Hazırlayan:Mehmet Karasu
Haftanın Kitabı
Bir Noel Şarkısı//Charles Dickens/İthaki Yayınları
“Dünya üzerinde kahkaha ve güler yüzlülük kadar karşı konulmaz derecede bulaşıcı olan bir şey yoktur.”
Charles Dickens’ın ünlü eserlerinden, insana dair sıcak ve ürkütücü bir Noel hikâyesi olan Bir Noel Şarkısı, Ebenezer Scrooge’un sıradışı hikâyesini anlatır.
Yıllar önce hayatını kaybeden iş ortağı Marley’nin hayaleti, huysuz, cimri ve Noel ruhundan yoksun Scrooge’un evine gelir ve ona üç hayalet tarafından ziyaret edileceğini söyler. Bunlar, Geçmişin, Şimdinin ve Geleceğin hayaletleridir. Scrooge, bu üç hayaletle birlikte hayatını sonsuza dek değiştirecek bir yolculuğa çıkacaktır.” (Tanıtım yazısı)
Gelmiş geçmiş en ünlü Noel hikâyesi olan Bir Noel Şarkısı, soğuk kış gecelerinde içinizi ısıtacak bir eser.
Konuk Yazar
Kim o, ölüm döşeğinde?/ Seyyit Nezir
Gerçek tek olmakla birlikte her kişinin yaşamında ve zihninde ortak biçimler, durumlar, yönelimler, olgu ve edimler hiç de bire bir aynı sonuçlara bitişmez; gerçeğin varlık ve nesnelerde var oluş ve nitelikleri her insanda farklı algı ve yansımalarla ortaya çıkar. Bu, hem toplumsal ve sınıfsal düzlemde, hem de bireysel bağlam ve kesitlerde böyledir. Gerçeğin toplumlara ve bireylere ilişkin ayrıntıları onun şu ya da bu ölçüde kavranmış düzeyini ve kapsamını oluşturur. Kavrama, içselleştirme ve edinme süreci, varlığın kendinde yoktur; varlığın doğalaşması, bilinç edinmeyle başlar. Ne ki, farenin ya da örümceğin bilincinde duyuların içgüdüsel yönlendirmeyle edindiği gerçeğin bilgisi, hiçbir zaman aşma ve yaratıcı nitelik kazanamaz. Varlığın doğayla aşılması sonrasında, insanın doğayı aşma düzeyine sıçradığı anda etkinliğimizin bilimsel aşamaya taşınmasından söz edebiliriz. Bu şu demektir: Bilim, doğada kendiliğinden yoktur; insan etkinliğinin gerçeğe usduyuyla varabildiği deneyim ve bilginin bileşkesidir. Nitekim varlığa ve doğaya ait hep bütünsel ama hep eksik gerçeklerin yalnızca insanca edinilip içerilmiş kesiti hakikat olarak tanımlanır. Bilim ve teknolojinin her saniye değişim ve dönüşümler yaşadığı dijital çağda, gerçekliğin edinilmiş hakikat olarak bilincimizde içerilmesi çok zorlu süreçler gerektiriyor. Bilim ve teknolojinin bu aşamada gerçekten ayrılmaksızın ilerlemesi, çok çileli bir hakikat işçiliği gerektiriyor.
