Hazırlayan: Mehmet Karasu
Haftanın Kitabı
Sarı Yazma/Rıfat Ilgaz/ Çınar Yayınları
Rıfat Ilgaz (8 Mayıs 1911; Cide, Kastamonu – 7 Temmuz 1993, İstanbul), şair, romancı ve öykü yazarıdır.
Özellikle Hababam Sınıfı romanıyla tanındı. Hem yazılarında hem de kişisel hayatında toplumcu bir çizgi devam ettirdi.
“Buraya niçin mi geldim? İnsandan, toplumdan yıldığım, korktuğum, kaçtığım için değil. Tükendiğime inandığım için hiç değil. Belki de yeniden başlamak, yeniden doğup yaşamak, büyüyüp yaşlanmak için… Gerilere doğru daha bilinçli bakıp tadını çıkarabilmek için…”
Sarı Yazma, otobiyografik bir roman ama anlatılan aslında bir kuşağın öyküsü. Keskin toplumsal çelişkilerden kaynaklanan hoyrat bir iklimin yıprattığı, kırıp döktüğü bir kuşak bu.
Rıfat Ilgaz’ın, mücadelelerle geçen uzun yılların sonunda, yorgun ama inançlı bir yürekle ve her şeye yeniden başlamak kararlılığıyla doğduğu kente, Cide’ye dönüşüyle başlar Sarı Yazma. Yazar, yaşamının bu dönemecinde tüm geçmişiyle içten bir hesaplaşma yaşarken duru bir anlatımla dirençli ve umutlu bir son sunar.
Rıfat Ilgaz’ın kendi yaşamı ekseninde, Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’ndan 1950’li yıllara kadarki politik yapısını ve edebiyat dünyasını anlattığı Sarı Yazma, aynı zamanda savaş karanlığındaki 1940 Kuşağı toplumcu gerçekçi aydınlarının mücadele dolu öyküsüdür.” (Tanıtım yazısı)
Konuk Yazar
Antakyalı Ahmet Miskioğlu/Sabahattin Yalkın
Antakya’da halk pek keskin çizgilerle olmasa da, Esnaf – Eşraf sınıflaması içindedir. Esnaf kesimi gün kazanıp, gün yiyen, malı mülkü bir evi, bir dükkanı aşmayan çok çocuklu ailelerdir. Eşraf kesimi toprakları (Bağ, bahçe), kentte dükkanları bulunan, giyimi kuşamı düzgün ,cebinde parası ,evinde hizmetçileri olan kişilerdir. Okuma-yazma bilirlerdi. Gene de şunu çekinmeden söyleyebilirim, Antakya’ya özgü, masraflı bir tatlı olan “ Künefe” eşrafın evinde hafta da bir yapılırsa, esnafın evinde de 10-15 günde bir yapılırdı. Makas şimdilerdeki gibi çok açılmış değildi. Bu neyi doğurdu Antakya’da? Esnaf çocukları ile eşraf çocukları arasında ötekileştirmeyi önledi. Özellikle okuyanlar arasında tam dengeli arkadaşlıklar kuruldu, yaşandı. Benim Miskiler’den, onların yakın bir dalı olan Kuntlar’dan, sınıf arkadaşlarım, ahbaplarım, dostlarım oldu. Burada şair arkadaşım Cevher İhsan Miskioğlu’nu anmak isterim; toprağı şiir olsun.
“Miskizadeler” Antakya’nın eşraf tabakasından idiler. “Hatay Mücadelesi” nde etkin çalışmaları olmuştur. Antakya’da Ahmet Miskioğlu ağabeyle tanışmazdık. Aramızda on yaş fark vardı. Gene de yaşamımızda benzer pek çok resimler vardı. İkimiz de Hatay’ın Fransız erkliğinde olduğu zamanlarda doğmuştuk. Aynı ilkokulda okumuştuk.
