<em>Antakya’da Kültür Sanat</em>

Hazırlayan: Mehmet Karasu Haftanın Kitabı Kısa Dalga Hatıralar/Mehmet Salmanoğlu/Sosyal Tarih Yayınları       “Kısa Dalga Hatıralar”, Mehmet Salmanoğlu’nun kişisel serüveninden yola çıkarak kendi coğrafyasında olup bitenleri bir nebze aydınlatma çabası olarak okunmalıdır. Salmanoğlu’nun anılarında Antakya’nın farklı bir yüzünü görmek mümkündür. Bu kitapta Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun (FKF) kuruluşundan itibaren yaşananları, TİP’in parlemento yıllarını, Partizan grubunun çalışmaları, TKP […]

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Haftanın Kitabı

Kısa Dalga Hatıralar/Mehmet Salmanoğlu/Sosyal Tarih Yayınları

      “Kısa Dalga Hatıralar”, Mehmet Salmanoğlu’nun kişisel serüveninden yola çıkarak kendi coğrafyasında olup bitenleri bir nebze aydınlatma çabası olarak okunmalıdır. Salmanoğlu’nun anılarında Antakya’nın farklı bir yüzünü görmek mümkündür. Bu kitapta Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun (FKF) kuruluşundan itibaren yaşananları, TİP’in parlemento yıllarını, Partizan grubunun çalışmaları, TKP üyeliği 1970’lerden itibaren TKP çalışmasına ilişkin bilgileri ve dönemin siyasi olay ve figürlerine ilişkin tanıklıkları bulacaksınız.

      Kendi tarihine, belleğine ve siyasal süreçlerine dair çok şey söyleyen Mehmet Salmanoğlu’nun büyük bir emek, sabır ve çabasının ürünü olan “Kısa Dalga Hatıralar” adlı bu eserini okumaya zaman ayırdığınızda orada kendi tarihinizden de çokça izlere rastlayacaksınız.

      Bu anılar; yazarın kuşağının ve sonraki kuşağın devrimci siyasî mücadelesinin 60 yıllık serüveni ve ödediği bedellerin bir yaşanmışlığı ve tanıklığıdır. (Arka kapak yazısı)

Haftanın Yazısı

Nostalji ile Değerlere Sahip Çıkmak/Ferhat İşlek

      Nostalji… Etimoloji “vatana, memlekete kavuşma özlemi” dese de, günümüzde geçmişteki yaşama, geçmişteki yaşantımızın birer parçası olan ve şimdi olmayan ne varsa bunlara karşı duyduğumuz özlemi belirtir. Bir dönemdeki fotoğraflar, eşyalar hem zamanı hem de yeri tanımlar. Yalnızca kimi düşüncelerimizi, anılarımızı değil, duygularımızı da açığa çıkarır.

      Öte yandan çok sayıdaki bilimsel toplantılardan çıkan sonuçlar, bu konuda yazılan makaleler, Yapılan araştırmalar, nostaljiye yatkın insanların yalnızlık duygusunu hafif atlattıklarını dile getirmektedir. Yine aynı bilimsel çalışmalarda nostaljiyi yaşayan insanlarda ölüm düşüncesinin uzak durduğunu, akıl sağlığı açısından da daha pozitif oldukları belirtilmektedir.

      Böylesine duygu ve düşünce güçlüğü sağlayan nostalji ayını zamanda geçmişle bağımızı kurmakta, önceki yaşantımızla daha barışık olmamızı sağlamaktadır.

      Kısacası, geçmişimizle ilgili bir şarkı, bir eşya, bir fotoğraf sıradan değildir. Bunları anıları yeniden canlandırmasından çok öte bir kavram olarak düşünmeliyiz.

      Bugün Adana’da nostaljiyle ilgili bir sergiye getirmek istiyorum sözü.  

      “23.Uluslararası Film Festivali “yürütenleri 75.Yıl Sanat Galerisi’nde anıları, duyguları yoğunlaştıracak bir sergiyi öngörmüşlerdi.