ÇAĞIMIZIN PROMETE’Sİ
Sanayi Devrimi sonrasında bilim ve teknolojinin gereksinimlere göre yön kazanması, politik amaçlarla biçimlendirilmek üzere araçların hakikate basınç oluşturacağı koşulları ve ortamı dayatmaya varır. Hele 20. yy’da bilim ve teknolojinin tümüyle emperyalist yayılma ve hegemonyanın çıkarlarına göre tasarımı işi çığırından çıkarır. Bilim bir yandan kitle iletişim ve bilişim araçlarına herkesin ulaşabilmesi sayesinde topluma mal olmuş, öte yandan kitlelerin bilincinin belli odaklarca oluşturulması ve yönlendirilmesi kolaylaşmıştır. Neyse ki emperyalist merkezlerle savaşı kesintisiz sürdüren, emekten yana siyasal ve toplumsal güçlerin yanı sıra, emek saflarında yer almayı insani varoluşunun temel gerekçesi gören aydınlar, yani bilginler, düşünürler ve sanatçılar, gerçekliği edinme sürecinde gönüllü ve ödünsüz hakikat işçiliğiyle çağımızın Promete’si olarak insanlığa aydınlığı taşımaktan yorulmaksızın didiniyorlar. Bu aydınlık çabaların en özgür ve tutarlı ortamlarından birini Bilim ve Ütopya oluşturuyor. 12 Eylül’le yasaklanarak günlük yayınına ara veren Aydınlık, Aziz Nesin’in Onbinler girişimiyle birleşerek yeniden günlük çıkmaya başladıktan bir süre sonra haftalık Bilim ve Ütopya eki de vermeye başlar. O günden bu güne tam 28 yıldır çıkmakta olan yayın, başlangıçtaki ek niteliğinden aylık dergi niteliğine dönüşerek, ülkenin aydın birikimini verimli ve canlı tutmayı, bilimi emek saflarının gelecek tasarımıyla yaşamın tüm dokularına taşımayı sürdürür.
TÜKETENLER TÜKENDİ
Hemen her sayısında sağlam yazılarla toplumun temel düşünsel gereksinimlerini karşılamaya yönelen Bilim ve Ütopya, ele aldığı BFS (Bilim Felsefe Sanat) konularını olanca enginlik ve derinliğiyle kapsayarak irdelerken, hakikatleri sergilemekle yetinmemiş; bilim adına ortaya konan şarlatanlıkları militanca bir tutumla göğüslemiş, safsataları çökerterek bozguna uğratmıştır. Dergi bu sayısında (Aralık 2022), “21. yüzyıl gericiliği ‘neo’ ve post” başlığıyla, emperyalist merkezlerin ve küresel oligarşinin yönlendirdiği sözde düşünürlerin BFS adına işlediği siyasal cinayetleri otopsiye yatırıyor. Bilim ve Ütopya’yı 10 yılı aşkın bir süredir başarıyla yöneten Emrah Maraşo, bu sayının çıkış gerekçesini şöyle açıklıyor:
“Modernitede bilim ve aydınlanma baş tacıyken, orta çağın ilişki ve kurumları mahkûm edilmişken postmodernitede bilim ve aydınlanma sanık sandalyesinde şüpheli olarak oturmaktadır.” Bu sanıkların mahkûmiyetle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Maraşo, şöyle sürdürüyor: “Bir zamanlar kralın tahtını, aristokrasinin toprak üzerindeki ayrıcalığını köylüler ve tüccarlar adına hedef alan liberalizm, ‘neo’laşarak tekelci burjuvazi adına halk sınıflarına karşı konumlanmıştır.” Ama niceleri gibi bu da fiyaskoyla sonuçlanmıştır: “Neoliberalizm ve potmodernite ölüm durumunda defnedilmeyi” beklemektedir. Yeryüzünü tüketmek üzere sonuna kadar gidenle ölüm döşeğinde.
