Hazırlayan: Mehmet Karasu
Haftanın Kitabı
Yeraltında Beş Yıl: 12 Eylül Anıları/Yaşar Ayaşlı/ Yordam Kitap
Demokrasinin kara lekesi 12 Eylül darbesinin üzerinden 42 yıl geçti
Türkiye’yi her alanda geri götüren 12 Eylül darbesi idam, kötü muamele ve insan hakları ihlalleriyle aradan geçen uzun yıllara ve darbecilerin kanun önünde yargılanmalarına rağmen zihinlerdeki yerini koruyor.
“Bu kitap, bir avuç devrimcinin 12 Eylül cuntasına karşı mücadelesini anlatıyor. 12 Eylül darbesini sert bir direnişle karşılayan, yurtdışına gitmek veya dağılmak yerine, yeraltında mücadele etmeyi savunan ve uygulayan siyasal bir grubun direnişi, bu direnişin en etkin noktasında yer alan bir devrimci tarafından anlatılıyor.
Aynı zamanda 68 Hareketinin aktif isimlerinden olan Yaşar Ayaşlı, 12 Eylül darbesinden yakalanmasına uzanan beş yıl boyunca verdikleri yeraltı mücadelesini tüm sıcaklığıyla canlandırıyor. İşkence, kitlesel tutuklamalar, sokak infazları, büyük takipler ortamında soluk soluğa verilen bu mücadeleyi ve işkencehanelerdeki başeğmez direnişleri anlatırken, polis sorgu ve tutanaklarından, iddianamelerden, mahkeme kararlarından ve gazetelerden de yararlanıyor.
Ayaşlı, anılarını aktarırken, 12 Eylül darbesi neden yapıldı, hedefleri nelerdi, 12 Eylül’le gerçekte nasıl hesaplaşılır sorularını da yanıtlamaya çalışıyor, yorum kutuları içinde değerlendirmelerde bulunuyor.
Yaşar Ayaşlı’nın, yeraltında başlayıp işkencehane ve cezaevinde devam eden ve uzun bir mahpuslukla tamamlanan 12 Eylül hikâyesi yakın tarihimize ışık tutacak nitelikte.”
Konuk Yazar
Cumhuriyet aydını/Adnan Binyazar
Toplum olarak belleğinde bilgi tohumları üreten bir yapımız var. Atasözleri, deyimler, duyarlıklarıyla oluşturduğu deyişlerin ürünü yürek yakan türkü sözleri, adı sanı belli olmayan bilge ruhlu nenelerimizin, dedelerimizin, sevda ruhlu kişilerin yaratıcı dünyasında filizlenir.
Prof. Dr. Emrullah Güney bu bağlamda araştırmalarıyla kendini verimli kılan seçkin bir bilim insanı. Uzmanlık alanı, coğrafyaya yönelik onlarca bilimsel, inceleme içerikli kitap da yazmıştır. Bunun yanında, halkbilgisi konusunda belgeler de devşiren, ömrünü kitaplar arasında geçiren, yaşadıklarını bilinçle kavrayıp yazıya dönüştüren bir Cumhuriyet aydınıdır Güney.
Güney’den aldığım yeni bir ileti, onun kültürel dünyasını yansıtan çocukluk günlerine yönelik.
OKUYAN BİR ÖĞRENCİ
İşte izlenimlerinden yansımalar:
“Mehmet Başaran’ın Trakya köy yazılarından Çarığımı Yitirdiğim Tarla okuma eylemime ivme kazandırmıştır. Ah o Cumhuriyet gazetesi! Yaşar Kemal’in ilk romanı İnce Memed’i ilk orada okudum. Torosları, Yörükleri, iyi ve zalim eşkıyayı o yazılarda tanıdım.
