Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Antakya’da Kültür Sanat

Bu haberin fotoğrafı yok

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Haftanın Kitabı

Memleketimden İnsan Manzaraları/Nazım Hikmet/ YKY

Memleketimden İnsan Manzaraları, Nâzım Hikmet’in 1939’da yazmaya başladığı, 1960’ların ikinci yarısında yayımlanabilen şiir kitabıdır. 17 bin mısradan oluşan eser Nâzım Hikmet şiirinin doruğu kabul edilir.

Ünlü yapıtta, “Dünya Savaşı’nda İstanbul’da yaşanan acılar, sıkıntılar Halil’in özlemleri, karısından aldığı mektup anlatılır. Nazım Hikmet, Memleketimden İnsan Manzaraları, yalnızca şiir değil, aynı zamanda dev bir destandır. Bu destan, roman-şiir ya da sinema-şiir özelliklerinden dolayı da yazarın bir başyapıtı sayılır.

Memleketimden İnsan Manzaraları beş kitaptan oluşuyor. Bu destansı şiiri Nazım Hikmet 1939-1947 yılları arasında yazdı. Ancak 1966-1967 yıllarında, yazılışından 30-35 yıl sonra yayımlanabildi.

Mehmet Fuat bu kitap için “Tam anlamıyla bir başyapıttır. Herhangi bir kavga kitabı filan değildir.” der.

Memleketimden İnsan Manzaraları 2. Meşrutiyet’ten 2. Dünya Savaşı’na kadar Türk toplumunun geçirdiği siyasal ve toplumsal dönüşümleri 17.000 dizeyle 5 kitap olarak, 300 dolayında kişinin kimliğinde anlatan Nazım Hikmet, başlangıçta bağımsız olarak tek kitap biçiminde düşündüğü Kuvayı Milliye destanının kimi bölümlerini de Memleketimden İnsan Manzaraları’na alır.

Memleketimden İnsan Manzaraları Birinci Kitap’ta Haydarpaşa’dan kalkan posta trenindeki yolculardan söz edilir. Bunlar, köylüler, işçiler, sakatlar, memurlar, jandarmalar, hükümlüler, işsizler, serserilerdir.

Şair, bunlardan bazılarını tanıtır. Tanıtırken, vücut yapıları, konuşmaları, yaşamöykülerini de verir.

İkinci Kitap’ta yine Haydarpaşa Garı’ndan kalkan ekspresin yolcuları anlatılır. Bunlar çoğunlukla yataklı vagonda gidenlerdir: Siyaset adamları, gazeteciler, sermaye sahibi kişiler, kentsoylular, Kurtuluş Savaşı’na katılmış halk kökenli kişiler.

Üçüncü Kitap’ta bir hükümlü olan sosyalist Hilmi’nin hapishane ve hastanelerde geçen günleri anlatılır. Bunun yanı sıra, hapishane ve hastane yaşamı, doktorlar, hastalar, köylüler bu kitabın irdelediği konular olur.

Dördüncü Kitap’ta konu 2. Dünya Savaşı, işgalciler, direnişçiler, yurtseverler, işbirlikçiler, ağalar, köylülerdir.

Beşinci Kitap’ta 2. Dünya Savaşı’nda İstanbul’da yaşanan acılar, sıkıntılar Halil’in özlemleri, karısından aldığı mektup anlatılır.

Nazım Hikmet, Memleketimden İnsan Manzaraları, yalnızca şiir değil, aynı zamanda dev bir destandır. Bu destan, roman-şiir ya da sinema-şiir özelliklerinden dolayı da yazarın bir başyapıtı sayılır. (www.turkedebiyati.org)

