Hazırlayan: Mehmet Karasu-
Haftanın Kitabı
Kelebekler Zamanı/ Julia Alvarez/ AYRINTI YAYINLARI
25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günüydü.
Dünyanın her ülkesinde yaşanan kadına yönelik şiddete “dur” demek için 25 Kasım günü “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü” kabul edilir. Etkinliklerle dikkat çekilen, şiddetle mücadele gününün çıkış noktası, 25 Kasım 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe karşı savaş açan 3 kız kardeşin öldürülmesi oldu.
Kelebekler Zamanı, Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe karşı savaş açan üç kız kardeşin öyküsüdür
“Çocukken Karanlık Geçit diye bir oyunumuz vardı. Geceleyin bahçeye çıkıp kim en uzağa yürüyebilecek diye birbirimizle yarışırdık. Ben bu korkuluğu ya bir ya iki kez geçmişimdir. Ama Minerva alır başını giderdi; arkasından seslenir, geri dönsün diye yalvarırdık. Yine de, hatırlıyorum, o da bir anlığına tam burada durur, omuzlarını dikleştirir, kendini hazırlardı. Onun için de o kadar kolay olmadığını bilirdim.”
“Hiçbiri için kolay değildi; ne ailesine düşkün örnek Katolik Patria, ne idealist Minerva, ne de en büyük sırdaşı olan tatlı, genç Mate için. Bunlar onlara uygun görülmüş sıfatlar, birbirlerinden böyle ayırt ediliyorlar. Ortak yönleriyse cesaretleri. Peki nereden gelir bu cesaretleri? Eh, çivi çakılana kadar çekice inanmaz derler…
Julia Alvarez, bize efsanevi Mirabal kardeşleri anlatmıyor. Kalemi bir fırça misali dört hayatın dört resmini çiziyor, yüceltmeye, öcüleştirmeye fırsat vermiyor. “Tiranımızı da aynı tanrılaştırma hevesi yaratmıştır” diyor Alvarez. İşte bu yüzden onun kelebekleri çorbasındaki şehriyeden korkuyor, yastığının altında Trujillo resmi saklıyor, geceleyin utandığı elleri meşgul olsun diye haçıyla uyuyor. Bu hikâye, kahramanların nasıl kahraman olduğunun hikâyesi..” (Arka kapak yazısı)
Konuk Yazar
Binboğalar Efsanesi/Kemal Ateş
Yaşar Kemal, Türk romanının büyük ustası, epeydir ondan söz etmek istiyordum, klasikler denince bu eşsiz yazarı unutmak olası mı? Bu güne değin yazmakta gecikmemin nedeni, doğrusu hangi kitabını seçmem gerektiğine karar verememektendi. Onun her romanı okunmalı bence, İnce Memet mutlaka okunmalı; Teneke, Yer Demir Gök Bakır, Ölmez Otu vb. usta yazarın geride bıraktığı büyük hazinenin önemli yapıtları.
Yaşar Kemal denince öncelikle şunu vurgulamamız gerekir, Türkçeye büyük bir güç vermiştir, Yunus Emre gibi, Dede Korkut gibi, Karacaoğlan gibi, sanki Tanrı vergisi diyebileceğim bir güç, bir dil yeteneği var onda, Türkçenin, özellikle halk dilinin çağımızdaki en büyük ustasıdır. Osmanlının “lisan-ı avam” diye, yani alt tabakanın dili diye aşağıladığı Türk dilinden büyük bir edebiyat dili, roman dili yaratılacağını gösterdi, destanların, masalların, türkülerin dilinden yararlanarak çağdaş bir Dede Korkut gibi çıktı karşımıza… Modern roman teknikleriyle birlikte, destanlardan, masallardan, türkülerden yararlanarak kendi dilini, üslubunu yarattı. Sık sık yinelerim şu sözü: Bizim tarihimiz ölü sözcükler mezarlığı, coğrafyamız yarı ölü sözcükler mezarlığı. Yaşar Kemal, Anadolu’da, o “lisanı avam” aşağılaması yüzünden dil dışı kalmış bir dil olduğunu gördü ve bu dili bu günkü edebiyat dilinin tam ortasına getirdi.
