Hazırlayan: Mehmet Karasu
HAFTANIN KİTABI
Memleketimden İnsan Manzaraları/ Nâzım Hikmet/YKY
Memleketimden İnsan Manzaraları, Nâzım Hikmet’in 1939’da yazmaya başladığı, 1960’ların ikinci yarısında yayımlanabilen şiir kitabıdır. 17 bin mısradan oluşan yapıt Nâzım Hikmet şiirinin doruğu kabul edilir.
“İkinci Meşrutiyet’ten, II. Dünya Savaşı sonrasına kadar çok geniş bir zaman diliminin öyküsünü (1908-1945) bu kitapta destanlaştırmıştır. Düzyazı, şiir, senaryo tekniklerinin iç içe kullanıldığı Memleketimden İnsan Manzaraları; şiir, roman, öykü, oyun, senaryo hepsini içeren yeni bir türün habercisi olmuştur.
Memleketimden İnsan Manzaraları beş kitaptan oluşuyor. Bu destansı şiiri Nazım Hikmet 1939-1947 yılları arasında yazdı. Ancak 1966-1967 yıllarında, yazılışından 30-35 yıl sonra yayımlanabildi.
Mehmet Fuat bu kitap için “Tam anlamıyla bir başyapıttır. Herhangi bir kavga kitabı filan değildir.” der.” (turkedebiyati.org)
Konuk Yazar
Nazım Hikmet 120 Yaşında!/Tahir Şilkan
“… Ben yirminci asırlıyım
ve bununla övünüyorum.
Bana yeter
yirminci asırda olduğum safta olmak
bizim tarafta olmak
ve dövüşmek yeni bir âlem için…” Nazım Hikmet
NAZIM HİKMET VE SANATÇININ TARAF OLMASI
Ölümünün üzerinden altmış yıla yakın zaman geçmiş olmasına karşın Nâzım Hikmet, Türk ve dünya edebiyatındaki yeri ile unutulmayan, yalnız yapıtlarıyla değil, sanat ve edebiyat üzerine aydınlatan-yol gösteren düşünceleriyle de yaşamaya devam eden sanatçımızdır.
Nâzım Hikmet’e göre bir sanatçının en ayırt edici özelliği dünya görüşüdür. Nâzım Hikmet, dünya görüşünü çok açık ve net olarak ortaya koymuştur: “…Ben her şeyden önce bir yazarım, fakat aynı zamanda bilimsel sosyalistim. Bence, yirminci yüzyılda yüceliğinin doruğuna ulaşan sosyalist öğretiyi bilmeden hiçbir şey olamayız; yalnız şair değil, genellikle düşünen insan da olamayız.
***
“…Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da/
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,/
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte/
yani yürekte.”
***
Nâzım Hikmet sınırsız ve sınıfsız bir topluma inanan, bunun mücadelesini hayatın her alanında veren bir komünisttir. Otobiyografisinde ve şiirlerinde bunu açıkça yazmıştır.
Nâzım Hikmet, kendisini realist-diyalektik-materyalist iyimser bir insan olarak niteler.
“Gerçek olarak kabul etmediğim şeye, gerçekliğini ispat etmemiş şeye inanmam ve inanmadığım şeye sanatımı alet etmem…”
Nâzım Hikmet, hayatını ve sanatını yaratıcı, geniş halk yığınlarının hayatına ve yaratıcılığına samimi bir biçimde bağlamıştır.
“…İnsanlarımı seviyorum, bütün zaafları ve kepazeliklerine rağmen onlara güveniyorum, tarihi onlar yapmışlardır ve onlar yapacaklardır.
‘EDEBİYATÇIYI BÜYÜK YAPAN YARINI SEZEBİLMESİDİR’
Nâzım Hikmet’e göre sanatçının taraf olması zorunludur. “…Devletler arasındaki ilişkilerde yansızlık politikası yararlı ve etkili olabilir, ama yazarlarda olamaz. Dünya tarihinde, çağının sorunları karşısında büsbütün yansız kalmış bir tek büyük yazar göstermek kuşkusuz güç olacaktır. Yansız olunduğu sanılabilir ve söylenebilir, ama nesnel olarak hiçbir zaman yansız olunamaz. Ben kesinlikle yan tutmayı yeğlerim. Ama güdümlü sanata da karşıyım. Çünkü sanatçıyı koyun saymıyorum. Sanatçının güdümü kendi sosyal, felsefi inançlarından gelmeli. Sanatçı güdüldüğü zaman sanat denilen nesne ortadan kalkar…”
Nâzım Hikmet Partili bir sanatçı olarak, kendini ve edebiyatını, dünyayı değiştirip-dönüştürme mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olarak görmüştür.