Haftanın Yazısı

Çukurova’da Emek Edebiyatı Ve Orhan Kemal/Mehmet Karasu

       Orhan Kemal, 1914 yılında Ceyhan’da doğdu, 1970 yılında Sofya’da öldü. B.M.M I. Dönem milletvekillerinden, Abdulkadir Kemali’nin oğludur. Babası, Adana2da kurduğu (1930) Ahali Cumhuriyet Fırkası bakanlar Kurulu kararıyla kapatılınca Suriye’ye kaçtı. Orhan kemal de ortaokuldaki öğrenimini bırakarak bir yıl kadar babasının yanında kaldıktan sonra Adana’ya döndü (1932). Çırçır fabrikalarında işçilik, dokumacılık, kâtiplik yaptı. Askerlik sırasında yabancı bir rejimi övmek suçlamasıyla kovuşturmaya uğradı, beş yıl hüküm giydi (1939). Kayseri, Adana, Bursa cezaevlerinde yattı. Bursa’da Nazım Hikmet’le tanışması yaşamında bir dönüm noktasıdır. Hapisten çıkınca (1943)amelelik, sebze nakliyeciliği, Verem Savaş Derneği’nde kâtiplik yaptı. İşten çıkarılınca (19509 İstanbul’a yerleşerek yazarlıkla geçimini sağlamaya çalıştı. Bir ara lokantada propaganda yaptığı gerekçesiyle 142. maddeden yargılandıysa da aklandı. (1966) çağrılı bulunduğu Bulgaristan’da öldü. Cenazesi İstanbul’a getirilip Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi.

      Orhan Kemal’in heceyle yazdığı ilk şiiri, Duvarlar, Reşat Kemal imzasıyla Yedigün’de çıktı. (1939)Bunu Raşit Kemali adıyla yayınladığı şiirler izledi. Nazım Hikmet’le tanıştıktan sonra serbest şiirler yazdı. Yine nazım Hikmet’in etkisiyle öykü ve romana geçti. Şiiri sürdürmekle birlikte çalışmalarını öykü alanında yoğunlaştırdı. İlk öykülerini de aynı yıllarda yayımladı. (bir Yılbaşı Macerası Yeni Edebiyat, 1941). Orhan kemal adını iseYürüyüş’te çıkan (1942) şiir ve öykülerinde kullanmaya başladı. Varlık’ta art arda yayımladığı öykülerle adını duydurdu.ilk öykü kitabıyla (Ekmek Kavgası9 ilk romanını (Baba evi) aynı yıl (1949) yayımladı.

     Otobiyografik özellikler taşıyan ilk romanlarında Adana’daki işçi çevrelerini, göçmen mahallelerinin insanlarını gerçekçi bir tutumla anlattı. Sanayileşen Türkiye’nin toplum yapısını, işçi-işveren ilişkileri, büyük kente gelen gurbetçilerin serüveni, geçim kavgaları, küçük insanın dünyası çevresinde yansıttı. Aydınlık gerçekçilik denebilecek bir sanat anlayışıyla tiplerinin olumlu yanlarını vurgulamaya, konusuna iyimser bir bakış açısıyla yanaşmayı amaç edindi.  Hareket öğesinin, diyalogun ağır bastığı yapıtlarında önceleri şive özelliklerine yer verirken sonraları bunu en aza indirdi. Ama yalın, süssüz anlatımını ruh çözülmelerine girdiğinde bile değiştirmedi. Bu özellikleriyle Türk öykü ve romanında toplumcu gerçekçi çizginin usta adlarından biri oldu. Öykü ve roman dışında film senaryoları, oyunlar da yazdı. Doğrudan oyun olarak yazdığı tek yapıt İspinozlar’dır. (1965)  Daha sonra Yalova Kaymakamı adıyla sahnelendi. 72. Koğuş, Bekçi Murtaza, Eskici Dükkanı, Kardeş Payı adlı oyunları, aynı adı taşıyan yapıtlarından oyunlaştırılmışlardır. Ölümünden sonra adına bağlanan bir roman armağanı düzenlendi.

      Orhan Kemal, arkasında 42 kitap bırakmıştı: 11 öykü, 26 roman, bir anı, bir de inceleme.