Bilim ve Ütopya’yı mutlaka izleyin. Bu sayısını mutlaka edinin. Emperyalizmin insanlığa yönelik kaos kışkırtıcılığının nasıl da kof dayanaklarla iş görmeye çalıştığını kanıtlarıyla tartışarak, Cumhuriyet’in 100. yılına yepyeni umutlarla yönelmek üzere kolları sıvayın. 2023, emekten ve aydınlanmadan yana tüm toplumsal güçlerin mücadele sürecinde doruk olsun! (Aydınlık Gazetesi)
Haftanın Şiiri
Bir Yılın Son Günleri/Murathan Mungan
Bir yıl daha bitiyor
İşte bu kadar duru, bu kadar yalın
Bu kadar el değmemiş
Sıradan bir gerçeği daha
kolları bağlı hayatımızın
Bu şiire nasıl dahil edilebilir bir yılın son günleri
Her sonda, her başlangıçta ve her defasında
Alır gibi başkasını karşımıza
Perdeler çekip, ışıklar söndürüp
oturup yatağın içinde bir başımıza
Sorgulamak kendimizi
Öğrenmek ikimizin anadilini, ikinci belleğimizi
Öğrenmek kendimizle hesaplaşmanın buzul ilişkilerini
Bu aynanın dehlizlerinde gezinirken görürüz
Karanlık günlerimizin kenar süslerini
Biterken yılın son günleri
Biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini
Gençlik ikindilerini
Kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri.
Haftanın Sanat Gündemi
Haldun Taner Ödülü’nde kısa liste açıklandı
Haldun Taner anısına Milliyet Gazetesi tarafından düzenlenen 33. Haldun Taner Öykü Ödülü kısa listesi açıklandı.
Haldun Taner Ödülü’nde kısa liste açıklandı.
Burçe Bahadır “Deliliğe Zarif Bir Giriş”, Makbule Aras Eivazi “Sonun Bacakları”, Eda İşler “Görünür Bir Yerde”, Zehra Tırıl “Kapıların Kışında” ve Faruk Turinay “Dipsiz Göl” kitaplarıyla bu yıl listede yer alan isimler oldu. Jüri başkanlığını Doğan Hızlan’ın yaptığı seçici kurulda Demet Taner, Doğan Hızlan, Metin Celâl, Prof. Dr. Handan İnci Elçi, Nursel Duruel ve Mehmet Zaman Saçlıoğlu yer alıyor. Ödülün kazananı ocak ayının ilk haftası açıklanacak. (Milliyet)
Mersin Kent Ödülü
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO) öncü girişimiyle “Ülkemizde ve Mersin’de edebiyat ilgisini geliştirmek ve ulusal ölçekte bir verime dönüştürmek, edebiyat okurlarının dikkatini nitelikli örneklere çekmek üzere; yapıtlarıyla Türk edebiyatının gelişmesine katkıda bulunmuş kişileri onurlandırmak, daha yaygın okunmasını sağlamak için” düzenlenen Mersin Kenti Edebiyat Ödülü Hilmi Yavuz’a 6 Ocak’ta törenle sunulacak.
2023, ‘Aşık Veysel Yılı’ ilan edildi
2023 yılının ‘Aşık Veysel Yılı’ olarak kutlanması ile ilgili genelge Resmi Gazete’de yayımlandı.
Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında 2023 yılının ‘Aşık Veysel Yılı’ olarak kutlanması ile ilgili Cumhurbaşkanlığı Genelgesi yayımlandı.