Şiirinde ideoloji olduğu eleştirisini ‘İyi bir sanatçı isem bunu her şeyden önce ideolojime borçluyum’ diyerek yanıtlayan Nâzım Hikmet, “İlerici şair olmak iyi şey, güzel şey. Ama daha güzeli sosyalist şair olmak“ der ve ekler: “Ben sosyalist şairim.” devam eder:
“…sosyalist şair olmak, yani memleketini ve halkını en çok seven, memleketinin ve halkının en mamur olmasını isteyen şair olmak neden kusur olsun, tersine bir sosyalist şairde memleket ve halk sevgisi, elle tutulur, gözle görülür, sesle konuşulur insanlara ait bir sevgidir…”
***
Edebiyatı ve edebiyatçıyı sahtelerinden ayıran en temel özelliğin “Olanı durgun taş kesilmiş olarak değil; olanı olduğu gibi, yani doğuş, oluş ve ölüş akışında aksettirmek” olduğunu söyleyen Nâzım Hikmet,
“Edebiyatçıyı, eserlerini büyük yapan şeyin, dünü öğrenip, bugünü anlayıp, yarını sezebilmesidir” diyor.
***
Nâzım Hikmet’in unutulmadığını, unutulmayacağını gösteren, ülkemizin her yöresinde anıtların, kültür evlerinin olduğu, caddelere, sokaklara isminin konulduğu günlerin uzak olmaması dileğiyle…
Haftanın Şiiri
Otobiyografi
1902’de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem.
üç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova’da komünist Üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova’da Tseka-parti konukluğu ve
on dördümden beri şairlik ederim.
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler,
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metrekare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatte uçtum Prağ’dan Havana’ya.
Lenin’i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924’te
961’de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında ezilmedim
951’de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52’de çatlak bir yürekle dört ay sırt üstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo’ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımıniçtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı, ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene, uçağa, otomobile,
çoğunluk binemiyor.
operaya gittim,
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere ben de gitmedim 21’den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye,
ama kahve falına baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiyem’de Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filân olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin’de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım,
başımdan neler geçer daha
kim bilir.
11 Eylül 1961, Doğu Berlin
Haftanın Sanat Gündemi
Nâzım Hikmet 120 yaşında
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, büyük şair Nâzım Hikmet’i 120. doğum gününde özel bir etkinlikle anıyor.
İBB Kültür Daire Başkanlığı’nın Nâzım Hikmet Sanat Vakfı işbirliği ile düzenlediği, 15 Ocak 2022 Cumartesi akşamı Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda gerçekleştirilecek “İyi ki Doğdun Nâzım Hikmet” etkinliğinde; yapımcılığını Nâzım Hikmet Sanat Vakfı ve Bir Yudum İnsan Film’in, yönetmenliğini Nebil Özgentürk’ün üstlendiği “Nâzım 120 Yaşında” belgeselinin ilk gösterimi yapılacak.
Türk şiirini dünyaya tanıtan, şiirleri elliden fazla dile çevrilen, sevdayı, özlemi, direnci, özgürlüğü ve memleket sevgisini şiirleriyle buluşturan Nâzım’ın hayatından kesitlerin yer aldığı belgeselde, şairi Şahin Sancak canlandırıyor.
Belgesel gösterimin yanı sıra şair hakkında duygu ve düşüncelerini aktaran sanat ve edebiyat dünyasından birçok ismin ve “Ne Dediler” video gösteriminin yer aldığı etkinlik, Serenad Bağcan’ın Ferhat Livaneli Orkestrası eşliğinde Nâzım şiirlerinden oluşan şarkıları seslendireceği konser ile son bulacak. (Cumhuriyet)
2022 Kemal Özer Şiir Ödülü
Modern Türk şiirinin ustalarından Kemal Özer ve şiirlerine saygı adına, KLAROS YAYINLARI tarafından düzenlenen 2022 Kemal Özer Şiir Ödülü başvurulara açıldı. Başvuru koşulları aşağıda belirtilmiştir.
ŞARTNAME:
1-Ödüle aday olan yapıtlarda çağdaş bir dünya görüşü, şiirin gerektirdiği estetik ve dil bilinci temel ölçüt olacaktır.
2-Ödül “yayımlanmış kitap” ve “yayımlanmamış dosya” kategorilerinde verilecektir.
3-Ödüle kitap kategorisinde, 2021 yılı içerisinde (1 Ocak 2021 – 30 Ocak 2022 ) yayımlanan kitaplar ve dosya dalında (kitap oylumundaki) dosyalar katılabilir.
4- Ödüle başvuru; 30 HAZİRAN 2022’de bitecektir.
