Hazırlayan:Mehmet Karasu
Haftanın Kitabı
Unutulan Yazarlarımız/Haz. Öner Yağcı
BESAM’ın (Bilim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) tarafından düzenlenen “Unutulan Yazarlarımız” sempozyumu, 18 Mart 2010 tarihinde ikinci kez gerçekleştirilmişti.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sedat Hakkı Eldem Oditoryumu’nda yapılan sempozyum iki gün sürmüştü.
Geçen yıl yapılan sempozyumun bildirileri, geçtiğimiz günlerde kitaplaştı.
Üyesi olduğum BESAM’ın düzenlediği bu sempozyum, yazarları anımsadığımızı göstermesi açısından bence çok önemli.
Açılışta Esen Arslandoğan (BESAM Başkanı), Zühal Çevik (Kültür Bakanlığı adına Telif Hakları Dairesi Başkanı) ve Alpay Kabacalı (Kurucu Başkan) konuştular. Hakkında konuşulacaklar listesine baktığımda, Türk edebiyatının önemli adlarının kitaplarının basılmadığı, genç kuşağın da onları tanımadığı gerçeği ortaya çıkıyor. Bırakın genç kuşağı, biz bile okumaya okumayı unutacağız.
Sempozyumda konuşulan, anılan yazarları gündeme getirmesi açısından BESAM önemli bir işlevi üstleniyor.
Bu kitaplar basılsa, iyi tanıtılsa, genç kuşağın da, meraklı okurların da ilgisini çekeceği kanısındayım.
BESAM’ı bu konuda desteklemeliyiz, hatta Kültür ve Turizm Bakanlığı ile de yayınlar konusunda ilişki kurmalıyız.
Yapıtın 58. Sayfasında Handan İnci’nin Bekir Sıtkı Kunt incelemesi var.
Modern Türk öykücülüğünün önemli bir ismi, Antakyalı Bekir Sıtkı Kunt’u Antakya tanımıyor maalesef. Buradan hareketle, BESAM başkanı Sayın Esen Aslandoğan’ın önerisiyle, ATSO Salonunda “Bekir Sıtkı Kunt Öykücülüğü” adlı bir panel düzenlemiştik. Panele konuşmacı olarak Öner Yağcı, Akademisyen Aslı Güneş, Esen Aslandoğan ve adını anımsayamadığım iki akademisyen daha katılmıştı.
Hatay Büyük Şehir Belediyesi’nden dileğim bu önemli öykücümüzün yapıtlarını tekrar okurla buluşturmak. Orijinal baskıları bende mevcut.
Konuk Yazar
“…Şiirlerinde kendisi de söylenceler yaratmış bir ozanın anlatısı ile yeniden yazılmış masallar…”
Gerçeğin Masalcısı
(7.Ölüm Yıldönümünde Sennur Sezer) Tahir Şilkan
Şahmaran
Sennur Sezer edebiyatın çeşitli türlerine olduğu kadar, halk hikayelerine ve çocuk masallarına da emek vermiş bir yazardı.
İnsanın varoluşuyla başlayan, yüzyıllardır anlatılan, halk kültüründe, sözlü ve yazılı anlatımda önemli yer tutan halk hikayelerini, çağdaş bir yorumla ve yeni bir dille yeniden yazan Sennur Sezer, her anlatılışında bir başka güzellik eklenen halk hikayelerinden Şahmaran’ı, anlatmıştı bize.
Yaşadığımız coğrafyanın dününü, bugününü çok iyi bilen bir ozan, yüzyıllar öncesinden sözlü ve yazılı olarak günümüze kalan söylencelerden, masallardan, insanların insanlara yaptığı zulmü, aşkı, sevdayı, özlemi, dostluğu anlatıyor. Şiirlerinde kendisi de söylenceler yaratmış bir ozanın anlatısı ile yeniden yazılmış bir masal.
***
Şahmaran, başı insan gövdesi yılan olan bir söylence yaratığıdır. Eskiden uğur getirmesi için Anadolu’da duvarlara Şahmaran resimleri, Şahmaran’ın işlendiği duvar halıları asılırmış.
Şahmaran, farsça yılanların şahı demek. Söylencelere göre, Şahmaran, Çukurova’da yaşamış bir yaratık.
Bazı söylencelerde Tarsus’ta, bazılarında Misis’te yaşadığı anlatılmış.
