Antakya’da Kültür Sanat

Hazırlayan: Mehmet Karasu Haftanın Kitabı Aydınlık Aşkıyla/Öner Yağcı/ Cumhuriyet Kitapları       Aydınlık Aşkıyla, yaşamlarıyla ülkemize değer katan büyük aydınlarımızı bir kez daha anıyor. Aydınlanma savaşımımızın temellerini anlatıyor; insan onurunu savunarak çağdaş bir yaşam kurmamızın yapı taşlarını oluşturan aydınların yaşamlarını ve yapıtlarını inceliyor.       Ülkesinin geleceğine harç taşıyan kişiye denir aydın. Kendisini “adam” yapan ülkesine ömrü […]

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Haftanın Kitabı

Aydınlık Aşkıyla/Öner Yağcı/ Cumhuriyet Kitapları

      Aydınlık Aşkıyla, yaşamlarıyla ülkemize değer katan büyük aydınlarımızı bir kez daha anıyor. Aydınlanma savaşımımızın temellerini anlatıyor; insan onurunu savunarak çağdaş bir yaşam kurmamızın yapı taşlarını oluşturan aydınların yaşamlarını ve yapıtlarını inceliyor.

      Ülkesinin geleceğine harç taşıyan kişiye denir aydın. Kendisini “adam” yapan ülkesine ömrü boyunca borç ödeyene denir… Aydın, insanın özelliklerini belirten bir sıfattır, bir insan sıfatı… Aydın, tanımı gereği kafasıyla ve çok büyük inatla toplumu değiştirmek için mücadele eden insandır… Ulusal değerlerin geleceğe aktarılmasına katkıda bulunmak ulusal değerleri savunmak bunun için mücadele etmek aydının da görevidir. (tanıtım yazısı)

Konuk Yazar

Eğitime, aydınlığa adanan bir yaşam/Öner YAĞCI

      Siyasal iktidarın aydın düşmanı politikasından cesaret bulan bağnazlık büyüdükçe büyüyor.

      Akıl yok edilirken beslenmiş, şımartılmış, kışkırtılmış cahilliğin saldırıları toplumsal şiddete dönüşüp aydın kırımına evriliyor. Bilgi, bilim, kültür, sanat, insan, yaşam düşmanlığı, hedef bellediklerine saldırıyor. Yalanlarla, şiddetle ve korkutarak topluma gözdağı veriliyor.

      Çocukluktan beri arkadaşım, dostum, kardeşim, eğitimci Nazmi Arıkan’ın da canına kıydılar.

      Şoförü Şerif Eker de onun gibi bıçaklanarak öldürüldü.

EĞİTİM YOLUYLA CANLANDIRMA

      Nazmi Arıkan, yaşamını eğitime, bilgiye, bilime, sanata, aydınlığa adayan bir Cumhuriyet sevdalısıydı. Onun eğitimdeki imrenilesi ve örnek alınası başarılarının altında bu sevda yatıyordu.

Toplumun eğitimle canlandırılması yolundaki hayallerini gerçekleştirmek için adımlar ata ata yaşadı.

1953’te Yozgat-Sorgun’un Salur köyünde başlayıp 13 Temmuz günü Çanakkale-Gelibolu’nun Karainebeyli  Köyü’ndeki çocukluğundan beri hayali olan çiftliğinde son verilen ömründe birçok insanın yaşamına dokundu.

Tanıştığımız günleri, temeli o zamanlar atılan dostluğumuzu düşündüm.

EĞİTİMDE ADIM ADIM

      1968 Eylülü’nde Tokat İlk öğretmen Okulu’na parasız yatılı olarak girdiğinde kara kavruk bir bozkır çocuğuydu. Ülkemizde 68 patlaması yaşanıyordu ve kendi çapımızda gerçekleştirdiğimiz öğrenme, eylem sürecindeki grubumuzun bir parçası olmuştu.

      Derslerindeki başarısı ve okuma sevdasıyla dikkat çekiyordu. Okul yönetiminin engellemesiyle hak kazandığı halde Yüksek Öğretmen Okulu’na gönderilmemesi onu yıldırmadı.