Onun onlarca romanı arasında hangisini seçip tanıtsam diye düşünürken, sonunda bir rastlantı işimi kolaylaştırdı. Ustam saydığım bu değerli yazarımızla ölümünden bir iki yıl önce tesadüfen İstanbul’da bir kitabevinde karşılaştık. Elimi uzattım, kendimi tanıttım, beni tanımaz, hatırlamaz diye düşünürken yanılmışım, hemen hatırladı: “Aa, o sen misin? Şu günlerde hakkında iyi yazılar yazılıyor!” diye gönül alıcı sözler söyledi, ilgi gösterdi, hemen bazı kitaplarını imzaladı orada. “Kemal Ateş kardeşime” diye imzaladığı kitapları arasında Binboğalar Efsanesi (YKY) de vardı. Kısa söyleşimizden şunu anladım; benim çekingenliklerim yüzünden geç kalmış bir tanışmaydı, rahmetliyi keşke daha erken tanısaydım.
Binboğalar Efsanesi’nde de gene Çukurova çıkıyor karşımıza, bu bölgenin romana dönüşmüş tarihidir Binboğalar Efsanesi, Yörüklerin, Türkmenlerin Çukurova’daki tarihidir. Konacak toprak bulamayan göçerlerin son topluluklarının, son kalıntılarının hikâyesi anlatılır. Gittikleri her yerde çadırları sökülür, kovulurlar, göçe zorlanırlar. Sürekli, “Kalkalım ama nereye konalım?” sorusuyla yaşayan, göçmen kuşlara benzeyen bir topluluğun, Yörüklerin romanıdır Binboğalar Efsanesi.
Her gittikleri yerde Yörüklerin nasıl aşağılandığı anlatılırken, aşağılanan insanın romanı olur bir bakıma Binboğalar Efsanesi, böylece evrensel yanı güçlü bir roman ortaya çıkar. Bu insanlar, yani Yörükler, bütün kapıları zorlarlar, çiftlik sahipleriyle, ağalarla pazarlıklar yaparlar, kimse dertlerine derman olmaz. Devletten de umduklarını bulamazlar.
Türkmenlerin zorla iskân ettirildikleri yıllarda ataları, bir kılıç vererek, iskândan kurtulmuşlardır, Haydar Usta şimdi bütün hünerini göstererek yaptığı bir kılıçla toprak alma umudundadır, halkını ocakta dövmekte olduğu kılıcıyla umutlandırır. Bu kılıcını devlet büyüklerine beğendirecek, obasını toprak sahibi yapacaktır. Bu arada daha başka hesaplar da yapılır. Bu göçer topluluğun en güzel kızı Ceren’i bir çiftlik sahibiyle evlendirerek amaçlarına ulaşmak isterler, ancak Ceren, Halil adında bir genci sevmektedir. Aşkıyla, aşiretinin istekleri arasında bunalıp kalmış kızın durumunu da roman boyunca merakla izleriz, Ceren’in durumu gerçekten zordur, bir yanda aşkı, bir yanda toprak bulma derdindeki aşireti, kendisinden yardım bekleyen topraksız halk… Romanda güçlü bir aşk öyküsü de yer bulur böylece. Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun gibi, önünde engelleri olan bir aşktır bu.