Sennur Sezer anlatısında, Şahmaran’ın Misis’te yaşadığına ilişkin bir hikaye anlatıyor. Günümüzün en iyi korunmuş kalelerinden olan Yılankale, yöre halkı tarafından Şahmaran kalesi olarak da adlandırılmaktadır.
Antik çağlardan kalan bir yerleşim merkezi olan Misis’te, Lokman Hekim’in Misis Köprüsü’nden geçerken ölümsüzlük ilacını kaybettiği rivayet edilmektedir.
Sennur Sezer, “Gerçeğin Masalcısı” olarak, Lokman Hekim’i de söylencenin parçası yapan, gerçeğe en yakın söylenceyi yorumlayan bir anlatıyla kurmuş hikayesini.
***
Sennur Sezer, İhanet, dost için kendini feda etme, ahde vefa, verdiği söze sadık kalma, yaşadığı ülkenin başka ülkelerle olan sınırlarına saygı göstermek gibi günümüzde de anlamlı pek çok değeri ustalıkla yerleştirdiği bir solukta okunacak bir masal anlatıyor. ***
HALK HİKAYELERİ ÜZERİNE.
Halk hikayeleri, halkların töreleri, gelenekleri, sahip oldukları insani zenginlikleri ile gelişen, değişen hikayeler.
Farklı din, farklı mezhep ve farklı sosyal statüdeki insanların birbirlerine aşık olabilmesini mümkün kılan, hükümdarın kızını kendinin tedavisine katkı sunan yoksulun oğluna vermesi gibi, halkın gönlünde mümkün olanı hikayede de gerçekleştiren hikayelerdir.
Halk hikayelerinin kurgusunda benzerlikler vardır. Bunun nedeni, halk hikayelerinin; masallara, söylencelere dayanmış olmasıdır.
Sennur Sezer’in yazdığı halk hikayelerinde de bilinen benzerlikleri görüyoruz: Aşk, kavuşamama, sevdiğine kavuşabilmek için mücadele, zalim hükümdarlar, sevdaya engel çıkaran anne-babalar, sevenleri ayırmak için tuzak kuranlar, sevenlere yardım elini uzatanlar, gerçek dostlar, iyi insanlar, melekler, Hızır, vb.
KEREM İLE ASLI
“— Kül olayım
Kerem
gibi
yana
yana.
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karanlıklar
aydınlığa”
(Nazım Hikmet)
Sennur Sezer, Kerem İle Aslı hikayesinde, aşkından yanarak kül olan Kerem’i, Aslı’nın peşinden şehir şehir dolaştırır. Kerem ve arkadaşı Sofu’nun yolu Kars’a düştüğünde Kars’ın insan zenginliği şöyle hikaye edilir:
“…Türkmen, Azeri, Terekeme de denilen Karapapak, Rum, Ermeni, bir arada yaşardı bu şehirde. Savaşa ve insan öldürmeye karşı Malakan denen Hıristiyanlar Rusya’dan gelmişti.Halklar ve dinler, inançlar yan yanaydı. Müslüman’ın Hıristiyan ile dostluğu doğaldı ama dinlerin farklı inançta olanları da iyi geçinirdi birbirleriyle. Hıristiyan’ın Ortodoksu Katolik’le Müslüman’ın Sünnisi Şii ile dosttu…”
TAHİR İLE ZÜHRE
Sennur Sezer, Tahir İle Zühre hikayesini anlatmaya, bu hikayeyi unutulmaz kılan Nazım Hikmet şiirinden bir bölümle başlamış:
“Tahir olmak da ayıp değil
Zühre olmakta
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil
Bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte…”
Tahir ile Zühre ve Kerem ile Aslı hikayelerinde; yüzyıllar önceki Anadolu kentlerine yapılan yolculukları, bu kentleri tanıtmak için araç olarak kullanıyor, Sennur Sezer. Tahir İle Zühre’de Mardin şehri öne çıkarken, Kerem ile Aslı’da Doğu Anadolu bölgesinin şehirlerine Sivas ve Kayseri’de ekleniyor.
***
Sennur Sezer, üç anlatısında da, hikayelerin aslına sadık kalarak, yalın, akıcı, şiirsel bir dille, okurlara günümüze ilişkin mesajlar veren, çağdaş bir yorum sunmaktadır. Usta işi, sürükleyici bir anlatım.Yakan, yok eden, kahreden, uğruna dert, mihnet çekilen aşklar, sevdalar, hayatlar…
HAFTANIN ŞİİRİ
Otuz Beş Yaş Şiiri/Cahit Sıtkı TARANCI
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
Haftanın Sanat Gündemi
Tunç Soyer: ‘Edebiyat şehri için adayız’
Bu yıl altıncısı “Edebiyat Sakindir” temasıyla düzenlenen İzmir Uluslararası Edebiyat Festivali başladı. Festivalin açılışında konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “İzmir’in dağlarından denizlere doğru akan cümleleri insanların diline ilk kez tercüme eden İzmirli Homeros, elbette UNESCO Edebiyat Şehri adaylığımızın özünü oluşturuyor” dedi.