Öğretmen okulunu bitirince yine buluştuk. Gazi Eğitim Enstitüsü Fizik-Kimya-Biyoloji Bölümü’nün sınavlarını kazandı ve parasız yatılı olarak okuyup mezun oldu.

1973’te Bolu İlk öğretmen Okulu’na fizik öğretmeni olarak atandıysa da bir yıl öğretmenlikten sonra uzaklaştırıldı. Amcasının MEF Dershanesi’nde öğretmenliğe ve yöneticiliğe başladı ve İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği’ni bitirdi.

EĞİTİMİN KATTIĞI İNSANİ GÜZELLİK

      1986’da yeniden buluştuk İstanbul’da.

      1996’da Beşiktaş’taki Fen Bilimleri Merkezi Dershanesi’ni devraldı.

      Eğitim ciddi kurumların işidir sözünü hayata geçirerek başarılar kazandı. 2000’de yayın redaktörü olarak orada işe başladım. Dershanesi yıllar içindeki başarısıyla 100’den fazla şube açtı.

      Öğrencilerinin ders başarıları yanında onların çağdaş ve bilimsel bakışa sahip insanlar olmasına katkıda bulunmaya çalıştı. Eğitimciliğin yaşamına onurlu ve insani bir güzellik kattığını söylerdi hep.

      2011’den sonra özel öğretim kursları, temel liseler ve okulları içeren Fen Bilimleri Eğitim Kurumları’nı kurdu.

      Ülkemizin çeşitli yerlerinde yüzlerce konferans verdi.

      Birlikte eğitimle ilgili birçok panele, sempozyuma katıldık.

AYDINLIĞA KATKI

      10 yıl boyunca sürdürdüğümüz Nesin Vakfı çocuklarına ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin Anadolu’da bir kızım var öğretmen olacak kampanyasına destek yemeklerinde, Cumhuriyet gazetesine destekte hep önde idi. Başı sıkışan dostlarının yanında olmak onu mutlu ederdi.

      Eğitimcilerle, sanatçılarla, bilim insanlarıyla donatılmış bir dostluk çemberi içinde yaşardı.

Orhan Karaveli, Adnan Binyazar, Alev Coşkun, Ahmet Doğan, İbrahim Can Demircioğlu, Metin Bektaş ve daha birkaç arkadaşın katıldığı aylık yemekleri yıllarca sürdürdük.

Tokat, Gazi, İTÜ mezunlarıyla buluşurdu sürekli.

      2013’te İstanbul’dan ayrılırken binlerce kitap ve dergimi onun Kartal’daki okuluna kütüphane açılması için bağışlamıştım.

*

Yaşamı kesişen, yaşamına dokunduğu binlerce insan gibi ben de onu çok özleyeceğim.  (Cumhuriyet)

Haftanın Şiiri

İmge Dedim Adına/Adnan Yücel

Son çocukluk da bitmişti ömrümde

Düşlerim belki kış ölüsü belki yaz

Kırlara bahar yetmese de içimde

Yüreğim nar çatlamasıydı sana kadar

Dilimde sözcüklerin çelik direnci

Sesimde ölüm rengine inat aşklar

Mavilikler yasaklandı gökyüzünde

Özgürlüğü kuş kanatlarında bekledim

Doğduğum gün adına “imge” dedim

Sevdim bütün insanları insan yanlarını

Sen de seveceksin

Dallarına su yürümüş ağaçlara güleceksin

Kar yağsa da yaktığın ateşler üstüne

Ateşi yüreğinle körükleyeceksin

Kuş sesleri de ertelenebilir güne karşı

Çiy de düşebilir anıların üstüne

En güzel ezgileri nehir ağzı denizlerde

Hep kendi sesinle türküleyeceksin

Hüzün ağaçlarının sevinç açtığını

Adının sonsuz anlamında göreceksin

Sevdim soluğunu rüzgar kılan insanları

Soluğumu soluklarına kattım

Bir damla uğruna gökyüzünü omuzladım

Bir çocuk ölümleri ağlattı beni

Bir de türkülerde kalabalık ihanetler

Gülüp geçtim yalan iktidarlar görkemine

Aşk adına sesimi sürdüm namlulara

En büyük eylemleri söz eyledim

Doğduğun gün adına “imge” dedim

Sen elbette sen olacaksın biliyorum

Sesinde yirmi birinci yüzyılı dinliyorum

Haftanın Sanat Gündemi

Türk Dil Kurumu 90 yaşında

      12 Temmuz 1932 günü Türk Dil Cemiyeti’ni kuran, aynı yıl kurultay düzenleyerek dil çalışmalarına hız veren Atatürk, doğru Türkçe kullanımını teşvik etti.

