Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Antakya’da Kültür Sanat

Hazırlayan: Mehmet Karasu Haftanın

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Haftanın Kitabı

Türkçe “Off”/ Feyza Hepçilingirler/  Everest  Yayınları

“Yalnızca bir iletişim aracı olarak görmeye alıştırdığımız, belki de bu yüzden hafife almaya başladığımız dil, aslında yaşamımızı belirleyen en önemli kültürel etken. Dilimizin yoğurduğu bir zihinle düşünüyor, hissediyor ve bunları yine dili kullanarak aktarıyoruz. Dildeki bozulma, yaşamı algılayışımızı, kurgulayışımızı, yaşama sahip çıkışımızı etkilediği gibi, iletişim kazalarına da yol açabiliyor.

Feyza Hepçilingirler bu kitapta, bir yandan dilimize sahip çıkmanın anlamını tartışırken, bir yandan da doğru Türkçe’nin bilgisini sunuyor okurlara. Dilimize ayna tutarken yaşadıklarımıza da tanıklık eden bu yazılar, Türkiye’yi birçok boyutuyla yansıtıyor.

Bunca sorun dururken dille uğraşmayı gereksiz bulanlar var mıdır, bilemiyorum. Gereksiz değildir; çünkü dildeki bozulma, hem o sorunların göstergesidir hem de dolaylı olarak nedeni. Türkçe’nin bu kadar kötü kullanılıyor olması, bütün işlerin kötüye gidiyor olmasından bağımsız mı?” (Arka kapak yazısı)

Konuk Yazar

Abdullah Özkucur’un Ardından/Ali Ozanemre

“sel basar deprem olur

orman yanar ev çöker

sen kalırsın altında”

(A. Özkucur, ‘Kendime Deyişler’ şiirinden)

Şair Ali Yüce’nin deyişiyle “Kapatılamayan Köy Enstitüsü Abdullah Özkucur” öğretmen de ayrıldı aramızdan. Son yıllarına dek pırıl pırıl bir bilinçle 102 yıllık bir yaşamın ucunda, 103’ünün içindeydi. 100. yaşına tırmanırken, naçizane benim de bir yazıma yer verilen “Abdullah Özkucur’a Armağan”( ) kitabı yayımlandı.

Anılan kitaptaki yazısının bir yerinde Günay Güner’in şu saptaması önemli. Güner diyor ki: “Köy enstitüleri bir anda erdemli insanlar mı yetiştirdi, hayır. Boş inançları, bilgisizliği birkaç yılda kazımak olanaksızdır. Ne ki doğru temel atılmıştır, maya tutmuştur.”

1940’tan önceki olumlu gelişmeleri yok sayamayız. Hatta, 1946’dan sonraki saldırılara, içeriğinin bozulmasına karşın Enstitülerin etkisinin 1970’lerin ilk yıllarına dek sürdüğü de bir gerçek. Ne var ki Köy Enstitülerinin ömrü, 1940-1946 yılları arasında ancak 6 yıl kadardır. Bağ bahçe kurayım desen ürün sayılabilir ilk meyvelere en erken 6 yılın sonunda ulaşırsın. Ama toplumsal gelişim, değişim, dönüşüm açısından kısacık olan bu zaman dilimiyle, Güner’in saptamasındaki gibi “maya tutmuştur”.

Tutan mayanın kanıtlarıdır onlar: Adil Bozkurt, Ali Dündar, Ali Yılmaz, Ali Yüce, Abdullah Özkucur, Adnan Binyazar, Behzat Ay, Bekir Semerci, Dursun Akçam, Dursun Kut, Ekrem Kabay, Enver Atılgan, Fakir Baykurt, Hasan Kıyafet, Haşim Kanar, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Mustafa Aydoğan, Naciye Makal, Nedim Şahhüseyinoğlu, Niyazi Ünsal, Osman Bolulu, Osman Şahin, Sabri Kurt, Sami Gürel, Talip Apaydın, Ümit Kaftancıoğlu, Yusuf Ziya Bahadınlı ve bu yolun yolcusu daha yüzlerce, binlercesi…

Biri yok sayılsa, Türk yazın duvarında boşluk oluşur.