Başkan Tunç Soyer, bu yılki festivalin İzmir’den dünyaya bir seslenişi olduğunu belirterek “İstedik ki festivalimiz, dünyamızın bu zor günlerinde edebiyat sakinlerine güç versin. İstedik ki bu güzel buluşmamız dünyamızda korkunun değil, uyumun yüzölçümünü çoğaltsın. Bencilliği ve bizciliği değil, çokluk içindeki birliği büyütsün. İşte bu yüzden kavuşmamızın adını ‘Edebiyat sakindir’ koyduk” diye konuştu.
Sabahattin Kudret Aksal Yazın Ödülü
Yazınımıza kazandırdığı yapıtlar ve yetiştirdiği öğrenciler ile kültür dünyamızda seçkin bir yer tutan Sabahattin Kudret Aksal adına, ailesi tarafından oluşturulan “Sabahattin Kudret Aksal Yazın Ödülü”nün üçüncüsü, 2023’te Öykü dalında verilecek.
Ödüle, 1 Ocak 2022 ile 31 Aralık 2022 tarihleri arasında yayımlanan bir kitap ile başvurulabilir. Ödüle katılabilmek için 18 yaşını bitirmiş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak gerekir.
Birincilik Ödülünün tutarı 10 bin Özendirme Ödülünün tutarı 5 bin lira. Seçiciler Kurulu Necati Tosuner, Nemika Tuğcu, Necati Güngör, Jale Sancak, Ö. Murat Yalçın, Adil İzci ile aile adına Selçuk Bütün’den oluşuyor. Ödüle gönderilecek kitaplar, 10 Ocak 2023 tarihine kadar 8 kopya olarak ödüle katılmak istendiğine ilişkin imzalı bir belge ve iletişim bilgileri (telefon, adres, e-posta adresi) ile birlikte aşağıdaki posta kutusuna sadece PTT KARGO ile gönderilebilecek.
2022 Erdal Öz Edebiyat Ödülü sahibini buldu
Can Yayınları’nın kurucusu Erdal Öz‘ün anısını yaşatmak için ailesi tarafından her yıl düzenlenen Erdal Öz Edebiyat Ödülü, yeni sahibini buldu.
Başkanlığını Cemil Kavukçu’nun üstlendiği, Ömer Türkeş, Metin Celal, Nilüfer Kuyaş, Murat Yalçın, Jale Özata ve Faruk Duman’dan oluşan Seçici Kurul, Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün on beşincisinin Mehmet Eroğlu‘na verilmesini kararlaştırdı.
Ödülün gerekçesinde şu ifadeler yer aldı:
Erdal Öz Edebiyat Ödülü Seçici Kurulu, 25 Eylül 2022’de yaptığı toplantıyla, bu yılın ödülünü, uzun yıllara yayılan romancılık kariyeriyle Mehmet Eroğlu’na vermeye karar verdi. Mehmet Eroğlu, kişisel ya da toplumsal yıkımlara, acılara karşı duyarlılığı ve sorumlu bir aydın yazar tavrıyla, gerçek hayatın gerçek insanlarını, yakın tarihin karanlık dönemlerini ele alan romanlarıyla ve girdiği yeni arayışlarla ödüle layık görüldü.
Her yıl bir üyenin ayrılıp bir başkasının katılımıyla yenilenen jüri, altı yıldır jüride bulunan ve 2021 komitesinin başkanlığını yürüten Cemil Kavukçu’yu uğurlayacak. Gelecek sene jüriye katılacak olan yeni isim Behçet Çelik olacak.
2008 yılından bugüne kadar verilen ödül, Handan Börüteçene’nin tasarladığı bir ödül heykeli ve 15.000 TL’den oluşuyor. Erdal Öz Edebiyat Ödülü bugüne dek, Gülten Akın, Nurdan Gürbilek, İhsan Oktay Anar, Şavkar Altınel, Murathan Mungan, Cemil Kavukçu, küçük İskender, Orhan Pamuk, Orhan Koçak, Cevat Çapan, Adalet Ağaoğlu, Latife Tekin, Jale Parla ve Selim İleri’ye verildi.
