yelkenle, rüzgârla uzaktan yakından ilgisi olanlar için bu serüven hiç bitmeyecek. Anılar, birikimler, paylaşımlar yoğunlaşacak; bir yıl sonrası için umutlar yeşertilecek.
Yarış etaplarından biri Çökertme’den geçiyordu. Teknemiz Çökertme Koyu’na yaklaşırken karşımda alevler… Hayır, karşımda değil yüreğimde… Ve nereye baksam yangını, yangının izlerini görüyorum. Kapkara kütükler, kızıla dönüşmüş dallar, orman demeye dilimin varmadığı harabe ağaçlar… Gözyaşlarına egemen olmak zor! Kıyıya en yakın yerde kayalıklara gelince durmuş alevler, böylece kıyıda ince bir şerit halinde yeşillik kalmış…Bir kanadı yanmış ama öteki kanadı yemyeşil uçmaya hazır Anka Kuşu…
YARALARI SARMA ÇABASI
Kıyıya varmamla “alevler” ve “yangın” yok oldu. Yüzlerce çocuk, şarkılar ve kahkahalar, binlerce rengârenk balon, tüm çevreden gelen yerel üretimleri sergileyen ve satış yapılan stantlardan oluşan bir şenlik alanına dönüştü kıyı. Milas Belediyesi’nin ön ayak olması, Bodrum’dan gelen çeşitli sivil toplum kuruluşlarının çabasıyla sürdürülen yöre halkına verilen hem ekonomik hem psikolojik katkı…
Çocukların sevinci görülecek bir şey! “Yanındayım” adlı sivil girişimin başında Buse Gümüş ve arkadaşları, çocukların psikolojik desteğe gereksinimini canla başla yerine getirmeye çalışıyor bu etkinlikle.
Ama durun, bu daha bir şey değil. Kerem Görsev, beyaz kuyruklu piyanosuyla konser verdi.
KÜLLERİNDEN DOĞUŞ
Çökertme’nin hemen arkasındaki Arpa Bükü Koyu’nda “Doğa Sanatı” sergisi var. Gözlerime inanamıyorum. Bu koya Kerem Görsev konseri için geldim, çok etkileyici eserlerle karşılaştım!
Doğa Sanatı” (Land Art), “Arazi Sanatı”, “Toprak Sanatı” olarak da bilinen, 70’lerden beri gelişen, politik sorunları ele alan, çevrecilikle yakından ilişkili, doğal malzeme kullanan, sürdürülebilirliği gözeten, sanatın ticarileşmesine isyan eden bir akım.
Bodrum Dans Kulübü – Gençlik, Kültür, Sanat Merkezi, Avrupa Dayanışma Programı ve Erasmus öğrencileriyle birlikte geliştirdiği projeye “Küllerinden Doğuş” adını vermiş ve bu sergiyi gerçekleştirmiş.
Adından da anlaşılacağı gibi amaç yıkımı vurgulamak değil, yeniden doğuşu, birlikteliği, dayanışmayı vurgulamak. Bu sergi, insana, yaşama gücü veriyor. Tıpkı Bodrum Cup’ın kendisi gibi.
GÖZLERİMİZİ AÇMAK İÇİN
Sekiz ülkeden (Rusya, Polonya, Macaristan, Ermenistan, Ukrayna, Litvanya ve Kamerun’dan) gelen gençlerin, yangından arta kalan malzemelerle hazırladığı eserlerden hangi birini anlatsam ki:
İşte bir kanadı yanmış ama öteki kanadı yemyeşil uçmaya hazır Anka Kuşu…
Mitolojiden günümüze doğurganlığın, yeniden doğuşun, bereketin sembolü, denizden gelenlere kucağını açmış “Toprak Ana”…
Çok etkileyici üç ayrı enstalasyon tüm olan biteni, kötülükleri de güzellikleri de izleyen “Gözler”… Gözlerimizi açmak, farklı açılardan görmek için…
Yangından sonra topladıkları çöplerden, izmaritlerden teneke kutulardan yaptıkları “süslemeler”, “perdeler”, “dekorasyonla” yıkık dökük evi onarma çabası “Çöp Ev”…
Hemen yanı başında ona nazire “Portal” adlı eser: Çöple kaplı beton binadan, doğa nimetlerine uzanan, çiçek açan yeşil bir dünyaya geçişi sağlayan kapı.Denizden gelenlere kucağını açan “Toprak Ana”.