      Kültür devrimimizin önemli ayaklarından birisi 12 Nisan 1931 günü kurulan Türk Tarih Tetkik Cemiyeti ile 12 Temmuz 1932 günü kurulan “kardeş” cemiyet Türk Dili Tetkik Cemiyeti’dir. Her iki kurumun amacı da Türk tarihini, kimliğini, Türk dilinin köklerini araştırmak ve milli devletin iki ayağını bilimsel bilgilerle beslemekti. Atatürk’ün de bizzat kurulmasında katkıda bulunduğu dil çalışmaları, bilim insanlarının geniş katılımıyla şekillendi. Manevi kızı Afet İnan’ı tarihçi olarak yetiştirdi ve yurt dışına konferanslara gönderdi. Buralarda yeni çıkan dil ve tarih kitaplarını getirtip inceledi. Özel Kalem Müdürü Hasan Rıza Soyak’ın aktardığına göre Atatürk, günlerce hiç uyumadan eserleri okuyor ve dil çalışmalarına katkıda bulunuyordu. Dil çalışmalarına da konunun uzmanlarını davet ederek günlerce tartışıyorlardı. 1935 yılında kaleme aldığı “Güneş Dil Teorisi”, en önemli çalışmasıydı. 26 Eylül 1932 günü de Dolmabahçe’de Dil Kurultayı toplandı ve bu gün “Dil Bayramı” olarak kutlanmaya başlandı… Birçok kelimeyi de o yarattı. Tıpkı 1938 yılında yapılan 4 Türk denizaltısına verdiği isimler gibi: Saldıray, Batıray, Atılay, Yıldıray…

HARF DEVRİMİ KÜLTÜR DEĞİŞİMİ GETİRDİ

      Harf Devrimi’nde önemli bir aşama alfabe değişikliğiydi. Arap alfabesi, gelişen Türkçe’nin sesli harf ihtiyacını karşılayamadığı için, Osmanlı’nın son döneminde de aydınlar arasında yeni alfabe tartışması başladı. İkinci Meşrutiyet Devrimi’nden sonra 1917 yılında Enver Paşa, yeni alfabe denemesi yaptı ancak okuma ve yazması daha zor olduğu için bu tutmadı. Bir de savaş içindeydik… Cumhuriyet devriminden sonra yeni alfabe tartışması yine gündeme geldi. Atatürk 1926 yılında yakınlarına bu konuyu açtı. İsmet Paşa’nın anlattığına göre ‘herkes yine eskisiyle okur yazar’ diye bu girişim ertelendi. Kararını veren Atatürk, 1928 yılında bunun üzerinde çalışmaya başladı. Latin esaslı Yeni Türk Alfabesi’ni geliştirdi. 1 Kasım 1928 günü Kanun, TBMM’de kabul edildi. Yılın son iki ayında geçiş amacıyla gazeteler yarı yarıya yeni ve eski alfabeyle yayımlanmaya başlandı. 1 Ocak 1929 gününden itibaren de resmen yeni alfabeyle okuma yazma uygulaması başladı. Açılan Millet Mektepleri’yle de kısa sürede okuma yazma yaygınlaştırıldı. Harf devrimi köklü kültür değişiminin de önünü açtı. Türkçeyi geliştirdi. Diğer yasalarla, dinin toplum üzerindeki etkisinin kırılmasıyla laik sistem kökleşti. Bilimsel düşüncenin önü açıldı. Atatürk, harf değişikliğine sadece okuma yazma kolaylığı olarak bakmadı.

