Hazırlayan: Mehmet Karasu
Haftanın Kitabı
Öğretmenim Sizi Çok Seviyoruz/ Zeki Sarıhan
Yarın, 24 Kasım, Öğretmenler Günü. Tüm eğitim emekçilerine kutlu olsun.
Birleşmiş Milletler’in Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) tavsiyesiyle, 1994’ten beri pek çok ülkede 5 Ekim günü, Dünya Öğretmenler Günü olarak kutlanır. Ülkemizde de kutlandı.
24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Millet Mektepleri’nin başöğretmenliğini kabul ettiği gündür. Atatürk’ün 100. doğum yıldönümü olan 1981 yılından itibaren, Atatürk’ün başöğretmen oluşunun yıldönümü olarak kabul edilen 24 Kasım, Öğretmenler Günü olarak kutlanır. Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin gerçek kurtuluşunu öğretmenlerden bekler. Atatürk’ün öğretmenler ile ilgili önemli sözlerini de sizlerle paylaşmak istiyoruz.
“Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğitimden mahrum kalan bir millet, henüz millet adını alma istidadını kazanmamıştır. Ona alelade bir kitle denir, millet denmez. Bir kitle millet olabilmek için mutlaka eğitimcilere ve öğretmenlere muhtaçtır.” (1925)
Konuk Yazar
Bir özne öğretmen// Öner YAĞCI
Gazi Eğitim Enstitüsü’nde Öğrenci Derneği’nin başkanıydı ve bilgisine, düşüncesine olan güvenin verdiği etkili konuşmasıyla dikkat çekiyordu (1969).
12 Mart döneminde Milas-Selimiye Ortaokulu’nda öğretmenken gözaltına alındığında Dışkapı’daki Yıldırım Bölge’de buluştuk ve DEV-GENÇ davasında sanık olduk.
Cezaevi günlerinde harıl harıl okur, tartışır, düşünceler üretirdi. Kendine güvenmenin ve kararlılığın kaynağının bilgi olduğunu kanıtlarcasına edebiyat, felsefe, siyaset, ekonomi, tarih, kültür, insan ilişkileri ve devrimci mücadelenin geleceğine ilişkin konularda sohbet ederdik.
Düşüncenin doğrultusunda eylemlerle yaşama katılmanın ne olduğunu anlamanın tipik bir örneğiydi.
ÖRGÜTÇÜ, DERGİCİ, YAZAR
Anadolu’nun çeşitli yerlerinde (Fatsa, İnebolu, Ankara) Türkçe ve edebiyat öğretmeniyken TÖS’e ve TÖB-DER’e emeğini kattı.
1978’de merkez yönetimine girdiğim dönemde TÖB-DER’de yine buluştuk. Derneğimizde birliğin, bütünlüğün savunucusu bir öncü öğretmendi.
Öğretmen Dünyası dergisi bu dönemin ürünü olarak onun öncülüğünde soluk almaya ve o, temelleri sağlam bir yazarlığın öznesi olmaya başladı.
KURTULUŞ SAVAŞI SEVDALISI
1980’lerden sonra yayımladığı kitaplarla sevdalı yaşamının anlamına yeni anlamlar kattı.
Ses getiren, temel kaynak olan, Mondros’tan Sakarya Savaşı’na kadar yaşananları günü gününe açıklamalarla aktaran Kurtuluş Savaşı Günlüğü’ne (“1990 Afet İnan Tarih Araştırmaları Ödülü”, 4 cilt) ve Kurtuluş Savaşımızla ilgili birçok kitaba imza attı:
Kurtuluş Savaşı Gençliği, Kurtuluş Savaşı Kadınları (“2006 Yunus Nadi Sosyal Bilimler Ödülü”), Kurtuluş Savaşı’nda İkili İktidar, Kurtuluş Savaşımız’da Türk-Afgan İlişkileri, Kurtuluş Savaşı Öyküleri (5 cilt), Paşa’nın Rotası (Nuri M. Çolakoğlu ile), Vatan Türküsü, Çerkez Ethem’in İhaneti, Mehmet Akif.
Yakın tarihimizle ilgili kitaplar da yazdı: Çok Partili Hayat Ne Getirdi Ne Götürdü? (Sina Akşin ve Alpaslan Işıklı ile), Ali Hafızoğlu Kitabı.
