Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Antakya’da Kültür Sanat

Hazırlayan: Mehmet Karasu Haftanın

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Haftanın Kitabı

Dönemeç/ Ümit Kaftancıoğlu/Ayrıntı Yayınları

       Ümit Kaftancıoğlu,  Hakullah adlı röportajıyla 1972 Ali Naci Karacan Birincilik Armağanı’nı aldı. Bundan tam 42 yıl önce,  11 Nisan 1980 gününün sabahı,  evinden işe gitmek üzere dışarı çıktığında silahlı saldırıya uğradı. Sırtına ve göğsüne isabet eden 5 kurşun nedeniyle ağır yaralanan Kaftancıoğlu, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.

Asıl adı Garip Tatar olan Ümit Kaftancıoğlu, Ardahan’ın Hanak ilçesine bağlı Koyunpınarı (eski adı Saskara) köyünde doğdu. Halk aşıklarının, söz sohbet bilenlerin dizinin dibinde destan, masal, türkü, efsane dinleyerek büyüdü. Okuma ve yazmayı çok küçük yaşta öğrendi.

“Yayımlandığı dönemde Tahir Alangu’nun “Son yıllarda iyice tıkanıp daralan gerçekçi hikâye anlatımına yeni bir ufuk açıyor” diyerek karşıladığı Dönemeç’teki öykülerde Ümit Kaftancıoğlu, insanla doğanın, insanla insanın kavgasını anlatır.

Kitaba adını veren ve 1970 yılında, öykü dalında TRT Büyük Ödülü’ne değer görülen “Dönemeç” öyküsünde Cilavuz Köy Enstitüsü’ne girebilmek için gerçekleştirilen zorlu yolculuğu, Ulgar Dağı’nda amansız bir kar fırtınası altında yitip giden Kırklar’ın trajik öyküsünü resmeden Kaftancıoğlu, edebiyat çevrelerince bir yolculuk yazarı olarak selamlanır.

Hasan İzzettin Dinamo, “Türk köyünün büyük edebiyatçılarına kendimce bir ad daha katmış oldum” diyerek başladığı yazısını, “Ulgar”a atıfta bulunarak şöyle bitirir: “Bana koskoca bir roman havasıyla konuk olmuş olan bu hikâye, toplumcu gerçekçiliğin bütün güzelliğini, etkinliğini taşımaktadır. Kollu köyünün Kırklar’ı, kırk öküzüyle ölünceye dek benim içimden bir gözyaşı kervanı gibi aralıksız geçip duracaklardır.”

Öğretmenlik yıllarımda, girdiğim her sınıfa öyküyü mutla okumuşumdur.

Konuk Yazar

   Şair Yalnızlığı-1/Sabahattin YALKIN

        Macaristan’da Budapeşte Teknik Üniversitesi’nde su üzerine lisansüstü eğitim yaparken, Türkiye Konsolosluğu’nda görevli arkadaşımla Viyanalı bir gazeteciyi ağırlamıştık. Edebiyata meraklı olduğunu, şiiri çok sevdiğini söylemiş, yazdığı bir şiiri okumuştu bize. Almanca tabi… Ben de bir şiirimi okumuştum. Ses olarak beğendiğini söylemişti. Ayrılırken o da bizi Viyana’ya davet etmişti. Konsolos çalışanları her ay maaşlarını Viyana’da Macar parasına çeviriyorlardı. Ben de dolarlarımı orada bozduruyordum. Viyanalı arkadaş bizi akşam çayına evine davet etmiş, oraya gitmiştik. Yemekten sonra eşi ve bir arkadaşı ile bir bara götürdüler bizi. Barda gürültülü bir müzik, yanıp sönen ışıklar ve yaşlı başlı erkeklerle dans eden genç güzel kadınlar… Gürültüden konuşamıyorduk. Pek hoşnut değildik doğrusu… Sabah da erken çıkacağımızı söyledik ve kalktık. Gazeteci adam buraya sanatçılar gelirler daha çok, Viyana’nın yazarları, ressamları çeşitli sanatçılar… Genellikle görmenizi istedik, dediler. Teşekkür ettik ayrıldık. Gece yatakta bir onları, bir de bizim sanatçıları düşündüm. Mehmet Kemal’in ACILI KUŞAK’INI okurken insanın ağlayası gelir. Sıkıntı içinde yarım yamalak bir yaşam

