Hazırlayan: Mehmet Karasu
Haftanın Kitabı
Boynu Bükük Öldüler/Yılmaz Güney
“Boynu Bükük Öldüler, Nevşehir Cezaevi’nde, siyasiler koğuşunun en dip köşesinde, rutubetli bir duvara komşu bir ranzada, geceli gündüzlü on altı aylık bir çalışmanın ürünüdür. Ranzamdan hiç indirmediğim küçük bir masam vardı. Yatma zamanı gelince, ayak ucuma çeker, ayaklarımı altına sokar, uyurdum. Çoğunlukla, anlattığım insanları görürdüm düşlerimde, onlarla yaşardım.”
“Yılmaz Güney, çok iyi tanıdığı köy gerçekliğini ve köylüleri olduğu gibi anlatıyor; ama elbette bir roman yapısı içinde, elbette yakından tanıdığı, yaşadığı insan ve toplum gerçeklerini seçerek, düzenleyerek… Yılmaz Güney inandırıcı olmayı biliyor (Fethi Naci)
1971’de yayımlanıp 1972 yılı Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazanan “Boynu Bükük Öldüler”, Yılmaz Güney romanları arasında kuşkusuz en başarılısıdır. Toplumsal sorunları, özellikle kırsal kesim insanlarının dramlarını anlatma eğiliminin roman yazımına egemen olduğu, Yaşar Kemal, Kemal Tahir, Orhan Kemal gibi yazarların ustalık ürünlerini verdikleri, sosyalist düşüncelerin edebi alana yayıldığı bu yıllarda yazılan “Boynu Bükük Öldüler”, Halil ve Emine üzerinden 1950’li yılların Çukurova’sındaki hayatı anlatır. Kendisinin de ifade ettiği gibi, teorik bilgisi zayıftır, ideolojisi netleşmemiştir, ama hikayesindeki insanları tanımış ve çok iyi gözlemiştir. Bu gözlemlerini gerçekçi ve içten bir yaklaşımla taşıyacaktır hikayesine. “Boynu Bükük Öldüler”de -Fethi Naci’ye katılıyorum- “köylülere bir Yaşar Kemal bakışı var. Yılmaz Güney de, çok iyi tanıdığı köy gerçekliğini ve köylüleri olduğu gibi anlatıyor, ama elbette bir roman yapısı içinde, elbette yakından tanıdığı, yaşadığı insan ve toplum gerçeklerini seçerek, düzenleyerek. İlk romanlar çoğu zaman, yaşanmışlıkla doludur. Yılmaz Güney, gereksiz ayrıntıları ayıklamayı bildiği için, yaşanmışlığa dayanan romanı başarı çizgisini tutturmuş.”
Yılmaz Güney, “Boynu Bükük Öldüler” romanını yazma sürecini anılarında şu cümlelerle özetlemektedir:
“Boynu Bükük Öldüler Nevşehir Cezaevinde, siyasiler koğuşunun en dip köşesinde, rutubetli bir duvara komşu bir ranzada, geceli gündüzlü on altı aylık bir çalışmanın ürünüdür. Ranzamdan hiç indirmediğim küçük bir masam vardı. Yatma zamanı gelince, ayak ucuma çeker, ayaklarımı altına sokar uyurdum. Çoğunlukla, anlattığım insanları görürdüm düşlerimde, onlarla yaşardım.
Altmış üç haziranında sürgünden döndüğümde, bir gazetede yayınlanması olanaklarını aradım, bulamadım.
Altmış altıda, bir arkadaş basmak istedi. O günlerde ünü giderek artan bir sinema oyuncusuydum. Adım “Çirkin Kral”dı. (insanokur.org)
KONUK YAZAR
Orhan Kemal ve sinema/ Tahir ŞİLKAN
Orhan Kemal sinemaya çok emek vermiş yazarlarımızdan biridir. Yazdığı senaryoların sayısını yüzlerle ifade eder. Işık Öğütçü, büyük bir emekle, Orhan Kemal’in farklı isimlerle yazdığı senaryo örneklerini, birinci basımı ocak 2016’da yapılan ‘Bilinmeyen Senaryolar’ kitabında yayımlamıştır.