EĞİTİM VE ÖĞRETMEN GÖNÜLLÜSÜ
Ulusal Eğitim Derneği Genel Başkanı olarak öğrenciliğinden başlayan ilgi ve sevgisiyle yazdığı kitaplarla eğitimimizin tarihine ve sorunlarına ışık tuttu.
Öğretmenin yaşamdaki önemini, saygınlığını vurgulayıp anımsatan öğretmenlikle ilgili şiirleri Dünyanın Bütün Çiçekleri adıyla derleyip sunarken çoğu eğitimci olan aydınların yazılarının yer aldığı Unutulmayan Öğretmenler adlı bir kitap armağan etti kültür ve yaşamımıza.
İyi Öğretmen Olmak, Milli Mücadelede Maarif Ordusu (“2014 Nafi Atuf Kansu Eğitbilim Özendirme Ödülü”), 1921 Maarif Kongresi, Ulusal Eğitime Çağrı, Emperyalizm Ulusal Eğitime Meydan Okuyor!, Öğretmeni Eleştirin adlı kitaplarıyla eğitimimizin gerçeklerini ortaya koydu.
Doğu’nun Seher Yıldızı Kore, Çocuk ve Vatan, Biz Hazırız, Hayatı Hakikiye Sahneleri, Keloğlan ile Ağa, Benim Güzel Yurdum (albüm) adlı kitaplar yayımladı.
BİRİKİMİN VE ANILARIN ÖZNESİ
Akpınar’da Okurken, Akçayazı Öğretmeni, İleri Köy Peşinde (Fatsa 1965-1968), Bir Ömür Böyle Geçti -Türkiye’de İlk Köy Yürüyüşü, Merhaba Asker, Öğretmenim Sizi Çok Seviyoruz, Benim Hapishanelerim, Mamak Mektupları adını verdiği anılarıyla toplumsal tanıklığa imza attı.
Çalışkanlığını, kararlılığını örnek aldığım bu özne insanın, öğretmenin, yazarın, aydının adı Zeki Sarıhan’dır.
Emeğine, birikimine, aktarımlarına, ağabeyliğine, dostluğuna sevgiyle, selamla. (Cumhuriyet)
Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı İoanna Kuçuradi’nin “19. Dünya Felsefe Günü” Mesajı
Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı İoanna Kuçuradi, “19. Dünya Felsefe Günü” dolayısıyla verdiği mesajda, dünyayı sarsan pandemiyle neden baş edilemediğini, tıpkı kadın cinayetleri gibi “özgürlük” ve “kendini tuttamama” kavramlarının yanlış öğretilmesine bağlıyor. Etik değer eğitiminin gereğine işaret ediyor.
Kuçuradi’ nin “Dünya Felsefe Günü” Mesajı:
“Değerli Meslektaşlarım,
Değerli Felsefe Severler,
Dünya Felsefe Günü’nü bu yıl da Covid-19 koşullarında kutlamak zorundayız. Bugün,19. Dünya Felsefe Günü’nü kutlarken iki yıldan beri dünyamızı kasıp kavuran bu pandeminin neden üstesinden gelemediğimizi sorgulamayı denemek belki yararlı olur.
Pandeminin bitmemesinin birçok nedeni vardır. Burada tıbbi nedenlerini bir yana bırakarak insanların davranışlarıyla ilgili nedenlerden birine ama çok temel bir nedene dikkat çekmek istiyorum. Bu da insanların çoğunun, kin ya da öfke onları sarınca, kendilerini tutamamaları / kendilerine hâkim olamamalarıdır. Birçok insanın başka bir insanı öldürdükten sonra intihar etmesi bunu gösteriyor bazı “kadın cinayetleri”nde gördüğümüz gibi.
Bu durum, eğitimde yapılan ve özgürlüğün doğru anlaşılmamasından kaynaklanan bir yanlışa işaret ediyor; özgür yetiştirme adına çocuklara / gençlere eylemde sınır tanımayı öğretemediğimizi gösteriyor. İnsan öldürmeye kadar götüren bu kendini tutamama, eylemde sınır tanımamanın en uç görünümü olsa gerek.