KEREM GÖRSEV KONSERİ
İşte o kapıdan “Portal”dan geçip ulaşılan “Birliktelik”. Bu eser aynı zamanda Kerem Görsev konserine “sahne” oluşturacak. Alevleri andıran yanmış ağaç kütükleri, dimdik bir araya getirilip iki yarım çember oluşturulmuş. Alevden farkları, kıpkızıl değil, kapkara olmaları… Ortadaki zemin kuru yapraklarla kaplanmış, sonbahar halısı gibi… Adı “Birliktelik”: Yaşamla ölümün birlikteliği gibi… İnsanla doğanın olması gerektiği gibi…
İşte bu “sahneye” beyaz kuyruklu piyano gelip yerleşti ve Kerem Görsev konseri başladı… Doğaçlamalarla klasikler, cazla blues ya da dağlarımızda açan çiçeklerle bir müzik ziyafeti başladı. Artık sadece doğa – insan, yaşam – ölüm değil, müzik ve şiir, duygu ve düşünce buluşmasıyla ama en önemlisi birliktelikle, dayanışmayla yola devam edebilirdik.
Bodrum Cup’ın bence en ama en önemli yanı, sosyal sorumluluk ve dayanışma bilincini geliştirmesiydi. Emeği geçen, katkıda bulunan herkese sonsuz teşekkürler! (Cumhuriyet)
Haftanın Şiiri
DAĞIT HÜZÜNLERİNİ/Aydan YALÇIN
sen ! gece gözlü
sen ! gündüz yüzlü
telli duvaklı yaşam
burcumda oynayan balık
sen ! deniz kokulu kadın
” söylesene kaç sevişmelik ömürdü kovaladığın
kasık sancısındayken yüreğindeki bulut ”
unut kadın / firari aşkları unut
göreceksin ki avuçlarında sımsıkı tuttuğun umut
nisan yağmurlarıyla beslenip yağacak düşülkene
yunuslar aşkına söyle kadın
yunuslar aşkına söyle
– neden hala titriyor içindeki küçük kız
dizlerini çekmiş göğsüne –
yüreğini av eğlencesine açan bu umarsız dünyada
üzerine tüfek çevrilmiş bir geyik gibi durma
kendi uçurumunda köpüren bir çağlayan ol
çivit mavisi gök / yüzünü yeniden çiz aynada / kararma
sen ! deniz kokulu kadın
en sevdiğin mevsimi nakışlayıp pencerene
haydi dağıt artık hüzünlerini
şaraba ve geceye…
Haftanın Sanat Gündemi
32. Ankara Film Festivali’nin Onur Ödülleri Açıklandı
Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından 4-12 Kasım tarihleri arasında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla düzenlenecek 32. Ankara Film Festivali, 4 Kasım akşamı CerModern’de düzenlenecek açılış töreni ile başlayacak.
Festivalin açılış töreninde Onur Ödülleri sahiplerine takdim edilecek.
Festival Yönetmeni İnci Demirkol yaptığı açıklamada, “Bu yıl Aziz Nesin Emek Ödülü’nü, sinemada 50. yılını geride bırakan, beyazperdede eşsiz kadın karakterleri ustalıkla canlandıran oyuncu Perihan Savaş’a, Sanat Çınarı Ödülü’nü feminist yazar, akademisyen ve edebiyat eleştirmeni, kadınlar için çok önemli ve değerli bir yere sahip Erendiz Atasü’ye, Kitle İletişim Ödülü’nü ise Türkiye mizahında önemli bir yerde duran, karikatürist, yönetmen ve senarist Gani Müjde’ye vermekten büyük mutluluk duyuyoruz,” dedi.
Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim
Nazım Hikmet’in yabancı dillere “Romantika” adıyla çevrilen “Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim” Nazım Hikmet’in en başarılı romanıdır. Otobiyografik bir romandır. Nazım Hikmet’in son dönem eserlerinden biridir. Nazım Hikmet’in romancılıktaki gelişmeleri ne kadar yakından izlediğini, yalnız yazmadığını, edebiyatın iyi bir okuyucusu ve araştırmacısı olduğunu gözler önüne seren bir roman.