2023 yılının ‘Aşık Veysel Yılı’ olarak kutlanmasına ilişkin genelge yayımladı. Yayımlanan genelgede, “Aşıklık geleneğinin en önemli temsilcilerinden olan büyük halk ozanı Aşık Veysel, yalın bir Türkçe ile ortaya koyduğu eserlerinde hüznün yanı sıra yaşama sevinci, doğa ve insan sevgisi, dostluk, birlik ve beraberlik üzerine gelecek nesillere kıymetli dizeler armağan etmiştir. Sözlü kültür geleneği içinde yetişen ve halk kültüründen beslenen Aşık Veysel, asırlara sari zengin kültür mirasımızın temel taşlarından biridir. Aşık Veysel’in vefatının 50’inci sene-i devriyesi olan 2023 yılı, UNESCO tarafından anma ve kutlama yıl dönümleri arasına alınmıştır. Sazı ve sözüyle dünya penceresinden insanlığa seslenen Aşık Veysel’i hürmetle ve rahmetle yad etmek üzere yıl boyunca yurt genelinde ve yurt dışında etkinlikler düzenlenecektir. Bu kapsamda düzenlenecek etkinlikler Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığının koordinasyonunda ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla birlikte yürütülecektir. Söz konusu etkinliklerden Cumhurbaşkanlığınca belirlenecekler Cumhurbaşkanlığı himayesinde yapılabilecektir. Etkinliklere ilişkin logo, afiş, duyuru, davetiye, ilan ve benzeri belge ve görsel dokümanlar ilgili kurumlarla birlikte belirlenecek kurumsal kimliğe uygun şekilde kullanılacaktır. Gerçekleştirilecek etkinliklere ait giderler ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca karşılanacaktır. Bu çerçevede yıl boyunca tertiplenecek etkinliklerin en iyi şekilde gerçekleştirilebilmesi için ihtiyaç duyulacak her türlü destek, yardım ve kolaylığın tüm kamu kurum ve kuruluşlarınca geciktirilmeksizin öncelikli olarak yerine getirilmesi hususunda bilgilerini ve gereğini rica ederim” denildi. (Evrensel)
Can Yayınları’na iki ödül
Bu yıl dördüncüsü düzenlenen ve iş dünyasındaki kurumların, markaların pazarlama süreçlerinin dikkate alındığı İstanbul Marketing Awards’da Can Yayınları, Etkili Kurumsal Sponsorluk ve Spor İletişimi kategorilerinde iki ödüle lâyık görüldü.
Marka İletişimi, Dijital & Teknoloji, Tasarım & Yaratıcılık, Kurumsal İletişim & Sürdürülebilirlik ve Ürün Geliştirme & Satış kategorilerinde yarışan firmalar, 5 jüri başkanı ve 50’den fazla isimden oluşan jüri değerlendirmeleri sonucunda Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde düzenlenen törende ödüllerini almaya hak kazandı.
EN ÇOK OY ALAN PROJE
Ödüller takdim edilirken Can Yayınları’nın “Darüşşafaka Spor Kulübü Kitap Sponsorluğu” projesinin ödül verilen tüm kategorilerde en çok oyu alan proje olduğu belirtildi. Can Yayınları ve Darüşşafaka Spor Kulübü geçtiğimiz aylarda dünyada örneği olmayan bir iş birliğine imza atmış, bu iş birliğiyle hayata geçirilen “kitap sponsorluğu” kapsamında Darüşşafaka Spor Kulübü’nün altyapısında bulunan takımların tüm iç saha maçlarında hem ev sahibi hem de misafir takımın tüm oyuncularına tüm sezon boyunca Can Yayınları’nın en önemli eserleri hediye edilmeye başlamıştı. Ayrıca 3500 seyirci kapasiteli Ayhan Şahenk Spor Salonu’nda oluşturulan 2 yüz kişilik Can Tribünü’nden biletlerini satın alan tüm taraftarlar sezon boyunca her maçta Can Yayınları’nın bir kitabına sahip olmaya devam ediyor. (Aydınlık)
Bir Portre
Âşık Veysel Şatıroğlu
Doğum 25 Ekim 1894, Şarkışla, Sivas Vilayeti, Osmanlı İmparatorluğu
Ölüm 21 Mart 1973 (78 yaşında)
Âşık Veysel, gerçek adıyla Veysel Şatıroğlu (25 Ekim 1894, Şarkışla – 21 Mart 1973, Sivas), Türk halk ozanı. Afşar boyunun Şatırlı obasına mensuptur.
