Antakya’da Kültür Sanat

Hazırlayan: Mehmet Karasu Haftanın Kitabı Zafere İlk Adım/19 Mayıs 1919/Ahmet Akyol/Kastaş Yayınları         İki gün sonra, Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramını coşkuyla kutlayacağız.        19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Atatürk Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkmıştır ve bugün İtilaf Devletleri’nin işgaline karşı Türk Kurtuluş Savaşı’nın başladığı gün kabul edilir. Atatürk bu bayramı Türk gençliğine armağan […]

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Haftanın Kitabı

Zafere İlk Adım/19 Mayıs 1919/Ahmet Akyol/Kastaş Yayınları

        İki gün sonra, Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramını coşkuyla kutlayacağız.

       19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Atatürk Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkmıştır ve bugün İtilaf Devletleri’nin işgaline karşı Türk Kurtuluş Savaşı’nın başladığı gün kabul edilir. Atatürk bu bayramı Türk gençliğine armağan etmiştir.

          “Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkmış; uçurumun kenarında yıkık bir ülke görünümündeki Anadolu, umutsuz, gelecekten en ufak bir beklentisi olmayan insanların yaşadığı bir toprak parçasına dönüşmüştü.

İşte bu ortamda, Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basarak Türk Milleti’ni zafere götüren yolda ilk adımı atmış oldu.

Böylece, 19 Mayıs 1919,Türk Milleti’nin o güne kadar kötü giden talihinin de dönüm noktasını oluşturdu.

Samsun yolculuğunun perde arkasını doğru olarak öğrenebilmek ve bilmek, başta Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu toprakları kanlarıyla vatan yapanlara duyduğumuz saygı ve minnetin gereğidir.

“Zafere İlk Adım” da,  Nutuk’ta açıklanan Gençliğe Hitabe’den alınan güçle, Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya gönderilişinin iç yüzü farklı bir anlatımla ele alınmakta, iddialar somut bilgi ve belgelerle yanıtlanmaktadır.” (Tanıtım Bülteninden)

Konuk Yazar

Nesin Vakfı’na sahip çıkmak/ Öner Yağcı

Nesin Vakfı’nın banka hesaplarının bloke edilmesi, iktidarın yerleştirmek istediği yeni yaşama biçiminin dayatılması yolunda bir adımdır.

Yaşamı, toplumsal, siyasal, kültürel yaşamımızla bütünleşen Aziz Nesin, örnek alınacak bir aydın, Tahsin Saraç’ın deyişiyle bir “insanoğlu insan”dı.

O da, onun emaneti olan Nesin Vakfı da, her şeye karşın yaşayacak elbette…

Aziz Nesin farkı

Geleneksel halk gülmecemizden kaynaklanan, toplumun sorunlarından esinlenen, insanın sorunlarını anlatan Nesin’in yapıtlarının sayısı 100’ü, tirajı 6 milyonu geçti.

40’tan fazla ülkede 200’den fazla kitabı basıldı. 20’ye yakın uluslararası ödül aldı.

Yazdıkları nedeniyle onlarca kez yargılanıp altı yıl kadar hapishanelerde yattı.

Türkiye Yazarlar Sendikası, İnsan Hakları Derneği, Barış Derneği, Türk-Yunan Dostluk Derneği, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı, Bilar A.Ş., PEN, Onbinler A.Ş. gibi örgütlerin kuruluşuna öncülük etti.

 “Yaşadığımız toplum ve bu toplumsal yapı adaletli değildir ve içinde bulunduğumuz koşullar da güzel değildir. Adaletsizlikten,  çirkinliklerden kurtulmak için, başta kendimiz olmak üzere, çevremizi, toplumumuzu, dünyayı değiştirme özlem ve isteği yaratmak…” düşüncesiyle ve dünyayı düzeltme, güzelleştirme umuduyla yazdıklarının temelinde ülke gerçekleri vardı.

Ürettikleriyle ülkemizin toplumsal yapısını sergilerken aydın olmanın sorumluluğunu sarsarak, düşündürerek, öfkelendirerek, güldürerek yerine getirdi.