Türkçenin şiir dilinin, epik ve lirik ögelerinin başarıyla uygulandığı bir roman. 1920’lerden 1950’lere kadar olan dönemin Partili devrimcilerinin yaşamının destanlaştırılarak, örgütlenmesi, mücadelesi, işkenceleri ile çok etkileyici anlatan politik bir roman: Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim.
Parti tarihinden çok önemli bir süreci, yasaklı politik kişileri, yaşantılarını anlayabileceğimiz bir roman.
Romanda, Mustafa Suphi’lerin, Onbeşlerin katledilmesi olayı şiirsel bir dille anlatılmaktadır.
Edebiyatta 45 yıl
“Asılacak Kadın”, “Yarın Yarın” ve “Sadık Bey” gibi romanlarıyla tanınan, edebiyatımızın usta kalemi Pınar Kür’ün edebiyattaki 45. yılı özel bir söyleşi ile kutlanıyor.Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi’nde yazar Pınar Kür’ün edebiyattaki 45. yılını kutlamak üzere özel bir buluşma düzenleniyor.
Moderatörlüğünü yazar Müge İplikçi’nin üstleneceği söyleşide 1976 tarihli ilk romanı “Yarın Yarın”dan günümüze Pınar Kür’ün 45 yıllık edebiyat serüveni konuşulacak.
21 Ekim Perşembe akşamı saat 19.00’da başlayacak söyleşi sadece kayıtlı katılımcılara açık olacak ve girişte HES kontrolü yapılacak.
4 . (Dördüncü ) Bin Çiçekli Bahçe) Yaşar Kemal (Anısına);
Öykü, Halk Bilim Araştırması Ve Şiir Yarışması
“BİN ÇİÇEKLİ BAHÇE YAŞAR KEMAL ” Kültür Şöleni dünyaca ünlü yazarımız Yaşar Kemal’in, memleketi Osmaniye’de bir dizi etkinlikle anılıyor.
Osmaniye Anadolu Halk Bilimleri – Kültür Akademisi’nin geleneksel olarak düzenlediği; kültür ve sanat bayramı “Özgür İnsan ödülü, Özgür Film Festivali ve Yaşar Kemal anısına öykü, halk bilim ve şiir yarışması’ dır. 6 yıl önce aramızdan ayrılan ve 2007 yılında Özgür İnsan Ödülü sahibi olan, Osmaniyeli ünlü yazarımız Yaşar Kemal anısına, 2021 yılında da 4. kez yarışma düzenlenmiştir.
Bu kültür ve sanat bayramı, bugüne kadar geniş katılımlı toplantılarla gerçekleşiyordu.
Ancak bu yıl, Covid 19 kıranı nedeniyle katılımlı toplantılar ve ortak etkinlikler yapılamayacaktır. Yarışmaya katılan eserlerin jüri değerlendirme izlemeleri ile final değerlendirme toplantısı da online yapılacaktır.
Koşullarda olası olumlu değişmelerin gerçekleşmesi söz konusu olduğunda, yarışma ve festivalin sonuçlarının açıklanması ve ödül töreni, ödül alan yazarların katılımıyla yapılacaktır.
“2022 Rıfat Ilgaz Şiir Ödülü” katılım koşulları açıklandı
Cide Belediye Başkanlığı tarafından ilki 2021’de düzenlenen Rıfat Ilgaz Edebiyat Ödülü, 2022 yılında şiir dalında verilecek.
Yarışma; Rıfat Ilgaz adını yaşatmak, eserlerini gelecek kuşaklara aktarmak, Türk edebiyatına yeni şiirler ve adlar kazandırmayı amaçlıyor. Yarışmaya aday olarak katılacak yapıtlarda çağdaş bir dünya görüşü, şiir sanatının gerektirdiği estetik ve dil bilincinin temel ölçüt olacağı öğrenildi.
Rıfat Ilgaz Şiir Ödülü’ne katılım koşulları ise şöyle:
1) Ödüle başvuru; 15 Ekim 2021 tarihinde başlayacak ve 15 Nisan 2022 tarihinde sona erecektir.