Orhan Kemal, yazdığı senaryolar dışında, romanları en çok sinemaya uyarlanan yazarımızdır. Orhan Kemal’in sinemaya uyarlanan ilk romanı, Suçlu’dur. Sokak çocuğu Cevdet’in hikayesini anlatan Suçlu romanını 1960 yılında Atıf Yılmaz sinemaya uyarlamıştır. Filmin senaryosunu Atıf Yılmaz’la birlikte genç bir sinemacı Yılmaz Güney yazmıştır. Film, sansüre takılmış, “sakıncalı” sahneleri kesildikten sonra gösterime girmiştir.
Orhan Kemal’in roman ve öykülerinden bazıları da farklı isimlerle iki kez sinemaya uyarlanmıştır: Murtaza, Devlet Kuşu, Kaçak, 72. Koğuş. Orhan Kemal’in sinemaya uyarlanan diğer filmleri; Vukuat Var, Sokaklardan Bir Kız, Bereketli Topraklar Üzerinde, Eskici ve Oğulları, Tersine Dünya, Gurbet Kuşları, El Kızı. Orhan Kemal’in Yalancı Dünya, Hanımın Çiftliği, Evlerden Biri ve Kötü Yol romanları televizyon dizisi olarak çekilmiştir.
***
Orhan Kemal kendi ismiyle yazılan senaryoları, Sansür Kurulu reddettiği için senaryoların çoğunu farklı isimlerle yazmıştır. Yazdığı senaryoların gerçek bir sanat eseri olmasını çok arzuladığını söyleyen Orhan Kemal, bunun hiçbir zaman gerçekleşmediğini, sanata yatkın senaryolarının beğenilmediğini, bunun üzerine kendisinin de piyasa işi senaryolar yazdığını ve bu senaryoların kendi ismiyle anılmamış olmasını da umursamadığını ifade edecektir.
Orhan Kemal senaryo yazmayı geçinebilmek için yaptığını, buradan kazandığı parayla yazmayı arzuladığı hikaye ve romanları yazma fırsatı bulduğunu söyler. Sinemayı önemli bir sanat olarak gören Orhan Kemal bu önemli sanatın, ülke gerçekliklilerini anlatamadığını, bunun önündeki en büyük engelin Sansür Kurulu, Sansür Yönetmeliği olduğunu ifade eder: “…Bugün yurdumuzda yayımlanmış birçok roman, hikaye, tiyatro oyunu sinemamız için konu olmak bakımından, hemen hemen yasaktır. Toplumsal konuyu anlatan bir yapıtı, sinema filmi olarak çekmeye kalksanız çeşitli yasaklarla karşılaşırsınız. Ülkemiz gerçeklerini, geri kalmışlığımızı ele alan sinemacılarımız büyük cesaret ve rizikolar üstlenmek zorunda kalıyorlar…”
***
Sinemamızın önündeki diğer büyük sorunun, film yapımcılarının, sinema şirketlerinin nitelikli sanat filmi yapmak istememeleri olarak tespit eden Orhan Kemal, “İyi film yapabilmek için, iyi bir senarist, iyi bir rejisör, en iyi teknisyenlere çok para ödemeniz gerekir. Film iş yapmazsa, büyük zarara katlanmak gerekecektir. O nedenle yapımcılar, çok tutmuş bir oyuncuyla piyasa işi film çekmeyi tercih ederler…” der. Batıda çekilen filmlerin pek çoğunun, içinde yaşadıkları toplumu kıyasıya eleştirdiğini, olması gerekeni gösterdiğini söyleyen Orhan Kemal, “…Biz, bugün bunlardan çok uzağız. Toplumsal geriliğimizin nedenlerini açıklayacak konulara giremiyoruz, tepemizde “sansür” var. Yabancı ideoloji korkusu, konularımızı gülünçleştiriyor, akıl dışı, gerçek dışı kalıyoruz…Sinemamızı ilkel bırakan budur…” tespitini yapar.
