Hazırlayan: Mehmet Karasu
Antakya Kitaplığı
Safiye/ İş Bankası Kültür Yayınları
Akdeniz Bölgesi’nden, 1930’lu senelerde dört güçlü kadın sesi çıktı: Mısır’dan Ümmügülsüm, Fransa’dan Edith Piaf, Portekiz’den Amalia Rodrigues ve Türkiye’den Safiye Aylâ…
Bu kitap bilinmeyen bir diyarda dünyaya gelen, kimsesizler yurdunda yetişen, çektiği yoklukların ardından şöhret ve servet sahibi olan Safiye Aylâ’nın 1998’de noktalanan renkli ama hüzünlü hayatının hikâyesidir.
Gençlik senelerinde Atatürk’ün ve diğer devlet büyüklerinin yakın çevresine girmesi sayesinde Cumhuriyet’in kuruluş yıllarının önemli hadiselerine şahitlik eden Safiye Aylâ sonraları kendi ifadesiyle isyankâr ve solcu oldu. Nâzım Hikmet ile ve o devrin netameli birçok ismiyle beraber bulundu, Türkiye İşçi Partisi’ni destekledi ve Hazreti Muhammed’in soyundan gelen Şerif Muhiddin Targan ile evlenip peygamber torunlarına, yani Şerif ailesine gelin gitti.
Safiye Aylâ’nın özel evrakı temel alınarak yazılan bu kitapta Türk Musikisi’ne Cumhuriyet döneminde iki defa getirilen yasaklamanın ayrıntılarının yanısıra Mehmet Âkif Ersoy ve Rıza Tevfik Bölükbaşı gibi meşhur kişilerin mektupları ile Nâzım Hikmet hakkında Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde bulunan ve daha önce yayınlanmamış bazı belgeler de yer alıyor. (Tanıtım Yazısı)
Konuk Yazar
Hayal Parkı’nda Çocuk Şiirleri / Ferhat İşlek
Çocuk edebiyatı, ister şiir olsun isterse öykü ya da roman, çocuklarda okuma alışkanlığı kazandırmak, dil gelişimine katkı sağlamak, barışçıl duygulara ve düşüncelere sahip olması için yazılır.
Çocuk edebiyatının hangi türü olursa olsun, çocukların çevresinden başlamalı. Yaşadıklarıyla, düşledikleriyle bir yakınlığı olmalı. Nefret içermezken özellikle de sevgi dilini geliştirecek, doğayla dostluk kurma becerisini kazandıracak özelliklere sahip olmalıdır. Çocuğun okuma sürecinde dikkat dağınıklığına yol açacak anlatımlardan da kaçınılmalıdır.
Çocuk edebiyatı konusunda yaklaşık son otuz yıldır hem yoğun tartışmalar yaşandı, hem de bu alanda üretim yapan yazar sayısında artışlar oldu. Gerek akademik çalışmalardan, gerekse bu alanda üretimde bulunan yazarların deneyimlerinden yola çıktığımızda, yaşadığımız gelişme süreci bizi yukarıda belirttiğim sonuçlara götürmektedir. Çünkü bu alanı çocuk gelişimi, çocuk psikolojisi ve davranış bilimlerinden ayrı düşünmek mümkün değil. Çocuğun kültürel çevresi ve toplumsallaşması ile duyum ve algıları, öğrenme düzeyleri gibi bilimsel konuların çocuk edebiyatı üzerine önemli etkileri olduğunu söyleyebiliriz.
Çocuklar için yazılan şiirler için de benzer şeyler açıklanabilir.
Çocuklar için yazılan şiirler, çocuğun duygu dünyasına bir şeyler katmalı, düşlerini çoğaltmalı, sorgulama, yorumlama yeteneklerini geliştirmeli diyoruz. Ayrıca dildeki yalınlık, ilgiyi gözetme, yakın çevreyi esas alma gibi çok sayıda özellikleri içinde barındırmalıdır diye de ekliyoruz.
Son yıllardaki çocuk edebiyatı türlerindeki üretim artışına paralel olarak, çocuk okur sayısının artması ilerisi için sevindiricidir. Her şeyden önce ileride yetişkin okur sayısında artış yaşanacaktır diye umutlanmak istiyoruz.
Daha öncesinde yazar arkadaşlarımdan adıma imzalayıp verdikleri çok sayıda çocuklar için yazdıkları kitaplar oldu. Bunlar üzerinde bazıları için değerlendirme yazıları da yazmıştım.