Bir de Salih Erimez’in çizgileri… Gelibolu Savaşları sırasında İstanbullu bir zabitin sevda öyküsü. İnsan eli nasıl yaratabiliyordu bu çizgileri! O günlerden beri hep ilgi duymuşumdur çizime, çizgileştirilmiş romanlara…”
Güney, hayranlıkla kalmamış, aynı zamanda başarılı bir portre çizimcisi olmaya da çalışmıştır. Neredeyse yazarlar, sanatçılar arasında portresini çizmediği kalmamış. Onunla da yetinmiyor, çizdiğini bekletiyor, eksik kalan yerlerini tamamlayarak yeniden sunuyor.
ÖĞRETMENİ BABASI
Babasının yaşamındaki etkileri:
“Babam o sırada Gezici Başmuallim idi. Gülşehir’in, eğitmenli köy okullarını denetlemeye gidiyordu. Sabah erken kalkıp, atını hazırlamasını izliyordum. Atın kuyruğuna düğüm atıp, anamın hazırladığı halı heybeyi eyerine yerleştiriyor. Bir hamlede ata atlıyor, köylere doğru sürüp gidiyordu.
Ardından bakakalıyordum…
O halı heybede neler yoktu! Sümerbank çantası, içinde denetleme yazıları (teftiş defterleri), eğitmenlerine dağıtacağı kitaplar, dergiler, kinin, torbacıklarda evimizin ürünü ağ bakla (kuru fasulye). Kuru fasulyesi ünlüdür Göre’nin!
1940’ta Pazarören Eğitmen Kursu’nda yetiştirdiği, kimisi kendinden daha yaşlı eğitmenleri denetlemeye gidiyordu babam Göreli Şükrü Beğ!
Hafta sonu, cumartesi akşamları evimize dönerdi. Bir gün dinlenir, ahırdaki ikinci atına biner, yine giderdi. Onun dönüşünü sevinçle beklerdim. Çünkü okumayı öğrenmiştim. Babam heybesinden Cumhuriyet’i çıkarıp bana verirdi. Ayrıca küçük kâğıt külahlarda fındık fıstık, leblebi de oluyordu.”
İNSANCIL DEĞERLER
“1954’te Nevşehir, Niğde’den ayrıldı; il oldu; Gezici Başmuallimlik sona erince babam Nevşehir içinde ‘Sarı Mektep’ diye bilinen Zafer İlkokulu’nda öğretmenliğe başladı. Bir gün okuluna beni de götürdü. Göre’den yürüyerek gittik. Öğrencilerinin ilgisi, sevgi gösterileriyle mutluydum. Fakat babamın o gün mutsuzluğuna tanık oldum.
Kuzeye doğru bakınca Kızılırmak koyağı, Hırka Dağı etekleri sisler, puslar içinde görülüyordu. Okul, Muşkara Kalesi’nin altında, yamaçtaydı. Okulun avlusunda, duvar üstündeki çardakta oturup, 13 yıl gezdiği köyleri, denetlediği eğitmenleri düşünüyor olmalıydı ki yüzünde acı vardı, türkü söylüyordu yavaş sesle, ama ağıt gibiydi.
Anladım ki eski günleri, köyden köye at sırtında geçişleri özlüyor, kapalı bir derslikte 45 dakikayı doldurmak ona zor geliyor. Doru atını, demir kıratını özlüyordu Süvari Şükrü Beğ! Satılmıştı atlar, gezginlik sona erince…” (Cumhuriyet)
HAFTANIN ŞİİRİ
BUGÜN DE ÖLMEDİM ANNE/ Ahmet ERHAN
Yüreğimi bir kalkan bilip, sokaklara çıktım
Kahvelerde oturdum, çocuklarla konuştum
Sıkıldım, dertlendim, sevgilimle buluştum
Bugün de ölmedim anne.
Kapalıydı kapılar, perdeler örtük
Silah sesleri uzakta boğuk boğuk
Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük
Bugün de ölmedim anne.
Üstüme bir silah doğruldu sandım
Rüzgâr, beline dolandığında bir dalın
Korktum, güldüm, kendime kızdım
Bugün de ölmedim anne.