Oysa, ulusça kalkınmak isteniyorsa; ülkenin geriliğinin nedenlerini tespit etmek ve bilimin, sanatın aydınlığında, yol göstericiliğinde, toplumun daha iyi olması için çaba gösterilmesi gerekmektedir. Edebiyatçılar bunu romanla, hikayeyle yapmaktadır; ressamlar boyalarla, müzisyenler seslerle, heykel sanatçıları yontuyla. Sinemacılar da birçok sanat dallarının yardımıyla çekecekleri sinema filmleriyle yapmalıdır.
Orhan Kemal’in bu konudaki sözleri, toplum ve ülke gerçekliğini bir yazar olarak kavradığını ve toplumun aydınlatılması için ne denli kafa yorduğunu kanıtlamaktadır. Orhan Kemal’in sözleriyle bitirmek isterim: “Bence, Türk sineması toplumsal inceleme, araştırma görevini yapmalıdır. Ön yargılardan vazgeçilmelidir. Sinemacılarımız yurtseverdir. Sinemacılarımızın yurtseverliğinden şüphe edilmemelidir.”
HAFTANIN ŞİİRİ
Arkadaş/ Yılmaz Güney
Olmasın o ta içten
Gülen gözlerde yaş
Bir gün gelip ayrılsak da
Seninle arkadaş
Bir kıvılcım düşer önce
Büyür yavaş yavaş
Bir bakarsın volkan olmuş
Yanmışsın arkadaş
Dolduramaz boşluğunu
Ne ana ne kardaş
Bu en güzel bu en sıcak
Duygudur arkadaş
Ortak olmak her sevince
Her derde kedere
Ve yürümek ömür boyu
Beraberce el ele
Olmayacak o ta içten
Gülen gözlerde yaş
Bir gün gelir ayrılsak da
Seninle arkadaş
HAFTANIN SANAT GÜNDEMİ
Oktay Akbal Edebiyat Ödülü’nde köşe yazıları yarışacak
Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Oktay Akbal Edebiyat Ödülü, Cumhuriyet’in 100. yılının kutlanacağı 2023 yılında, ‘Cumhuriyetin 100. Yılı’ konu başlığıyla deneme/köşe yazısı dalında yazılmış eserlere verilecek.
Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin gazeteci, yazar Oktay Akbal’ın adını yaşatmak, Türk Edebiyatını desteklemek, yaygınlaştırmak ve başarılı yazarları ödüllendirmek amacıyla her yıl düzenlediği ‘Oktay Akbal Edebiyat Ödülü’ yarışmasının 2023 konu başlığı belirlendi.
İlki 2021 yılında hikâye, bu yıl roman dalında gerçekleştirilen edebiyat ödülü, 2023 yılında ise ‘Cumhuriyetin 100. Yılı’ konu başlığıyla deneme/köşe yazısı dalında düzenlenecek.
SON BAŞVURU 7 OCAK
Oktay Akbal Edebiyat Ödülü başvuruları Muğla Büyükşehir Belediyesi Oktay Akbal Edebiyat Ödülü Koordinatörlüğü’ne yapılacak olup yarışmaya katılacak olan eser sahipleri, eserlerini posta, kargo, elden vb. şekillerde adrese teslim edebilecek.
7 Ocak 2023 tarihinde başvuruları sona erecek olan Oktay Akbal Edebiyat Ödülü Seçiciler Kurulu’nda Hikmet Altınkaynak, Işık Kansu, Arif Kızılyalın, Kemal Kocabaş, Tuncay Mollaveisoğlu, Ahmet Özer ve Öner Yağcı yer alıyor. Yarışmaya katılacak olan eser sahipleri Muğla Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı, Türkan Saylan Çağdaş Yaşam Merkezi Şube Müdürlüğü Oktay Akbal Edebiyat Ödülü Koordinatörlüğü’ne (Orhaniye Mahallesi Bülent Önuçan Sokak No:2 48000 Muğla, Telefon: 4444801 – 1952) başvuruda bulunabiliyor. (Kaynak: Cumhuriyet.com)
Sanatın güçlü sesi Ruhi Su, Süreyya Operası’nda anılacak
Türk müziğinin unutulmaz sanatçılarından Ruhi Su, 20 Eylül’de Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nda aryalar ve türküler ile anılacak.