Kılıcını devlet adamlarına göstererek toprak sorununu çözeceğini sanan Haydar Usta’nın umutları düş kırıklığıyla biter, kılıcını, hünerini gösterdiği devlet büyükleri, beyler, “çok güzel” ya da “ilginç” demekten öte bir ilgi göstermezler. Bu kılıç aslında biten, tükenen bir dönemin simgesi gibi anlatılır. Göçerlik gibi, kılıç gibi silahların da ömrü bitmiştir. Yaşar Kemal, eşyaya ya da çeşitli araç ve gereçlere simgesel anlam yüklemekte ustadır. Haydar Usta’nın yaptığı kılıcın da böyle bir simgesel anlamı vardır. (Aydınlık)
Haftanın Şiiri
Yüzümü Ör Yağmurla/ Faruk Bal
Beklemek buruşturuyor beni bu şehirde
ne zaman baksam bir kadının yüzüne
hepsinde yırtık kuş resimleri
pedalı kırık bisikletler..
özlemi yok yaz mevsimine hiç bir kadının
bu ülkede her kadın bir kar masalı…
anladım.
Ezanı çan sesine yapıştıran
herkesi anlayan bu şehir
pıtraktır tırmalar sesimi
uyuyan fenerciler yerine kor beni
oynatır neonları bir yosma gibi asfaltta
ezilirim yosmaların kabuslarıyla
hayaline sığınırım yağmurun
bir çocuğun rüyasına…
şehrin ışıklarına yönelir yağmur.
karın beyazı suyun rengine dağılır
hayatın renkli kitaplarından koparılmış
çocuk resimleri kalır bir avuç.
Yüzümü ör yağmurla
gidersem
dönmeyeceğimi biliyor akdeniz. (onuraslan.blogspot.com)
Haftanın Sanat Gündemi
Mersin Nurdan Gürbilek’le buluştu | Metin Celâl
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Dünya’da benzeri olmayan bir etkinlik yapıyor. Kültürün, sanatın önemini bilen bir kurum olarak 2007’den beri Mersin Kenti Edebiyat Ödülü’nü veriyor. Dünya’da bir benzerine rastlanmayan bir ödül bu. Hem bir ticaret ve sanayi odasının bir edebiyat ödülü vermesinin benzeri yok, hem de bir kent adına edebiyat ödülü verilmiyor. Bu nedenlerle Mersin Kenti Edebiyat Ödülü alanında tek.
Mersin Kenti Edebiyat Ödülü 2007 yılında verilmeye başlandı. Amaç, Türk edebiyatının gelişmesine katkıda bulunmuş kişileri onurlandırmak, daha yaygın okunmasını sağlamak. Bir esere değil, ömür boyu verilen emeğe ödül veriliyor. Bu açıdan da önemli. Ödül daha önce, Nezihe Meriç, Tahsin Yücel, Osman Şahin, Latife Tekin, Leyla Erbil, Ahmet Oktay, Demir Özlü, Cevat Çapan gibi edebiyatımızın büyük ustalarına verilmişti. Pandemiden önceki son ödül de Türk öyküsünün usta isimlerinden Nursel Duruel’e takdim edilmişti.
Bir yıl aradan sonra, 12 Kasım Cuma akşamı Mersin Kenti Edebiyat Ödülü’nün 14’üncüsü düzenlendi. Celâl Soycan, Turhan Günay, Metin Cengiz, Yavuz Özdem ve Cemal Sakallı’dan oluşan Mersin Kenti Edebiyat Ödülü Değerlendirme Kurulu bu yılki ödülü otuz beş yılı aşkın bir süredir eserleri yayınlanan bir denemeci – eleştirmene, Nurdan Gürbilek’e vermeyi kararlaştırdı. Gürbilek’in şahsında Türkçede pek az yazılan bir tür olan deneme ve onun ustalarından biri ödüllendirilmiş oldu. Denemenin kan kardeşi eleştiri de ödüllendirilen diğer tür oldu. Bu yılın ödülünün bu açılardan da ayrı bir önemi var bence. Şiir, öykü ve roman gibi temel türler dışında ödül alan ikinci isim Gürbilek. 2016’da ödülü Doğan Hızlan kazanmıştı. (internethaber.net)
‘2021 Necip Fazıl Ödülleri’ni kazananlar açıklandı
Bu yıl sekizincisi gerçekleştirilen “Necip Fazıl Ödülleri”nin sahipleri belirlendi.