O, Fransız Dönemi’nin Kastal Mektebi’nde, ben Hatay’ın Anavatan’a katılmasından sonra adı “İstklal İlk Okulu” olan aynı okulda… Onun babası Fransızlara karşı direnç içinde imiş okuduğum kadarıyla. Evi basılmış, hapse atılmış. Benim dedem Topal Zeki (Doğu’da Sarıkamış’da ayakları donan ve narkozsuz testere ile kesilen) bir gazi idi. Silahlardan iyi anlayan ve kurşun dökmeyi bilen bir çilingir olduğu için, Hatay Direnişi’nde Beberte köyüne (Babatorun) kaçarak, orada çetelere gizli gizli kurşun hazırlayan bir asi. Dedemin evi de Fransızlar tarafından sık sık basılmış, hapse atılmasına karar verilince alınmak istenmiş. Oturduğu yerden kesik bacaklarını göstererek “ Evet, hepsini bunlar yaptı!” diye diklenmiş. Bu durumu gören Fransızlar çekip gitmişler. Gerçekte o dönemin Antakyalı erkekleri çete direnişinde hep yardımcı olmuşlardır. Onlar adsız kahramandırlar. Özellikle şoför esnafı…
Antakya, ana dili Arapça olan insanların da bulunduğu bir kent. Osmanlı zamanı Suriye ile bir bütün. Çarşıda, pazarda sık sık Arapça konuşan insanlar var. Ana dili Türkçe olan kesim, Türkçe sevdalısı kimseleri de bu dönemlerde yetiştirdi. Özellikle Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimleri, Hatay’a olan özel sevgisi, Hataylı gençleri hilesiz sarmış, Anayurt özlemi ile yangın duruma getirmişti. Miski ailesi böyle bir aile… Ve de Ahmet Miskioğlu katışıksız bir Türkçe sevdalısı. Onun Türkçe tutkusunda çıkış noktası burada aranmalı. Çarşıda, pazarda Arapça, okullarda Fransızca (Fransa Ulusal Marşı, yaşasın Fransa diye ant içmeler, Fransızca şarkılar, Fransızca eğitim ) Tüm bunlar Türkiye’den gelen başarılı devrim haberleri ile birleşince, Antakyalı gençler, Türkiye sevgilerini “Yaşasın Türkiye,Yaşasın Mustafa Kemal… olarak değiştirmişler “Vive la France” sözlerini… O dönemin ileriki yıllarda ünlenen bazı adlarını burada anmak isterim. Cemil Meriç, Kemal Sülker, Halit Çelenk, Edip Kızıldağlı, Mustafa Zorkun ve Ahmet Miskioğlu… Bu kuşaktan olan birçok Antakyalı genç, Türkiye’ye kaçarak Konya ve İstanbul’da Haydarpaşa Lisesi’nde okuma şansını yakalamışlar. Burslu okuyarak yargıç olan dayım Mustafa Zorkun bunlardan biridir. Bu adlardan sonraki kuşak ( 2. Büyük Savaş sonrası) Hatay’ın Türkiye’ye katılmasından sonra Türk Okullarında yetişenler, hilesiz Türkçe sevdalısıdırlar. Bunlardan bazı şairlerin adlarını vermek isterim: Aralarında benim de bulunduğum, Mahmut Kuru, Ali Yüce, Mehmet Güneş, Süleyman Okay, Kemal Karaömeroğlu, Arif Coşkun, Niyazi Börklü, Cevher İhsan Miskioğlu (Ahmet Miskioğlu’nun yeğeni)… Hepsini saygı ile anarım. Toprakları şiirli ve Türkçeli olsun.
Ahmet Ağabey, babası şair olduğu için edebiyata meraklı biri olarak yetişiyor. Türkçe sevgisi yanında, gençlik yıllarında şiirler ve düzyazılar yazıyor. O yıllarda Selim Çelenk’in Atayolu adlı Hatay direnişine katkıda bulunan gazetesi var. Orada şiirleri, düz yazıları yayımlanır. Benim de yıllar sonra Atayolu Gazetesi’nde yayımlanma şansı bulan şiirlerim oldu. Bu da belleğimde, Miskioğlu ile örtüşen bir başka resmimiz.