      Orhan Kemal’in kahramanlarının gerçek olup olmadığı sorusu gelecek aklınıza. Bir bakın çevrenize., güzel ama eğitimsiz, daha kötüsü bilinçsiz,genç kızlar, genç kadınlar yok mu? Peki ünlerini fabrikalarda, atölyelerde geçirenler, önce ekmek diyenler.Orhan Kemal bütün bu öyküleri, daha güzel bir dünyaya daha güzel bir düzene ulaşmak için yazdı. Çukulata öyküsündeki hiç çukulata yememiş, küçük bir kızın yürek burkan öyküsü, Bir Ölü’nün Çevresinde’ki, namusuyla çalışacak bir iş bulamadığı için kendini asan genç anne, bugün yaşıyor mu, bir düşünelim.

     Sonra onun zorlukları aşmak için direnen, uğraşan, mutluluğa kendi gücüyle ulaşan kahramanlarını anımsayalım. Hem işte hem evde çalışan, sevdiği insanı paraya pula değişmeyen Cemile, Gurbet Kuşları’nda her türlü yıkımı aşmak için kocasına destek olan Ayşe, annesinin yazgısını paylaşmamak için bütün koşullara karşı koyan bir kadını, Leyla’nın kızı Nuran (Sokaklardan Bir Kız). Evet bunlar yaşıyor.

     Orhan Kemal, bilinçli ve kötü koşulları aşacak direngenlikte örnekler vermek istiyordu gençlere. Belki o kadar erken ölmese gençlerin uyuşturucunun ve fuhuşun batağına düşmemesi için çalışan gençlerin de öyküsünü yazardı.

      Orhan Kemal bize üç şey getirdi: Kinsiz, herkese açık, cömert yüreğinden insan sıcaklığı; hayat serüveninden, sonra da kafasının ışığından bilinç; insana olan sonsuz güveninden de umut.

     Orhan Kemal’in yaşantısı, ezik, sömürülmüş, küçük insanların kaderiyle aynı düzeyde gelişen bir yaşantıdır. Bu yaşantıdan, düşünce hayatımıza, aldatmacasız, sömürüsüz bir dünya doğrultusunda sağlam bir bilinçle köklü bir umut ışığı getirmeye çalıştı Orhan Kemal.

     Eserlerine önce yaşantısından başladı. Baba Evi’ndeki o sorumsuz hayatının hesabını vere vere, Avare ‘Yıllar’ın başıboş delikanlısından bilinçli bir insan doğuncaya kadarki kesimiyle. Sonradan hapishanede Nazım Hikmet’in aydın ve büyük sanatçı kişiliğinde vardığı bilince, daha avare yıllarında mavi tulumlu İzzet Usta’nın (belki de zaman sürçmesine uğramış bir Nazım Hikmet’tir bu) öğütlerinde varmasıyla, kendi hayat kesiminin bilinç aşaması sona eriyor. Artık Orhan Kemal, bu büyük atılımlı bilinçle büyük eserlerine başlayacaktır. Önce Çukurova’nın ezilmiş, hayatları hiçe sayılan küçük insanlarının kaderine eğilecek, sonra şehirlerin kenar mahalle insanlarını ele alacaktır. (Vedat Günyol, Çalakalem, 1977)

Haftanın Şiiri

Haziranda Ölmek Zor/ HASAN HÜSEYIN KORKMAZGİL

Gece leylak ve tomurcuk kokuyor

Yaralı bir şahin olmuş yüreğim

Uy anam anam Haziranda ölmek zor

Calışmışım onbeş saat

Tükenmişim onbeş saat

Yorulmuşum, acıkmışım, uykusamışım,

Anama sövmüş patron

Sıkmışım dişlerimi

Islıkla söylemişim umutlarımı

Sıcak bir ev özlemişim,

Sıcak bir yemek,

Sıcacık bir yatakta unutturan öpücükler.

Çıkmışım bir dalgada

Vurmuşum sokaklara,

Sokak tank paleti,

Sokakta düdük sesi,

Sarı sarı yapraklarla,

Dallarda insan iskeletleri.