5-Ödüle 2021 yılı içerisinde yayımlanmış ‘toplu şiirler’ katılabilir ancak ‘seçme şiirler’ katılamaz.
6-Ödül; kitap ve dosya verilecektir. Gerekirse “jüri özel ödülü” de verilebilir.
7- Seçici kurul ödüle katılmamış bir kitaba da (seçici kurul üyelerinin önerisiyle) ödül verebilir.
8-Seçici kurul üyeleri eşit oy hakkına sahiptir.
9-Ödüle katılacak olanlar, gerçek ad ve soyadlarını kullanacaklardır.
10- Kemal Özer’in şiir emeği göz önüne alınarak bir şairimize de “şiir emek ödülü” verilecektir.
11-Yarışma jürisi EYLÜL ayında toplanacak, sonuçlar aynı ay açıklanacaktır.
12-Ödül töreni günü ve yeri EYLÜL ayında açıklanacaktır.
13-Kitap dalında birinci olana 3000 tl verilecektir.
-Dosya dalında birinci olan şairin dosyası KLAROS YAYINLARI tarafından kitaplaştırılacak ve kendisine 100 kitap telif verilecektir.
-Dosya dalında ikinci olanın dosyası KLAROS YAYINLARI tarafından kitaplaştırılacak ve kendisine 50 kitap telif verilecektir.
– Dosya dalında üçüncü olanın dosyası KLAROS YAYINLARI tarafından kitaplaştırılarak kendisine 25 adet kitap verilecektir.
– “Şiir Emek Ödülü” sahibine plaket verilecektir.
14-Ödüle katılacak kitaplar ve dosyalar, 7 adet olarak, katılımcının kısa özgeçmiş, adres ve iletişim bilgilerinin bulunduğu bir dilekçe ile en geç 30 HAZİRAN’a kadar; LOKMAN KURUCU adına ; Kazımdirik Mahallesi, 170.sokak, 34. Olgunlar Apartman, No; 1, Kat 1, Daire 1, Bornova – İzmir (0552 522 92 15 ) adresine fiziki olarak kargo yolu ile ulaştıracaktır. Posta ve kargo gecikmelerin sorumluluğu sekretaryaya ait değildir.
Sait Faik’in anısına…
Darüşşafaka Cemiyeti 2021 yılında öykü kitabı yayımlanmış tüm yazarları, Sait Faik Abasıyanık’ın anısını yaşatmak amacıyla 68. kez düzenlediği hikâye yarışmasına katılmaya çağırıyor. Yarışma, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları iş birliğiyle düzenleniyor. Katılım koşulları
Yarışmaya katılacak hikâye kitapları 2021 yılında yayımlanmış olmalıdır.
Yarışmaya katılacak kitapların daha önce ödül almamış olması gerekmektedir.
Daha önce aynı armağanı kazanmış yazarlar yarışmaya katılamazlar.
Başvurular iki aşamalı bir değerlendirme sürecinden geçecektir. Ön değerlendirmeyi geçen 10 kitaplık bir kısa liste 15 Nisan Cuma günü duyurulacak, nihai sonuç mayıs ayı içinde açıklanacaktır.
Yarışmaya katılacak yazarların, yapıtlarından 10 (on) nüshayı, Darüşşafaka Cemiyeti Genel Sekreterliği’ne hitaben yazılmış bir başvuru dilekçesiyle (Dilekçenin yazarın iletişim bilgilerini ve kitabında yer almıyorsa özgeçmişini de içermesi gerekiyor.), 28 Şubat 2022 Pazartesi günü saat 17.00’ye kadar Darüşşafaka Cemiyeti Kurumsal İletişim Birimi, Darüşşafaka Caddesi, No: 5/9 34457 Maslak, Sarıyer-İstanbul adresine postayla göndermeleri ya da elden teslim etmeleri rica olunur.
Seçiciler Kurulu’nun değerlendirmesinin ardından sonuçlar, 2022 yılı Mayıs ayı içinde açıklanacaktır.
Onat Kutlar, 27 yıl önce bugün yaşamını yitirdi
Onat Kutlar, alçakgönüllülüğü kendisi için tehlikeli denebilecek seviyede bir yazardı. Kutlar yapıcıydı, yaptığıyla övünücü değildi, gerçek bir kültür sanat insanıydı.
Yılları hatırlamakta hiç iyi değilimdir ama 1981’in derin karanlığı olmalı, üniversiteye başladığım yıl diye kalmış aklımda. Yanımdakileri hatırlamakta da iyi değilimdir, bu nedenle hangi arkadaşımla ve hangi vesile ile gitmiştim Onat Kutlar’ın bürosuna, onun bürosu muydu, yoksa arkadaşımın Kutlar’ı
orada mı görmesi gerekiyordu, büro Levent’te miydi, Zincirlikuyu’da mı, hiçbirini hatırlamıyorum. Ama birkaç şeyi çok iyi hatırlıyorum.