1960’ larda Ankara’da çalışırken Türk Dili izlediğim dergilerin Başında gelirdi. İstanbul’dan da Varlık, Yeditepe, Yelken dergilerini okurdum. Kenan Evren Dönemi’nde Türk Dili, dergi olarak ağız ve beyin değişikliği gösterince almaz oldum. İstanbul’da çıkan Türk Dili Dergisi’ne şiirler yollamaya başladım. Sonra da abone oldum. İstanbul’da bulunduğum bir gün Dergi’ye uğramak, Ahmet Ağabey’le tanışmak istedim. Haydarpaşa Gar’ından yürüyerek bulunması zor ilaçların satıldığı eczanelerin olduğu yerlerin yanında, yokuş bir sokağın sağ başında, Türk Dili Dergisi levhasını gördüm. Ahşap bir yapı… Gıcırtılı merdivenlerden çıktım. Kapı zilini çaldım. Kapıyı açan adama, Ahmet beyle görüşmek istiyorum, dedim. Benim, dedi. Adımı söyledim; hemen anımsadı… Geniş bir oda… Her yan kitap dolu… Yer, gök kitap… Böyle bir yerle bir de Güngör Gençay’ı ziyarete gittiğimde karşılaşmıştım.. Sanki kitaplardan bir mezar. Kendi kendime demek bu yazın erleri, edebiyat sevdalısı insanlar, böyle mutluluk duyuyorlar.
Ahmet Ağabeyle kısa zamanda ısındık birbirimize. Nasıl oldu şu anda anımsayamıyorum. Konuşurken, “Antakya” sözü geçti. Ben Antakyalıyım, dedim. O da, ben de Antakyalıyım, dedi. Başladık birbirimize, şunu tanır mısın, bunu tanır mısın? Baktım yeğenlerinin çoğu sınıf arkadaşlarım, ahbaplarım. Konuşmalar su gibi akıp gitti. Ahmet Ağabey’le tanışmamız böyle oldu. İstanbul’a yerleştikten sonra daha sık görüşmeye başladık.
Yönetiminde sürdürülen Perşembe Toplantıları’nı ilgi ile izlemeye başladım. Antakyalılık, Türkçe sevgimiz, Cumhuriyet sevgimiz bizi daha da yakınlaştırdı. Bostancı’da Arguvan Derneği’ndeki son Perşembe toplantısında, Ahmet Ağabey her zamanki baş yerinde; yanında Mehmet Başaran… Onun yanında ben oturuyordum. O resim yok artık. Ahmet Miskioğlu, Mehmet Başaran, Ülkemizin bu iki iyi yurttaşı, Atatürkçü, devrimci, Türkçe sevdalısı, çağdaş insanları hep saygıyla anacağım.
Haftanın Şiiri
Aydın Mısın?/Rıfat Ilgaz
Kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun
Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol
Tam çağı ise başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol
Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol.
GRAMER DERSİ/Muzaffer Tayip Uslu
Sevmek“ bir kelimedir
“Sarı saçlı“ dersem bir kız için
Sıfat söylemiş olurum
“Ben sarı saçlı bir kız sevdim“
Bir cümledir. Sevda dolu bir cümle
Nokta koymalı, durmalı zira
Zira “açlık“ da bir kelime
Cümleye gelmez sarı saçlı kız gibi
Ah elbet dolaşırsa ölüm sık sık dilime
“Öleceğim, ölüyorum, öldüm“
Diyeceğim bir gün
Aşkı, dostluğu, şiiri ve ölümü bu şehirde tanıyan genç şair, 03.07.1946 günü son nefesini verdiğinde sadece yirmi dört yaşındadır. İstanbul doğumlu olmasına rağmen o şehrin acı ve sevinçlerine ortak olması nedeniyle Zonguldaklı şair olarak tanınmış ve o da arkadaşı şair Rüştü Onur gibi veremden ölmüştür.