Hayatı
Âşık Veysel Şatıroğlu, 1894 yılında Sivas Vilayeti’nin Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Şatıroğlu’ndan önceki soyadı Ulu’dur. Annesi Gülizar, babası “Karaca” lakaplı Ahmet adında bir çiftçiydi. Veysel’in iki kız kardeşi, yörede yaygınlaşan çiçek hastalığına yakalanarak yaşamlarını yitirdi. Ardından Veysel de yedi yaşında aynı hastalıktan dolayı iki gözünü de kaybetti. Kendi anlatımına göre:
« Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeye gitmiştim. Beni sevdi. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kaydı ve düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım… Çiçek zorlu geldi. Sol gözümde çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi. O gün bugündür dünya başıma zindan. »
Babasının, Âşık Veysel’e oyalanması için aldığı bağlamayla önce başka ozanların türkülerini çalmaya başladı. 1930 yılında Sivas Maarif Müdürü olarak görev yapan Ahmet Kutsi Tecer ile Kutsi Bey tarafından düzenlenen bir şairler gecesinde tanıştı. Kutsi Bey tarafından verilen destek ile birçok ili dolaşmaya başladı.
Âşık geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan Âşık Veysel, bir dönem yurdu dolaşarak Köy Enstitüleri’nde saz hocalığı yaptı. 1965 yılında özel kanunla maaş bağlandı. 1970’li yıllarda Selda Bağcan, Gülden Karaböcek, Hümeyra, Fikret Kızılok ve Esin Afşar gibi bazı müzisyenler Âşık Veysel’in deyişlerini düzenleyerek yaygınlaşmasını sağladı. Âşık Veysel’in çocuklarından öğretmen olan Bahri Şatıroğlu, babasının yaşamını gün gün deftere almış ve pek çok çalışmaya kaynak kişi olarak katılmıştır. Ayrıca babasının saz ve söz geleneğini sürdürmektedir.
Eserlerinde Türkçesi yalındır. Dili ustalıkla kullanır. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içedir. Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de vardır. Şiirleri, Deyişler (1944), Sazımdan Sesler (1950), Dostlar Beni Hatırlasın (1970) isimli kitaplarında toplandı. 1973 yılında akciğer kanseri sonucunda öldü. Ölümünden sonra Bütün Şiirleri (1984) adıyla eserleri tekrar yayınlandı.
Hakkında yapılan çalışmalar
Âşık Veysel ile ilgili yapılan araştırmalar içerisinde Kutlu Özen önemli bir yere sahiptir. Ölümünden sonra yüzünün kalıbının alınması sırasında orada bulunan kişilerden birisidir.[6] “Âşık Veysel Selam Olsun Kucak Kucak”[7] adlı eseri bir başvuru kitabı niteliğindedir.
Hatırası
Âşık Veysel’in Şarkışla’nın Sivrialan köyünde bulunan kabri
1952’de senaryosunu Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yazdığı, Metin Erksan’ın yönettiği “Karanlık Dünya” filminde Âşık Veysel de oynadı. Film, “Anadolu’daki ekinleri cılız ve kısa boylu gösterdiği için” yasaklandı.[kaynak belirtilmeli] Filmde “kaçan eşi Esma’nın çorabına para koyma” olayı gerçek olmamakla birlikte özellikle kadın hakları aktivistleri ve geniş halk kitleleri tarafından gündemde tutulmuş ve Âşık Veysel’in eserlerinde yansıttığı değerlerle ilişkilendirilmiştir. Gerçek ise köye tekrar dönen Esma’ya mağduriyet yaşamaması için ölümüne kadar destek olduğudur.
2014 yılının Kasım ayında Devlet Opera ve Balesi, Âşık Veysel’in ölümünün 41. yılı anısına onun türkülerinden yola çıkılarak hazırlanan, tek perdelik dans tiyatrosu “Dostlar Beni Hatırlasın” sahneye konulmuştur. 17 Kasım 2014 yapılan prömiyere onur konuğu olarak Âşık Veysel’in kızı Menekşe Süzer ve torunları Gündüz Şatıroğlu, Hayrettin Süzer, Nazender Süzer, Halil Süzer ve Gülizar Bulguer katılmıştır. Gösterinin rejisörlüğünü İhsan Bengier yaparken gösteride Almula Ersoy, Ayşegül Aydemir, Deniz Alp, Sevim Başol ve Müge Gündüz gibi isimler rol almıştır.