‘TÜRK DİLİ BOYUNDURUKTAN KURTARILMALI’

      Atatürk, 12 Temmuz 1932 günü Türk Dil Cemiyeti’ni kurdu. 26 Eylül 1932 günü de İstanbul’da kurultayı topladı. Dil çalışmalarına hız verildi. Güneş Dil Teorisi’ni geliştirdi. Atatürk’ün 2 Eylül 1930 günü, Sadri Maksudi’nin kitabına düştüğü “Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır” notu devrimin amacını açıklar. (ATABE., c.24, Kaynak Yayınları, 2015, s.262.)

Edebiyatın çınarı Rıfat Ilgaz, Cide’de anıldı

       “Cide, doğduğum eşsiz, benzersiz memleket… Ne iyi etmiş de anam beni bu cana yakın memlekette doğurmuş…” dediği Karadeniz’in nadide ilçesinde, toplumcu gerçekçi edebiyatımızın en güçlü kalemlerinden Rıfat Ilgaz, aramızdan ayrılışının 29. yıldönümünde 27’incisi düzenlenen Rıfat Ilgaz Sarı Yazma Kültür ve Sanat Festivali kapsamında anıldı. Cide halkı için şair, yazar Rıfat Ilgaz’ın önemi çok büyük. “Rıfat Ilgaz’ın memleketi” olarak anılan Cide ve Cideliler böyle bir değere sahip oldukları için gururlular. Yaşamını yitirişinden itibaren onun hatırasına sahip çıkan Cide’de, Ilgaz’ın yapıtlarını okumayan, şiirleriyle duygulanmayan yok gibidir.

Festivalde öncelikle Rıfat Ilgaz’ın restore edilerek bir kültür ve sanat evine dönüştürülen evinden belediye meydanına yapılan yürüyüşe herkesin boynuna taktığı ve Ilgaz’ın romanına da adını veren geleneksel “sarı yazma” damgasını vurdu. Cide Belediye Başkanı Mehmet Eşref Mutlu açılış konuşmasında, “Ülkemizin en değerli aydınlarından, edebiyatımızın koca çınarı, ilçemizin Rıfat Ağabey’i, yaşadığı zor zamanlara rağmen hakkı, doğruyu ve emeği savunmuş, bunu her alanda dile getirmiştir. Her yapıtında halkın yaşadığı sorunları anlatmış, bundan ötürü mahkûm edilmiştir” dedi.

ŞİİR ÖDÜLÜ VERİLDİ

      Festival kapsamında edebiyat söyleşileri dışında, Rıfat Ilgaz adına düzenlenen şiir yarışmasının ödülü Cenk Kolçak’a sunuldu. Onur Şahin ise jüri özel ödülüne layık görüldü. Rıfat Ilgaz Heykeli’nin açılmasıyla fotoğraflar çekildi. Festival yerel sanatçıların konserleri, fotoğraf sergisi ve yöresel yemek sunumu ile bayram havasında geçti.

DİTAV-Şair İhsan F. Biçici Şiir Ödülü Sahiplerini Buldu

    Ömrünün elli yılını şiire ve Diyarbakır’ın kültür/sanat alanına hizmette bulunan, şair İhsan Fikret Biçici (1936-2013) adına Diyarbakır Tanıtma, Kültür ve Yardımlaşma Vakfı (DİTAV) tarafından düzenlenen “2022 Şair İhsan F. Biçici Şiir Ödülü”nün sahipleri açıklandı. Ödül, İbrahim Tığ’ın Medakitap Yayınları arasında çıkan “Göl” ile Alpaslan Akdağ’ın İbrişim Yayınevi’nden çıkan “Gül ve Kefen” isimli şiir kitaplarına verildi.

    Remzi İnanç, Şükrü Erbaş, Şeyhmus Diken, Ahmet Çakmak, Gülsüm Cengiz ve Gonca Özmen’in yer aldığı Seçici Kurul, İbrahim Tığ’ın “Göl” ile Alpaslan Akdağ’ın “Gül ve Kefen” isimli şiir kitaplarını oy çokluğuyla birinciliğe layık gördü.

    Seçici Kurul, “Kendilerine özgü nesnel karşılığı olan imgelerle kurdukları, gelişime açık şiir dünyalarından dolayı” ödül verildiğini gerekçe olarak gösterdi.