İlginçtir; bin bir yalan yanlış karalamalarla haksız yere suçlanarak Köy Enstitüleri kapatılırken halktan, özellikle tepki göstermesi gerekir diye düşünülebilecek köylüden hiçbir tepki gelmemiştir.

Halk, halkımız…

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, 15 yıl gibi kısacık bir zaman diliminde bütün dünyanın hayran kaldığı devrimleri toplumsal yaşama geçirmesi sürecinde de işin doğrusu halk yoktu. O halk, Atatürk’ü sevdi ama anladı mı, özümsedi mi? Kuşkuluyum. Özümsemiş olsaydı; kubbelere kümbetlere, makamlara meşhedlere, türbelere eğilimi, böylesine yoğun olmaz; hurafeye mistik bir anlam yükleyerek ‘makam’ları,  şıhları şeyhleri kurtarıcı iyileştirici tedavi edici şifa kaynağı sayarak İslâm açısından bile ‘şirk’ sayılan aymazlıklara düşmezdi.

İnanmış halk kesimleri yüzyıllar boyu hurafelerle uyutulmuş, uyuşturulmuş. Halkın bu halinden çıkar sağlayan yalancılar hep olagelmiş.

Tekke ve zaviye benzeri yerlerin kapatılması, ilgili bazı unvanların yasaklanması tarihi 1925’tir. 677 sayılı Yasayla; cami ve mescit dışındaki tekke benzeri yerler kapatılır. Özellikle büyücülük, falcılık, muskacılık, üfürükçülük gibi çağdışılıklar ve bunlarla ilgili bazı sanların sıfatların kullanılması yasaklanır. Kapatılan yerler; Milli Eğitim Bakanlığına, Vakıflar yönetimine emanet edilirken tarihî ve sanatsal değeri olanların korunup sonraki kuşaklara aktarılabilmesi amacıyla onarımları için önemli tutarda paralar harcanır, taşınabilir olanlar da müzelere…

1945’te “çok partili”ye geçilirken dini istismar edeceği ta başından belli olan DP karşısında CHP, ödünler vermeye başlar. CHP’nin Köy Enstitüleri konusundaki ödünleri de bu bağlamdadır.

Sonra neler olur? Ağaca bağlanan bez parçaları, “sevap” için yakılan mumlar adaklar, dokunmaktan medet umulan ‘türbeler devri’ yeniden başlar ki ne başlayış!

Çünkü;

1945’le birlikte CHP yönetimi, kendi sol kanadını oluşturan bakan Hasan Âli Yücel’i Bakanlıktan alarak kabine dışında bırakmış, İsmail Hakkı Tonguç ve Ferit Oğuz Bayır gibi değerli yöneticileri etkin görevlerden uzaklaştırmış, onların yerlerine bizim için “malum kafalar”ı iş başına getirmiş; böylece CHP, gericiliğe ödün verme konusunda DP ile yarışır bir duruma gelmiştir. Bu bağlamda denilebilir ki Köy Enstitülerinin DP eliyle tümden yıkılıp yok edilmesinden önce Enstitülerle ilgili cadı kazanı, CHP’de kaynatılmıştır. Buna karşın Menderes ve hükümeti, öteden beri daha çok eleştirilir. Bunun nedeni, Köy Enstitülerini özlemle anımsayanların İsmet İnönü’ye karşı duydukları vefa borcu… Duyulan bu borç, boşuna değil. O yatılı okullar olmasaydı okuma olanağı bulamayacaklar, o günlerin yoksul köylerinde ya da kentlerin varoşlarında yok olup gideceklerdi. Bu kesin. Onlara o kısacık arada okuma olanağı sağlayan İnönü’ydü. Ayrıca, CHP’yi (İnönü’yü) o olumsuz yola itenlerin de DP anlayışı (Menderes) olduğunu biliyorlardı. Anadolu’nun ölüm-kalım savaşında Atatürk’ü izleyebilen tek yoldaşının İnönü olduğunu da… Aynı İnönü, Eğitim Bakanı Yücel’e, “Enstitülere alabildiğiniz kadar öğrenci alın; gerekirse ranzaları 3 kat yapın; savaş (2. Paylaşım Savaşı) bitince bize bunu yaptırmazlar.”  dediğini de…