Kendini tutma öğrenilebilecek bir şeydir. Bunun farkında olmak ve gerektiğinde kendimizden başlayarak, nevrimizin döndüğü durumlarda kendimizi tutmayı öğrenmek, çocuklarımıza da bunu öğrenebilmeleri için yardımcı olmak, bugün eğitime eklenmesi gereken ana konulardan biri olarak görünüyor.
Kendimize ve başkalarına zarar vermemeyi öğrenmenin yolu kendini tutmayı öğrenmekten geçer. Kendini tutmayı öğrenmek değerler eğitiminin de ilk adımıdır.
Güncel olayların bana düşündürdüklerini sizle paylaşarak, Dünya Felsefe Gününüzü kutlar; bu günde düşündüklerimizin, şu zor pandemi döneminde bir güç yenilenmesine yardımcı olmasını dilerim.”
Haftanın Şiiri
Öğretmen, Fazıl Hüsnü Dağlarca
A’dan başlar aydınlık,
Bir taş koyar bütün yapılarda temele öğretmen.
Soluğudur düşüncenin buğdaydan yalaza dek
Yeryüzünde ne varsa ondan gelmedir,
Yeryüzü ile el ele öğretmen
Göz gözdür o, uzakları görürüz
Ağızdır o, türkü söyleriz haykırırız günlerden.
Ulaşırız erdem üstüne, gelecekler üstüne biz hep
Çizer büyük değirmisini
Uç olur da gergele öğretmen.
Hey hey, burası bir dağ köyü, kurda kuşa
Bırakılmış göğün kıyısına bırakılmış
83 toprak ev, 83 acı duman,
Çoluğuyla, çocuğuyla 415 karanlık
Kurtulacağız, el ayak kurtulacağız,
Bir okul yapıla, bir gele öğretmen.
Bir ışık, bir ışık daha,
Gecelerin içindeki ejderlerle dövüşür
Nice istemeseler de, nice önleseler de,
Uyandırır toplumunu
İyiye, doğruya, güzele öğretmen
Haftanın Sanat Gündemi
Sezai Karakoç vefat etti
Türk edebiyatının saygın şairlerinden Sezai Karakoç, üniversite eğitimini maliye bölümünde tamamladıktan sonra 1955-1973 yılları arasında Maliye Bakanlığı’nda memurluk yaptı. Daha sonra İstanbul’da Diriliş Yayınları ve Diriliş dergisinin yanı sıra Diriliş Partisi ve Yüce Diriliş Partisi’ni kurdu. 16 Kasım 2021 tarihinde yaşlılığa bağlı hastalıklar nedeniyle 88 yaşında hayatını kaybetti. İşte, Sezai Karakoç biyografisi…
Edebiyat hayatı boyunca çeşitli basın yayın kuruluşlarında yazılar ve şiirler kaleme alan Sezai Karakoç, Türk edebiyatının en sevilen şiirlerinden biri olan ‘Mona Rosa’ ile okurların gönlünde taht kurdu. İlk şiir kitabı ‘Körfez’i 1959 yılında yayımlanan usta şair, 1960 yılında siyaset, düşünce ve edebiyat dergisi olarak nitelediği ‘Diriliş’ ile uzun yıllar edebiyat dünyasında yer aldı.
Sezai Karakoç’u; Necip Fazıl Kısakürek “Ruh gibi, Hazreti İsa gibi”, Ece Ayhan “Sivil şiirin en iyi şairlerinden”, Cemal Süreya “Öyle bir Müslüman ki Marx da bilir, Nietzsche de bilir, Salvador Dali de sever. Sıkışmış, sıkıştırılmış deha. Alçak gönüllükle katı yüksek uçuyor. Şemsiyesi yok” ifadeleriyle tanımlardı.
Ankara’da şair Enver Gökçe için anma ve ödül töreni yapıldı
Ankara’da Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde, şair Enver Gökçe için anma etkinliği ve ödül töreni gerçekleştirildi.
Nazım Hikmet Kültür Merkezi, 20 Kasım’da şair Enver Gökçe anısına ‘Sınıf Şairi Enver Gökçe’yi Hayatımıza Çağırıyoruz’ isimli ödül töreni ve anma etkinliği organize etti. Ödül töreni, söyleşi, sinevizyon gösterisi, dinleti ve fotoğraf sergisinin de yer alacağı programda şair Mevlüt Asar’a ‘Enver Gökçe Toplumcu Gerçekçi 2021 Şiir Ödülü’, şair Sabahattin Yalkın’a ise ‘2021 Onur Ödülü’ takdim edildi.