Haftanın Sanat Gündemi
Dil Derneği Emin Özdemir Ödülü 2022
Yaşamı boyunca Harf ve Dil Devrimlerinin ödünsüz savunucusu olan 1 Eylül 2017’de yitirdiğimiz Dilci, Yazar Emin Özdemir’i devrimci kişiliğiyle yaşatmak, düşünce ve yapıtlarını gelecek kuşaklara aktarmak; dil duyarlığını, çağdaş dil ve yazın öğretimi anlayışını tanıtmak ve yaygınlaştırmak amacıyla Özdemir Ailesi ile Dil Derneği’nin düzenlediği “Dil Derneği Emin Özdemir Ödülü” 2022’de bir “gazeteci kitabı”na verilecektir.
Ödüle Katılma Koşulları
1) Ödüle aday yapıtlarda Dil Derneği’nin amacına uygunluk, Türkçenin yaratıcı olanaklarını kullanmadaki başarı, yazınsal duyarlık ve değer aranacaktır.
2) Ödüle aday gösterilecek yapıtlardan altısının, başvuru yazısı ve kısa yaşamöyküsüyle birlikte yazarın kendisince ya da izin belgesiyle birlikte yayınevince Dil Derneği’ne gönderilmesi gerekmektedir (postadaki gecikme göz önüne alınmayacaktır).
3) Ödüle aday yapıtın 1 Ocak 2021-30 Haziran 2022 arasında yayımlanmış olması gerekmektedir.
4) Ödüle son başvuru tarihi 5 Temmuz 2022’dir.
5) Özdemir Ailesinin parasal katkısıyla düzenlenmekte olan ödül, 2.000,00 TL olarak belirlenmiştir.
6) Seçici kurul Fikret Bila, Faruk Bildirici, Nursun Erel, Prof. Dr. Korkmaz Alemdar ile (aile adına) Prof. Dr. Özlem Özdemir Kumbasar’dan oluşmaktadır.
7) Her yazar, ödüle tek bir yapıtla başvurabilir.
Ödül tek yapıta verilecektir, ödüle değer görülen yapıtın yazarına, ailece saptanan ödülün yanı sıra Dil Derneğince bir belge ve bir anmalık sunulacaktır.
9) Ödül töreni, 1 Kasım 2022’de Harf Devriminin 94. yıldönümünde yapılacaktır.
10) Ödüle Dil Derneği Yönetim Kurulu üyeleri aday olamazlar.
Bilgi için
Tel. 0312-425 83 60 /belgeç. 0312- 417 33 28
7. Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Yarışması başvuruları başladı
Antalya Kepez Belediyesinin düzenlediği 7. Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Yarışması’na son başvuru tarihi 30 Eylül olarak açıklandı.
Katılım Koşulları
Yarışmaya katılacak eserler anı türünde olup, konusu “ANILARDAN ANLARA ANTALYA”dır.
Yarışmaya katılacak eserler Türkçe olmalıdır.
Yarışmaya katılacak eserlerin daha önce hiçbir yarışmada ödül almamış ve herhangi bir yerde yayımlanmamış olması gerekir. Aksi takdirde sorumluluk eser sahibine aittir.
Yarışmaya yurt içi ve dışından herkes katılabilir.
Başvurular şahsen veya posta ile yapılacaktır.
Katılımcılar yarışmaya anı dalında tek eserle katılabilir.
Yarışmaya gönderilecek eserlerin üzerinde, 18 yaş üstü katılımcılar için sadece rumuz bulunacaktır; rumuz dışında yarışmacının kimliğini belirten herhangi bir işaret bulunması halinde eser yarışma dışı bırakılacaktır.
18 yaş üstü yarışmacılar, kimliğini, açık adresini ve biyografisi ile birlikte 1 adet fotoğrafını ayrı bir zarfa koyarak üzerine sadece rumuzunu yazıp, eserinin yer aldığı zarfa koyacaktır.(NOT: Gönderilen zarfın üzerinde iletişim bilgileri olabilir.)
18 yaş altı yarışmacılar, hikâyenin son sayfasına kendi adı soyadı, okul adresi, veli adı soyadı, okul telefon numarası, varsa okul e-posta adresi eklemelidir.(Kişinin açık rızası olmak kaydıyla.)