Öncelikle bu sergide bulunduktan sonra bende, hazırlayanlara karşı büyük bir saygı uyandığını belirtmek isterim. Çünkü bu sergiyi düşünenler her şeyden önce serginin amaçlarını, sonuçlarını bilinçli bir şekilde değerlendiren insanlardı.

      İsmail Görkem, taş plak kolleksiyoneri. Bu sergideki kişisel çabası açıkça görülmekteydi.  Sergide arşivindeki plakları, radyoları sergilemiş.

      Aynı salonun duvarlarındaki eski film afişleri de Serdar Kürkbabaoğlu’na ait. Sinema afişleriyle, plaklarla, eski radyolarla yaratılan nostalji ortamı, izleyenleri zaman yolculuğuna çıkarıyor, duygulandırıyor, yoğun bir özlemle buluşturuyor.

      Serginin geçmişe yaptırdığı yolculuk öyküsü ise 1961 Yılı’nda Cemalpaşa  Mahallesi’de tek katlı bir binada yayın hayatına başlayan Adana Radyosu’na kadar gitmektedir.

      Adana Radyosu’nun ilk spikeri Bilge Baykara’dır. Canan Işık, Selahattin Sarıkaya, Necla Dönmez ilk sanatçılarından bazılarıdır. Bu radyo bünyesinde bir süre sonra “Çukurova’dan Sesler” topluluğu kurulur. Bu topluluk yöre sanatçılarından ve sınavda başarı gösterenlerden oluşmaktadır.

      Fahri Işık, Mürüvvet Kekilli, Can Etili, Halit Araboğlu, Müslüm Gürses, Ahmet Tekbilek gibi isimler hemen göze çarpan isimlerdir. Adana köprübaşı, Uykuda mısın sevgili yarim, Feryat, Yürü be yalan dünya, Asker oldum giydim yelek gibi daha pek çok türkü Çukurova’da; evlerde, sokaklarda, tarlalarda yankılanan ezgilerdir.

      Sözünü ettiğim sanatçılar radyo ile sınırlı kalmayıp Adana’nın çay bahçelerinde sahne almışlar ve halkla canlı olarak bütünleşmişlerdir. Bu çay bahçelerine daha sonra Zeki Müren, Hamiyet Yüceses, Safiye Ayla, Şükran Ay, Müzeyyen Senar gibi sanatçılar da gelmişlerdir. Adana sanat ortamı en parlak dönemini yaşamıştır.

      Böylesine bir kültürü en üst düzeyde yaşayan Adanalılar 1970 Yılı’nda Adana Radyosu’nun Mersin’e taşınmasıyla birlikte oluşan bu sanat ortamını yitirmişlerdir.”Çukurova’dan Sesler” topluluğu dağılmış, sanatçılardan bazıları Adana’dan giderken, bazıları da kendi köşesine çekilmek durumunda bırakılmıştır.

      İşte bugün 23.Uluslararası Adana Film Festivali kapsamında açılan “Eski Türk Filmleri 45’likler Sergisi”   bir dönem Adana Radyosu’nun yaşayan ses ve saz sanatçılarını bir araya getirdi.

      Ahmet Tekbilek(Ömer Faruk Tekbilek’in ağabeyi),Fahri Işık, Cahit Seyhanlı(zamanında veremli kız şarkısıyla altın plak almış, şarkı her yerde popüler olmuştu) ve Halil Atılgan (halk müziği ve folkloru üzerine araştırmalar yapmıştır. Çukurova türkülerinin atası sayılır. Kültür bakanlığı devlet halk müziği korosu şefi iken emekli olmuştur)gibi sanatçılar da bu buluşmaya gönüllü olarak katılmışlardır.