Cüneyne Dergisi 2022 Şiir Ödülü Katılım Koşulları Ve Ödül Hakkında Bilgilendirme
Amacı: Türk şiirine özgün eserler kazandırmak. Ülkemizde dil ve şiir bilincine katkıda bulunmak.
Konusu: Serbest
Katılım Koşulları:
1. Ödül için herhangi bir yerde yayımlanmamış ve ödül almamış şiir kitabı dosyası niteliğindeki eserler başvurabilecektir.
2. Ödüle katılanlar birden fazla eserle katılabileceklerdir.
3. Katılımcılar yalnızca bir eserleriyle ödüle layık görüleceklerdir.
4. Şiir dosyaları özgün eserlerden oluşacaktır. Bir başkasının eserinden alıntı yapan ya da kopyalayan dosyalar elenecektir.
5. Şiirler 12 punto boyutunda, Times New Roman yazı tipinde ve tek satır aralığında yazılacaktır.
6. Ödüle katılım ücretsizdir.
7. Ödüller yalnızca bir kişiye verilecektir, iki ya da daha fazla kişi arasında paylaştırılmayacaktır.
8. Ödüle başvuran eserlerden seçilen şiirlerden bir kitap oluşturulacaktır. Seçilen bu şiirlerin telif hakları yalnızca bir defalığına seçkide kullanılmak üzere yayıncıya ait olacaktır.
9. Katılımcıların içinden birinci, ikinci ve üçüncü gelen eserler belirlenecektir. Eğer jüri tarafından gerek görülürse bir katılımcıya jüri özel ödülü verilecektir.
10. Ödüle ilişkin sorulmak istenen sorular ve alınmak istenen bilgiler için Akdoğan Yayınevinin internet sitesinde verilen iletişim adreslerine başvurulabilecektir.
Not: Standart şiir kitabı sayfa sayısından az ya da fazla şiir göndermeyiniz.
2022 Muammer Hacıoğlu Şiir Ödülü
Artshop Yayıncılık ve Hacıoğlu Ailesi tarafından, bu yıl beşincisi düzenlenen, ‘2022 Muammer Hacıoğlu Şiir Ödülü’ başvuruları başlamıştır.
ÖDÜL BAŞVURU KOŞULLARI:
1) Ödül Seçici Kurulu;
Ayten Mutlu, Oguz Özdem,Turgut Toygar, Volkan Hacıoğlu ve Vedat Akdamar’dan oluşmaktadır.
2) Ödüle 1 Ocak 2022 ve 31 Aralık 2022 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazır bir dosya ile aday olunabilir.
Kitap kategorisindeki başvurularda yaş sınırlaması yoktur. Dosya kategorisinde ise 35 ve 35 yaş altı şairler katılabilir.
3) Ödüle kişiler kendileri doğrudan katılabilir; kitap kategorisinde ise şair dışında, yayınevleri de şairin onayını almak koşuluyla katılabilir. Jüri üyeleri yarışmaya katılmayan bir şairi aday gösterebilir. Jüri ayrıca değer gördüğü eserlere “Jüri Özel Ödülü” verebilir.
4) Ödül katılımındaki kitap ya da dosyanın daha önce herhangi bir ödül almamış olması gerekmektedir.
5) Ödüle son katılım tarihi 1 Şubat 2023’dür.
6) Kitap dalında birincilik ödülü olarak plaket verilecek, dosya dalında birincilik alan şairin dosyası ise Artshop Yayıncılık tarafından yayınlanacaktır.
7) Ödüle aday olacak şairler; adı, açık adresi ve kısa yaşam öyküsüyle birlikte, kitaplarını ya da şiir dosyalarını (5 adet) olarak aşağıdaki adrese (ödül sekretaryasına) “Muammer Hacıoğlu 2022 Şiir Ödülü” yazarak gönderecektir.
Ressam/Şair Komet hayatını kaybetti
Komet adıyla bilinen ressam ve şair Gürkan Coşkun, 81 yaşında hayatını kaybetti.
DUVAR – Komet adıyla bilinen ressam ve şair Gürkan Coşkun, kanser nedeniyle 81 yaşında hayatını kaybetti. “Kuyruklu yıldız” anlamına da gelen “Komet” ismini kullanan sanatçı, Mehmet Güleryüz’ün Güldüğüme Bakma adlı nehir söyleşisinde belirttiğine göre, ismini, “Bill Haley & His Comets” grubundan esinlenerek aldı.