Eserlerin metin uzunluğu en fazla 10 sayfa ile sınırlandırılmış olup, A4 kâğıdına 12 punto Times New Roman karakteri ile yazılacak ve 5 nüsha olarak gönderilecektir. Ayrıca daha sonra dereceye giren eserler kitaplaştırılacağı için eserlerin koyulduğu zarfın içine Word formatında hazırlanmış dosya, CD’ye veya flash belleğe yüklenmiş olarak da gönderilecektir.
Yarışmaya gönderilen eserlerin telif hakkı eser sahibine ait olup, yarışmaya katılımla birlikte Kepez Belediyesi yayma, yayımlama, işleme vb. hakkına sahip olacaktır.
Yarışma jürisinde görev alanların yakınları yarışmaya katılamazlar.
Şartnameye uygun olarak hazırlanan eserler değerlendirmeye alınacaktır. Yarışmaya katılan eserlerin iadesi yapılmayacaktır.
Dereceye giren eserlerin açıklanması ve ödül töreni tarihi önceden bilgi vermek şartıyla Belediyemiz tarafından değiştirilebilir.
Ödüller
Birinci: 10.000 TL + Plaket + Katılım Belgesi
İkinci: 7.000 TL + Plaket + Katılım Belgesi
Üçüncü: 5.000 TL + Plaket + Katılım Belgesi
Teşvik Ödülü: 3.000 TL + Plaket + Katılım Belgesi
edebiyathaber.net (29 Haziran 2022)
2022 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri açıklandı
Varlık dergisinin ‘edebiyatımıza yeni değerler kazandırma’ şiarıyla düzenlediği 2022 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri açıklandı.
Şiir dalında Zeynep Uzunbay, Nilay Özer, Seyyidhan Kömürcü, Ali Özgür Özkarcı ve Mehmet Erte’den oluşan seçici kurul yaptığı değerlendirme sonucu ödülü oy çokluğuyla Bilge Miray Aslan’ın “Evrenin Sonuna Giderken Söylenecek Şarkılar” adlı dosyasına verdi; Salih Akkaya’nın “Süreksizliğin İmgesi” adlı dosyasını ‘dikkate değer’ buldu. Öykü dalında Nursel Duruel, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Pelin Buzluk, Selçuk Orhan ve Birgül Oğuz’dan oluşan seçici kurulu ödülü oy birliğiyle Mehmet Fazlı Gök’ün “Çirkin Sevgilim” adlı dosyasına verirken, Tuğrul Karataş’ın “Bu Gecenin Sabahı Yok” adlı dosyasını ‘dikkate değer’ buldu.
Ödül alan ve dikkate değer bulunan isimlerin söyleşi, şiir ve öykülerini Varlık dergisinin Temmuz 2022 sayısında yayımlanacak. (edebiyathaber.net. 28 Haziran 2022)
Çukurova Öykü Yarışması başvuruları açıldı.
Çukurova Belediyesi ve Yeni Adana gazetesinin düzenlediği Çukurova Öykü Yarışması’na son başvuru tarihi 1 Ekim olarak açıklandı.
Katılım Koşulları
Yarışma, 18 yaş üzeri, Türkçe yazabilen amatör, profesyonel herkese açıktır.
Her yazar, yarışmaya yalnızca 1 öykü ile başvurabilir.
Yarışmaya gönderilen öyküler, dijital ve basılı hiçbir alanda yayımlanmamış, herhangi bir ödül almamış olmalıdır. Aksinin ispatı halinde kazanılmış tüm hakların iptali söz konusu olacaktır.
Öyküler, Times New Roman yazı karakterinde, 12 punto, “1,5” satır aralığında yazılacaktır. Öyküler en fazla 7 sayfa olacaktır.
Yarışma başvuruları elektronik posta yoluyla [email protected] adresine yapabilecek.
Gönderilen elektronik postada ekli 2 dosya bulunacaktır. Birinci dosyada öykünüz, ikinci dosyada ise kısa özgeçmişiniz ile iletişim bilgileriniz yazılı olacaktır.
