Hazırlayan: Mehmet Karasu
Antakya Kitaplığı
“Başın Öne Eğilmesin”/Hıfzı Topuz
1907’de doğan, 1930’lu yıllarda edebiyata başlayan, 1940’lı yılların karanlığında öyküleri, romanları, şiirleri, köşe yazıları ve çıkardığı gazetelerle, dergilerle demokratik muhalefetin öncü yazarı olarak bayraklaşan ve edebiyatımızın temel taşlarından biri olan Sabahattin Ali’nin öldürülmesinin arkasındaki sis perdesi hâlâ aralanmış değil.
1948’in Mayısında başına Kırklareli’nin Üsküp-Sazara yöresindeki ormanlarda cesedi bulunan Sabahattin Ali susmayan bir kalemdi. Öykü kitapları vardı: Değirmen, Ses, Yeni Dünya, Sırça Köşk. Romanları vardı: İçimizdeki Şeytan, Kuyucaklı Yusuf, Kürk Mantolu Madonna. Şiirleri vardı: Dağlar ve Rüzgâr. Oyunu vardı: Esirler. Düzyazıları vardı: Marko Paşa Yazıları ve Ötekiler (hazırlayan Hikmet Altınkaynak). Mektupları vardı: İki Gözüm Ayşe/ Sabahattin Ali’nin Özel Mektupları (hazırlayan Ayşe Sıtkı-Doğan Akın). Çakıcı’nın İlk Kurşunu vardı: Öyküler, şiirler, yazılar, desenler. Belgeler vardı: Mahkemelerde (hazırlayanlar Nüket Esen-Nezihe Seyhan). Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Mim Uykusuz’la birlikte çıkardıkları ve 1940’lı yılların sonunda tek parti diktatörlüğünün onca baskısına karşı Marko Paşa, Merhum Paşa, Malum Paşa, Ali Baba dergileriyle direnen Sabahattin Ali, örnek aydınlardan biri olarak toplumsal savaşımdaki yerini alan bir yazarımızdı.
O, öykü, roman ve yazılarıyla Anadolu’nun ezilen insanlarını edebiyata sokmuştu. İkinci Dünya Savaşı koşullarında yükselen faşist ideolojiyle hesaplaşmış, diktatörlük yönetimlerine karşı çıkmıştı. Direnen, sıradan bir insanı roman kahramanı yaparak ölümsüzleştirmişti. “Aldırma Gönül Aldırma”,“Benim Meskenim Dağlardır”, “Çocuklar Gibi”, “Melankoli” gibi şiirleri bestelenerek dillerden düşmeyen bir yazardı; “Göklerde kartal gibiyken kanatlarından vurulan/ Mor çiçekli dal gibiyken bahar vaktinde kırılan” bir canıydı yurdumuzun.
Şiirleri, öyküleri, romanları, mektupları, makaleleri, dergileri, gazeteleri, çevirileriyle bir edebiyat ustasıydı. Ülkesinin yöneticileri sahiplenmemişti bu genç ustayı. Okul programlarına, ders kitaplarına almamış, söküp atmak istemişlerdi belleklerden, edebiyat bahçemizden; korku dağları yaratmışlardı adının üzerinde. Çünkü o, yurdunu gerçekten seviyordu ve yurdu, gerçekten sevmeyenler yönetiyordu. Çünkü karanlık, aydınlığa hep saldırmıştı ülkemizde ve Sabahattin Ali Türkiye’nin aydınlığının direngen bir umuduydu. Umudun düşmanıydı onu yok etmek isteyenler ve korku dağlarını hep beslemişler, büyütmüşlerdi Sabahattin Ali’nin soluk aldığı her parçasında yurdun.
Öyküleri, romanları, şarkılaşan/türküleşen şiirleriyle; örnek ve öncü aydın direnciyle sanatımıza, edebiyatımıza, yaşamımıza güzellikler katan Sabahattin Ali’yi yaşamıyla ve yapıtlarıyla geleceğe taşımak ve ölümünün ardındaki karanlıkları aydınlatmaya çalışmak borcumuzdu.
Konuk Yazar
Ali Yüce/ Murad Demirkol
Evrenin ve özellikle insanın patikasına iliştirilen bir yolculuk hikâyesi…
İnsanı duygularıyla irdeleyen, kendi olduğu için alkışlayan, zaaflarıyla alay eden, yücelten, kıran, birleştiren bir yapboz ve cılız adımları usulca nakışlayan bir zanaatkârın düşü…
Ali Yüce, şiirden önce, toplumun kısırlığıyla tanıştı sanırım… Ama en önemlisi, toplumdan önce bireyi tanıdı… Bireyin topluma sırnaşan inişli çıkışlı yayvan dünyasını tanıdı… Gerçekçi bir tanışıklığın beslediği, nükteli şiirin varlığı bundandır… Özgür bireylerin oluşturacağı özgür bir toplumun hayalini kurarak biraz da…
Sıra dışı bir kaçış hikâyesinin altında yatan da budur bir bakıma… Küçücük bir çevrenin, küçücük dünyasına sığmaz… Toplumun yakalandığı cehalet hastalığının ateşini ısrarla düşürmek ister ve bu sebeple belki toplumun yarattığı her türlü kasvetle inceden inceye alay eder… Yeni giysilerini giyinip, yeni bir yola, yeni adımlarıyla, kendi ayaklarıyla yürür… Yeni gözleriyle bakar içinden sıyrılıp koptuğu topluma… Şair öncelikle bireydir çünkü.