DP’nin Enstitü yıkıcılığı konusunda Mahmut Makal’ın şöyle bir saptaması var: “1946 seçimlerinden sonra eğitim bakanı olan Şemsettin Sirer, DTC Fakültesi’nden ve Gazi Eğitim Enstitüsü’nden mezun olan şartlandırılmış köy enstitüsü karşıtı öğrencileri, Enstitülere atama yoluna gitti. … (Onlar) Türkiye’yi güllük gülistanlık görüyorlar ve köylerden bahseden şiir ve yazı yazan Enstitü öğrencilerini tehdit ediyorlardı. Türk köyleri cennettir, diyorlardı.”

1946 Ağustos ayında İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç görevden alınır; Özkucur da Antakya Kız İlköğretmen Okulu resim-iş öğretmenliğine atanır. Emekliliği, bu okuldandır. Gerek öğretmen olarak çalışırken, gerekse emekli olduktan sonra bir Köy Enstitülüye yakışır biçimde durmadan çalışır; okur, yazar, üretir…

TÖS, TÖB-DER ve ADD üyesi Özkucur’un bu arı gibi çalışkan tavrıdır ki; 2013 Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Eğitim Emek Ödülü, 2014 Ulusal Eğitim Derneği Onur Ödülü, 2014 Eğitim-İş Eğitim Onur Ödülü, 2019 Eğitim-İş Fakir Baykurt Eğitim Onur Ödülü ile onurlandırılmasını getirmiştir.

Köy Enstitüleriyle ilgili olarak Uğur Mumcu’nun şöyle bir selamı var: “Köy Enstitüleri, Cumhuriyet tarihimizde bir dramın adıdır. Bu dramı eğilip bükülmeden yaşayanları, Köy Enstitülerinin ateşini Prometheus gibi söndürmeden, unutulmadan ulaştıranları, Köy Enstitülerine tüm emeği geçenleri saygıyla selamlıyorum.’ …” (agy s.117)

Mahmut Makal’ın da, Özkucur’un “Köy Enstitüleri Destanı” için unutulmaz bir sözü var: “Bu destan, salt Türk buluşu Köy Enstitülerinin değil, çağımız insanının temelden kurtulabilme yollarını da kestirmeden ama şiir gibi anlatan, günümüzde standart bir yapıya itilmiş milyonlarca insanın yadırgayabileceği, kendine yabancı bulacağı, ama özüne indikçe, insan mayasına, insan yapısına, akla, mantığa, doğaya, geçmişe, geleceğe, kısaca insan olma, var olma düşüncesine en uygun kurguyu içinde bulacağı bir destan.” (agy s.118)

Fakir Baykurt da Özkucur’un “Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü” adlı kitabıyla ilgili olarak der ki: “Güzel güzel yazıyorsun. Ellerine, dillerine sağlık. … Pek candan anlattığın Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nü insanlar öğrenecek; sevecek, çok da üzülecekler. O güzel kurum neden öyle yok edildi? diye soracaklar.” (agy s.119)

11 Ağustos 2022’de aramızdan ayrılan Abdullah Özkucur; özverili çalışkanlığı, sarsılmaz yurtseverliği, dost ve insan canlısı kişiliğiyle esaslı bir Köy Enstitülüydü. Işıklara yürüdü; geride bıraktıkları yaşayacak.