Rumuz kullanılmayacaktır. Her iki dosya da yarışmacının adıyla kayıt edilecek, birine özgeçmiş, diğerine öykü adı eklenecektir. Süreyya Köle Özgeçmiş / Süreyya Köle “ÖYKÜ ADI” vb şeklinde.
Yarışmada dereceye girenler ve seçici kurulun yayımlanmaya değer gördüğü öyküler ortak bir kitapta toplanabilecek, yarışmaya öykü gönderenler bu şartı kabul etmiş sayılacaklardır. Kitapta öyküsü yer alan yazarlara 3 adet kitap gönderilecektir.
Yarışmada dereceye girenler Çukurova Belediyesi tarafından Adana’da 3 gün misafir edilecek, plaket ve şartnamede belirtilen nakit tutar ile ödüllendirileceklerdir.
Ödüller
Birinci: 6.000 TL
İkinci: 5.000 TL
Üçüncü: 4.000 TL
Değerlerimiz: Ahmet Miskioğlu
Yazar, yayıncı (Ö. 9 Kasım 1924, Antakya – Ö. 25 Ağustos 2015, İstanbul). Öykü yazarı Bekir Sıtkı Kunt’un amcası, dönemin bağımsız Hatay devletinde Millî Eğitim ve Sağlık Bakanlığı yapan Ahmet Faik Türkmen’in dayısının oğlu, Hatay’ın son aruz şairi Nafi Miskioğlu’nun oğludur. Antakya Erkek Lisesi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu. Fransız Filolojisi Bölümünden sertifika aldı. Bitlis, Tekirdağ ve İskenderun liselerinde edebiyat öğretmeni (1956-63); Konya Selçuk (1963-64), Balıkesir Necati Bey (1964-69), Bursa (1969-73) ve İstanbul Atatürk (1974-83) Eğitim Enstitülerinde öğretim üyesi ve Türkçe Bölümü başkanı olarak görev yaptı. 1987 yılından itibaren Türk Dili Dergisi’ni çıkarmaya başladı. Çalışmalarını bu derginin sorumlu yönetmeni ve başyazarı olarak sürdürdü.
İlk yazısı “Arkadaşlık”, 21 Nisan 1944’te Antakya’da Atayolu gazetesinde çıkmıştı. Bu gazetede Nevzat Ovalı takma adını da kullanarak 1948’e kadar yazı ve şiirleri yayımlandı. Ayrıca Varlık (1951), Yula (1957), İskenderun’da kendi çıkardığı Gökçeyazın (sahibi, yazı işleri müdürü, 1964, 10 sayı), Alkım (Bursa), Cumhuriyet (1978) ve Türk Dili Dergisi’nde (1987-) şiir ve yazılarını yayımladı. 1964’te Türk Dil Kurumu Ödülünü kazandı. Gökçeyazın dergisini çıkardığı için aynı yıl MEB tarafından hakkında soruşturma açıldı. Türkiye Yazarlar Sendikası ve Dil Derneği üyesiydi.
Ahmet Miskioğlu, 25 Ağustos 2015 günü İstanbul’da vefat etti. Ahmet Miskioğlu, 26 Ağustos 2015 Çarşamba günü saat 12.00’de Kadıköy’de Türk Dili dergisinin önünde yapılan törenin ardından Karacaahmet Şakirin Camisi’nde kılınan öğle namazından sonra memleketi Antakya’ya uğurlandı; 27 Ağustos Perşembe günü Antakya Mezarlıklar Kompleksi’ndeki ikindi namazından sonra Antakya Asri Mezarlık’ta toprağa verildi.
ESERLERİ:
Ana Temleriyle Sait Faik ve Yeni Türk Edebiyatı (1979), Sait Faik / Yaşamı – Kişiliği – Sanatı – Yapıtları – Değerlendirmeler – Şiirler (1991), Dost Yazarlar Yazar Dostlar (1996), Dilimiz-Yazınımız (1999). (www.biyografya .com)