Gece leylak ve tomurcuk kokuyor

Uyarına gelirse tepemde birde çınar demiştin

Yıllar önce

Demek ki on yıl sonra,

Demek ki sabah sabah,

Demek ki manda gönü,

Demek ki şile Bezi,

Bir de Memedin yüzü,

Birde saman sarısı,

Birde özlem kırmızısı,

Demek ki göçtü usta,

Kaldı yürek sızısı.

Yıllar var ter içinde taşıdım ben bu yükü

Bıraktım acının alkışlarına

ÜÇ HAZİRAN ALTMIŞ ÜÇÜ.

Bir kırmızı gül dalı eğilmiş üstüne,

Bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta,

Okşar yanan alnını Nazım Ustanın.

Bir kırmızı gül dalı eğilmiş üstüne,

Bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta,

Yatıyor oralarda bir eski gömütlükte,

Yatıyor usta.

Gece leylak ve tomurcuk kokuyor,

Geçsemde gölgesinden tankların tomsonların

Şuramda bir kuş ötüyor

Haziranda ölmek Zor.

Ay Karanlık/Ahmet ARİF

Maviye / Maviye çalar gözlerin,

Yangın mavisine / Rüzgarda asi,

Körsem / Senden gayrısına yoksam

Bozuksam / Can benim, düş benim,

Ellere nesi?

Hadi gel,

Ay karanlık…

İtten aç / Yılandan çıplak,

Vurgun ve belâ

Gelip durmuşsam kapına

Var mı ki doymazlığım?

İlle de ille / Sevmelerim,

Sevmelerim gibisi

Oturmuş yazıcılar

Fermanım yazar

N’olur gel,

Ay karanlık…

Dört yanım puşt zulası,

Dost yüzlü,

Dost gülücüklü

Cıgaramdan yanar.

Alnım öperler,

Suskun, hayın, çıyansı.

Dört yanım puşt zulası,

Dönerim dönerim çıkmaz.

En leylim gecede ölesim tutmuş

Etme gel,

Ay karanlık…

Ben Senden Önce Ölmek İsterim/Nazım HİKMET

“Ben

senden önce ölmek isterim.

Gidenin arkasından gelen

gideni bulacak mi zannediyorsun?

Ben zannetmiyorum bunu.

iyisi mi,

beni yaktırırsın,

odanda ocağın

üstüne korsun

içinde bir kavanozun.

Kavanoz camdan olsun,

şeffaf,

beyaz camdan olsun

ki içinde beni görebilesin

Fedakârlığımı anlıyorsun :

vazgeçtim toprak olmaktan,

vazgeçtim çiçek olmaktan

senin yanında kalabilmek için.

Ve toz oluyorum

yaşıyorum yanında senin.

Sonra, sende ölünce

kavanozuma gelirsin.

Ve orada beraber yatarız

külümün içinde külün

ta ki bir savruk gelin

yahut vefasız bir torun

bizi ordan atana kadar…”

Haftanın Sanat Gündemi

Fakir Baykurt Öykü Ödülü açıklandı

 2022 Fakir Baykurt Öykü ödülü açıklandı. Fakir Baykurt Öykü Yarışması’na birinci kategoride (ortaokul) 83 öykü, ikinci kategoride (lise) 51 öykü, üçüncü kategoride (yetişkin) 226 öykü, dördüncü kategoride (Fakir Baykurt Öykü Kitabı) 95 kitap olmak üzere; toplam 360 öykü ve 95 öykü kitabı katıldı.

Seçici kurulun yaptığı değerlendirme sonucunda dereceye giren yarışmacılar, öyküleri ve gerekçeli kararlar www.edebiyathaber.net sayfasından öğrenilebilir.