Borç ödeyen aydın

Aziz Nesin, yaşadığı yıllar boyunca halka borçlu olduğunu ve bu borcunu ödemek zorunda olduğunu aklından hiç çıkarmadı.

“Bizi biz yapan, bizi aydın yapan halkımıza borçluyuz. Bu ödenemez bir borç olduğu için ödeyemeyiz, ancak ödemeye çalışabiliriz,” düşüncesiyle yazdı hep.

Yaşamıyla yazdıklarının bütünleşmesinin temelinde düşünsel yöntemi vardır.

Onu var eden, unutulmaz bir Türk aydını yapan, ölümsüz kılan, düşüncesidir.

Düşüncelerine, düşüncesinin aydınlığına, yapıtlarına çok şey borçluyuz.

Cumhuriyetin yapı taşlarını oluşturan değerlerine sıkı sıkı sarılmak, değerbilmezlik batağına yakalanmadan dünü bugüne, bugünü yarına bağlamayı başarmak zorundayız.

Yoksa köksüz ağaçlar gibi çürümek kaçınılmazdır.

Sahiplenme

2003 Ağustos’u… Avukat dostlarım Işık ve Bilgin İnanç, sahibi oldukları Beyoğlu’ndaki restoranın her ay bir günlük gelirini Nesin Vakfı’na bağışlamaya karar verdiler.

Vakfa çok emek veren eğitimci arkadaşım Ahmet Doğan’la birlikte Aziz Nesin Dostları adlı bir grup kurarak toplumun her kesiminden aydın dostlarımızın katkısıyla 6 yıl boyunca buluştuk.

Her ayın ilk pazartesi akşamındaki bu buluşma, umuda ve aydınlığa çağırarak uyardığı halkının sevgisini kazanan, “bir simyacı gibi gözyaşlarından gülmece yaratan” bir aydına sahip çıkmanın bir yoluydu.

Yapıtlarını ve bize emaneti olarak 1972’den beri kimsesiz çocuklara yuva olan Nesin Vakfı’nı (Çocuk Cenneti) özgürce yaşatmak borcumuzdur.

Türkçemize Aziz Nesinlik olay kavramını kazandıran Aziz Nesin’le ilgili kitaplar sunan aydınlarımız anlamlı bir görevi yerine getirdi: Müjdat Gezen, Demirtaş Ceyhun, Alpay Kabacalı, Ataol Behramoğlu, Yüksel  Pazarkaya, Metin Aksoy, Hüseyin Atabaş, Fehmi Enginalp, Abdullah Gürgün, Hayri Bildik, Feridun Andaç…

*

Cumhuriyet’in çınarı Sami Karaören, Güzel Günlerimiz Oldu’daki anılarıyla yaşayacak.

68 Kuşağı’nın devrimcisi, edebiyatçı, Edebiyatçılar Derneği’nin kurucu başkanı, Türkiye Yazıları dergisinin yaratıcısı, müzikolog Ahmet Say’ın “güleryüzlü ciddiyet”ini unutmayacağım.

Amatör tiyatro ruhuyla yaşayan H. Hilmi Bulunmaz da sonsuzluğa göçtü.

Haftanın Şiiri

Havza Yollarında Mustafa Kemal/  Ceyhun Atuf Kansu

Muhmur dağın başında bir duman, bir duman,

Mustafa Kemal’in başında daha bir duman

Dağ düşünür gündüz gece başından duman gitmez,

Mustafa Kemal düşünür gündüz gece başından duman gitmez,

Dağların başında duman eksik olmaz,

Soy yiğidin başından duman eksik olmaz.

Mahmur dağının dumanlarına baktı da dedi.

Mustafa Kemal, Köroğlu olmak ne güzel şu dağlarda,

Tutmak gece gündüz denizlerin yolunu, yol vermemek,

Üşümek, ateş yakmak, yola düşmek ne güzel,

Bölmek orta yerinden gemilerin getirdiği güneşi,

Bir sana bir bana vermek ne güzel!

Çakal dağının eteğine vardı ki Mustafa Kemal,

Vakit alaca karanlık, dağın eteğinde bir kahve,

Kahvede düze inmiş eşkıyalar, Karadeniz uşakları,

Kaynıyor Erzurum işi semaver, çay demleniyor.