Bana böylesi garip duygular
Bilmem niye gelir, nereye gider?
Döndüm işte; acı, yüreğimden beynime sızar
Bugün de ölmedim anne.
HAFTANIN SANAT GÜNDEMİ
Türk sinemasının “Çirkin Kral”ı Yılmaz Güney’in ölüm yıldönümü
Türk sinemasında “Çirkin Kral” olarak anılan, oyuncu, yönetmen ve senarist Yılmaz Güney’in, vefatının üzerinden 38 yıl geçti. Eserleriyle yurt içinde ve dışında çok sayıda ödül alan, Türk sinemasının dünyaya açılmasında önemli bir yeri olan Güney, 114 filmde oyuncu, 26 filmde yönetmen, 15 filmde yapımcı, 64 filmde senarist olarak yer aldı.
Asıl adı Yılmaz Pütün olan sanatçı, Hamit ve Güllü Pütün çiftinin çocuğu olarak 1937’de Adana’nın Yenice köyünde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Adana’da tamamlayan sanatçı, harçlığını çıkarmak üzere, henüz 13 yaşındayken bisikletiyle sinemalara 16 milimetrelik film bobinleri taşıdı, sırtındaki panoda, film afişlerini sergileyerek sinemaya ilk adımını attı.
Ardında çok sayıda unutulmaz eser bırakan Güney, verdiği bir röportajda çocukluk yıllarına ilişkin şu bilgileri vermişti:
“Adım, zorluklar karşısında eğilmez, umutsuzluğa kapılmaz, yılgınlığa düşmez ve baş eğmez anlamına gelir. Soyadım Pütün ise bir dağ meyvesinin kırılmaz çekirdeği demektir. 1937 yılında, Türkiye’de, bir güney şehri olan Adana’nın Yenice köyünde doğdum. Kürt asıllı, topraksız bir köylü ailenin iki çocuğundan biriyim. Annem dindardı ve okuma yazma bilmezdi. Babam ise okuma yazmayı askerde öğrenmişti. Annem gibi o da hiç okula gitmemişti. Dokuz yaşımdan bu yana hayatımı çalışarak kazandım. İlk işim dana gütmekti.” (Cumhuriyet)
Dil Derneği Asım Aksoy Ödülü Derya Sönmez’in oldu
Asım Aksoy ailesiyle Dil Derneği tarafından düzenlenen, 1995’ten bu yana her yıl başka bir yazınsal yapıta verilen Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Ödülü’nün bu yılki kazananı belli oldu. İnci Aral, Sadık Aslankara, Hidayet Karakuş, Mehmet Zaman Saçlıoğlu ve (aile adına) Sevgi Özel’den oluşan seçici kurul ödülü, Derya Sönmez’in, Sırça Kanatlar (Sel Yayınevi) adlı yapıtına vermeyi oybirliğiyle kararlaştırdı.
Derya Sönmez kimdir?
1980 Ayvalık doğumlu. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 2012 yılı Adnan Yücel Öykü Yarışması’nda “Ölüler Gibi” adlı öyküsüyle birincilik; 2013 yılında “Matruşka” adlı öyküsüyle Rıdvan Şahin Öykü Yarışması’nda ikincilik ödülüne layık görüldü. “Unutulan” adlı öyküsü Direniş Öyküleri adlı seçkide yer aldı. Hikâyeleri Notos, Öykü Gazetesi, Dünyanın Öyküsü, Sarnıç, Özgür Edebiyat, Her Şeye Karşın, Kül Öykü Gazetesi gibi dergilerde yayımlandı. (edebiyathaber.net)
Oktay Akbal Edebiyat Ödülü, Zeynep Göğüş’ün
Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Oktay Akbal Edebiyat Ödülü yarışmasını bu yıl “Yok Çünkü Telafisi” adlı romanıyla gazeteci, yazar Zeynep Göğüş kazandı.
Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından 7 yıl önce yaşama veda eden Türk edebiyatının usta isimlerinden Gazeteci Yazar Oktay Akbal’ın ismini yaşatmak için ‘Oktay Akbal Edebiyat Ödülü’ yarışması düzenledi. İlki geçtiğimiz yıl hikâye dalında gerçekleşen Oktay Akbal Edebiyat Ödülü, 2022 yılında roman dalında düzenlendi.
Muğla Büyükşehir Belediyesi Oktay Akbal ismini yaşatmak için ‘Oktay Akbal Edebiyat Ödül’ töreni yazarın ölüm yıldönümü olan 28 Ağustos tarihinde düzenlendi. Türkan Saylan Çağdaş Yaşam Merkezi’nde düzenlenen ödül törenine, Gazeteci Yazar Oktay Akbal’ın eşi Ayla Akbal, Seçici Kurul Üyesi Aykut Küçükkaya, Ruken Kızıler, Muğla Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Birsen Kocataş, Oktay Edebiyat Ödülünü kazanan gazeteci yazar Zeynep Göğüş ve davetliler katıldı.
GÖĞÜŞ: ADIMIN OKTAY AKBAL İLE YAN YANA GELMESİ BENİM İÇİN BÜYÜK BİR ONURDUR
Oktay Edebiyat Ödülünü kazanan Gazeteci Yazar Zeynep Göğüş, “Oktay Akbal’ın adını yaşatmak, başarılı edebiyatçıları desteklemek amacını taşıyan bu ödülü alırken adımın Oktay Akbal ile yan yana gelmesi benim için büyük bir onurdur. Edebiyata ve sanata büyük destek veren Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün’e sonsuz teşekkürler ediyorum” dedi.
Konuşmaların ardından Oktay Edebiyat Ödülünü kazanan gazeteci yazar Zeynep Göğüş’e ödülünü Muğla Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Birsen Kocataş verdi.
Dördüncü Kıraathane Kitap Şenliği başlıyor
Kıraathane binasındaki kitap stantları 10-11 Eylül ve 17-18 Eylül Cumartesi-Pazar günleri 11.00-20.00, hafta içi 12 Eylül’den 16 Eylül’e kadar ise her gün 14.00-20.00 saatleri arasında ziyaretlere açık olacak
Kıraathane Kitap Şenliği’nin dördüncüsü bu yıl 10 – 18 Eylül tarihleri arasında Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi’nde yapılacak. Etkinliğe 30 bağımsız yayınevi stant açacakken, çevrim içi etkinlikler ise sosyal medya hesaplarından izlenebilecek. Şenlik bugün (9 Eylül) düzenlenecek sokak partisiyle başlayacak.
30 yayınevinin katılacağı Kıraathane Kitap Şenliği, Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi binasının giriş, bir, iki ve üçüncü katlarında kurulacak. Kıraathane’nin beşinci katında ise yazarlarla söyleşiler, kitap sohbetleri, şiir dinletileri, edebiyat konuşmaları yer alacak.
Bu yıl ayrıca, şenlik kapsamındaki bir dizi söyleşi ve panel de Yesayan Salonu ile İstos ofisinde gerçekleşecek. Katılımcılar şenlik boyunca bağımsız yayınevlerinin temsilcileriyle buluşabilecek, kitaplarını imzalatabilecek.
Şenliğe katılan yayınevlerinin düzenlediği 40’tan fazla etkinlik, herkesin katılımına açıkken, şenliğin internet sitesinden etkinlikler izlenebilecek.
Kıraathane binasındaki kitap stantları 10-11 Eylül ve 17-18 Eylül Cumartesi-Pazar günleri 11.00-20.00, hafta içi 12 Eylül’den 16 Eylül’e kadar ise her gün 14.00-20.00 saatleri arasında ziyaretlere açık olacak.