Onun dizeleriyle başladığımız yazıyı, yine onun dizeleriyle bitirelim:

“Ağlama ardımdan biraz gül

Gül dedi bana

Ağlayan kendisiydi”

Haftanın Şiiri

Kadınsı/ Gülten Akın

…Şimdi bilmem kaçıncı paralelde

Kuru topraklara yağmur yağıyor

Bir filmin orta yerinde kaç gecedir

Uzanıp elimi tutuyorsunuz

Elimi her sefer bir şey için

Elimi her sefer bir kere tutarsınız

Sonra bütün davalarımla ortalıkta

Sonra olanca kalabalığımla yalnız

Hava ve deniz arasında

Ekmekle barış arasında

İnanın hepiniz varsınız

Sonsuz şeyler uğruna mesela

Kırılıp dökülen şeyler uğruna

Kendinizi ne çok aldattınız

Dağlar bildiğince yüksek olsun

Gözden uzak tutamam sizi durun

Yaşamak küçük aldanışlarla güzel

Ölümü alın götürün.

Haftanın Sanat Gündemi

2023 Ümit Kaftancıoğlu Öykü Yarışması

11 Nisan 1980’de öldürülen TRT İstanbul Radyosu Prodüktörü, Gazeteci Yazar Ümit Kaftancıoğlu adına Yalın Ses Yayınları tarafından bu yıl 19. düzenlenen öykü yarışmasına başvurular 20/09/2022-17/12/2022 tarihleri arasında yapılacaktır.

İki aşamalı bir değerlendirme sisteminin olacağı Öykü Yarışmasında:

Yarışmaya katılım için son başvuru tarihi 17 Aralık 2022 olup diğer şartlar aşağıda sıralanmıştır.

1- Eser sahipleri yayımlanmamış ve ödül almamış bir (1) öykü ile katılacaklardır.

2- Öyküler (bilgisayarda yazılmış) en az 2 en çok 12 sayfa olacaktır.

3- Öykülerin yazılı olduğu dosyanın sağ üst köşesine büyük harflerle rumuz yazılacaktır. Kesinlikle gerçek ad ve soyadı belirtilmeyecektir.

4- Katılımcılar öykülerini 4 kopya olarak gönderecekler ve gönderinin içine ayrı bir dosyada kısa öz yaşamı, adresi ve telefon bilgilerini belirteceklerdir. Aksi durumda öyküler değerlendirmeye alınmayacaktır

5- Değerlendirme 1., 2., ve 3. şeklinde olacak, ilk 10’a giren öyküler kitap olarak basımı yapılacaktır.  Dereceye giren katılımcılar plaket ve kitap seti ile ödüllendirileceklerdir.

6- 17.12.2022 son katılım tarihidir. Gecikmelerden ve kaybolmalardan düzenleyen kurum sorumlu değildir. Öykü yarışması sonuçları 27.03.2023 tarihinde basın yolu ile açıklanacak ve 08 Nisan 2023 günü yapılacak anma töreni ile ödüller sahiplerine verilecektir.

7- Yarışmaya katılacak olan tüm katılımcılar dereceye giren öykülerin kitap olarak basımını kabul etmiş sayılır.

TESLİM VE GÖNDERİM ADRESİ

ÖZTÜRK TATAR

2020 ÜMİT KAFTANCIOĞLU ÖYKÜ YARIŞMASI

YÜZYIL MAH. BARBAROS CAD. No: 109A

BAĞCILAR/İSTANBUL TEL: 0531 608 40 33

2022 Necip Fazıl Ödülleri Açıklandı

Cumhuriyet tarihinin en önemli edebiyatçı ve fikir adamlarından Üstad Necip Fazıl’ın manevi ve kültürel mirasını yaşatmak amacıyla Star Gazetesi tarafından düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri’nin 2022 yılı kazananları açıklandı. Kültür sanat dünyasında büyük yankı uyandıran ve bu sene 9’uncusu düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri’nde 6 ayrı dalda 7 isim ödüle layık görüldü.

Türkiye’nin edebiyat ve düşünce dünyasında önemli yeri olan adayları belirlemek üzere bir araya gelen Necip Fazıl Ödülleri Jüri Heyeti, yapılan toplantıların ardından ödüle layık görülen isimleri açıkladı. Ödüller, daha sonra ilan edilecek bir tarihte, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla düzenlenecek törenle sahiplerine takdim edilecek.