Nazım Hikmet Kültür Merkezi Ankara’nın ev sahipliğinde saat 14.00’te başlayan program kapsamında, Hasan Hüseyin Yalvaç’ın ‘Zulme Karşı Direnen Şair Enver Gökçe’, Avukat Yalçın Duman’ın ‘Enver Gökçe Şiirinde Toplumcu Gerçekçilik ve Anadolu Türkülerinin Etkisi’ ve Metin Turan’ın ‘Türkiye’ye Bir Gökyüzü: Enver Gökçe’ isimli söyleşileri yer aldı.
Sait Faik Abasıyanık, doğumunun 115’inci yılında Darüşşafaka Cemiyeti tarafından anılıyor.
Edebiyatımızın güçlü isimlerinden Sait Faik Abasıyanık, mal varlıklarını ve kitaplarının telif haklarını bağışladığı Darüşşafaka Cemiyeti tarafından doğumunun 115’inci yılında anılıyor.
Sait Faik Abasıyanık, doğumunun 115’inci yılında Darüşşafaka Cemiyeti tarafından anılıyor
Doğayı, hayvanları, insanların toplum içindeki varoluş biçimlerini şairane ve samimi bir tarzla ele alan, modern Türk öykücülüğünün öncü isimlerinden Sait Faik Abasıyanık’ın 115’inci doğum yıl dönümü… Hayatta olduğu dönemde, mal varlıklarını ve kitaplarının telif haklarını Darüşşafaka Cemiyeti’ne bağışlanmasını arzulayan ve bu arzusu vefatından sonra annesi tarafından yerine getirilen Abasıyanık’ın bu bağışı, 1964 yılından bu yana Darüşşafakalı öğrencilerin eğitimine kaynak yaratıyor.
18 Kasım 1906 tarihinde Adapazarı’nda dünyaya gelen ve 48 yılık ömrü boyunca Türk edebiyatına sonsuz katkılar sunan Sait Faik Abasıyanık, doğumunun 115’inci yıl dönümünde anılıyor.
Yaşadığı dönemde klasik öykücülüğün kurallarını yıkarak; samimi, içten ve doğal anlatım tarzıyla Türk edebiyatında bir devrim gerçekleştiren Sait Faik, edebiyatımızın mihenk taşlarından biri olarak kabul ediliyor.
2021 Muammer Hacıoğlu Şiir Ödülü Sonuçlandı
Klaros Yayınları ve Hacıoğlu ailesi tarafından düzenlenen 2021 Muammer Hacıoğlu Şiir Ödülü sahipleri belli oldu. Ramis Dara, Hüseyin Peker, İlyas Tunç, Lokman Kurucu ve Volkan Hacıoğlu’nun yer aldığı Ödül Seçici Kurulu’nun ödüle katılan dosyalar arasında yaptığı değerlendirme sonucunda Yunus Emre Öksüz’ün “Kiraz Ölümü” adlı dosyası birincilik ödülüne, Dilek Özkan’ın “Eflatun Cumartesi” adlı dosyası ikincilik ödülüne ve Serkan Özer’in“Yara Çok Bant Yok” adlı dosyası üçüncülük ödülüne layık görülmüştür. Seçici Kurul ayrıca Hüseyin Korkmaz’ın “Kayısı Çekirdeği” adlı dosyasına da Jüri Özel Ödül verilmesini kararlaştırmıştır. Ödül alan şairleri tebrik eder, başarılarının devamını dileriz. Ödül töreni tarihi ve yeri daha sonra yapılacak bir duyuru ile kamuoyuna bildirilecektir.
Kim, Kimdir?