Türkiye’de en çok okunan 50 kitap belirlendi! İşte o kitaplar…
Türkiye’de en çok kullanılan kitap uygulamalarından birindeki veriler, ülkemizde en çok okunan kitapları ortaya çıkardı. Edebiyat okurlarının sıklıkla kullandığı bu uygulamadaki bilgiler ışığında ilk 50 kitabı sizler için derledik.
Listede yer alan 50 kitaptan yalnızca 9’u Türk Edebiyatına ait. Alman yazar Stefan Zweig’ın ise tam 7 kitabı listede karşımıza çıkıyor. Yazarın ince novellaları Türk okurların ilgi odağında. Rus Edebiyatı klasiklerinden ise Dostoyevski ve Tolstoy öne çıkan yazarlardan.
Orhan Pamuk’tan yeni roman açıklaması: Bu kez müze değil oyun kağıdı yapıyoruz
Gelecek dönemde bir film yapacağını ve bunu müzedeki ekranlardan sunacağını anlatan Pamuk, “Masumiyet Müzesi projesi bitmez.” ifadelerini kullandı
Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, “Kağıt Oynayanlar” adlı yeni bir roman hazırlığında olduğunu duyurarak, “Oyun kağıtlarını nasıl ürettikleri romanımın hikayesi ama ben o oyun kağıtlarını da yapıyorum. Bu sefer bir müze yapmıyoruz ama oyun kağıdı yapıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Pamuk yeni romanının konusuna ilişkin olarak, “Belki de gençliğimde, 22 yaşıma kadar ressam olmak istediğim için, yazdığım bir romana tekabül eden, onu resimleyen, illüstre eden değil tekabül eden, onunla bir ilişkiye geçen bir şey yapma işini (romana) koymayı seviyorum” dedi.
Masumiyet Müzesine 6 yeni eser eklendi
Kitabın 33, 61, 62, 75, 76 ve 77. bölümlerini ifade eden yeni eserler, 5 aylık çalışmanın sonunda tamamlandı.
Pamuk, müzenin açılışının 10. yılı dolayısıyla hazırlanan eserlere ilişkin düzenlenen toplantıda, Masumiyet Müzesi’nin aynı isimli romanıyla ilgili olduğunu belirterek, “Müzede, romandaki kahramanların kullandığı eşyalar, resimler, hayaller ya da onların havasını gösteren şeyler sergileniyor.” dedi.
Orhan Pamuk, müzenin açılışının 10. yılı dolayısıyla hazırlanan eserlere ilişkin düzenlenen toplantıya katılarak konuşma yaptı
Müzeyi kurmaya, 17-18 yıl önce henüz romanı yazarken karar verdiğini dile getiren Pamuk, kitaptaki her bölüme özel bir eser hazırlandığına işaret etti.
Pamuk, müzenin, sonrasında kurulan Masumiyet Vakfına bağlandığını anlatarak, “Müzemiz bilet fiyatlarıyla ayakta duruyor. Hatta kar ediyor. Bu karı cebime atmıyorum. Bu yıl olduğu gibi müzeyle, sanatsal işlerle ilgili yeni kutular yapıyoruz. Kutuların replikalarını yapıyoruz. Vakfımız kar ediyor. Masumiyet Müzesi açılana kadar cebimden para verdim ama açıldıktan sonra hiç para koymadım. Bununla da övünüyorum.” ifadelerini kullandı. (T24)
İzmir Kitap Fuarı, 28 Ekim’de başlayacak
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde 28 Ekim-6 Kasım tarihlerinde yazar ve yayınevlerinin İzmirli okurla buluşacağı İZKİTAP- İzmir Kitap Fuarı’nın tanıtım toplantısı yapıldı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde İZFAŞ ve SNS Fuarcılık tarafından Fuar İzmir’de düzenlenecek İZKİTAP- İzmir Kitap Fuarı tanıtıldı. İZELMAN A.Ş. ve Yayıncılar Kooperatifi (YAYKOOP) desteğiyle yazar ve yayıncılarla okurları bir araya getirecek fuarın tanıtım toplantısı Fuar İzmir’de düzenlendi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in yanı sıra İZFAŞ Genel Müdürü Canan Karaosmanoğlu Alıcı ve SNS Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkanı Saruhan Simsaroğlu’nun ev sahipliğindeki toplantıya yayınevi sahipleri, yazarlar ve gazeteciler katıldı.