ÖDÜL TÖRENİ EYLÜL’DE

    DİTAV İhsan F. Biçici ödülü, hak kazanan şairlere; 16-25 Eylül 2022 tarihleri arasında Diyarbakır’da yapılacak olan Kitap Fuarında verilecek.

2022 Fakir Baykurt Roman Ödülü sonuçlandı

      Çiğli Belediyesi tarafından büyük edebiyatçımız Fakir Baykurt adına düzenlenen Roman Ödülü sonuçlandı. Bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilen 2022 Fakir Baykurt Roman Ödülü’ne katılan dosyaları Seçici Kurul ödüle değer bulmadı. Seçici Kurulun Kararıyla, 2022 yılı ödülünün katılan hiçbir dosyaya verilmemesi kararlaştırıldı.

      Son başvuruların 14 Mart 2021 tarihinde yapıldığı 2022 Roman Ödülü’nün Ön Seçici Kurulunda; Oğuz Tümbaş, Handan Gökçek, Handan Tan ve Ali Balkız bulunuyor. Ödüle katılan dosyalar önce Ön Seçici Kurul tarafından incelendi ve bu kurulun elemesinden geçen dosyalar, Roman Ödülü’nün Seçici Kurulu olan; Adnan Binyazar, Bahri Karaduman, Hidayet Karakuş, Işık Baykurt ve Öner Yağcı tarafından değerlendirildi.

      Seçici Kurulun Değerlendirmesi şöyle:

      “Ön seçici kuruldan gelen dosyalar dili, anlatımı, konusu, sorunsalı, özgünlüğü bakımlarından değerlendirdi.

Genel olarak bu yıl gelen romanların düzeyinin çok düşük olduğunu, roman konusunda yazarların yeterince düşünmediklerini, araştırmadıklarını gördük. Romanı roman olarak bilmekle yazmak arasında çok önemli ayrımlar vardır. Romanı iyi bilmek, omurgasını kurmak, sorunsalını inandırıcı biçimde işlemek, özgün olayları, özgün kişilerle özgün bir dille vermeye çalışmak önemli bir ölçüttür. Okuyanı yalnızca olaylarla değil anlatım biçimiyle de heyecanlandırabilmek roman sanatının olmazsa olmazlarındandır.

      Bir romanı özgün kılan öğelerden biri de toplumsal gelişmelere, ortama uygun yeni bir ruh hali yaratmaktır. Ne yazık ki dosyalarda böyle bir ruh hali de yok.

      Gelen dosyaların içerik, anlatım, dil, sorunsal, özgünlük bakımından Fakir Baykurt adının yanına konamayacağı kanısındayız.

      Yukarıdaki gerekçelerle 2022 Fakir Baykurt Roman Ödülü’ne değer bir yapıt bulunamamıştır.”

Fakir Baykurt Roman Ödülü’nün ilkini, 2020 yılında Turan Ali Çağlar’ın “Amasanga” ve ikincisini de 2021 yılında, Ali Balkız’ın “Büyümek İstedim” isimli romanları kazanmıştı. Romanlar, Literatür Yayınları tarafından yayımlanarak, Türkiye genelinde okurla buluşturulmuştu.

      Başkan Gümrükçü: “Roman Ödülümüzde çıta çok yükseldi.”

      Fakir Baykurt Roman Ödülü’nün bu yıl üçüncüsünü düzenlediklerini belirten Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü, “Seçici Kurulumuz ülkemizin çok seçkin edebiyatçılarından oluşuyor. Roman Ödülümüze katılan dosyaları çok titizlikle inceliyor. Dosyaların Fakir Baykurt romancılığına uygun olmasına dikkat ediyor. Bu yıl katılan dosyalarda Seçici Kurulumuz bu kriterlere uygun bir dosya bulamadı ve ödülü vermeme kararı aldı. Fakir Baykurt Roman Ödülümüzde çıta çok yükseldi. Amasanga ve Büyümek İstedim Romanlarıyla ödülümüz Türkiye’nin seçkin Roman Ödülleri arasında yerini aldı. Seçici Kurulumuz, ödülü vermiş olmak için değil, Türk edebiyatına, yazın dünyamıza değer katacak çalışmalara verilmesi için özen gösteriyor” dedi.