      Sergide gördüğüm ve fotoğrafladığım gramofon, lambalı radyo, taş plak gibi malzemeleri yaklaşık kırk yıldır biriktirdiğini ve sonrasında bunları koruduğunu söyleyen İsmail Görkem, Fahri ışık’ın bir yazısından çok etkilenir. Bu yazıda Adana Radyosu’nun öyküsü anlatılmaktadır.  1961 yılında kurulan bu radyonun bünyesinde yetişen değerlerin birbirinden ayrı sanat yaşamı vardır. Bir oldubitti sonucu radyonun Mersin’e gitmesiyle yaşanılan dağınıklık İsmail Görkem’i arayışa zorlar. Çünkü o sanatçılara karşı her Adanalının vefa borcu olduğunu düşünür. Sözünü ettiği sanatçıların kasetlerini, plaklarını, notalarını, hatta fotoğraflarını bile arşivler. Yaptığı işin emeğe saygıdan kaynaklandığı da söyleyen Görkem, Çukurova’ nın Karacaoğlan’dan günümüze çok değerler yetiştirdiğini, kendilerinin de onlara ait anıları yaşatmaya çalıştıklarını sözlerine eklemektedir.

      Bu arada sergide benzer bir çalışma içerisinde olan Adana’nın Eski Fotoğrafları Grubu’nun yöneticileri Sabri Gül, Orhan Kapılı ve Nuri Erbaz ile de görüşme olanağı buldum. Onlar grup olarak sergiye destek için oradaydılar. Çünkü konusu gereği sergiyi en iyi anlayanlar onlardı. Çünkü onlara göre de nostalji değerlere sahip çıkmaktı. Geçmişle bağımızı güçlendirmekti.

Haftanın Şiiri

Anı/Melih Cevdet ANDAY

Bir çift güvercin havalansa

Yanık yanık koksa karanfil

Değil bu anılacak şey değil

Apansız geliyor aklıma

Nerdeyse gün doğacaktı

Herkes gibi kalkacaktınız

Belki daha uykunuz da vardı

Geceniz geliyor aklıma

Sevdiğim çiçek adları gibi

Sevdiğim sokak adları gibi

Butun sevdiklerimin adları gibi

Adiniz geliyor aklıma

Rahat döşeklerin utanması bundan

Öpüşürken o dalgınlık bundan

Tel orgunun deliğinde buluşan

Parmaklarınız geliyor aklıma

Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm

Kahramanlıklar okudum tarihte

Cağımıza yakışan vakur, sade

Davranışınız geliyor aklıma

Bir çift güvercin havalansa

Yanık yanık koksa karanfil

Değil, unutulur şey değil

Çaresiz geliyor aklıma

Haftanın Sanat Gündemi

Fakir Baykurt Öykü Yarışması başvuruları başladı

Sarıyer Edebiyat Günleri kapsamında “Herkesin bir öyküsü vardır” sloganıyla düzenlenen Fakir Baykurt Öykü Yarışması’na başvurular başladı. Son başvuru tarihi 10 Şubat 2023 olan ödüllü yarışmanın sonuçları 26 Mayıs 2023 tarihinde açıklanacak.

Ortaokul, lise, yetişkin ve yetişkin kitap olmak üzere toplamda 4 kategoride düzenlenen yarışma, ilçe halkının okuma-yazmaya olan merakını arttırıp edebiyatın bütünleştirici etkisi ile öğrenci, öğretmen ve edebiyatseverleri edebiyat dünyasının önde gelen isimleriyle bir araya getirmeyi amaçlıyor. Yarışmanın seçici kurulunda ise; Gönül Simpson, Sezin Mavioğlu, Murat Gürbüz, Hülya Soyşekerci, Halil Genç ve Kadir Yüksel bulunuyor. Teknik şartnameye www.sariyer.bel.tr adresinden ulaşabilirsiniz. (edebiyathaber.net)

Orhan Kemal Roman Armağanı’na katılım süreci başladı

      52. Orhan Kemal Roman Armağanı’na katılım süreci başladı. Kazanan 18 Mayıs 2023 tarihinde belli olacak.

      Seçici kurulu Nâzım K. Öğütçü, M. Nuri Gültekin, Çimen G. Erkol, Tahir Şilkan, Gürsel Korat, Mazlum Vesek , A. Turgay Fişekçi ve Sunay Akın’dan oluşan 52. Orhan Kemal Roman Armağını’na katılım süreci başladı.

      Kazanan kitap ve yazar, 18 Mayıs 2023’te belli olacak. Ödül ise 2 Haziran 2023’te sahibine teslim edilecek. Yarışmaya son başvuru tarihi ise 7 Ocak 2023.