Uyanmış su, gözleri adamların, susuz gözleri sıcak,

Mustafa Kemal baktı, tanıdı, hepsi halk.

Oturdular, hep beraber çay içtiler,

Ordan burdan, dereden tepeden konuştular,

Sabah güneşi gelip bağdaş kurdu bir yana,

Yarı karanlıktı yüzleri birden aydınlandılar,

Acı çekmiş, susamış, dağ çizgileri sert

Mustafa Kemal’in gözlerinde tek tek ışıdılar.

Çıktı kavak yaylasına “oh!” dedi, Mustafa Kemal,

Ölmez be, insan bu vatanı sevince,

Halk kokusudur, güller çimenlerden gelir,

Ovaları sürenler aşağıda, ormanlarda bıçkı sesleri,

Dağılmış Mahmur dağının dumanları

Çekip cümle türküleri bir dere ışıltısıyla akar.

Havza’ya vardım ki, kulağımızı koyalım bir,

Bağımsız yaşamak diyelim bir, dinle ne ses verir?

Havza pazarına inmiş allı morlu köylüler,

Çıkarlar ormanlardan gizli gizli çağıralım, bir,

Gelirler toplanırlar ateşimize, onlar için yaktık,

Özgür yüreklerin soluğunu üflesinler bir.

Sevelim dedi, Mustafa Kemal, sevelim bir,

Selâm verelim bir, selâm alalım bir,

Halk olmak ne güzel şeydir arkadaşlar,

Şu sabah çayını içelim bir, kardeşçe sıcak.

Yüzümüzü yunalım şu dereden bir,

Sonra kursunlar darağacını kavgamıza,

Asarlarsa assınlar bizi düşlerimizden!

Haftanın Sanat Gündemi

Yaşar Kemal aramızda

Köln’de düzenlenen Yaşar Kemal sempozyumunda Yaşar Kemal’in yaşamından aşamalar sunuldu.

   Milano kentindeki  La Scala Tiyatrosu’nda  İtalyan bestecilerinden Fabio Vecchi’nin uyarladığı Yaşar Kemal’in Teneke Operası’ndayız… İzleyiciler büyük yazarı ve yapıtı ayakta alkışlıyor. Keşke operanın tadını biraz daha çıkarabilseydik…

Ama  hızlı bir geçişle Adana’ya vardık bile, Yaşar Kemal kucağında yalınayak bir bebek köylülerle sohbette, aynı coğrafyada bir arada yaşanan kültürlerin zenginliğinden söz ediyor, barıştan söz ediyor, Türkün Türk’ten başka dostu yoktur gibi beyin yıkayıcı söylemlerin insanları nasıl birbirine düşürdüğünden söz ediyor…

Sonra yavaş yavaş Yaşar Kemal’ın yaşamının çeşitli aşamalarında duraklaya duraklaya geriye, çok, çok  gerilere gidiyoruz.  Çocukluğu, babasının gözünün önünde öldürülüşü, kekeme oluşu, ona yepyeni bir dünya açan Arif Dino ile karşılaşması, ellili yıllarda İstanbul’a gelişi, arayışı, itilenlerin, ezilenlerin, sömürülenlerin peşine düşüşü, röportajları, sonra  “İnce Memet”, “Sarı Sıcak’gibi baş yapıtlarının başka dillere çevrilmesi, ödüller alması, yapıtları çeşitli dillere çevrilir ve dünyanın dört bir yanında okunurken, her yerde büyük bir hayranlıkla karşılanırken bizde yaşadığı baskılar, sorgulanışı, hapse girişi, hakkında açılan davalar… (Cumhuriyet)

Fazıl Say’ın babası Ahmet Say 86 yaşında hayatını kaybetti.

Fazıl Say’ın babası müzik eğitimcisi ve müzik yazarı Ahmet Say, 86 yaşında hayatını kaybetti.

Haberi Fazıl Say, sosyal medya hesabından duyurdu.