Prof. Dr. M. Fatih Andı, Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç, Prof. Dr. Turan Karataş, Doç. Dr. Ahmet Murat Özel ve Necip Tosun’dan oluşan jüri heyetinin aldığı kararlar neticesinde 2021 Necip Fazıl Ödülleri’ne layık görülen isimler şöyle:

NECİP FAZIL ÖDÜLLERİ 2022

Necip Fazıl Şiir Ödülü: Mehmet Can Doğan

Necip Fazıl Hikâye-Roman Ödülü: Ayşegül Genç

Necip Fazıl Fikir-Araştırma Ödülü: Mustafa Özel

Necip Fazıl İlk Eserler Ödülü: Elif Genç

Necip Fazıl İlk Eserler Ödülü: Can Acer

Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülü: Elçin İlyasoğlu Efendiyev

Necip Fazıl Saygı Ödülü: İlhami Atalay

Necip Fazıl Şiir Ödülü: Mehmet Can Doğan

Kadim Türk kültürünün izlerini şiirinin özüne koyması, neredeyse bütün mesaisini şiire, şiir dergilerine, şiir üzerine araştırma ve inceleme yazılarına ayırdığı için Necip Fazıl Şiir Ödülü’ne layık görülmüştür.

Necip Fazıl Hikâye-Roman Ödülü: Ayşegül Genç

Yenilenleri, kaybedenleri, kenarda kalanları derinlikli bir anlatım ve ikna edici bir dille anlattığı eserleriyle Türk Edebiyatı’na özgün katkılar sunduğu için Necip Fazıl Hikâye-Roman Ödülü’ne layık görülmüştür.

Necip Fazıl Fikir-Araştırma Ödülü: Mustafa Özel (Star Gazetesi)

Zeynep Cemali Öykü Yarışması 2022 kazananları açıklandı!

Günışığı Kitaplığı’nın düzenlediği ve 12 yıldır Türkiye’nin dört bir yanından 6, 7 ve 8. sınıf öğrencilerinin katıldığı Zeynep Cemali Öykü Yarışması’nın 2022 sonuçları belli oldu. Gezegenimiz ve uzay hakkında çarpıcı bilimsel gelişmelerin ve keşiflerin gerçekleştiği 2022 yılında, yarışmaya yüzlerce öğrenci “Uzay” temalı öyküleriyle katıldı.

Edebiyatımıza yeni öykücüler kazandırmayı amaçlayan Zeynep Cemali Öykü Yarışması’nın 2022 öykülerini Burcu Aktaş, Murat Özyaşar, Ömer Açık, Sibel K. Türker ve Dr. Müren Beykan’dan oluşan seçici kurul değerlendirdi. Ülkenin her köşesindeki okullardan Günışığı Kitaplığı’na ulaşan yüzlerce öykünün arasından 4 genç öykücünün eseri ödüle değer görüldü.

İzmir’den “Uzaynet” öyküsüyle Ali Utku Çakır (6. sınıf), Isparta’dan “Uzayı Kim Taşıyor?” öyküsüyle Azra Irkılata (7. sınıf), Kırklareli’nden “Akıl Hastanesi” öyküsüyle Fulya Er (7. sınıf) ve Ankara’dan “Çocuksu Hasret” öyküsüyle Duru Aydın (8. sınıf) 2022’nin ödüllü genç öykücüleri oldu.

Yarışmada dereceye giren 4 öyküyle birlikte, dikkati çeken 7 öykü de “Zeynep Cemali Öykü Yarışması 2022 Ödüllü Öyküler Kitapçığı”nda yayımlanmaya değer görüldü.

Yarışmanın 2022 Ödül Töreni, 19 Kasım Cumartesi günü Günışığı Kitaplığı’nın yıllık yayıncılık konferansı 12. Zeynep Cemali Edebiyat Günü kapsamında çevrimiçi gerçekleşecek. Konferans, bu yıl “iklim krizi” odağında ilk kez tematik olarak düzenlenecek.