İstanbul’da Feriköy’de bir bakkal arkadaşım vardı. Onu ziyarete gitmiştim. Bir kadınla bir erkek geldiler. Hemen tanıdım. Kadın tiyatroda defalarca izlediğim Cahide Sonku, erkek de kocası Cahit Irgat. O da tiyatrocu ve şair… Çok güzel şiir okurdu… 1962-63 yılları. Rakı kuru yemiş mezelik bir şeyler… Bakkal arkadaşım kaba davranıyordu onlara. Çıkıp hemen karşı sırada bir apartmana girdiler.

Sen bunları tanıyor musun dedim. Yahu her gün gelirler… Borç defterleri çok yüklü… Bu ve benzeri olaylara çok şahit oldum. Bizim sanatçılarımız züğürtlüğü maharet sanıyorlar… Bu resimleri düşündükçe bizdeki aşk şiirlerinin niye mazoşist motiflerle dolu olduğunu hemen anlıyor insan. Yalvar yakarlı biraz da hastalıklı…

Türkülerimizde de var bunlar. Bir ara acaba dergicilerimiz bu tür aşk şiirlerine yer vermeseler dergilerinde; ne olurdu dersiniz? Geçici de olsa kendisine yüz vermeyen sevdiğine beddua edenler, küfredenler, ağlayanlar, sızlayanlar azalırdı belki. Belki de yeni izlekler yakalamaya çalışırlardı. Şiir üzerine düşünme fırsatları olurdu. Bir de bir şiir okudum, bana üç dört şiir yazdırdı diyenler var… Bu tiplerden ne köy olur, ne de kasaba… Benim düşüncem şiir bu denli ucuz değildir.

Bizde çoğu kez şair dendi mi, uçuk kafalı, bir tahtası eksik bir tip resimlenir. Grek filozof Sokrates de şairlerden pek hoşlanmaz. Onlar yalancıdırlar, der. Müslümanlarda da şairler için yalancı derler. Hz. Muhammet için bir şair o… diyenlere böyle seslenmişlerdir: Şairler yalancıdırlar… Şurası da bir gerçek. Şairlerin şiirlerindeki ağaç, kuş ırmak… Doğadaki bir ağaç, bir kuş, bir ırmak değildir. Onlar şairin ağacı, kuşu, ırmağıdır.

Haftanın Şiiri

 İki Kalp/Cemal Süreya

İki kalp arasında en kısa yol:

Birbirine uzanmış ve zaman zaman

Ancak parmak uçlarıyla değebilen

İki kol.

 Merdivenlerin oraya koşuyorum,

Beklemek gövde gösterisi zamanın;

Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,

Bir şeyin provası yapılıyor sanki.

Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Haftanın Sanat Gündemi

Nedret Gürcan Edebiyat Ödülü Hidayet karakuş’a yakıştı

      Yazın dünyasına yabancı olmayanlar, en azından adını duymuştur Nedret Gürcan’ın. Çok yönlü bir sanatçıydı o. Üstelik Dinar’la özdeşleşmişti adı. İş insanı, gazeteci ve siyasetçiydi ama hepsinden önce ozandı. Aynı zamanda yazın tarihimizde iz bırakmış Şairler Yaprağı dergisinin de kurucusuydu. 1954-1957 yılları arasında 36 sayı çıkan Şairler Yaprağı’nda, ülkemizin önde gelen ozanlarını, yazarlarını buluşturmuştu.

     O yıllarda Dinar’da basımevi yoktu. Nedret Gürcan, dergisini basabilmek için Isparta’dan pedallı bir baskı makinesi getirtmiş ve işyerinin bir bölümünü derginin yönetim yerine dönüştürmüştü. Başta şiir olmak üzere anı, roman, öykü türünde 15 kitabı bulunan değerli ozanımız, 2019 yılında Ankara’da yaşama gözlerini yummuştu.