Say, ”Babamı kaybettik. Üzüntüm sonsuz. Ahmet Say, Türkiye’nin en değerli aydınlarından biriydi, tüm müzik ve edebiyat çevresinin de başı sağolsun. 86 yıllık ömründe ne çok eser bıraktı. Ve çok özel çok güzel bir baba oğul ilşkisidir, son anına kadar. Başımız sağ olsun” ifadelerini kullandı.

KILIÇDAROĞLU VE İMAMOĞLU’NDAN TAZİYE MESAJI

Say’ın ölüm haberi sonrası CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından taziye mesajı paylaştı.

Kılıçdaroğlu, ”Değerli müzik yazarı, müzik eğitimcisi ve edebiyatçı Ahmet Say’ın vefatından dolayı büyük üzüntü duydum. Değerli aydınımıza Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum. Sanat camiamızın başı sağ olsun” ifadelerini kullandı.

İmamoğlu ise yaptığı paylaşımda ”Türkiye’nin önde gelen aydınlarından Ahmet Say’ın vefatını derin bir üzüntüyle öğrendim. Kendisine Allah’tan rahmet, Fazıl Say ve ailesine başsağlığı dilerim” diye yazdı. (Gerçek Gündem)

Gazeteci Sami Karaören hayatını kaybetti

Cumhuriyet gazetesinin eski yazı işleri müdürü Sami Karaören hayatını kaybetti.

Cumhuriyet gazetesi eski yazı işleri müdürü, Olaylar ve Görüşler sayfası yöneticisi Sami Karaören’i hayatını kaybetti.

SAMİ KARAÖREN KİMDİR?

 Sami Karaören, 1924 yılında Fethiye Kaya köyünde dünyaya geldi. İlköğrenimini Fethiye’de, ortaöğrenimini Muğla ve Antalya’da tamamladı. Antalya Lisesi’nde şair Cahit Külebi’nin öğrencisi oldu ve ölünceye kadar onunla ilişkisini kesmedi.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirdi. 1957’de Dünya gazetesinde gazeteciliğe başladı. Burada Falih Rıfkı Atay ile çalıştı. 1961’de Cumhuriyet gazetesine geçti. Burada uzun süre yazıişleri müdürü ve makaleler redaktörü olarak çalıştı.

Olaylar ve Görüşler sayfasının uzun süre sorumluluğunu üstlendi. Yeni adı Cumhuriyet Kitapları olan Çağdaş Yayınları’nın yayın yönetmenliğini yaptı. Çeşitli dergi ve gazetelerde gezi notları, dil ve edebiyat üzerine yazılar yazdı. 1962’de Türk Dil Kurumu Gazetecilik ve  Dil Ödülü’nü aldı

Can Yücel Kültür Sanat Festivali 2 Haziran’da başlıyor

İki yıldır pandemi nedeniyle yapılamayan “Can Yücel Kültür Sanat Festivali”, bu yıl 2-3-4-5 Haziran tarihlerinde DKSD öncülüğünde gerçekleştirilecek.

Datça Kültür Sanat Dayanışması’nın (DKSD) öncülüğünde Datça Belediyesi, Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Datça Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü (DADADOSK) iş birliği ile 2018 ve 2019 yıllarında gerçekleştirilen “Can Yücel Kültür Sanat Festivali”, bu yıl 2-3-4-5 Haziran tarihlerinde düzenlenecek. Pandemi nedeniyle iki yıldır yapılamayan festival, bu yıl da geçmiş yıllardaki dayanışma ruhuyla kültür ve sanat hayatına değer kazandırma hedefiyle yola çıktı.

FESTİVALDE TÜM ETKİNLİKLER ÜCRETSİZ

“İmece” anlayışı ile düzenlenecek festivalde tüm etkinlikler halka ücretsiz olacak. Datçalılar festivale davetli gelen müzisyenlerin, ressamların, şairlerin, edebiyatçıların dinleti, söyleşi ve sergilerinde kültür sanat dünyalarını zenginleştirirken, diğer yandan Datça’da yaşayan sanatçıların performanslarına da tanıklık edecek. Festivalin son gününde, önceki festivallerde olduğu gibi Hızırşah Piknik Alanı’nda çocuk etkinlikleri ve konserler düzenlenecek.