      Armağana katılmak için yayınevleri Orhan Kemal Roman Armağanı Sekreterliği’ne bir katılım yazısı ekinde, ilgili yazarlarının 10 adet kitabını Orhan Kemal Kültür Merkezi’nin adresine göndermeleri gerekiyor. Orhan Kemal Roman Armağını’na başvurunun, yayınevleri tarafından 2022 yılında ilk kez yayımlanan, yönetmeliğin 4A maddesine uygun romanlar için yapılması gerekiyor.

      Orhan Kemal Roman Armağını yönetmeliğinin 4A maddesi ise şöyle: “Çağdaş bir dil ve anlatım gücünün varlığı, toplumun, bireyin sorunlarını konu edinme yükümlülüğü, Orhan Kemal’in sanat ve dünya görüşüne karşıt ve ona aykırı olmamak koşuluyla her dalda genel roman anlayışının gerekli örgüsünün sağlanmış ve bu bilinçle yazılmış olması, yılın bu bakımlardan en iyi yapıtı olduğunun saptanması.”  (Cumhuriyet)

Kadın Öyküleri kısa öykü ve şiir yarışması ödülleri verildi

      Konak Belediyesi’nin 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla düzenlediği kısa öykü ve şiir yarışmasının ödülleri sahiplerine verildi.

      25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Konak Belediyesi’nin düzenlediği Kadın Öyküleri kısa öykü ve şiir yarışmasının ödül töreni düzenlendi. Ardından yazar Handan Gökçek’in yazdığı ve Yılmaz Tüzün’ün yönettiği Son Kantocu Elenika isimli tiyatro oyun sahnelendi.

      Konak Belediyesi Selahattin Akçiçek Kültür Merkezinde düzenlenen etkinliğe CHP PM üyesi ve Ankara Milletvekili Gamze Taşçıer, Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, Pen yazarlar Derneği Başkanı Zeynep Aliye ve birçok yazar ve kadın katıldı.

      Temasının kadın öykülerinin olduğu ve bu yıl ikincisi düzenlenen kısa öykü ve şiir yarışmasında 6 jüri üyesi yaklaşık 600 eser değerlendirdi. İki kategoride de dereceye girenlere ödülleri verildi.

      “Yetiş Umay Ana” isimli öyküsüyle birinci Esra Kahya, ikinci “Ses” isimli öyküsüyle Esma Nur Kılıç, üçüncü ise “Kadın İcat Etti” isimli öyküsüyle Beyhan Keçeli oldu. Juri özel ödülünü ise “Helen’in Savunması” isimli öyküsüyle Sare Coşar aldı.

      Şiirde de, “Dişil Cumhuriyet” isimli şiiriyle birinci Güler Kalem, “Gramofoni” isimli şiiriyle ikinci İlayda Orhan, üçüncü ise “Sunak” isimli şiiriyle Deniz Kara oldu. Jüri özel ödülü ise “Sofia’nın Arzuları” isimli şiiriyle Merve Yaşar aldı.

      Ödül töreninin ardından ise geçtiğimiz ay İstanbul’da prömiyeri düzenlenen “Son Kantocu Elenika” isimli oyun sahnelendi. İzmir’de de 26 Ekim’de sahnelenmeye başlayan oyun, yazar Handan Gökçek’in Elenika isimli kitabından uyarlanırken yönetmeni Yılmaz Tüzün ve oyuncular ise Tomris Çetinel ve Yasemin Şimşek Tüzün.

      Rum kantocu Eleni’nin, müzisyen sevgilisi Niko’yu, “Babam” dediği patronu Toma’yı, terzisi Hayganuş Hanım’ı ve diğerlerini İstanbul’da 6-7 Eylül 1955 pogramında yitirmesini; Cunda adasında inzivaya çekilmesini ve bir türlü ölememesini anlatan roman ve tiyatro oyunu beğeniyle izlendi.  (Evrensel)

Nedret Gürcan Edebiyat Ödülü BirGün yazarı Aşut’un

      Payda Yayınları’nın üç yıldır, şair-yazar-gazeteci Nedret Gürcan adına verdiği “Nedret Gürcan Edebiyat Ödülü”, bu yıl gazetemizin yazarı, gazeteci, şair, yazar Attila Aşut değer görüldü.