2) 01 Ocak 2021- 01 Ocak 2022 tarihleri arasında yayımlanan bütün şiir kitapları ödüle katılabilir.
3) Seçici kurul; Şükrü Erbaş, Çiğdem Sezer, Tuğrul Keskin, İbrahim Tığ ve Kaan Tanyeri’den oluşmaktadır.
4) Ödül; bir kişiye verilecektir. Gerekirse “jüri özel ödülü” de verilebilir.
5) Yarışma sonuçları 15 Haziran 2022 tarihinde açıklanacaktır. Ödül töreni 7 Temmuz 2022’de Rıfat Ilgaz’ın memleketi Cide’de yapılacaktır.
6) Yarışmada birinci olana 2.500 TL ödül ve bir plaket verilecektir.
7) Ödüle katılacak kitaplar 7 adet olarak, katılımcının kısa özgeçmiş, adres ve iletişim bilgilerinin bulunduğu bir dilekçe ile en geç 15 Nisan 2022 tarihine kadar; Ömer Yılmaz, Cide Belediyesi Basın
Yayın Bölümü, Cide-KASTAMONU Tel: 0 505 595 1544) adresine elden, posta veya kargo yoluyla ulaştırılacaktır. Posta ve kargo gecikmelerinin sorumluluğu katılımcıya aittir.
8) Ödüle katılan yapıtlar, sahiplerine geri gönderilmeyecektir.
Bir Portre
Pınar Kür Kimdir?
Pınar Kür, Bursa’da doğdu ama hiç orada oturmadı. Çocukluğu Anadolu’nun çeşitli kentlerinde ve Londra’da geçti. On üç yaşında gittiği ABD’de beş yıl kaldı. Ortaöğrenimini New York’ta tamamladı, yükseköğrenimine yine orada başladı. İstanbul’da Robert Kolej Yüksek Okulu’nu bitirdikten sonra beş yıl Paris’te yaşadı. Sorbonne Üniversitesi’nde, Karşılaştırmalı Edebiyat Kürsüsü’nde doktora yaptı. Yurda döndükten sonra Devlet Tiyatrosu’nda çalışmaya başladı. Çeşitli gazete ve dergilerde tiyatro eleştirileri yazdı. İlk romanı “Yarın Yarın” 1976 yılında basıldı ve kısa sürede hakkında en çok yazı ve eleştiri çıkan romanlardan biri oldu. Ardından “Küçük Oyuncu” ve Pınar Kür’ün en çok bilinen eseri “Asılacak Kadın” (1979) geldi. Romanlarının yazı sıra öykü de yazan Pınar Kür’ün ilk hikâye seçkisi “Bir Deli Ağaç” 1981’de basıldı. 1984’te “Akışı Olmayan Sular” adlı öykü kitabıyla Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazandı.
Ardından yazdığı ve muzır kurulu tarafından sakıncalı bulunarak hakkında dava açılan “Bitmeyen Aşk” yazarın en çok ses getiren romanlarından biri oldu. Polisiye edebiyatın Türkçedeki en yetkin romanlarından “Bir Cinayet Romanı” 1989’da ve ardından yayımlandı. Kür’ün polisiye üçlemesi “Sonuncu Sonbahar” ve “Cinayet Fakültesi” ile devam etti. Uzun sayılabilecek bir süre yazmaya ara veren Pınar Kür “Hayalet Hikâyeleri” adlı öykü seçkisini 2004 yılında yayımladı. Yazarın “Sadık Bey” adlı son romanı ise 2016’da basıldı. Bir çok romanı dilimize kazandıran Kür’ün tercümesini yaptığı son eser Jeannette Winterson’ın “Fran-kiss-tein” adlı romanı oldu. Kür yazarlığın yanı sıra İstanbul Bilgi Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptı.
Ne Okusak?
1.Son Fasıl/ Nedim Gürsel/ Doğan Kitap
2.Kaynana Şekeri/ Haz. Nalan Çelik/Artshop
3.Şehir Sönr Biz Yanarız/ Der. Süreyya Köle/ H2O Kitap
4.Bütün Öyküleri/ Turan Altuntaş/ Karahan Kitap
5.Bir Gölge Gibi Silineceksin/ Selim İleri/ Everest