      Fakir Baykurt Roman Ödülü’nün verilmeye devam edeceğini vurgulayan Başkan Gümrükçü, şunları vurguladı; “Önümüzdeki yıllarda Ödülümüzü kazanan dosyalar mutlaka çıkacaktır. Yine ödülümüzü vereceğiz, yine kazanan dosyalarımızı yayımlayarak Türkiye genelinde okurlarımıza sunmaya devam edeceğiz.”

Bir Portre

      Adnan Yücel, (d. 27 Mart 1953, Elazığ – ö. 24 Temmuz 2002), Türk şair.

      Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümünü bitirdi.[1] Bir süre çeşitli ortaöğrenim kurumlarında öğretmenlik yaptıktan sonra Çukurova Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.

      Şiirleri, Edebiyat 81, Evrensel Kültür, Petek, Sanat Emeği, Somut, Söylem, Yapıt, ve Yeni Olgu gibi dergilerde yayınlandı.

Şiir kitapları

Kavgalara Sözlenen Sevda/Soframda Kaval Sesi/Bir Özlem Bir Türkü

Acıya Kurşun İşlemez/Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek/Rüzgarla Bir

Ateşin ve Güneşin Çocukları/Çukurova Çeşitlemesi

Sular Tanıktır Aşkımıza/Acının Rengi/Acıya Kurşun İşlemez/ Ay Işığında

Hakkında yazılanlar

Özer, Mehmet (derleyen) (2003). Aşkın ve Başkaldırının Şairi: Adnan Yücel. Ankara: Yurt Kitap-Yayın. ISBN 975-7076-67-8.

Özbay, Ender (2003). Adnan Yücel Şiiri Üzerine Bir Deneme. Damar Kültür-Sanat-Edebiyat Dergisi, S.148-Temmuz, ss.20-22. (Bk.) 22 Temmuz 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.

Telli, Ozan (2002). Şiirler Ola. Evrensel Kültür Dergisi, S. 131 – Kasım, ss. 58-60.

Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek/ Adnan Yücel

Aşksız ve paramparçaydı yaşam

bir inancın yüceliğinde buldum seni

bir kavganın güzelliğinde sevdim.

bitmedi daha sürüyor o kavga

ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Aşk demişti yaşamın bütün ustaları

aşk ile sevmek bir güzelliği

ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.

işte yüzünde badem çiçekleri

saçlarında gülen toprak ve ilkbahar.

sen misin seni sevdiğim o kavga,

sen o kavganın güzelliği misin yoksa…

Bir inancın yüceliğinde buldum seni

bir kavganın güzelliğinde sevdim.

bin kez budadılar körpe dallarımızı

bin kez kırdılar.

yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz

bin kez korkuya boğdular zamanı

bin kez ölümlediler

yine doğumdayız işte,  yine sevinçteyiz.

bitmedi daha sürüyor o kavga

ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri

suyun ayakları olmuştur ayaklarımız

ellerimiz, taşın ve toprağın elleri.

yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık

törenlerle dikilirdik burçlarınıza.

türküler söylerdik hep aynı telden

aynı sesten, aynı yürekten

dağlara biz verirdik morluğunu,

henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz…

Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne

ne tan atışı doğumların sevincine

ey bir elinde mezarcılar yaratan,

bir elinde ebeler koşturan doğa

bu seslenişimiz yalnızca sana

yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini

bitmedi daha sürüyor o kavga

ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Saraylar saltanatlar çöker

kan susar birgün

zulüm biter.

menekşelerde açılır üstümüzde

leylaklarda güler.

bugünlerden geriye,

bir yarına gidenler kalır

bir de yarınlar için direnenler…

Şiirler doğacak kıvamda yine

duygular yeniden yağacak kıvamda.

ve yürek,

imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.

ey her şey bitti diyenler

korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.

ne kırlarda direnen çiçekler

ne kentlerde devleşen öfkeler

henüz elveda demediler.

bitmedi daha sürüyor o kavga

ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! 

Exit mobile version