Türkülerin güçlü sesi ve sanatın efsane isimlerinden olan Ruhi Su, hayata vedasının 37’nci yılında özel bir etkinlikle anılıyor.
20 Eylül 1985’te aramızdan ayrılan Ruhi Su, Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nda Aryalar ve türküler ile anılacak.
Bu yıl yapılacak anmada, Solist Göktuğ Alpaşar, Ruhi Su’nun yer aldığı operalardan örnekler sergilerken Nursel Dinler Yazman, Haluk Tolga İlhan, Ufuk Karakoç ve Ruhi Su Dostlar Korosu türkülerle geceye renk katacak.
20 Eylül’de gerçekleştirilecek etkinliğin davetiyelerine Kadıköy Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nden ulaşılabiliyor.
‘Sınıf’ın yakışıklısı halkın kalbinde: Tarık Akan’ın vedasının üzerinden 6 yıl geçti
Rol aldığı önemli filmler ve yakışıklılığının yanı sıra politik duruşuyla da halkın kalbinde özel bir yeri olan usta oyuncu Tarık Akan, hayata gözlerini yumalı 6 yıl dolu. Hababam Sınıfı’ndaki ‘Damat Ferit’ rolüyle popülarite kazanan, devam eden yıllarda ise Sürü, Yol ve Maden gibi filmlerde oynayan ve muhalif kimliği nedeniyle cezaevine giren Akan, Gezi Direnişi’ne katılan sanatçılardan biriydi. ‘Sınıf’ın yakışıklısı, Türk sinemasının unutulmazları arasındaki yerini koruyor.
‘Sınıf’ın yakışıklısı halkın kalbinde: Tarık Akan’ın vedasının üzerinden 6 yıl geçti
Oynadığı filmlerle ve politik duruşuyla gönüllerde taht kuran Türk sinemasının usta oyuncusu Tarık Akan, hayata veda edeli 6 yıl oldu.
Yaşamı boyunca 120’den fazla filmde rol alan, 7 kez Altın Portakal ödülüne layık görülen usta sanatçı, 16 Eylül 2016’da akciğer kanseri tedavisi gördüğü hastanede 66 yaşında hayata gözlerini yummuştu
Arkadaş, bugüne perdeden bakıyor
Şair Arkadaş Z. Özger’in hayatını anlatan “Sevdadır” oyunu sahnelenmeye hazırlanıyor. Yönetmen Ahmet Yapar, günümüzde yaşayan Arkadaş’ın Gezi’ye, 10 Ekim’e, Soma’ya, Çorlu’ya bir mesaj bıraktığını ifade ediyor.
Arkadaş, bugüne perdeden bakıyor
Bundan 49 yıl önce, henüz 25’inde hayata gözlerini yuman Arkadaş Z. Özger’den geriye şiirleri kaldı. Dizelerinin ardında gizlenen yaşamından izler, “Sevdadır” adıyla Ankara Devinim Tiyatro tarafından sahnelenmeye hazırlanıyor.
Özger’in kısa süren yaşam serüveninden ve şiirlerinden yola çıkarak tasarlanan oyunun yönetmenliğini Ahmet Yapar üstleniyor. Tek kişilik oyunda Arkadaş Z. Özger’i ise Hüseyin Oçan canlandıracak. Oyun, ilk kez 10 Ekim Pazartesi günü Çankaya Belediyesi Yılmaz Güney Sahnesi’nde izleyici karşısına çıkacak. Çocukluğundan şüpheli ölümüne kadar her yönüyle Arkadaş Z. Özger’in yaşamından kesitler sunan oyunu yönetmen Ahmet Yapar yapacak. (Birgün)
Altın Koza Orhan Kemal Emek Ödülleri sahiplerini buldu
29’uncu Uluslararası Altın Koza Film Festivali’nin açılış töreninde Orhan Kemal Emek Ödülleri; Zihni Göktay, Suzan Kardeş ve Zafer Ayden’e verildi.