Yakın zamanda Hülya Deniz Ünal arkadaşımızın çocuk şiirlerinden oluşan bir kitabı yayınlandı. Kendisiyle Vefa istasyonu projesinde ortak çabalarımız oldu. Böylece birbirimizi daha yakından tanıma olanağı bulmuş olduk.
Hülya Deniz Ünal’ın şiirleri ve düzyazıları; Pencere, Dize, Ünlem, Broy, Denizsuyukasesi, Hayâl, Eliz, Akköy, Şiirden, Varlık, Cumhuriyet Kitap gibi çok sayıda dergilerinde yayımlandı. Pencere, Alaz, Cazkedisi dergilerinin de yayın kurullarında görev aldı.
Şu anda Türkiye Yazarlar Sendikası İzmir Temsilcisi olan Hülya Deniz Ünal, yukarıda belirttiğim İzmir’deki “Vefa İstasyonu “projesinin dışında “Genç şairlerden usta şairlere mektup” adı verilen projeyi de hayata geçirdi.
Hülya Deniz Ünal’ın İlk şiir kitabı “Hayatın Yerine Harfler” adıyla 2004 yılında yayınlandı. Bunu “Su Yalnızlığı” “Denizkabuğu”, ve “Ağaçlar Kitabı” izledi.
Son çalışması ise çocuk şiirlerinden oluşan “HAYALPARKI” adını taşıyor. ” Hayal Parkı”nda çocuk sevgisini çiçek parklarıyla, su parklarıyla ve lunaparklarla buluşturuyor. Böyle olunca da kitabın sayfaları şenlikli bir durum alıyor. Gökyüzünü ve yeryüzünü çocukların oyun alanı yapıyor.
Hülya Deniz Ünal, iyi yetişmiş çağdaş çocuklar sayesinde bu ülkenin iyi bir geleceğe sahip olacağını düşünüyor. Kitabın başlangıcında “Sevgili torunum Barış’a ve dünyanın bütün çocuklarına…”demesi de bundan.
Ünal’ın şiire yaklaşımını ise daha öncesinde yaptığı söyleşilerden biliyorum.
O,”şiirin kendisine göre bir evreni var” diyor.
“Verili dil değil imgelerden oluşan bir dili bulunmaktadır ve başka bir görüntüsü vardır şiirin. Ruh dünyanı, olabileni, olabileceğini, umutlarını, beklentilerini görürsün orada” diye de ekliyor.
Nitelikli şiir yazma yolunun çok okumaktan geçtiğini belirten Ünal, bu temiz işçilikte kendisini hep öğrenci olarak görmektedir. Şiirsiz bir yaşamı ise verimsiz, kuru bir yaşam olarak değerlendiriyor.
İlk kitabı 2004 yılında yayınlanır ama o tarihe kadar çok okur Hülya Deniz Ünal. İlk şiirleri dergilerde yayınlanmaya başladıktan sonra karar verir kitap çıkarmaya…
Doğayla konuşur gibi yazdığı şiirlerinde arı, duru bir dili seçer. Her bahar doğanın uyanışıyla birlikte bir dize alır düşer yollara. Ona göre bildiği tek mükemmel doğadır.
Suya, toprağa, ağaca, çiçeklere, kuşlara çok özel davranır ve bunları şiirlerine yansıtır. Bir şiir ormanında yazar dizelerini.
Hayal Parkı’nda, çocuğun doğaya daha yakından ilgi uyandırması için çabası olduğu görülmektedir.
Kitap, çocuğun dünyasında yer alan, salıncak, tahterevalli ve kaydırakla başlamış. Konuşma unsurlarına da yer vermesi bu üç şiirin zevkle okunmasını sağlamış.
”Hızım çiçekler açar/Gökyüzüne doğru”,”Ayşe, Fatma, Ali haydi çıkın üstüme/Kaydırayım sizi masallardan bahçeye” dizelerinde olduğu gibi çocukların salıncaklara bindiğinde, ya da kaydıraklardan kaydığında duyduğu heyecan ve yaşadıkları tatlı anlar yansıtılmış.
Burada çocuğun hiç unutamayacağı, düşlerine kazıyacağı dize ”kaydırayım sizi masalardan bahçeye” olacaktır.
Doğrudan hayal gücüne yönelen başka dizeler de var.”Bir dudak olsun dünya/Öpsün yanaklarınızdan”, ”Dili köpürttüm söz çıktı/Maviyi köpürttüm dalga”, ”Pamuklardan helva dersem/Islanmak erimek demek”, ”Güneşe haber vermeyin/Kardan adam bize geldi” gibi…
Şiirlerinde çocukların sözcük dağarcığının da gözetildiğini görüyoruz. Dizelerin kısa tutulması da bilinçli yapılan doğru bir seçim.
“Te-rlesinler üstümde/Metalden yapılsam da/Üşümesinler yine”, örneğinde olduğu gibi tahterevalliyi canlandırıp konuşturan şiir dizelerini çocuklar çok seveceklerdir.
Yine çocukların çok seveceği, denizin sevince masmavi olması, bitkilerin bulutlara uzanması, umutların yeşile dönüşmesi, martıların kanat çırpışı, gözkapaklarına konan kuş gibi doğayla birlikte doğanın güzelliklerini duyumsatan çok sayıda betimlemeler bulunmaktadır.
Kitabın “Çiçek parkı” bölümündeki Nergis, Papatya, Aslanağzı ve Gül şiirleri doğrudan doğadan yansımaları içeriyor. ”Misler gibi koksun ülke” dediği “Gül” şiiri diğerlerinden farklı olarak yurt ve halk sevgisiyle ilgili bir çağrışım içinde:
“Gel bebeğim/Bize gidelim/Yanağında açsın renkler/Yüzümüze gül/Aklımıza gül/Masamıza, kalbimize/Odamıza, evimize/HALKIMIZA GÜL”
Hayal Parkı’ndaki çocuklar neler yapıyorlar derseniz; onlar salıncaklarda rüzgâr gibi olmak için sırtlarından itilmeyi bekliyorlar; ya da ışıklı bir şehirde içlerindeki şarkılarla atlıkarıncadalar, dönme dolaptalar. Kimi zaman gondoldalar, kimi zaman çarpışan arabada.
Bulutlardaki, düşlerdeki, sevgideki, anne kucağındaki çocuklar ise Çiçek parkı’ndaki nergizler, papatyalar kadar mutlu.
Çocukların kolayca ezberlerinde tutacakları, her çocukta var olan ritim duygusuna yakınlığı, betimlemelerin çocukların yaş seviyesine uygunluğu ve çocukların bilişsel düzeyini geliştirici özellikleriyle doğrusu iyi bir çalışma olmuş Hayal Parkı.
Bu yönüyle çocukların düş gücüne denk düşen bir söylemi yakalamış olan Hülya Deniz Ünal, her biri özgür dizelerden oluşan şiirleriyle gelecekte çocuk şiiri deyince ilk akla gelen yazarlardan biri olacağa benziyor.
Haftanın Şiiri
Aşk Bitti
Ahmet TELLİ
Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
Uzun bir hastalık gibi
Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi
Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı
Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi
Bitti.
Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
Yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi
Sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır
İhmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım
Pencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim
Belki bir yağmur yağar akşama doğru
Yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım
Aşk da bitti diyordu ya bir şair
Aşk bitti işte tam da öyle
Haftanın sanat gündemi
ALİKEV’den genç sanatçılara
Ali İsmail Korkmaz Vakfı, maddi zorluk yaşayan genç sanatçıların hayallerine ulaşmalarını sağlamak için Genç Sanatçı Fonu projesini hayata geçiriyor.
Ali İsmail Korkmaz Vakfı, maddi zorluk yaşayan genç sanatçıların hayallerine ulaşmalarını sağlamak için Genç Sanatçı Fonu projesini hayata geçiriyor. Fon, sanata gönül veren gençlerin fikirlerini sanat eserine dönüştürmelerini amaçlıyor. Bu proje ile genç sanatçılar, belirlenen tema üzerinde sanat dalı sınırı olmaksızın yaratıcılıklarını
konuşturabilecek. Genç Sanatçı Fonu’na başvurular 4 Aralık 2017 tarihinde başlıyor. GSF’ye her sanatçı dilediği kadar eserle başvurabilecek. Aynı sanatçıya ait birden çok eserin desteklenmeye uygun görülmesi durumunda, o sanatçıya ait yalnızca bir eser desteklenecek.
Bu yıl değerlendirmelerin “barış” temasına göre yapılacağı ALİKEV GSF’ye başvurular 4 Aralık 2017 – 31 Ocak 2018 tarihleri arasında alınacak. Başvuru yapabilmek için ise; 2017 yılı için 1 Ocak 1987 ve sonrasında doğmuş olmak ile Hatay veya Eskişehir illerinden birinde ikamet etmek gerekiyor. Desteklerin eser başına en fazla 5 bin TL olarak belirlendiği fonda; eserin üretimi için gereken ahşap, metal, tuval gibi malzemeler, kostüm, dekor, küçük araç-gereçler, fotoğraf veya heykel stüdyosu ayarlanması, seyahat, malzemelerin nakliyesi ile değerlendirme komitesinin uygun gördüğü diğer destekler de verilecek. Başvurularınız için “Genç Sanatçı Fonu” konu başlığı ile [email protected] e-posta adresine e-postanızı gönderebilir, başvuru koşulları ile ilgili diğer tüm ayrıntılara http://alikev.org/genc-sanatci-fonu/ adresinden ulaşabilirsiniz.
Şair Ahmet Telli’nin 70. doğum gününe özel sergi
Şair Ahmet Telli’nin 70. doğum günü, adına düzenlenen “Ahmet Telli: Renkler/İmgeler/Sözcükler” başlıklı resim-heykel sergisiyle kutlanıyor.
Küratörlüğünü İbrahim Karaoğlu’nun yaptığı sergi, önceki gün Çankaya Belediyesi Zülfü Livaneli Kültür Merkezi’nde sanatseverlerle buluştu. Telli’nin şiir, Ahmet Kanneci’nin gitar dinletisi sunduğu açılışta, yönetmenliğini Mahir Karayazı’nın yaptığı “Şairini Bekleyen Sandalye” adlı belgesel gösterimi yapıldı. Çok sayıda sanatçının resim ve heykellerinin yer aldığı sergi, 26 Aralık’a kadar görülebilecek.
Kitap en çok Ankara’da okunuyor…
İdefix’in geçen günlerde yayınladığı Türkiye’nin 6 aylık okuma haritasında en çok kitap okunan il Ankara.
Online kitap platformu İdefix, geçen günlerde Türkiye’nin 6 aylık okuma haritasını çıkardı. Rapora göre en çok kitap okuyan il, Ankara oldu. Ankara’yı sırasıyla İstanbul, Eskişehir ve İzmir izlerken Tunceli ve Muğla listenin devamında yer aldı. Yine yapılan araştırmaya göre okurların en çok roman ve çocuk öykülerini tercih ettiği belirlendi. Medya Takip Merkezi’nin hazırladığı rapora göre eylül ayından bu yana kitap okuma ile ilgili yazılı basında 4 bin 9, internet medyasında 9 bin 605 haber olmak üzere toplamda 13 bin 614 haberin medyada yer aldığı tespit edildi. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), Türkiye’nin kitap okuma oranına göre dünyada 86’ncı sırada yer aldığını açıklamıştı. Türkiye’nin kitap endüstrisinde iyi düzeylerde olduğu bilinse dahi, elde edilen verilere göre aynı başarıyı okuma oranında gösteremediği görüldü.
Tiyatroya gitmiyoruz
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verileri, nüfus artsa bile tiyatro izleyici sayısının yıllar geçtikçe azaldığını ortaya koyuyor.
Türkiye’de tiyatro izleyicisi günden güne düşüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verilerine göre, Türkiye nüfusu 2011-2016 yılları arasında yüzde 6.4 artarken, tiyatro izleyici sayısı ise yüzde 2.2 azaldı. Nüfus artışı baz alındığında yıllar boyunca Türkiye’de yaklaşık yüzde 10’luk bir izleyici azalışının olduğu dikkat çekerken, 2011 yılında 1 milyon 634 bin 36 olan izleyici sayısı 2016 yılında 1 milyon 597 bin 953’e düştü. Rakamlar dikkate alındığında, bir kişinin yıl içinde birkaç defa tiyatroya gittiği varsayılırsa, bu durumda her 100 kişiden sadece 2’si tiyatroya gidiyor.
DT, 2016’da 10 ilde yok
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Bağımsız Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın Bilgi Edinme Yasası kapsamında sorduğu “tiyatro izleyici sayılarını” il il açıkladı. Bakanlığın açıkladığı rakamlar, Türkiye’de nüfus artsa da “tiyatro izleyici sayılarında düşüşün olduğunu” gösteriyor. Türkiye nüfusu 2011-2012 yılları arasında yüzde 6.4 artarken, tiyatro izleyici sayısı ise yüzde 2.2 azaldı. Türkiye’deki nüfus artışı göz önüne alındığında da yaklaşık yüzde 10’luk bir izleyici sayısında düşüş olduğu görülüyor. Rakamlara göre, 2011 yılında 1 milyon 634 bin 36 olan izleyici sayısı, 2016 yılında 1 milyon 597 bin 953’e düştü. Bu da bir kişinin yıl içinde birkaç defa tiyatroya gittiği varsayıldığında, her 100 kişiden sadece 2’sinin tiyatroya gittiğini gösteriyor. Bakanlığın gönderdiği bilgiye göre, illere ilişkin tablo da izleyici sayılarındaki düşüşü gözler önüne seriyor. 2011 ile 2016 yılları karşılaştırıldığında tiyatro izleyicisi sayısı Aydın’da yüzde 74, Erzurum’da yüzde 39.5, Hatay’da yüzde 79, Malatya’da yüzde 23, Muğla’da yüzde 93, Samsun’da yüzde 59, Siirt’te ise yüzde 58 azaldı. 2016 yılında ise Aksaray, Bingöl, Elazığ, Kütahya, Mersin, Manisa, Nevşehir, Şırnak, Tokat ve Yozgat illerinde ise Devlet Tiyatroları’nın hiç oyun sahnelemediği görüldü. 2016-2017 sanat sezonunda ise Bayburt’ta sadece 240 kişi tiyatroya giderken; Iğdır’da 278, Kırşehir’de 280 tiyatro bileti satın alındı.
‘Sanata her zaman ihtiyaç var’
Bağımsız Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, bakanlığın gönderdiği verilerle ilgili, “Bu tablo göstermektedir ki AKP’nin politikaları sadece tarımı, sanayiyi, ekonomiyi, eğitimi değil sanatı da olumsuz yönde etkilemiştir. Özerk, bağımsız sanat kurumları ve kuruluşları demokrasinin olmazsa olmazıdır. Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ifade etiği gibi ‘Sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir.’ Zor dönemlerin aşılması için sanata her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır” dedi.
Mersin Kenti Edebiyat Ödülü Haydar Ergülen’in
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) öncülüğünde 11 yıldır sürdürülen ‘Mersin Kenti Edebiyat Ödülü’ne bu yıl, çağdaş şiirimizin usta Şairi Haydar Ergülen değer görüldü.
Celâl Soycan, Metin Cengiz, Yavuz Özdem, Cemal Sakallı ve Ogün Kaymak’tan oluşan Ödül Değerlendirme Kurulu’ndan yapılan açıklamada, “Ülkemizde ve Mersin’de edebiyat ilgisini geliştirmek ve ulusal ölçekte bir verime dönüştürmek, edebiyat okurlarının dikkatini nitelikli örneklere çekmek üzere; yapıtlarıyla Türk edebiyatının gelişmesine katkıda bulunmuş kişileri onurlandırmak, daha yaygın okunmasını sağlamak için Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO) öncü girişimiyle kent adına verilen Mersin Kenti Edebiyat Ödülü konusundaki çalışmalar, ilgili yönetmelik gereğince yürütülmüştü” denildi.
Kurulun açıklamasında, “Çağdaş şiirimizde sesi, duyarlığı, imge örgüsü, konuları, kelime paleti ve yalın söyleyişiyle hemen tanınan birşiir kurarak, kuşaklar arasında ortaklaşa bir algı ve estetik haz zemini yarattığı; Anadolu’nun kadîm kültürüyle mayalanmış bir duyarlığı şiirimizde güçlü bir damar halinde işlettiği; Zengin çağrışımlara dayalı şiirleriyle insanı diyalektik bir zaman algısı içinden kendisiyle ve hayatla merhametli bir ilişkiye davet ettiği; Ölümün, aşkın, yalnızlığın ve bütün bir varoluşun duyumsattığı her şeye şefkatle dokunarak evreni bir bütün halinde anlamaya çalıştığı; böylece şiire çok güçlü ve özel bir etik çevren kazandırdığı; Türk şiirinde okur profilini genişleten bir duru kavrayışla, en karmaşık ontolojik meseleyi gündelik hayatın akışı içinden şiire çağırdığı; düzyazılarıyla da sürdürdüğü dil özenini, sahici duyarlığını, insanı esirgeyen ahlakî değerlerini poetik bir örgüde maddîleştirdiği; Çeşitli şiir etkinliklerinde görev alarak şairlerin buluşmasına, tanışmasına, uluslararası ilişkiler kurmasına ortam hazırladığı için, çağdaş şiirimizin usta şairi Haydar Ergülen’i ödüle değer bulmuştur” denildi. (Haber merkezi)