2022 Vedat Türkali Roman Ödülü

Deli İbram Divanı / Ahmet Büke / Can Yayınları

Vedat Türkali Roman Jüri Özel Ödülü

Yediler Teknesi / Abdullah Aren Çelik Everest Yayınları

2022 Vedat Türkali İlk Roman Ödülü

Porselen Bir Mevzu / Gökçe Bilgin /  İletişim Yayınları

2022 Vedat Türkali Çeviri Kurmaca Eser Ödülü

Yitirilen Cennet / John Milton / çeviri: Yiğit Yavuz

Öyküler/ G. G. Marquez / Çeviri: İnci Kut / Can Yayınları

2022 Vedat Türkali Öykü Ödülleri

Herkesten Uzakta / Kadir Işık / Notos Kitap

2022 Vedat Türkali Şiir Ödülü

Bun / Onur Şahin / Mühür Yayınları

Vedat Türkali Edebiyat Onur Ödülü

Bütün Eserleri ile Haydar Ergülen

Duygu Asena Roman Ödülü 25 Mayıs’ta yapılan törenle Seray Şahiner’e verildi.

Türkiye’yi kadın hakları, özgürlük ve eşitlik konularında “ilk”lerle tanıştıran Duygu Asena’nın anısına, 2007 yılından bugüne Duygu Asena ‘Kadının Hala Adı Yok’ Roman Ödülü’ne bu yıl Ülker Abla adlı eseriyle değer görülen Seray Şahiner, düzenlenen törenle ödülünü aldı.

Doğan Kitap’ın Duygu Asena’nın anısını ve fikirlerini yaşatmak için düzenlediği Duygu Asena Roman Ödülü, Ülker Abla adlı seriyle Seray Şahiner’in oldu.  Marriott Hotel Şişli’de gerçekleştirilen törende Seray Şahiner plaketini ve 10 bin TL. değerindeki ödülünü, Doğan Yayınları Genel Müdürü Gülgün Çarkoğlu ve Jüri Başkanı Doğan Hızlan’ın elinden aldı. Ödülün ve Duygu Asena’nın kendisi için anlamına değindiği konuşmasında Şahiner, ödülünün maddi karşılığını Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’ne bağışladığını duyurdu.

Şahiner konuşmasında ayrıca; “Öncelikle, seçici kurula, beni Duygu Asena Roman Ödülü’yle onurlandırdıkları için çok teşekkür ediyorum. Doğan Kitap ailesine ayrıca teşekkürler. Zira bu ödülde vurgulanan, Duygu Asena’nın fikir ve değerlerini yaşatma teması, aslında bizim hala güncelliğini koruyan meselelerimizi içeriyor.

Duygu Asena; sokaktaki, evdeki ve sayfadaki kadın özgürlüğünü edebiyatın meselesi haline getirerek, pek çok eleştiriyi ve yargılanmayı göğüsleyip bizim bugün masaya daha özgür oturmamızı sağlamış. Bu sebeple hem bir yazar olarak hem bu sokaklarda yürüyen bir hemcinsi olarak, Duygu Asena’yı hep bir vefa duygusuyla anıyorum.

Kadının Hala Adı Yok Roman Ödülü’nü, adı kayıtlara geçerse kocası tarafından bulunup öldürülmekten korktuğu için hiçbir resmi kuruluşa başvuramayan; adını “abla” kelimesiyle tamamlayarak bir koruma kalkanı yaratmaya çalışan Ülker Abla’yı anlattığım romanımla almak, ayrıca kıymetli…

Ülker Abla, koca şiddetinden kaçarak yaşamaya inat etmiş bir kadın. Ve diyor ki: Kocam, beni öldürüp çıkacağı mahkemede, benim yaşarken ütüleyip dolaba astığım takım elbiseyle iyi hal indirimi alamaz!

Duygu Asena Roman Ödülü’nün maddi karşılığını; kadın cinayetleri konusundaki cezasızlık ve ceza indirimleriyle mücadele eden ve son dönemde kapatılma riskiyle karşı karşıya kalan, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’ne bağışlıyorum. “ dedi… (edebiyathaber.net)

Yazar Orhan Pamuk’a İtalya’dan ödül

Orhan Pamuk, 28 Mayıs Cumartesi günü İtalya’nın Sardunya adasında Costa Smeralda Edebiyat Ödülü’nü alacak.