Âşık Veysel Müzesi
Âşık Veysel Müzesi, Şarkışla, Sivas
İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi’nde sergilenen sazı
Büyük halk ozanı Âşık Veysel’in yaşadığı Sivrialan köyündeki evi 1982 yılından itibaren Kültür Bakanlığı tarafından müzeye dönüştürülmüştür. Âşık Veysel’in kişisel eşyaları, sazları, fotoğraflar bulunmaktadır. Her yıl 16-21 Mart tarihleri arasında Şarkışla Sivrialan köyünde anma törenleri ve Âşıklar Bayramı düzenlenmektedir.
Âşık Veysel Kültür Derneği
Âşık Veysel Kültür Derneği, 1972 yılında Âşık Veysel Şatıroğlu’nun izni alınarak kurulmuştur. Derneğin amacı, halk ozanını bütün yönleriyle tanıtmak ve yaşatmak için sosyal ve kültürel faaliyetler yürütmektir. Dernek kurulduğu günden bu yana özellikle Âşık Veysel’in ölüm yıl dönümü olan 21 Mart haftasında anma programları düzenlemektedir. 1972’de kurulan derneğin faaliyetleri ülkenin siyasi değişimlerinden etkilenmiş ve zaman zaman kesintiye uğramıştır. Dernek bir dönem “Dost Dost” adında bir de dergi çıkarmıştır. 2015-2018 yılları arasında torunlarından Gündüz Şatıroğlu dernek başkanlığını yürütmüş bu dönemde başta Kültür ve Turizm Bakanlığı olmak üzere UNESCO, yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve Ressam Funda İyce Tuncel ile birlikte kültür-sanat projeleri hayata geçirilmiştir. Projeler arsında Dostlar Beni Hatırlasın, Uzun İnce Yol, Renklerdeki Işık, Toprak Gibidir Veysel ve Bu Bendeki Aşk Olmasa yoğun ilgi görmüştür. Gündüz Şatıroğlu yine bu dönemde Âşık Veysel bibliyografyası hazırlanmasına katkı sağlamıştır.( Wikipedia)
Sazıma/Aşık Veysel
Ben gidersem sazım sen kal dünyada
Gizli sırlarımı aşikar etme
Lal olsun dillerin söyleme ya da
Garip bülbül gibi ah-u zar etme
Gizli dertlerimi sana anlattım
Çalıştım sesimi sesine kattım
Bebe gibi kollarımda yaylattım
Hayali hatır et beni unutma
Bahçede dut iken bilmezdin sazı
Bülbül konar mıydı dalına bazı
Hangi kuştan aldın sen bu avazı
Söyle doğrusunu gel inkar etme
Benim her derdime ortak sen oldun
Ağlarsam ağladın gülersem güldün
Sazım bu sesleri turnadan m’aldın
Pençe vurup sarı teli sızlatma
Ay geçer yıl geçer uzarsa ara
Giyin kara libas yaslan duvara
Yanından göğsünden açılır yara
Yar gelmezse yaraların elletme
Sen petek misali Veysel’de arı
İnleşir beraber yapardık balı
Ben bir insanoğlu sen bir dut dalı
Ben babamı sen ustanı unutma.
2022’de Ne Okuduk?
1.Tiamat/İhsan Oktay Anar/Everest
2.Kıyamet Emeklisi/Şule Gürbüz/İletişim
3.Bavula Sığmayan/Nermin Yıldırım/Hep Kitap
4.Babamın Bağlaması Kemal Varol/Everest
5.Kaplanın Sırtında/ Zülfü Livaneli/İnkılap
6.Kuşların Göğü Önünde/Haydar/Ergülen/Kırmızı Kedi
7.Saatine Bakan Adam/Hilmi Yavuz/Everest
8.Hatıralar/Sezai Karakoç/Diriliş
9.Yıldızların Altında/Gökhan Akçura/Yky
10.Kitap 5/Selçuk Altun/İş Kültür