Ataol Behramoğlu’nun ikinci kırk yıl yaşı yeni kitabıyla kutlanıyor

Tekin Yayınevi şair Ataol Behramoğlu’nun ikinci kırk yaşını yeni şiirlerinin yer aldığı “Suçlusunuz” ve Cezaevi “Güncesi” kitaplarıyla kutluyor.

Tekin Yayınevi şair-yazar Ataol Behramoğlu’nun ikinci kırk yaşını yeni şiirlerinin yer aldığı “Suçlusunuz” ve “Cezaevi Güncesi” kitaplarıyla kutluyor.

Etkinlik, 15 Mayıs Pazar günü, saat 17.00’de basın tanıtımı ve kokteyl ile başlayacak.

Süleyman Seba Kültür Merkezi’ndeki etkinliğe birçok sanatçı, yazar ve siyasetçinin katılması bekleniyor.

Halka açık yapılacak programda Ataol Behramoğlu’nun şiirleri okunacak.

Yaşar Kemal Kültür Merkezi açılıyor

21 Mayıs günü İstanbul Maltepe’de Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nin açılışı yapılacak.

Yazar Yaşar Kemal’in adı, İstanbul Maltepe’de açılacak  kültür merkezine verildi.

Maltepe’de 21 Mayıs Cumartesi günü saat 11:00’de yapılacak açılış programı, Saat 12:00’de Ferhat Livaneli Orkestrası konseri ile devam edecek.  (Odatv.com)

Türk tiyatrosuna adanan ömür: Haldun Taner

Türkiye’de epik ve kabare tiyatrosunun öncüsü Haldun Taner ölüm yıl dönümünde anılıyor. Birleşmiş Milletler UNESCO kültür komisyonlarında görev alan, Türk Dil Kurumu Tiyatro Ödülü’nü kazanan usta isim, öykülerinde genellikle insan ve insani değerler, doğa, yaşam, zaman, psikolojik durumlar, seçme yetisi, seçicilik özelliği ve anormallik gibi başlıklara yer vermişti.

Türk tiyatrosunda epik ve kabarenin öncülerinden Haldun Taner’in ölümünün üzerinden 36 yıl geçti.

Meclis-i Mebusan’da İstanbul milletvekilliği yapan hukuk profesörü Ahmet Selahattin Bey ile Seza Hanım’ın oğlu olan Taner, 16 Mayıs 1915’te İstanbul’da dünyaya geldi.

Haldun Taner, henüz 5 yaşındayken, 42 yaşındaki babasını kalp krizi nedeniyle kaybedince, annesiyle büyükbabası Matbaa-i Amire Müdürü İsmail Hamit Bey’in Saraçhanebaşı’ndaki konağına taşındı.

Konakta büyükannesi, teyzesi ve 4 dayısıyla yaşayan Taner, bir yazısında o günleri şu sözlerle anlatmıştı:

“Babamı 5 yaşında yitirdim. Annem, benim babam, dert yoldaşım, arkadaşım, her şeyim oldu. Yaşamını bana adamıştı. Bunu hak etmek için, ayrı bir çabayla çalıştım. İlk müsveddelerimin ilk dinleyicisi hep o olurdu. Ana dilimizin, halk Türkçemizin bütün inceliklerini onun konuşmalarından edinmişimdir. Kendi kendimle hiç övünmedim. Ama onun benimle övünmesine çok çalıştım. Çeşitli hükümetlerle hapse girecek derecede başımı derde sokmamaya da kendimden çok, onun için gayret ettim. Babamın istiklal mücadelesinden bana temiz bir ad kaldı. Bir de onun bilim adamı yeteneklerinden bazı iyi kötü genler kaldı. Ama bütün öteki birikimim, aile terbiyem, büyük çalışma gücüm, onuruma karşı saygım, bende olumlu ne varsa, hep anama borçluyum. Teyzeme okuma yazma borçluyum. Büyük dayım beni gezmeye götürdü. İngiltere’deyken bir Hintli arkadaşından öğrendiği yogayı o yaşta bana da öğretmişti. Küçük dayım bana ilk olarak Fransızcayı öğretti. Büyükbabam açık havayı, doğayı, sporu sevdirdi.”