– Adana’da bu yıl 29’uncusu düzenlenen Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde “Orhan Kemal Emek Ödülleri” tiyatro ve sinema oyuncusu Zihni Göktay, makyaj sanatçısı, oyuncu ve şarkıcı Suzan Kardeş ile Sinema Emekçileri Sendikası’ndan Zafer Ayden’e verildi.
“Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması”, “Belgesel Film Yarışması”, “Uluslararası Kısa Film Yarışması”, “Ulusal Öğrenci Kısa Film Yarışması” ve “Adana Kısa Film Yarışması” olmak üzere 5 kategoriden eserlerin izleyiciyle buluşacağı 29. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali kapsamında açılış ve Orhan Kemal Emek Ödülleri gecesi Merkez Park Amfi Tiyatro’da gerçekleştirildi.
Bir Portre: Orhan Kemal
Adana’da toprak ve fabrika işçilerinin dünyasını, İstanbul’daki gecekondu mahallelerini ve fabrika çevrelerini eserlerine yansıtan Orhan Kemal, ilk öykü kitabı Ekmek Kavgası (1949) ile başlayan yazarlık serüveninde, Türk edebiyatına adını altın harflerle yazdırdı. Orhan Kemal kimdir? Orhan Kemal eserleri neler? Orhan Kemal önemli eserleri hangileri?
Türk edebiyatının büyük ustaları arasında anılan Orhan Kemal; yoksul kesimin, işçilerin, öğrencilerin yaşamını anlatan öykü ve romanlar yazmış ve insan-toplum ilişkilerini gerçekçi bir dille yansıtmıştır. 27 roman, 19’u öykü kitabı ile anı, inceleme, oyun, röportaj türünde kitaplar bırakmıştır. Roman, hikâye, oyun, şiir gibi farklı tarzlarda birçok esere imza atmış olsa da daha çok romancılık yönü ile tanınmıştır. Orhan Kemal kimdir? Orhan Kemal eserleri neler? Orhan Kemal hayat öyküsü nedir?
ORHAN KEMAL KİMDİR?
Orhan Kemal, gerçek ismi Mehmet Raşit Öğütçü, 15 Eylül 1914 tarihinde Adana’da dünyaya geldi. Babası, o sırada Çanakkale cephesinde, Dardanos’ta topçu teğmeni olan avukat Abdülkadir Kemali Bey, annesi ise rüştiye mezunu, iki yıl kadar memleketinde ilkokul öğretmenliği yapmış Adanalı Azime Hanım’dır.
Çocukluğunun ilk yılları Adana’da geçti. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Adana’nın Fransız işgaline uğraması üzerine ailesi ile önce Niğde’ye, sonra Konya’ya taşındı. Konya’da bulunduğu dönemde Kuvâ-yi Milliye hareketine karşı Delibaş isyanına tanıklık etti. Kuvay-ı Milliye güçlerine katılmış olan babası; isyanın bastırılmasından sonra TBMM’ye Kastamonu milletvekili olarak girdi. Ankara’ya taşınan aile, 1923’te Adana’ya döndü. Ceyhan’da çiftçilikle uğraşmaya başlayan babası Toksöz gazetesini çıkardı. Takrir-i Sükûn Kanunu’nun ardından pek çok gazete ile birlikte Toksöz de kapatıldı ve Abdülkadir Kemali Bey 11 ay tutuklu kaldı. 1930’da Adana’da Ahali Cumhuriyet Fırkası’nı kuran Abdülkadir Bey, Ahali adlı gazeteyi çıkardı. Babasının aktif siyaset yaşamı içinde olmasına rağmen Orhan Kemal bu yıllarda siyaset ile ilgilenmedi. Abdülkadir Bey, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kendini feshetmesinden sonra partisini kapatıp Suriye’ye kaçtı. 1931’de bütün aile Beyrut’a yerleşti.