      Ödülün Aşut’a verilme gerekçesi Payda Yayınları tarafından yapılan açıklamada, şu ifadelerle açıklandı: “Yayınevimiz tarafından, Şair-Yazar Nedret Gürcan ailesinin de desteğiyle her yıl edebiyatın farklı alanlarında Nedret Gürcan adına ödül verilmektedir. 2022’de ödülün, “Nedret Gürcan Basın Emek Ödülü” olarak verilmesi kararlaştırılmıştı. Ödüldeki temel ölçüt; belirlenecek adayın dünya görüşü, dil bilinci, emek yoğunluğudur. Seçici kurulumuzca ödüle değer görülen ülkemizin değerli gazetecilerinden Şair-Yazar Sayın Attila Aşut’u kutlar, başarılarının devamını dileriz.”

İzmir’de ‘Yaşar Kemal Sempozyumu’ düzenlenecek

      İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Yaşar Kemal Vakfı tarafından 2-3 Aralık tarihlerinde “Yaşar Kemal ile Bin Bir Çiçekli Bahçede” sempozyumu düzenlenecek.

      İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Yaşar Kemal Vakfı, 2-3 Aralık tarihlerinde “Yaşar Kemal ile Bin Bir Çiçekli Bahçede” sempozyumu düzenleyecek. Yazar Yaşar Kemal’in anlatı dünyasının “doğa” ve “insan” eksenleri üzerinden tartışılacağı sempozyum Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM) yapılacak.

      Sadece Türkiye değil dünya edebiyatına damgasını vurmuş usta yazarın edebiyatını yakından tanıyan sanatçıların ve akademisyenlerin katılacağı iki günlük sempozyum, “Yaşar Kemal ile Gazetecilik / Sanat ve Zanaat”, “Yaşar Kemal Anlatısında Toprağın Sesi, İnsanın Rengi”, “Yaşar Kemal Anlatılarında Doğanın Doğası”, “Yaşar Kemal ile Edebiyatta Dünden Yarına” başlıklı oturumlardan oluşacak.

‘YAŞAR KEMAL’İN EDEBİYATININ EN ÖNEMLİ İKİ ÖGESİ DOĞA VE İNSANDIR’

      Sempozyuma ilişkin hazırlanan tanıtım metninde Yaşar Kemal’in yazın dünyasına değinilerek, “Yaşar Kemal’in edebiyatının en önemli iki öğesi doğa ve insandır. Onun romanlarında doğa, arka plan değil tıpkı insanlar gibi romanların başlıca kahramanlarından biridir ve ne doğadan ne de insandan umudunu keser. Der ki; ‘Dünyamız tükeniyor. Birçok hayvanın, birçok ağacın, birçok böceğin, birçok kuşun soyu tükendi. Bundan sonra da insanların soyu diyecektim, dilim varmadı. İnsanoğlu bu kötü durumu sürdürmeyecek, doğayla barışacaktır” denildi. (Gazete Duvar)

Muuzaffer İzgü Emek ödülü

      Muzaffer İzgü’nün (1933-2017) anısını yaşatmak amacıyla 2019’dan bu yana Ege Çağdaş Eğitim Vakfı (EÇEV) tarafından her yıl verilen Muzaffer İzgü Çocuk ve Gençlik Edebiyatına Emek Verenler 2022 Ödülü, 49 kişiden oluşan Seçici Kurul Üyelerinin oylarıyla bir diğer değerli yazarımız Aytül Akal layık görülmüştür.

Hem okuttular, hem yazdılar: Rıfat Ilgaz ve Samed Behrengi

Bir çocuğun hayatındaki en büyük iki şans, iyi bir öğretmene ve iyi bir kitaba rastlamaktır, derler. 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde, hayatının büyük bir kısmını yazarak ve öğretmenlik yaparak çocuklara adayan iki büyük yazarı anıyoruz.

Bir Portre

Melih Cevdet Anday

(d. 13 Mart 1915, İstanbul – ö. 28 Kasım 2002, İstanbul)

Şair, tiyatro, roman, deneme, makale yazarı.