Değerlerimiz
Mehmet Aksoy Doğum Tarihi: 1939 Hatay, Heykeltraş
Mehmet, Almanya‘da ve Türkiye‘de tanınmış bir sanatçıdır. Çşitli alanlarda açık hava heykelleri bulunur.
Mehmet Aksoy, 1939 yılında Hatay, Yayladağı’nda Bir Türkmen ailenin yedi çocuğundan birisi olarak doğmuştur. İlkokul, ortaokul ve liseyi Yayladağ, Hatay, Tarsus ve Antakya’da tamamladı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinden mezun olmuştur.
Mehmet Aksoy, 1960 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin Resim bölümüne girdi. 1961 yılında da Heykel bölümüne geçti. 1961 – 1967 yılları arasında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademi Şadi Çalık atölyesinde öğrenim gördü. 1968 yılında askerlik hizmetini yaptı.1969 – 1970 yılları arasında İ.D.G.S. A Heykel bölümünde asistanlık yaptı.
1970 – 1977 yılları arasında Devlet bursuyla yurt dışında öğrenim gördü. Bu süre içinde 1972 yılına kadar Londra‘da kaldı. 1972 yılında Almanya‘da Berlin Türk Akademiker ve Sanatçılar Derneği’nin kurucu üyeliğini ve başkanlığını yaptı. 1977 yılına kadar Berlin Yüksek Sanat Okulu Heykel Bölümünde “Meisterschule” okulunda yüksek lisansını tamamladı. Almanya’daki ilk döneminde Anlamak (1975), İşsiz, 1977, Nazım Hikmet Büstü (1977), Nazım Hikmet Hapiste (1977), Nelson Mandela (1979), Köylü Başı (1979), Türkiye (1979) adlı eserleri üretti.
1976 yılında Antalya‘da yapılan Antalya Film ve Sanat Festivalinde 2 Ay süresince Belediye meydanında kamuya açık heykel çalışması yaptı.
1978 yılında Türkiye’ye döndükten sonra 1980 yılına kadar İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğretim üyesi olarak görev yaptı. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra İstanbul‘dan ayrılıp Almanya‘da Berlin‘e yerleşti. Kreuzberg’de bir atölye açtı. 1989 yılına kadar Berlin’de serbest sanatçı olarak çalıştı. Türk Toplumcular Ocağı ye1982 – 1986 yılları arasında Kranoldplatz Berlin’e “Buluttan Sevgililer” adlı heykeli yaptı. 1984 – 1987 yılları arasında “Berlin Schlesischestor‘a “İş Göçü”adlı heykel ansamblesini yaptı. 1986 – 1988 yılları arasında Berlin’de ”Cemal’in rüyası” isimli taş heykeli bitirdi “Stedhaus Böcklepark” gençler yurdu binası önüne dikti.
1987 yılında mermerden yaptığı Ayrılık heykelinde Almanya’daki Türklerin ve diğer yabancıların çıkarılan zorluklar nedeniyle çocuklarını ülkeye getirmede yaşadıkları sıkıntıyı, çocuğun ailesinden koparılışını soyut bir dille anlattı.
OKUMA ÖNERİLERİ
1.Yaralısın/Erdal Öz/ Can Yayınları
2.Şafak/Sevgi Soysal/İletişim Yayınları
3.Dar Zamanlar Üçlemesi/Adalet Ağaoğlu/Everest Yayınları
4.Son Ada/Zülfü Livaneli/İnkılap Kitabevi
5.Kuş Diline Öykünen/Ayşegül Devecioğlu/Metis Yayınları