DUVAR – Yazar Orhan Pamuk’un bütün eserleri, Costa Smeralda Edebiyat Ödülü’ne değer görüldü. Pamuk, 28 Mayıs Cumartesi günü ödülünü almak için gideceği İtalya’nın Sardunya adasında, Nobel ödüllü (1926) ve Sardunyalı yazar Grazia Deledda’nın şehri Nuoro’da da bir konuşma yapacak.

Mart 2021’de Yapı Kredi Yayınları tarafından raflarda yerini alan Pamuk’un son romanı ‘Veba Geceleri’, geçtiğimiz günlerde Rusça, Sırpça, Fransızca, Almanca, İspanyolca, Katalanca ve Korece yayımlandı. Roman, kısa bir süre önce de Almanya’nın en önemli yayınlarından biri olan Der Spiegel’in çok satanlar listesine girdi.

Fransa ve İspanya’da çok satanlar listesine giren romanın tanıtımı için bir süredir yurt dışında bulunan Pamuk, kısa bir süre önce de Paris Kitap Fuarı’na katıldı ve Pantheon’da bir konuşma yaptı. Yazar, önümüzdeki sene Paris’teki Collège de France’da edebiyat üzerine dört hafta ders verecek.

COSTA SMERALDA EDEBİYAT ÖDÜLÜ

Costa Smeralda, İtalya’nın Sardunya adasındaki Costa Smeralda bölgesinde verilen deniz ve okyanus hikâyelerine adanmış ilk edebiyat ödülüdür. İtalyan Çevre Bakanlığı tarafından desteklenen ödül, üç kategoriye ayrılıyor; kurgu, kurgu olmayan ve mavi inovasyon.

Ataol Behramoğlu’na Küba Kültür Nişanı

Uluslararası Havana Şiir Festivali’nde şair Ataol Behramoğlu’na Küba Kültür Nişanı verildi.

Küba Kültür Bakanı Alpidio Alonso Grau, Behramoğlu’na nişanı Uluslararası Havana Şiir Festivali’nde takdim etti.

Behramoğlu’nun kitaplarını yayınlayan Tekin Yayınevi şairi Twittet hesabından tebrik etti.

Ataol Behramoğlu’na, Küba Kültür Bakanı Alpidio Alonso Grau tarafından Uluslararası Havana Şiir Festivali’nde kültür nişanı verildi.

Şairimizi kutluyoruz..

Barolardan ortak açıklama: Sanattan korkmayın, sanat özgürleştirir

Konser, tiyatro, festival gibi etkinliklerin yasaklanmasına ilişkin açıklama yapan 57 baro, “Sanatçıların sanatını özgürce icra etmelerine engel olunmasını şiddetle kınıyoruz” dedi.

57 baro, Konser, tiyatro, festival gibi etkinliklerin yasaklanmasına ilişkin “Sanattan Korkmayın, Sanat Özgürleştirir” başlığıyla ortak açıklama yayımladı. Barolar, “Özgürlük kavramı ile sanat arasında doğrusal bir ilişki bulunmaktadır. Sistematik bir hal alan bu çağ dışı kısıtlama ve yasakları kabul etmiyoruz. Bu ülkede sanatçıların sanatını özgürce icra etmelerine engel olunmasını şiddetle kınıyoruz” dedi.

Okuma Önerileri

1.Hasretinden Prangalar Eskittim/Ahmet Arif/Metis Yay.

2.Haziranda Ölmek Zor/Hasan Hüseyin/Bilgi Yay.

3.Henüz Vakit Varken Gülüm/Nazım Hikmet/Yky

4.Eskici Ve Oğulları/Orhan Kemal/Everest Y.

5.Nazım’ın Bursa Yılları/Güney Özkılıç/Evrensel Basım