Toplumcu gerçekçi bir mecranın, yığınlara kapılmadan işleyen çarkı gibi, toplumun her daim önünde ve çarkın her dişlisinin ayırdında… Her türlü duyguyu, düşünceyi, coşkuyu çocukça bir enerjiyle birleştirir… Sonucunda zafer beklediği, inatçı bir oyunla…
“Ben ırmak olsaydım eğer
Altıma saklamazdım ayaklarımı
Öyle yaklaşmazdım denize
Düşmana yaklaşır gibi
Sürüne sürüne…”
Yüce’nin şiirinde, alkış bekleyen hamasi sloganlardan çok, insani çıkarımlar inşa edilir… Yükselen her soluk, en duru akışıyla yoklar kulağımızı… Sade ve hedefini yoklayan ritimlerin ivmesinde, devrilmiş kalabalıkların enkazına rastlanmaz… Direngen bir bireyin talepleri süsler boşlukları…
Çünkü şair, yaşadığı dönemle birlikte, gelecekten de sorumludur… Bu sorumluluğun bilinciyle çağına tanıklık ederken, onu evrimsel sürece yedirmekle meşguldür… Ali Yüce, tam da burada görev üstlenmiştir… Toplumsal düzen, gücün egemen zihniyeti, gelenek ve töreler, çemberi kastıkça kasmaktadır… Lakin şair, kendisine dayatılan bu kasveti içine sindiremez. Tüm baskılara, en duru ve en anlaşılır dille karşı çıkması gerektiğinin bilincinde… Şiirin öncelikle bir itiraz, çağdaş aklın ve ilkelerinin savunulması anlamına geldiğini biliyor ve bu ışıkla, toplumun isteklerinden çok, toplumda görmek istediklerini yansıtmaya çalışıyordu…
“Bu sayın kafayı
Kimden aldınız efendim
Dışı parıl parıl yaldız
İçi karanlıkla süslenmiş
Hem gece hem gündüz müsünüz?”
Aydınlanmadan ve adaletten yana kesin tavır koyarak, halkın dilini yitirmeden, coşkulu bir kurguya yönelmiştir…
İnce bir mizahla bezenmiş ve kimi zaman yerel şivelerle süslenmiş dizeler, çoğu zaman, hatta ısrarla Antakya’yı anlatır… Antakya’nın dar ve birbirine muhtaç sokaklarını, insanların ortaklaşan kültürleriyle harmanlar…
“Akşam
Gözlerimin içine soluyor akşam
Vakitlerin dört ayağı bir pabuçta
Dört saçağın suyu bir olukta akıyor…”
Bu harmanlama, kendi kör dünyasıyla yaşayan yığınlara sırnaşma değildir… Onların etkisiyle yazılmaz… Daha çok, özgür bireyin yarattığı, özgür bir topluma özlemdir… Yaşadığı çevreyi, toplumsal sorunları, özellikle cehaleti taşlamaya yönelerek kıyasıya yermiştir… Yaşlıyı yaşıyla, kadını kendiyle, çocuğu hayalleriyle sorgulayan şiirler…
Kalabalığın sesine alışamayan kaygılı bir seçimin, çilingir sofrasında ki yerini özümsemesi bir bakıma…
HAFTANIN ŞİİRİ
Leylim Ley/ Sabahattin ALİ
Döndüm daldan düşen kuru yaprağa
Seher yeli dağıt beni kır beni
Götür tozlarımı burdan uzağa
Yarin çıplak ayağına sür beni
Aldım sazı çıkmış gurbet görmeye
Dönüp yare geldim yüzüm sürmeye
Ne lüzum var şuna buna sormaya
Senden ayrı ne hal oldum gör beni
Ayın şavkı vurur sazım üstüne
Söz söyleyen yoktur sözüm üztüne
Gel ey hilal kaşlım dizim üstüne
Ay bir yandan sen bir yandan sar beni
Yedi yıldır uğradım yurduma
Dert ortağı aramadım derdime
Geleceksen bir gün düşüp ardıma
Kula değil yüreğine sor beni
HAFTANIN SANAT GÜNDEMİ
2017 Nobel Ödülleri sahiplerine verildi
İsveç’in başkenti Stockholm’de, fizik, tıp, kimya, edebiyat ve ekonomi dallarındaki 2017 Nobel Ödülleri sahiplerine verildi.
İsveç’in başkenti Stockholm’de, fizik, tıp, kimya, edebiyat ve ekonomi dallarındaki 2017 Nobel ödülleri sahiplerine verildi. Nobel Ödül törenine Başbakan Stefan Löfven, Kültür Bakanı Alice Bah Kuhne, Muhafazarkar Parti Başkanı Ulf Kristersson, Merkez Parti Başkanı Annie Lööf, Meclis Başkanı Urban Ahlin ve çeşitli ülkelerin diplomatları katıldı.
Bin 570 davetlinin katıldığı, 25 bin beyaz çiçekle süslenen Huset Salonu’nda düzenlenen törende İsveç Kraliyet Filormoni orkestrası konser verdi. İsveç Kralı 16. Carl Gustav takdim edilen ödülde 2017 Fizik Ödülü’nü Rainer Weise ile Barry C Barish, 2017 Kimya Ödülü’nü Jaques Dubochet, