<strong><em>Antakya’da Kültür Sanat</em></strong>

Hazırlayan: Mehmet Karasu Haftanın Kitabı Dünya Şairi Nazım Hikmet-Nedim Gürsel- Doğan Kitap Nedim Gürsel’in önce bir tez çalışması olarak başlayan önemli yapıtı Dünya Şairi Nazım Hikmet bir kez daha gün ışığına çıkıyor. İlk kez 1992 yılında kitaplaşan, şairin 100. doğum yılı nedeniyle daha kapsamlı bir şekilde yeniden basılan kitap, Nazım Hikmet’in poetikasını ayrıntılarıyla açıklamaya yönelik. […]

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Haftanın Kitabı

Dünya Şairi Nazım Hikmet-Nedim Gürsel- Doğan Kitap

Nedim Gürsel’in önce bir tez çalışması olarak başlayan önemli yapıtı Dünya Şairi Nazım Hikmet bir kez daha gün ışığına çıkıyor. İlk kez 1992 yılında kitaplaşan, şairin 100. doğum yılı nedeniyle daha kapsamlı bir şekilde yeniden basılan kitap, Nazım Hikmet’in poetikasını ayrıntılarıyla açıklamaya yönelik. Nedim Gürsel bu incelemesinde sanatçının Divan şiiri ve Halk edebiyatıyla kurduğu ilişki de dahil, tüm kaynaklarına iniyor. Nazım Hikmet’in edebi bakışı kadar siyasal yönünü de araştıran kitabın belki de en önemli noktası evrensel bir şairin geleneksel halk edebiyatından ne denli etkilendiğini örneklerle göstermesi…. (Tanıtım yazısı)

Konuk Yazar

Nazım Hikmet 121 Yaşında!/Tahir Şilkan

“… Ben yirminci asırlıyım

ve bununla övünüyorum.

Bana yeter

yirminci asırda olduğum safta olmak

bizim tarafta olmak

ve dövüşmek yeni bir âlem için…” Nazım Hikmet

NAZIM HİKMET VE SANATÇININ TARAF OLMASI

                Ölümünün üzerinden  altmış yıla yakın zaman geçmiş olmasına karşın Nâzım Hikmet, Türk ve dünya edebiyatındaki yeri ile unutulmayan, yalnız  yapıtlarıyla değil, sanat ve edebiyat üzerine aydınlatan-yol gösteren düşünceleriyle de yaşamaya devam eden  sanatçımızdır.

Nâzım Hikmet’e göre bir sanatçının en ayırt edici özelliği dünya görüşüdür. Nâzım Hikmet, dünya görüşünü çok açık ve net olarak ortaya koymuştur: “…Ben her şeyden önce bir yazarım, fakat aynı zamanda bilimsel sosyalistim. Bence, yirminci yüzyılda yüceliğinin doruğuna ulaşan sosyalist öğretiyi bilmeden hiçbir şey olamayız; yalnız şair değil, genellikle düşünen insan da olamayız.

***

“…Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da/

hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,/

bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte/

yani yürekte.”

***

Nâzım Hikmet sınırsız ve sınıfsız bir topluma inanan, bunun mücadelesini hayatın her alanında veren bir komünisttir. Otobiyografisinde ve şiirlerinde bunu açıkça yazmıştır.

Nâzım Hikmet, kendisini realist-diyalektik-materyalist iyimser bir insan olarak niteler.

  “Gerçek olarak kabul etmediğim şeye, gerçekliğini ispat etmemiş şeye inanmam ve inanmadığım şeye sanatımı alet etmem…”

          Nâzım Hikmet, hayatını ve sanatını yaratıcı, geniş halk yığınlarının hayatına ve yaratıcılığına samimi bir biçimde bağlamıştır.

        “…İnsanlarımı seviyorum, bütün zaafları ve kepazeliklerine rağmen onlara güveniyorum, tarihi onlar yapmışlardır ve onlar yapacaklardır.

   ‘EDEBİYATÇIYI BÜYÜK YAPAN YARINI SEZEBİLMESİDİR’

        Nâzım Hikmet’e göre sanatçının taraf olması zorunludur. “…Devletler arasındaki ilişkilerde yansızlık politikası yararlı ve etkili olabilir, ama yazarlarda olamaz. Dünya tarihinde, çağının sorunları karşısında büsbütün yansız kalmış bir tek büyük yazar göstermek kuşkusuz güç olacaktır. Yansız olunduğu sanılabilir ve söylenebilir, ama nesnel olarak hiçbir zaman yansız olunamaz. Ben kesinlikle yan tutmayı yeğlerim. Ama güdümlü sanata da karşıyım. Çünkü sanatçıyı koyun saymıyorum. Sanatçının güdümü kendi sosyal, felsefi inançlarından gelmeli. Sanatçı güdüldüğü zaman sanat denilen nesne ortadan kalkar…”

         Nâzım Hikmet Partili bir sanatçı olarak, kendini ve edebiyatını, dünyayı değiştirip-dönüştürme mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olarak görmüştür.

Şiirinde ideoloji olduğu eleştirisini ‘İyi bir sanatçı isem bunu her şeyden önce ideolojime borçluyum’ diyerek yanıtlayan Nâzım Hikmet, “İlerici şair olmak iyi şey, güzel şey. Ama daha güzeli sosyalist şair olmak“ der ve ekler: “Ben sosyalist şairim.” devam eder:

       “…sosyalist şair olmak, yani memleketini ve halkını en çok seven, memleketinin ve halkının en mamur olmasını isteyen şair olmak neden kusur olsun, tersine bir sosyalist şairde memleket ve halk sevgisi, elle tutulur, gözle görülür, sesle konuşulur insanlara ait bir sevgidir…”

***

       Edebiyatı ve edebiyatçıyı sahtelerinden ayıran en temel özelliğin “Olanı durgun taş kesilmiş olarak değil; olanı olduğu gibi, yani doğuş, oluş ve ölüş akışında aksettirmek” olduğunu söyleyen Nâzım Hikmet,

        “Edebiyatçıyı, eserlerini büyük yapan şeyin, dünü öğrenip, bugünü anlayıp, yarını sezebilmesidir” diyor.

***

     Nâzım Hikmet’in unutulmadığını, unutulmayacağını gösteren, ülkemizin her yöresinde anıtların, kültür evlerinin olduğu, caddelere, sokaklara isminin konulduğu günlerin uzak olmaması dileğiyle…

Haftanın Şiiri

Taranta-Babu’ya Beşinci Mektup/Nazım Hikmet

Görmek

       işitmek

              duymak

                      düşünmek

                              ve konuşmak

koşmak alabildiğine

başı dolu

      başı boş

koş-

     -mak… 

Hehehey TARANTA-BABU

                                             hehehey,

yaşamak ne güzel şey

                   anasını sattığımın

                                        yaşamak ne güzel şey…

Düşün beni

kollarım, senin üç çocuk doğurmuş

                                       geniş kalçalarındayken…

Düşün sıcak…

Düşün kara bir taşa damlayan

                                çırılçıplak

                                               bir su sesini…

İstediğin yemişin

                  rengini, etini, adını düşün…

Gözdeki tadını düşün

kıpkırmızı güneşin

                     yemyeşil otun

                            ve koskocaman

                                             masmavi bir çiçek gibi açan

                                                                      ay ışığının

Düşün TARANTA-BABU!

İnsanoğlunun yüreği

                           kafası

                                    kolu

yedi kat yerin altından

                           çekip çıkarıp

öyle ateş gözlü çelik allahlar yaratmış ki

kara toprağı bir yumrukta serebilir,

yılda bir veren nar

                        bin verebilir.

Ve dünya öyle büyük,

öyle güzel

       öyle sonsuz ki deniz kıyıları

her gece hepimiz

       yan yana uzanıp yaldızlı kumlara

yıldızlı suların

       türküsünü dinleyebiliriz…

Yaşamak ne güzel şey

               TARANTA-BABU

                              yaşamak ne güzel şey…

Anlayarak bir usta kitap gibi

bir sevda şarkısı gibi duyup

bir çocuk gibi şaşarak

                      YAŞAMAK…

Yaşamak:

birer birer

       ve hep beraber

                 ipekli bir kumaş dokur gibi…

Hep bir ağızdan

              sevinçli bir destan

                                       okur gibi

                                                      YAŞAMAK…

Haftanın Sanat Gündemi

69. Sait Faik Hikâye Armağanı sahibini arıyor

  Darüşşafaka Cemiyeti 2022 yılında öykü kitabı yayımlanmış tüm yazarları, Sait Faik Abasıyanık’ın anısını yaşatmak amacıyla 69. kez düzenlediği hikâye yarışmasına katılmaya çağırıyor. Yarışma, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları iş birliğiyle düzenleniyor. Yarışmaya katılacak hikâye kitapları 2022 yılında yayımlanmış olmalıdır.

Yarışmaya katılacak kitapların daha önce ödül almamış olması gerekmektedir.

Daha önce aynı armağanı kazanmış yazarlar yarışmaya katılamazlar.

Başvurular iki aşamalı bir değerlendirme sürecinden geçecektir. Ön değerlendirmeyi geçen 10 kitaplık bir kısa liste 17 Nisan Pazartesi günü duyurulacak, nihai sonuç mayıs ayında açıklanacaktır.

Yarışmaya katılacak yazarların, yapıtlarından 10 (on) nüshayı, başvuru dilekçesi ile 69. Sait Faik Hikâye Yarışması Kişisel Verilerin İşlenmesine İlişkin Aydınlatma Metni’ni imzalayarak, 27 Şubat 2023 Pazartesi günü saat 17.00’ye kadar Darüşşafaka Cemiyeti Kurumsal İletişim Birimi, Darüşşafaka Caddesi, No: 5/9 34457 Maslak, Sarıyer-İstanbul adresine postayla göndermeleri ya da elden teslim etmeleri rica olunur.

Seçiciler Kurulu’nun değerlendirmesinin ardından sonuçlar, 2023 yılı Mayıs ayı içinde açıklanacaktır

Talât Sait Halman Çeviri Ödülü için  Dört Kitap Finale Kaldı

                İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, nitelikli edebiyat çevirilerini desteklemek amacıyla, 2015 yılında Talât Sait Halman anısına başlatılan Talât Sait Halman Çeviri Ödülü’nün 2022 yılı değerlendirmelerinde dört çevirmen finale kaldı.

                Aziz Merhan, Erich Maria Remarque çevirisi Zafer Takı; Gökhan Aksay, Juan Jose Saer çevirisi Kimsesiz; Nazlı Birgen, Pier Paolo Pasolini çevirisi Kenar Mahalle Çocukları ve Zafer Ceylan, Taleb Alrefai çevirisi Kaptan ile finale kalan isimler oldu.

                Seçici Kurul tarafından belirlenecek yapıtın çevirmenine 20 bin TL tutarında nakit desteği sağlanacak. Ödülün sahibi, ocak ayı içinde açıklanacak.

                Başkanlığını yazar Doğan Hızlan’ın yaptığı Talât Sait Halman Çeviri Ödülü Seçici Kurulu; yazar, çevirmen ve eleştirmen Sevin Okyay; yazar ve çevirmen Ayşe Sarısayın; yazar ve çevirmen Yiğit Bener ile yazar ve çevirmen Kaya Genç’ten oluşuyor.

                Talât Sait Halman Çeviri Ödülü’nün bugüne kadarki sahipleri Siren İdemen, Ahmet Arpad, Fuat Sevimay, Ülker İnce, Gökhan Sarı (Jüri Özel Ödülü), Ebru Erbaş, Kamil Kayhan Yükseler, Erdem Kurtuldu ve Süleyman Doğru olmuştu.

Haldun Taner Ödülü’nde kısa liste açıklandı

                Haldun Taner anısına Milliyet Gazetesi tarafından düzenlenen 33. Haldun Taner Öykü Ödülü kısa listesi açıklandı.

Haldun Taner Ödülü’nde kısa liste açıklandı

                Burçe Bahadır “Deliliğe Zarif Bir Giriş”, Makbule Aras Eivazi “Sonun Bacakları”, Eda İşler “Görünür Bir Yerde”, Zehra Tırıl “Kapıların Kışında” ve Faruk Turinay “Dipsiz Göl” kitaplarıyla bu yıl listede yer alan isimler oldu. Jüri başkanlığını Doğan Hızlan’ın yaptığı seçici kurulda Demet Taner, Doğan Hızlan, Metin Celâl, Prof. Dr. Handan İnci Elçi, Nursel Duruel ve Mehmet Zaman Saçlıoğlu yer alıyor. Ödülün kazananı ocak ayının ilk haftası açıklanacak. (Milliyet)

İçel Sanat Kulübü Rehber Aydın Şiir Ödülü sahibini buldu

                İçel Sanat Kulübü Rehber Aydın Şiir Ödülü’nün bu yılki sahibi “Yitik Şeyler Evreni” adlı dosyası ile Abidin Yağmur oldu.

                Bu yıl ilki düzenlenen İçel Sanat Kulübü Rehber Aydın Şiir Ödülü sonuçlandı. Yarışmanın seçici kurulunda Oğuz Tümbaş, Prof. Dr. Faik Kanatlı, Aydan Yalçın, Ömer Karayılan ve Baha Sadık Akıner yer aldı.

Seçici kurul, birincilik ödülünü gazeteci Abidin Yağmur’un “Yitik Şeyler Evreni” adlı dosyasına verirken şair ve müzisyen Oğuz Göl’ün ‘Ayrılık Düğünü’ adlı dosyası ile şair ve öğretmen Ülkü Olcay’ın ‘Yediveren’ adlı dosyalarını özel ödüle değer buldu.

                İçel Sanat Kulübü Başkanı Mecit Baskın, yarışmaya katılımın yoğun olduğunu belirtti.

Baskın, ödüllerin 13-14-15 Ocak 2023 tarihinde düzenlenecek Mersin Edebiyat Festivali’nin ilk günde kazananlara teslim edileceğini duyurdu.

“OKURUNU HEYECANLANDIRAN DOSYA BİRİNCİ OLDU”

                Seçici kurul üyesi Aydan Yalçın, 1.İçel Sanat Kulübü Rehber Aydın Şiir Ödülü için keyifli bir çalışma yürüttüklerini söyledi.

Yalçın, “Birinci gelen dosya bizi heyecanlandıran, bizi sevindiren bir dosyaydı. Şiirle müziğin çok güzel iç içe geçtiği bir dosyaydı. Bütünlük oluşturan yalın, okuru içine alan heyecanlandıran bir dosyaydı. Çok gönül rahatlığıyla birinci olan arkadaşımızı seçtik. Bu arkadaşımız Mersin’den katılan şair, yazar ve gazeteci Abidin Yağmur. Ben kendisini buradan kutluyorum. Akdeniz’i okura yansıtan bir dosyaydı” ifadelerini kullandı. (Cumhuriyet)

Cemal Süreya, Maltepe’de anılacak

                Usta şair Cemal Süreya, vefatının 33. Yıl dönümünde adının yaşatıldığı Maltepe’de özel bir programla anılacak.

   Maltepe Belediyesi, her yıl farklı programlarla andığı Türk edebiyatının usta şairlerinden, yazar ve çevirmen Cemal Süreya’yı özel bir programla anıyor. Geçtiğimiz yıl Altayçeşme Mahallesi’ne Cemal Süreya Parkı’nı kazandıran Maltepe Belediyesi, usta şairi vefatının 33. yıl dönümünde düzenleyeceği “Cemal Süreya Anması” isimli programla anacak. 9 Ocak 1990 yılında yaşamını yitiren usta kalem için anma programı 9 Ocak Pazartesi günü Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde saat 20.00’da gerçekleşecek. Moderatörlüğünü şair Haydar Ergülen’in üstleneceği programa ressam ve şair Engin Turgut ve yazar Nilay Özer katılacak.

CEMAL SÜREYA, ŞİİRLERİ VE SANATIYLA ANILACAK

Programda ‘İkinci Yeni’ şiirinin öncü şairlerinden biri olan, şiirlerinin yanı sıra denemeler, tenkit yazıları, şiir ve düz yazı tercümeleri, çocuk kitabı, günce ve derlemelere imza atan Cemal Süreya, şiirleri ve sanatıyla anılacak. Maltepe Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nce düzenlenecek program halka açık ve ücretsiz düzenlenecek. Programın davetiyeleri etkinlik tarihinden iki gün önce Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi gişesinden ve www.tskm.org.tr adresinden edinilebilir. (Cumhuriyet)

Bir Portre

Nazım Hikmet’in Yaşam Öyküsü

                Hikmet Bey ve Celile Hanım’ın oğlu Nâzım Hikmet, 15 Ocak 1902’de Selânik’te dünyaya gelir. Babası Hikmet Bey, çeşitli illerde valilik yapmış olan Nâzım Paşa’nın oğludur. Osmanlı Hariciyesi’nde çeşitli memurluklarda ve Matbuat Umum Müdürlüğü görevinde bulunmuştur. Annesi Celile Hanım ise, dilci Enver Paşa ile Leylâ Hanım’ın kızıdır. İlk kadın ressamlarımız arasında anılan Celile Hanım, kültürlü, sanatçı ruhlu bir kadındır…

                Küçük Nâzım ilk eğitimini annesi ve sıkça şiirli toplantılar düzenleyen, kendisi de bir mevlevi şairi olan büyükbabası Nâzım Paşa’dan alır. Ve henüz on bir yasındayken ilk şiirini yazar…  Orta öğrenimini Galatasaray ve Nişantaşı Sultanilerinde gören Nâzım, 1915 yılında Bahriye Mektebi’ne girer. 1918 yılında ilk kez bir dergide şiiri yayınlanır. Bu bir aşk şiiridir. Ancak, İstanbul’un işgaliyle birlikte yerini yurtsever nitelikte şiirlere bırakır…

Mezuniyetine üç ay kala geçirdiği bir hastalık nedeniyle Bahriye’den ayrılır. Bir grup arkadaşıyla Anadolu’ya geçer. Ankara Hükümeti’nin görevlendirmesiyle arkadaşı Vâlâ Nurettin ile birlikte Bolu’da öğretmenlik yapar.  Daha sonra kısa aralıklarla iki kez Moskova’ya gider. İlkinde iki yıl kalır.

                Rusya’da gerçekleştirilen ihtilale tanık olur. Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi KTUV’da ekonomi-politik öğrenimi görür. İkincisi ise küreğe konulma cezasının verildiği dava nedeniyle zorunlu bir göçmenliktir. Bu kez daha önce öğrenci olduğu Üniversite’de çevirmenlik ve asistanlık yapar. Ceza Yasası’ndaki değişiklik nedeniyle 1928 yılında ülkeye döner. Kısa bir süre cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılır.

                Çeşitli gazete ve dergilerde yazıları, şiirleri yayınlanır. Kitapları basılır. Siyasal ve entellektüel yaşamda aktif bir rol üstlenen ünlü bir şairdir. Şiirleri ders kitaplarına girer, oyunları devlet tiyatrolarında oynanır ama koğuşturmalardan da kurtulamaz… Sık sık gözaltına alınır, yargı önüne çıkartılır. Onun etkileyici gücü ürkütmektedir kimi çevreleri… Düzmece davalarla yaşamının on yedi yılı hapishanelerde geçer. 1950 yılında ulusal ve uluslararası düzeyde düzenlenen kampanyalar sonunda çıkarılan Genel Af Yasası’yla serbest kalır. Ne var ki yaşamına yönelik komplolar nedeniyle yeniden yurtdışına çıkar. Ve ölene dek yurduna, halkına, sevenlerine hasret şiirleri yazacağı göçmenlik yılları başlar…

                Bu dönemde Uluslararası Barış Ödülü sahibi bir sanatçı olarak  barış hareketi içinde aktif olarak yer alır. Dünya Barış Konseyi Başkanlık Divanı’na seçilir. Ünlü Şostokoviç’e, Şarlo’nun yaratıcısı Charlie Chaplin’e ve Fransız Parlamentosu Başkanı Eduard Heriot’a Uluslararası Barış Ödülü’nü veren jürinin başkanlığını yapar. Cezaevi yıllarından kalan hastalıklar onu rahat bırakmaz ve acılı yüreği 3 Haziran 1963 günü sabahı Moskova’daki evinde durur.

“…yazılarım otuz kırk dilde basılır / Türkiye’mde Türkçemle yasak” dediği şiirleri ancak

ölümünden sonra basılır ülkesinde… (nazımhikmet.org.tr)

Otobiyografi/Nazım HİKMET

 1902’de doğdum

doğduğum şehre dönmedim bir daha

geriye dönmeyi sevmem

üç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettim

on dokuzumda Moskova’da komünist Üniversite öğrenciliği

kırk dokuzumda yine Moskova’da Tseka-Parti konukluğu

ve on dördümden beri şairlik ederim

kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir

                                               ben ayrılıkların

kimi insan ezbere sayar yıldızların adını

                                               ben hasretlerin

hapislerde de yattım büyük otellerde de

açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir

otuzumda asılmamı istediler

kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini

                                                            verdiler de

otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu

elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ’dan Havana’ya

Lenin’i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924’de

961’de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır

partimden koparmağa yeltendiler beni

                                            sökmedi

yıkılan putların altında da ezilmedim

951’de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün

52’de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü

sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım

şu kadarcık haset etmedim Şarlo’ya bile

aldattım kadınlarımı

konuşmadım arkasından dostlarımın

içtim ama akşamcı olmadım

hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana

başkasının hesabına utandım yalan söyledim

yalan söyledim başkasını üzmemek için

              ama durup dururken de yalan söyledim

bindim tirene uçağa otomobile

çoğunluk binemiyor

operaya gittim

            çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın

çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21’den beri

            camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye

            ama kahve falıma baktırdığım oldu

yazılarım otuz kırk dilde basılır

            Türkiye’mde Türkçemle yasak

kansere yakalanmadım daha

yakalanmam da şart değil

başbakan filân olacağım yok

meraklısı da değilim bu işin

bir de harbe girmedim

sığınaklara da inmedim gece yarıları

yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında

ama sevdalandım altmışıma yakın

sözün kısası yoldaşlar

bugün Berlin’de kederden gebermekte olsam da

                                           insanca yaşadım diyebilirim

ve daha ne kadar yaşarım

                             başımdan neler geçer daha

                                                                kim bilir

11 Eylül 1961 / Doğu Berlin.

Okuma Önerileri

1.Öyküyü Yazmak/Feyza Hepçilingirler/Kırmızı Kedi

2.Yazmak…Zamanı Aşmak/Çiğdem Ülker/Remzi Kitabevi

3.Memleketimden İnsan Manzaraları/Nazım Hikmet/Yky

4.Kuvayı Milliye/Nazım Hikmet/Yky

5.Kitap İçin 5/Selçuk Aaltun/İş Bankası

Exit mobile version