Sezai Karakoç, Düşünür, Yazar, Şair
Şair ve yazar, mütefekkir (D. 22 Ocak 1933, Ergani / Diyarbakır – Ö. 16 Kasım 2021, İstanbul). Babası Yasin Bey, Birinci Dünya Savaşı sırasında Kafkas cephesinde çarpışırken Ruslara esir düşmüş olan orta hâlli bir tüccardı. Dedesi Hüseyin Bey de Plevne Savaşına katılmış, Gazi Osman Paşa’nın takdirini kazanmış yiğit bir kişidir. Annesi Emine Hanım ev hanımıydı. Sezai Karakoç’un çocukluğu Ergani, Maden ve Piran’da geçti. İlkokula Ergani’de başladı (1938) ve burada bitirdi (1944). Maraş Ortaokuluna parasız yatılı olarak (1944) kaydoldu. 1947 yılında Gaziantep’te, yine parasız yatılı olarak, lise öğrenimine başladı. 1950 yılında Gaziantep Lisesinden mezun oldu. Aynı yıl, bünyesinde parasız yatılı kısmı bulunan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine sınavla (1950) girdi. Bu okulun Maliye Bölümünden 1955 yılında, bir yıl gecikmeyle mezun oldu.
İlkokul, ortaokul ve lise yıllarında okulun en dikkat çekici öğrencisi oldu. İlkokul öğrenciliği yıllarında Battal Gazi kitaplarını, Ahmediye ve Muhammediyeleri okuyarak, dinleyerek büyüdü. Ortaokuldayken Namık Kemal, Ziya Paşa, Tevfik Fikret, Ziya Gökalp, okuduğu, bildiği yazarlar arasındadır. Lisede okuma listesine Batı klâsiklerini de ekledi. Üniversite öğrenimine başladığında Doğu ve Batı klâsiklerinin çoğunu okumuştu. Üniversite öğrenimi sırasında, daha birinci sınıftayken asistanlık teklifi aldıysa da bu teklifin üzerinde durmadı. Liseyi bitirince felsefe öğrenimi görmek istemişti, sonra ilâhiyat okumak istedi. Ancak bu iki okulda öğrenim görmesi mümkün olmadı.
İlk yazıları 1950’li yıllarda Büyük Doğu’da yayımlanan Sezai Karakoç, 16 Aralık 1963’ten itibaren değişik aralıklarla Yeni İstanbul gazetesinde, “Karakoç” imzasıyla, “Farklar” başlığı altında günlük yazı yazmaya başladı. Bu tarihten önce düzensiz aralıklarla haftalık Yeni İstiklâl gazetesinde de çeşitli yazıları çıkmıştı. Sezai Karakoç’un günlük yazıları düzenli bir şekilde 1963’ten itibaren Yeni İstanbul gazetesinde başladı. 4 Aralık 1967’de Babıâlide Sabah gazetesinde yazmaya başlayan Sezai Karakoç’un buradaki yazarlığı on ay sürdü. 1 Temmuz 1974’te Millî Gazete’de “Sûr” başlığı altında devam eden gazete yazarlığı 31 Ağustos 1974’te tamamlandı. Diriliş’i tekrar çıkarabilmek için buradaki yazarlığına son verdi, bu tarihten itibaren Diriliş dergisi dışında hiçbir yerde yazmadı.
Sezai Karakoç’un şiirleri Büyük Doğu, Hisar (1951-54), Mülkiye (1952-53), İstanbul (1953-57) Şiir Sanatı (1955), Hamle (1955), Pazar Postası (1957-58), Türk Yurdu (1959), Hür Söz (1961), Soyut (1965), Hilâl (1965) ve Diriliş (1960-92) dergilerinde yayımlandı. Sezai Karakoç’un ikinci şiiri “Rüzgâr” Hisar (Şubat 1951) dergisinde çıktı. “Mona Roza” şiiri 1950’li yılların başlarında büyük ilgi görmüştü. Sezai Karakoç’la birlikte 1950’li yıllardan itibaren Türk şiirinde yeni bir dönem başladı. İlk şiirlerinde Orhan Veli (Garip) akımına karşı duran bir hece ısrarı gösteren Sezai Karakoç, bu şiirleriyle Necip Fazıl’ı bütünüyle özümsediğini gösterdi. “Monna Rosa” şiiriyle bir yandan geçmiş şiir kültürümüze sahip çıkarken, bir yandan da sonradan İkinci Yeni olarak adlandırılacak yeni şiirin birçok unsurunu bünyesinde taşıdı. 1950’li yılların başlarında yazdığı şiirler kadar şiir eleştirileriyle de kuşağının etkili bir adı oldu. Sezai Karakoç’un önderliğinde Orhan Veli etkisini aşarak gerçek karakterini bulan modern şiirimiz, yine gerçek anlamda serbest vezne geçti.