Edebiyatçı ve fikir adamı Necip Fazıl Kısakürek’in manevi ve kültürel mirasını yaşatmak amacıyla Star Gazetesi tarafından düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri’nde bu yıl 6 ayrı dalda 7 isim ödüle layık görüldü.
Prof. Dr. M. Fatih Andı, Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç, Prof. Dr. Turan Karataş, Dr. Ahmet Murat Özel ve Necip Tosun’dan oluşan jüri, Türkiye’nin edebiyat ve düşünce dünyasında önemli yeri olan adayları belirlemek üzere bir araya geldi.
Şiir yazmanın yanı sıra şiir üzerinde düşünen ve düşüncelerini akıcı denemeler halinde okuyucuya sunan şair Mustafa Aydoğan, “Necip Fazıl Şiir Ödülü”ne değer bulundu.
Gündelik hayatı, insanlık dramlarını ve geleneğin hallerini ayrıntının gücüyle, görüntüler, sesler, eşyalar üzerinden etkili, sahici bir dille anlatması nedeniyle yazar Mukadder Gemici de “Necip Fazıl Hikaye-Roman Ödülü”nün sahibi oldu.
Prof. Dr. Tahsin Görgün de geleneksel düşünce birikimini modern düşüncenin imkanlarını dikkate alarak yorumlayan öncü ve ufuk açıcı ilmi çalışmaları kapsamında “Necip Fazıl Fikir-Araştırma Ödülü”ne değer görüldü.
“Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülü”nün sahibi de “Gençlik dönemi boyunca sanatsal kimliğini kurgularken yaşadığı felsefi açmazlara bir çözüm aramış, Uzak Doğu’dan, Orta Doğu’ya, Avrupa’dan Mağribe birçok coğrafyanın farklı zaman dilimine ait sanat dillerini incelemiş ve nihayetinde tevhidi bakış açısı ile kişisel serüvenini İslamiyetle buluşturmuş bir sanatçı-yazar olarak Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülü’ne layık görülmüştür.” gerekçeli kararıyla Hashim Cabrera oldu.
Başta tasavvuf tarihi olmak üzere İslam ilimleri alanında makale ve kitaplarıyla akademiye ve düşünce dünyasına yol gösterici katkılar sağlayan, öğrenci yetiştiren ve birçok klasik eseri Türkçeye kazandıran Prof. Dr. Süleyman Uludağ ise “Necip Fazıl Saygı Ödülü”nü aldı.
“Necip Fazıl İlk Eserler Ödülleri” ise bu yıl yazar Safiye Gölbaşı ve Kadir Daniş’e takdim edilecek.
Kazanan isimlere ödülleri, Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla düzenlenecek törenle verilecek. (aa.com.tr)
Orhan Veli’nin kız kardeşi Füruzan Yolyapan vefat etti
Orhan Veli’nin kız kardeşi Füruzan Yolyapan vefat etti. Yolyapan, bugün cenaze namazının 16.00’da Zincirlikuyu Camii’nde kılınmasının ardından Aşiyan Mezarlığı’nda Orhan Veli’nin yanına defnedilecek.
Orhan Veli’nin kız kardeşi Füruzan Yolyapan vefat etti
DUVAR – Türk edebiyatında Garip akımının kurucusu olan şair Orhan Veli’nin en küçük kardeşi olan Füruzan Yolyapan, 97 yaşında vefat etti. Yolyapan’ın bir süredir sağlık sorunları yaşadığı belirtildi.
Füruzan Yolyapan’ın ölüm haberini sosyal medya hesabından duyuran Gazete Kadıköy, yaptığı paylaşımda “Orhan Veli’nin hayatta kalan tek yakını olan kız kardeşi Füruzan Yolyapan bugün yaşamını yitirdi” ifadelerini kullandı.
Füruzan Yolyapan’ın cenaze namazının bugün 16.00’da Zincirlikuyu Camii’nde kılınıp, ardından Aşiyan Mezarlığı’nda ağabeyi Orhan Veli’nin yanına defnedileceği aktarıldı.