Birincisi Onat Kutlar’ın gülen yüzü, insanca gülüşüydü. O sırada 17 yaşında üniversiteye yeni adım atmış, bir öğrenciydim, Kutlar’ın kim olduğu hakkında bir fikrim yoktu, adını duymamış bile olabilirdim, üstelik yabancısı olduğum bir ortamdaydım. Bizi gülümseyerek karşılamasının bir anda içimi ısıttığını, bütün gerginliğimin akıp gittiğini çok iyi hatırlıyorum. Onunla tanışıncaya kadar insana bu kadar güven veren, doğal, sahici ve eşitlikçi bir gülüş görmemiştim, hiçbir yabancıda görmemiştim. Üstünden 41 yıl geçti, hâlâ görmedim.
İkincisi devletin, ailelerimizin ve hocalarımızın bizi değil yapıp ettiklerimizi ciddiye aldığı, bu nedenle ya hapse attığı ya eve kapattığı ya da gülüp geçtiği bir ülkede, Onat Kutlar bizi ciddiye almış, karşısına oturtmuş, sanki Türkiye’nin kültür sanat hayatının esaslı bir parçasıymışız ve kendisinin eşitiymişiz gibi konuşmuştu. Bu eşitlikçi davranışı bir de bir başka anıt-insan’da, Yaşar Kemal’de gördüm.
2022 Vedat Türkali Ödülleri’ne başvurular başladı
Usta edebiyatçı Vedat Türkali adına roman, öykü, şiir, ilk roman ve çevirici kurmaca eser dallarında düzenlenen yarışmaya başvurular başladı.
Türkiye’nin usta isimlerinden senarist, şair ve roman yazarı Vedat Türkali adına düzenlenen ödüllerde roman, öykü, şiir, ilk roman ve çevirici kurmaca eser dallarında katılacak adaylar yarışacak.
2022 Vedat Türkali Edebiyat Ödülleri’ne 2021 yılında yayımlanmış eserler ile 28 Şubat’a kadar başvurular gerçekleştirilebilecek. Seçici kurulda ise Doğan Hızlan, Deniz Türkali, Ethem Baran, Fuat Sevimay, Kemal Varol, Nedim Gürsel, Sevin Okyay, Şükrü Erbaş, Yavuz Ekinci ve Zülfü Livaneli gibi ünlü isimler yer alıyor.
Bir Portre
İsmail Mert Başat
1945 Yılında, İstanbul’da doğan İsmail Mert Başat’ın çocukluk yılları Küçük Çamlıca ve Altunizade’de geçti. Babasının askerlik mesleği nedeniyle kısa sürelerle Ankara, Kütahya, Safranbolu, Çaycuma, Sarıkamış ve Erzurum’da da bulundu. Daha sonra Ankara yılları başladı; Ankara Atatürk Lisesini bitirdikten sonra A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye-İktisat Bölümünden 1966 yılında mezun oldu.
İki yıl muhabere yedek subaylığı yaptıktan sonra Petrol Ofisi Genel Müdürlüğünde ekonomist olarak çalışmaya başlayan İsmail Mert Başat, 1971’de evlendi (Ayşe ) ve (Emin ) adlarında iki evlat sahibi oldu.
1975 yılında bir kamu şirketinde kurucu genel müdürlük yaptıktan sonra buradan ayrılarak 1980 yılında İzmir’e yerleşti ve Te-Par’da yönetim kurulu üyesi ve genel müdür olarak çalışmaya başladı; bu görevini kesintisiz olarak yirmi beş yıl sürdürdü. Bu sürede çok sayıda şirkete danışmanlık yaptı. Aynı zamanda 1999-2001 yıllarında İzmir AŞ’ nin Konak Pier’de yarım kalan yenileme çalışmalarını yürüttü ve tesisin hizmete açılmasını sağladı
Çalışma yaşamı boyunca çok sayıda mesleki makale ve inceleme metni üretti. Ayrıca bağımsız olarak, bazı şirketler için hammadde etütleri yaptı, fizibilite raporları hazırladı ve pazar araştırmalarında bulundu.
2009 yılında da emekliye ayrıldı.
Okuma Önerileri
1.Bahtiyar Ol Nazım/Vera Turyakova Hikmet/Yky
2.Nazım Hikmetle 3,5 Yıl/Orhan Kemal/ Everest
3.Nazım/Can Dündar/ Can Yayınları
4.Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni/Genco Erkal’ın Sesinden/Yky
5.Kemal’den Piraye’ye Mektuplar/Kemal Tahir/İthaki