İlk sergisini 1974’te Fransa’nın Rouen şehrinde açan sanatçı, 1974’ten itibaren de Salon de Mai (Mayıs Salonu) sergilerine düzenli olarak katıldı. Paris’te bulunduğu sırada Rönesans öncesi İtalyan sanatını, Pompei resimlerini ve İtalyan Primitifleri’ni inceleyen sanatçı, bilinçaltının gizemli dünyası üzerine kurulu ancak gerçeklikle bağını koparmayan eserler vermeye başladı.
Yaşamını İstanbul ve Paris’te sürdüren ressam, Türkiye’de on beş, Paris’te dokuz, Viyana, Salzburg, Lozan ve Brüksel’de ise birer kişisel sergi açtı. Komet ayrıca, birçok uluslararası sergiye katıldı. Eserleri, Lozan Canton Müzesi, Viyana Modern Sanatlar Müzesi, Kopenhag Grafik Sanatlar Müzesi, Paris Modern Sanatlar Müzesi ve İstanbul Modern gibi müzelerde yer alıyor.
Bir Portre: Mehmet Eroğlu
1948’de İzmir’de doğdu. 1971 yılında ODTÜ’den mezun oldu. Aynı dönemde, 12 Mart Darbesi’nin ardından kurulan Sıkıyönetim Mahkemesi’nce altı yıl hapse mahkûm edildi. 1974 yılındaki genel aftan sonra yazmaya başladı. İlk romanı Issızlığın Ortası, 1979 Milliyet Roman Ödülü’nü kazanmasına karşın 12 Eylül sıkıyönetim döneminde solcu ve antimilitarist unsurlar taşıdığı gerekçesiyle yayımlanamadı. Romanları ancak 1984 yılından itibaren basılabildi. Milliyet Roman Ödülü’nün ardından Madaralı Roman Ödülü ve Orhan Kemal Roman Armağanı’nı da kazanan Issızlığın Ortası ve Geç Kalmış Ölü‘yü sırasıyla, Yarım Kalan Yürüyüş (1986), Adını Unutan Adam (1989), Yürek Sürgünü (1994) adlı romanlar izledi. Mehmet Eroğlu 1994-2000 yılları arasında senaryo yazımı ve müzik çalışmaları nedeniyle romana ara verdi. Bu dönemin ardından Yüz: 1981 (2000), Zamanın Manzarası (2002), Kusma Kulübü (2004), Düş Kırgınları (2005), Belleğin Kış Uykusu (2006) adlı romanları yayımlandı. Fay Kırığı Üçlemesi‘nin ilk kitabı Mehmet 2009’da, ikinci kitap Emine 2011 yılında, son kitap Rojin ise 2013’te okurlarla buluştu. Yazarın Gezi Direnişi sırasında geçen 9,75 Santimetrekare adlı romanı 2014’te, Mermer Köşk (roman) 2017’de, Kıyıdan Uzakta (roman) 2018’de, İyi Adamın On Günü (roman) 2019’da, Kötü Adamın On Günü (roman) 2020’de ve Meraklı Adamın On Günü (roman) 2021 yılında yayımlandı. Eroğlu’nun öğrencileri tarafından kitaplarından seçilmiş Edebi Aforizmalar (2016) adlı bir kitabı daha vardır. Mehmet Eroğlu’nun senaryo çalışmaları, televizyon için yazdığı dizilerin (“Sızı”, “Issızlığın Ortası”, “Tutku”) yanı sıra, 1996 yılında İstanbul Film Festivali’nde En İyi Türk Filmi ve FIPRESCI (Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Federasyonu) ödüllerini kazanan “80. Adım” ve 1997 Antalya Altın Portakal Jüri Özel Ödülü ile 1997 Adana Altın Koza En İyi 3. Film Ödülü’nü kazanan “Solgun Bir Sarı Gül” gibi sinema filmi senaryolarını da içeriyor. (edebiyathaber.net)
Okuma Önerileri
1.Issızlığın Ortası/Mehmet Eroğlu/ İletişim
2.Anadolu Aydınlığı/İsmail Karaahmetoğlu/Ümit Yayıncılık
3.Seferis ile Üvez/Süreyya Berfe/ Metis
4.Kar Altında Güller Var/ Remzi İnanç/ Papirüs
5.Aydınlık Aşkıyla/ Öner Yağcı/Cumhuriyet Kitapları