2021 Fransa-Türkiye Edebiyat Ödülü Kemal Varol’un oldu
Her yıl Türkiye konulu roman veya deneme kaleme alan Türkiyeli ya da Fransız bir yazara verilen Türk Fransız Edebiyat ödülünün bu yıl ki sahibi Haw isimli romanıyla Kemal Varol oldu.
“Belaydık. Bitirimdik. Tuttuğumuzu koparırdık. Bazen ödlek kedilerin peşine düşerdik. Nefes nefese kaçacak bir delik ararlardı. Bazen de sokak sokak gezer, “Ne geçiyon la burdan,” diye korkuturduk yabancıları. Betleri benizleri atardı. Onların deyişiyle, itin götüne girmiş gibi olurlardı. Sonuçta insanlarla aramızdaki mesafe açılır ve kimse bir şey vermezdi bize.”
Onun adı Mikasa. Melsa’nın âşığı, uzun ince gövdesi, siyah benekleri var, güzel de bir burnu. Makam Dağı’nın, Papaz Gölü’nün adını biliyor. Güneylilerle Kuzeyliler savaşıyorlar, onu da duyuyor. Zamanı söyleyen hikâyeler, kaderi temize çeken melekler, ölmüşlere dualar ve sokakların tarihi… Hiçbiri, Heves Amca’nın Muhterem Nur’u sevdiği gibi Melsa’yı seven Mikasa’yı anlatmıyor. Dağlar gibi hatıralar…Alevli Kalpler Çetesi, Kıtmir Hazretleri, Çavuş Kabba, Burhan Çaçan’ın türküsü, Jandarma Köpek Eğitim Merkezi… Latif Dede, Köpek Cengiz, güzel bir biftek…Teneke çatılar, safralar, tevatürler, mayınlı yollar… Uluyan köpekler ve Adıgüzel, kalplere iyi gelen…edebiyathaber.net (26 Kasım 2021)
Elif Şafak Costa Kitap Ödülleri’nin roman dalındaki adayları arasında
İngiltere’nin en prestijli ve popüler kitap ödüllerinden Costa Kitap Ödülleri her yıl senenin en iyi kitaplarını ve yazarlarını seçmeye devam ediyor. 1971’den beri gerçekleştirilen kitap ödüllerinin roman dalında bu yılki adayları arasında son kitabı The Island of Missing Trees (Kayıp Ağaçlar Adası) ile Elif Şafak da var.
Bu sene 50. yılını kutlayan Costa Kitap Ödülleri, İlk Roman, Roman, Biyografi, Şiir ve Çocuk Kitabı olmak üzere beş kategoriden oluşuyor. İki aşamalı ödüllerin ilk aşamasında alt kategori dallarının en iyileri ödüllendirirken, bir sonraki aşamasında da bu kitaplar arasından “Costa Yılın Kitabı” seçiliyor.
İlk aşamanın kazananlarının 4 Ocak 2022 tarihinde açıklanacağı ödüllerde büyük ödüle layık görülen eser ve yazarı ise 1 Şubat 2022’de duyurulacak. Bunun yanı sıra Costa Kısa Öykü Ödülleri kategorisinin kazananları ise halkın oyları ile belirlenecek ve yine şubat ayında duyurulacak. (edebiyathaber.net)
NE OKUSAK?
1.Kadına Şiddet: Madalyonun Öbür Yüzü/ Şadıman Şenbalkan/İletişim
2.Nasıl Korunabilirdik? Şiddete Uğrayan Kadınlar ve Çocuklar/ Ural Nadir/İletişim
3.Cinsiyet Belası /Judith Butler/ Metis
4.Sade’ı Yakmalı mı?/ Simone de Beauvoir/ YKY
5.Manevi Taciz: Gündelik Hayatta Sapkın Şiddet /Marie France Hirigoyen/İletişim