      Nedret Gürcan Edebiyat Ödülü, geçen hafta sonu Mülkiye Kültür Merkezi’nde düzenlenen törenle değerli ozan ve yazar Hidayet Karakuş’a verildi. Ankara merkezli Payda Yayınları’nın bu ödülü, alışılmış yarışmalardan farklı bir yöntemle belirleniyor. Ödül için başvuruda bulunulmuyor. Seçici Kurul üyeleri, ödül verecekleri kişinin yaşam boyu yazın emeğini değerlendirerek seçim yapıyor.

     Ahmet Özer’in yönettiği ödül töreninde, Nedret Gürcan’ın oğlu Osman Barkın Gürcan, Prof. Dr. Abdullah Şengül ve ozan A. Kadir Paksoy, Dinarlı sanatçımızı değişik yönleriyle anlattılar. Osman Barkın Gürcan, babasının taşra tutkusundan söz ederken, “O, taşrayı dönüştürülebilir bir yerleşim birimi olarak gördü” dedi. Nedret Gürcan üzerine çeşitli çalışmaları olan Prof. Dr. Abdullah Şengül ise taşrada yaşamayı seçmesine karşın Nedret Gürcan’ın “tam bir entelektüel” olduğunu söyledi.

       Nedret Gürcan Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Hidayet Karakuş ise siyasal İslamcıların 1993 yılında çıkardığı “Sivas Yangını”ndan kurtulabilen ozanlarımızdan biridir. Eğitimciliğinin yanı sıra şiirleri, romanları, çocuk kitaplarıyla da yazınımıza katkıda bulunmuştur. Bu ödülün Hidayet Karakuş’a çok yakıştığını düşünüyorum. Değerlerimizi yaşatalım.

2022 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’ne son katılım tarihi 1 Nisan!

Otuz yaş ve altındaki adaylardan kitap olarak yayımlanmaya uygun öykü veya şiir dosyalarını e-posta ekinde Word belgesi olarak [email protected] adresine göndermelerini istiyoruz. Ayrıntılı bilgi duyurumuzda.

Tüm adaylara başarılar dileriz.

Cemal Süreya, doğduğu yer olan Dersim’de anıldı

Dersim’in Pülümür ilçesinde Dersimli sürgün şair Cemal Süreya, Pülümür Belediyesinin düzenlediği etkinlikle anıldı. Anmaya Emek Partisi (EMEP) ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yöneticileri ve üyeleri ile Dersim Belediyesi Kültür birimi katıldı. Anma sonrasında Pülümür Merkezde bulunan Cemal Süreya heykelinin önüne karanfiller bırakıldı, sonrasında Cemal Süreya Bellek ve Kültür evi ziyaret edildi. Anmada basın açıklamasını Pülümür Belediyesi Başkanı Müslüm Tosun okudu. Tosun, Cemal Süreya’nın yeryüzünün farklı coğrafyalarına dağılmış Pülümür’ün seçkin evlatlarından biri olarak ilçelerinin gurur kaynağı olduğunu dile getirdi. 

“ONU GELECEK NESİLLERE TAŞIYACAĞIZ”

Kendilerine düşenin değerlerin izlerini kaybetmeden gelecek nesillere taşımak olduğunu söyleyen Tosun, “İşte bu yüzden Pülümür Belediyesi olarak ilçemizin bu müstesna evladını ilk olarak heykeli aracılığıyla Pülümür’e taşıdık. Köklerinin olduğu topraklarımıza bu kıymetli çalışması için önceki dönem Belediye Başkanımız Mesut Coşkun’a ve Belediye Meclis üyelerine teşekkür ediyoruz. Ayrıca ilçemizin tek ana caddesi olan Erzincan Caddesi, Belediye Meclisi kararıyla Cemal Süreya Caddesi adını almıştır. Keza Pülümür Bellek ve Kültür Evi’ne Cemal Süreya Bellek ve Kültür Evi adı verilmiştir. İlçemizde bulunan Pülümür İlçe Halk Kütüphanesinin adını da Pülümür Üvercinka İlçe Halk Kütüphanesi olarak değiştirilmesi talebinde bulunduk” dedi.