Bir Portre

Ümit Kaftancıoğlu

 Ümit Kaftancıoğlu, 1935 yılında Ardahan’ın Hanak ilçesinin Koyunpınarı (Saskara) köyünde dünyaya geldi. Çocukluğu Dede Korkut boylarının zengin anlatım geleneği içerisinde, halk âşıklarının, söz sohbet bilenlerin dizinin dibinde destan, masal, türkü, efsane dinleyerek, okuyarak geçti. İlkokulu bitirdikten sonra köy çocuklarına açık tek kapı olan Cılavuz Köy Enstitüsü’ne girdi. Kaftancıoğlu, Cılavuz Köy Enstitüsü’nü bitirdikten sonra Mardin’in Derik ilçesinde ilkokul öğretmeni olarak görevine başladı. Daha sonra Balıkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümünü bitirip bir süre Rize’nin Pazar ilçesinde Türkçe öğretmenliği yaptı. Yedek Subay olarak görev yaptığı askerlik dönüşü, TRT’nin açtığı sınavı kazanarak, Köy Yayınları bölümünde göreve başladı. TRT İstanbul Radyosu’nda “Av Bizim Avlak Bizim”, “Dilden Dile” ve “Yurdun Dört Bucağından” gibi programlarla halk kültürünü, halk âşıklarını, halkın eksiğini ve sıkıntılarını mikrofona taşıdı. “Gerçek edebiyatın halkın ağzında, dilinde olduğunu bilmeliyiz. Halkın sözlü edebiyatını yazıya geçirecek, değerlendirecek olanlar da halk çocuklarıdır.” der. Bu gözlemlerini doğrularcasına, Anadolu’yu gezerek derlemelerle halkın sözlü yazınını ve halk türkülerini yazıya döktü. Günümüzde bile sevilerek dinlenen “Evreşe Yolları Dar” ve “Yüksek Yüksek Tepeler Ev Kurmasınlar” türküleri Kaftancıoğlu’nun derlemeleri arasındadır.

Radyo programcılığı yanında edebiyat dünyasında da adını duyuran

Kaftancıoğlu, “Dönemeç”le (Öykü) TRT Büyük Ödülü birincilik (1970) ve “Hakullah”la (Röportaj) Milliyet Gazetesi Karacan Ödülü birinciliği (1972) aldı. 11 Nisan 1980 günü görev yaptığı TRT İstanbul Radyosu’na gitmek için çıktığı evinin önünde öldürüldü.

 Yapıtları

 * Dönemeç (Öykü) 1972 (Yeni Basım Yalın Ses Yayınları-2006)

* Hakullah (Röportaj) 1972/* Yelatan (Roman) 1972

* Tek Atlı Tekin Olmaz (Halk Masalları) 1973

* Tüfekliler (Roman) 1974 (Yeni Basım Yalın Ses Yayınları-2006)

* Köroğlu Kolları (Halk Destanları) 1974/ * Çarpana (Öykü) 1975

* İstanbul Allak Bullak (Öykü) 1983

 Çocuk Kitapları

 * Kekeme Tavşan (1974) (Yeni Basım Yalın Ses Yayınları-2006)

* Çizmelerim Keçeden (1979)

* Altın Ekin (1979)

* Dört Boynuzlu Koç (1979)

* Kan Kardeşim Doru Tay (1979)

* Hızır Paşa (1980)

* Çoban Geçmez (1980) (Yeni Basım Yalın Ses Yayınları-2006)

* Şülgür Deresi (1981)

* Salih Bey (1981)

Okuma Önerileri

1.Önce Ben Öleceğim/ Furuğ Ferruhzad/ Totem Yay.

2.Kör Baykuş/Sadık Hidayet/ Ötüken

3.Tanrı’nın Gül Cemalini Öp/Mustafa Mestur/ Büyüyen Ay

4.İran Edebiyatı Öykü Antolojisi7 Çev. Haşim Hüsrevşahi/ Dünya Aktüel

5.Modern İran Ve Afgan Öyküleri Antolojisi/Yapı Kredi Yayınları