DEDESİNİN MATBAASI YAZARLIK HAYATINDA ÖNEMLİ ROL OYNADI

Dedesi ve dedesinin sahibi olduğu Hamid Matbaası, Taner’in yazarlık hayatında dönüm noktası oldu. Usta edebiyatçı bu durumu, “Büyükbabamın matbaası çocuk yaşımda benim için bulunmaz bir yaşam okulu, bir deneyim kaynağı olmuştur. Okul tatillerinde oradan çıkmazdım. Sürekli makine homurtusu insana vapurda imiş duygusu verir. Zamanı boşuna değil de bir yerden bir yere giderek bereketli bir hareket içinde harcama övüntüsü verir. İnsanoğlunun ürettiği en cevherli şeyin, düşüncelerin yayılmasına katkıda bulunduğu böbürü verir. Tanrıya şükür, çocukluğumda bilinçaltıma yerleşen bu güzel fon müziğinden bugüne kadar uzak kalmadım” ifadeleriyle aktarmıştı. (Cumhuriyet)

İki Portre

Ahmet Say

Ahmet Say, 1935’te İstanbul’da dünyaya geldi. İstanbul Belediye Konservatuvarı 1951’de bitiren yazar Say, 1954’te İstanbul Erkek Lisesini bitirdi.

Mezuniyetin ardından gittiği Almanya’da, basın yayın yüksek okulundan mezun olan Say, Türkiye’ye döndüğünde, Bingöl ve Erzincan’da öğretmenliğin yanı sıra halk eğitim merkezi müdürlüğü yaptı.

Say, 1964’te arkadaşlarıyla birlikte çıkardığı Türk Solu, 1977’de ise Türkiye Yazıları dergilerini yönetmeye başladı. Yaşamının büyük bölümünü Ankara’da geçiren Say’ın öykü ve yazıları, birçok dergi ve gazetede yayımlandı.

Öyküleri, hazırladığı dört ciltlik “Müzik Ansiklopedisi” ve bir dönem Cumhuriyet gazetesinde yaptığı müzik eleştirileriyle tanınan Ahmet Say, “Komil’in Atı” adlı hikayesiyle TRT 1970 Sanat Ödülleri Yarışmasında başarı ödülünü, bir diğer hikayesiyle 1974 Sabahattin Ali Hikaye Yarışmasında birincilik ödülü aldı.

Sami Karaören

Gazeteci, Yazar (Doğum 1924 Muğla)

Gazeteci, yazar (D. 1924, Kaya köyü / Fethiye / Muğla – Ö. ?). İlköğrenimini Fethiye’de, ortaöğrenimini Muğla ve Antalya’da tamamladı. Antalya Lisesinde şair Cahit Külebi’nin öğrencisi oldu ve ölünceye kadar onunla ilişkisini kesmedi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini bitirdi. 1957’de Dünya gazetesinde gazeteciliğe başladı. 1961’de Cumhuriyet gazetesine geçti. Burada uzun süre yazı işleri müdürü ve makaleler redaktörü olarak çalıştı. Çeşitli dergi ve gazetelerde gezi notları, dil ve edebiyat üzerine yazılar yazdı. 1962’de Türk Dil Kurumu Gazetecilik ve Dil Ödülünü aldı. 

Yazarlarımız Atatürk’ü Anlatıyar (1981), Hep Atatürk’ün Yanında (Salih Bozok’un anıları, 1985).

HAKKINDA: Yurt Ansiklopedisi (c. VIII, 1982-1983), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999). (Biyografya)

Okuma Önerileri

1.Tarihin Kıskandığı Lider/Naim Babüroğlu/İnkılap

2.Tek Adam 3 Cilt/Şevket Süreyya Aydemir/ Remzi Kitabevi

3.Söylev 2 Cilt/Gazi Musafa Kemal/Cumhuriyet Kitapları

4.Çankaya/Falih Rıfkı Atay/Bateş Yayıncılık

5.Hep Atatürk’ün Yanında/Salih Bozok/Atatürk Vakfı

Exit mobile version