1915’te İstanbul’da doğdu. Ankara Gazi Lisesi’nden 1936’da mezun oldu. Oktay Rifat ve Orhan Veli okul arkadaşlarıydı. 1938’de sosyoloji öğrenimi için Belçika’ya gitti. İki yıl sonra II. Dünya Savaşı çıkınca zorunlu olarak yurda döndü. 1942’den başlayarak Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlüğü’nde danışmanlık, Ankara Kitaplığı’nda memurluk, gazetecilik yaptı. Daha sonra İstanbul’a yerleşti. “Akşam”, “Büyük Gazete”, “Tanin” ve “Cumhuriyet” gazetelerinde fıkra yazarlığı, sanat sayfası yöneticiliği yaptı, denemeler yazdı. 1954’te başladığı İstanbul Belediye Konservatuvarı Tiyatro Bölümü fonetik-diksiyon öğretmenliğinden 1977’de emekli oldu. 1964-1969 arasında TRT Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundu. 1979’da UNESCO Genel Merkezi Kültür Müşaviri olarak Paris’e gitti.

      “Ukde” adlı ilk şiiri 1936’da Varlık dergisinde çıktı. İlk şiirlerinde hececilerin biçim ve tema özelliklerini benimsedi. Gizemci denebilecek bir duyarlılıkla nesneleri sıralayan, çevresine çocuksu bir şaşkınlıkla bakan bu şiirlerin ayırıcı yanı, uyaklı yazılmalarına rağmen uyağa bağlı olmamaları.

      Orhan Veli ve Oktay Rifat’la ortak eserleri “Garip”teki (1941) şiirlerinde çocuksu şaşkınlığın bilince dönüştüğü, uyakların aşıldığı ve ölçünün kırıldığı görülür. Bu ilk dönem şiirlerinde yer yer Dadaizm’den etkiler hissedilir ama belirleyici değildir.

      Başlangıçta çocukluktan beri arkadaş olduğu Orhan Veli ve Oktay Rifat’la aynı şiir çizgisinde yürüdü. Ama Veli ve Rifat’tan “duygu” bakımından ayrıldı.

      Şiirlerinde duygu, düşünceyle gelişir, hatta düşünceyi hazırlar. Düşünce ögesi duygularını hep ayrıntıdan kotarır.

      “Telgrafhane” ve “Yan Yana” kitaplarındaki şiirlerle bu kez, toplum ve insan değerlerini savunan, kavgacı bir şiire yöneldiği dikkat çekti.

      Duyguya toplumu da eklediği bu dönem kitaplarından “Yan Yana” sakıncalı bulunup toplatıldı ama beraat etti.

Lirizme karşı çıkmasına rağmen, toplumsal güçlüklerin içe akışı olarak gördüğü bu unsuru şiirlerinde kullanmaktan geri durmadı.

      1960 sonrası şiirinde bu kez mitolojik unsurlar görülmeye başlandı. “Kolları Bağlı Odysseus” (1963) ile başlayan bu süreçte, Anadolu’daki eski Yunan kültürü ile yaşadığımız tarihsel ve güncel koşullar arasında bir metafor kurmayı istedi.

      1975 sonrası eserlerinde yeni sorularla yeni arayışlara yönelmek isteyen bir şairin aynı zamanda bir filozofun ve halk ermişinin sesi duyulur. Mitologya serüvenine Doğu kültürleri unsurlarını da katmaya başlar. Şiirindeki bu gelişme denemeleri ve romanlarında da hissedilir.  (turkedebiyati.org)

Ne Okusak?

1.Uzunkoşu Anılar/Dr. Niyazi Altunya/Cumhuriyet Kitapları

2.Öğretmenim Sizi Çok Seviyoruz/Zeki Sarıhan/Özkan Matbaacılık

3.Yaşadığım Yıllar. Yürüdüğüm Yollar/Mehmet Fakıoğlu/Kanguru Y.

4.Acılara Tutunmak/Hasan Hüseyin/İş Bankası

5.Sonsuz Günbatımı/Furuğ/Kırmızı Kedi

Exit mobile version