Orhan Kemal, Suriye’deki babasının yanına gidince orta öğrenimini kendi isteğiyle yarıda bıraktı ve Beyrut’ta bulaşıkçılık ve matbaa işçiliği yaptı. Bir yıl sonra tek başına Türkiye’ye dönerek babaannesinin yanına yerleşti; Adana’da çırçır fabrikalarında işçilik ve kâtiplik yaptı. Bu yıllardaki birikimleri, ileride Baba Evi, Avare Yıllar romanlarına hayat vermiştir. 1937’de çırçır fabrikasında (Millî Mensucat) bir işçi olan Nuriye ile evlendi. Bir yıl sonra ilk çocuğu Yıldız doğdu.
ORHAN KEMALYAZARLIK KARİYERİ
İlk öykü kitabı Ekmek Kavgası (1949) ve Küçük Adamın Notları başlığı altında yayımladığı otobiyografik roman dizisiyle yaygın bir üne kavuştu. Edebi hayatı 1960’lı yıllarda zirveye ulaştı. Adana’da toprak ve fabrika işçilerinin dünyasını, İstanbul’daki gecekondu mahallelerini, fabrika çevrelerini eserlerine yansıttı. Murtaza, Hanımın Çiftliği, 72. Koğuş adlı eserleri başyapıtlarındandır. Adanaspor’da futbol oynamıştır. Golcü Raşit olarak bilinmektedir.
1949’da babasını kaybetti ve aynı yıl doğan çocuğuna babasının adını verdi ve doğumdan sonra ailesiyle İstanbul’a yerleşti. Hayatının geri kalanında geçimini kitap, makale, film senaryosu yazarak sağladı. 1952’de yayımladığı Murtaza ve Cemile romanları ile edebiyatçı olarak ünü yayıldı. 1954 yılında Bereketli Topraklar Üzerinde adlı romanı ile topraksız tarım işçilerinin dramını edebiyat dünyasına taşıdı. Aynı yıl 72. Koğuş’u yazmaya başladı. 1957’de dördüncü çocuğu Işık doğdu.
1958’de Sait Faik Hikâye Armağanı’nı Kardeş Payı adlı öyküsü ile aldı. Sinema senaryoları yazsa da çoğu sansürden geri dönmekteydi. O da senaryoları İlhan F. Demir, Yıldız Okur imzalarıyla kaleme aldı. 1964’te Devlet Kuşu romanına dayanılarak uyarlanan İspinozlar oyunu ile ilk kez tiyatroya adım attı. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen oyun iki buçuk ay sonra bilinmeyen bir nedenle kaldırıldı. 1965 yılında “Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl” adlı anı kitabını yayımladı. Aynı yıl yayımlanan Bir Filiz Vardı adlı romanı ile otobiyografik romana döndü. 1960 yılında tanışıp duygusal bir ilişkiye girdiği ancak ilişkilerinin ortaya çıkmasından kısa bir süre sonra ayrılmak zorunda kaldığı son aşkını anlattı.
1966’da “hücre çalışması ve komünizm propagandası” yaptıkları gerekçesi ile iki arkadaşı ile birlikte tutuklandı. “Suç teşkil eden bir cihet bulunmadığı” yolundaki bilirkişi raporu üzerine bir ay sonra serbest bırakıldı. Kimi romanlarını oyun olarak tekrar kaleme alan yazar, 1967’de 72. Koğuş romanını oyunlaştırdı. Eser, Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından sahnelendi. Orhan Kemal, bu oyunu ile Ankara Sanatseverler Derneği tarafından en iyi oyun yazarı seçildi. 1969’da Türk Dil Kurumu Ödülü’nü ve Sait Faik Hikâye Armağanı’nı Önce Ekmek adlı kitabı ile aldı.
Bulgar Yazarlar Birliği’nin çağrısı üzerine 1970 yılında Sofya’ya gitti. Asıl amacı babaannesinin soyunun bulunduğu yerleri gezip not almak ve “93’ten Bu Yana” adıyla ailesinin hikâyesini yazmaktı. Ancak bu isteğini gerçekleştiremedi. Geçirdiği bir beyin kanaması nedeniyle tedavi görmekte olduğu hastanede 2 Haziran 1970’te öldü. Cenazesi özel bir araba konvoyuyla birlikte 5 Haziran 1970’te yurda getirildi; Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.(Cumhuriyet)