Cemal Süreya’yı öne çıkaracak, Pülümür ile özdeşleştirecek çeşitli etkinliklerin bu yıl içerisinde olacağını belirten Tosun, “Bundan böyle Cemal Süreya adına yapılacak etkinliklerin merkezinin Pülümür ilçemiz olması yönünde çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Metropollere sıkışmış kültür ve sanat etkinliklerinin Anadolu’nun bir kasabasında yapılmaması için bir sebep olmasa gerek. Cemal Süreya ile Pülümür’ün bağının kesilmemesi için onu gelecek nesillere taşımak zorunluluğu ile hareket edeceğiz. 32. ölüm yıl dönümünde kendisini saygıyla anıyor, katılımınızdan ötürü hepinize teşekkür ediyorum.” dedi. (Dersim/EVRENSEL)

Türkiye Yayıncılar Birliği’nden ‘acil 2022’ çağrısı: Ciddi bir gelecek endişesi içindeyiz

Türkiye Yayıncılar Birliği, ekonomik kriz nedeniyle zorlu bir döneme giren yayıncılığın geleceğine dair çağrıda bulundu: “Yayıncılığımız, tarihinde görülmemiş bir tehditle karşı karşıyadır.”

  Türkiye Yayıncılar Birliği, derinleşen ekonomik kriz ve artan döviz kuru sebebiyle zorlu bir dönemin içerisine giren yayıncılığın geleceğine dair bir acil eylem planı sundu. Sosyal medya hesabından yayınlanan açıklamada, “Biz yayıncılar, emeğimize, umudumuza ve geleceğimize sahip çıkıyor; başta yayıncılığımız olmak üzere ülkemizin kültür sanat ortamını çoraklaştıran engellerin ivedilikle kaldırılmasını talep ediyoruz” ifadeleri kullanıldı. (Gazete Duvar)

Seyhan Erözçelik  Anıldı

2011’de kırk dokuz yaşındayken hayatını kaybeden değerli şair, Seyhan Erözçelik İstanbul Edebiyat Evi’nde anılıyor.

Anma etkinliğinin düzenlendiği bu gecede 160. Kilometre yayınevi, 2022’ye Seyhan Erözçelik külliyatını Kitap Bir – Tüm Şiirler (1980-1996), Kitap İki – Tüm Şiirler (1994-2011) isimli iki ciltte bir araya getirerek başlıyor.

“2022 Rıfat Ilgaz Şiir Ödülü” katılım koşulları açıklandı

     Cide Belediye Başkanlığı tarafından ilki 2021’de düzenlenen Rıfat Ilgaz Edebiyat Ödülü, 2022 yılında şiir dalında verilecek.

Yarışma; Rıfat Ilgaz adını yaşatmak, eserlerini gelecek kuşaklara aktarmak, Türk edebiyatına yeni şiirler ve adlar kazandırmayı amaçlıyor. Yarışmaya aday olarak katılacak yapıtlarda çağdaş bir dünya görüşü, şiir sanatının gerektirdiği estetik ve dil bilincinin temel ölçüt olacağı öğrenildi.

Rıfat Ilgaz Şiir Ödülü’ne katılım koşulları ise şöyle:

1) Ödüle başvuru; 15 Ekim 2021 tarihinde başlayacak ve 15 Nisan 2022 tarihinde sona erecektir.

2) 01 Ocak 2021- 01 Ocak 2022 tarihleri arasında yayımlanan bütün şiir kitapları ödüle katılabilir.

3) Seçici kurul; Şükrü Erbaş, Çiğdem Sezer, Tuğrul Keskin, İbrahim Tığ ve Kaan Tanyeri’den oluşmaktadır.

4) Ödül; bir kişiye verilecektir. Gerekirse “jüri özel ödülü” de verilebilir.

5) Yarışma sonuçları 15 Haziran 2022 tarihinde açıklanacaktır. Ödül töreni 7 Temmuz 2022’de Rıfat Ilgaz’ın memleketi Cide’de yapılacaktır.

6) Yarışmada birinci olana 2.500 TL ödül ve bir plaket verilecektir.

7) Ödüle katılacak kitaplar 7 adet olarak, katılımcının kısa özgeçmiş, adres ve iletişim bilgilerinin bulunduğu bir dilekçe ile en geç 15 Nisan 2022 tarihine kadar; Ömer Yılmaz, Cide Belediyesi Basın Yayın Bölümü, Cide-KASTAMONU Tel: 0 505 595 1544) adresine elden, posta veya kargo yoluyla ulaştırılacaktır. Posta ve kargo gecikmelerinin sorumluluğu katılımcıya aittir.

8) Ödüle katılan yapıtlar, sahiplerine geri gönderilmeyecektir.

BİR PORTRE: Ümit KAFTANCIOĞLU

      Asıl adı Garip Tatar olan Ümit Kaftancıoğlu, Ardahan’ın Hanak ilçesine bağlı Koyunpınarı (eski adı Saskara) köyünde doğdu. Halk aşıklarının, söz sohbet bilenlerin dizinin dibinde destan, masal, türkü, efsane dinleyerek büyüdü. Okuma ve yazmayı çok küçük yaşta öğrendi. İlkokulu bitirdikten sonra köy enstitüsüne girmek için yollara düştü. 1957’de Cılavuz Köy Enstitüsü’nü bitirdi. Üç yıl kadar Mardin’in Derik ilçesinde ilkokul, Rize’nin Pazar ilçesinde ortaokul öğretmenliği yaptı.[kaynak belirtilmeli] 1961’de Balıkesir Necatibey Eğitim Enstitüsü Edebiyat bölümünü bitirdi. Bir süre Türkçe öğretmenliği yaptı. Türlü soruşturmalardan sonra öğretmenlikten uzaklaştırıldı.

1974’te TRT’de yapımcı olarak çalışmaya başladı. Dönemeç adlı hikâyesiyle 1970 TRT Büyük Ödülü’nü aldı. Köy Odası programlarını hazırlayan ekibin sorumlusu oldu. Hakullah adlı röportajıyla 1972 Ali Naci Karacan Birincilik Armağanı’nı aldı.

11 Nisan 1980 gününün sabahı evinden işe gitmek üzere dışarı çıktığında silahlı saldırıya uğradı.[1] Sırtına ve göğsüne isabet eden 5 kurşun nedeniyle ağır yaralanan Kaftancıoğlu, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.[2] Olaydan sonra tutuklanan Ahmet Mustafa Kıvılcım, polise verdiği ifadede Kaftancıoğlu’nu “solcu olduğu için” öldürdüğünü söyledi.[1] Kıvılcım, Askeri Mahkeme tarafından ömür boyu hapse mahkûm edildi; fakat cezası Askeri Yargıtay tarafından bozuldu ve 4 yıl tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı.[1]

Eşi Nurcan Kaftancıoğlu Türkçe ve edebiyat öğretmenliğinden emeklidir. Bir oğlu bir kızı vardır. Doktor olan gelini Canan Kaftancıoğlu, CHP içinde siyaset yapmaktadır.[3]

2005 yılından beri anısına her yıl Ümit Kaftancıoğlu Öykü Yarışması düzenlenmektedir.

Eserleri/ Öykü

Dönemeç (1972), Çarpana (1975)/ İstanbul Allak Bullak (1983)

Roman

Yelatan (1972)/Tüfekliler (1974)

Derleme: Köroğlu Kolları (1974)

Röportaj: Hakullah (1972)

Çocuk kitapları

Tek Atlı Tekin Olmaz (1973)/ Kekeme Tavşan (1974)/ Kan Kardeşim Doru Tay (1979)

Dört Boynuzlu Koç (1979)/Çizmelerim Keçeden (1979)/ Altın Ekin (1979)

Hızır Paşa (1980)/Çoban Geçmez (1980)/Salih Bey (1981)/Şülgür Deresi (1981)

OKUMA ÖNERİLERİ

1.   Avare Kalemden Yazıntılar/ Oğuz Demiralp/ Alakarga

2.   Karşıyaka Hatırası/ Hülya Deniz Ünal/ Heyamola

3.   Son Fasıl/ Nedim Gürsel/ Doğan Kitap

4.   Devam Ağacı/Murathan  Mungan/Metis

5.   Bütün Öyküleri/Turan Altuntaş/Karahan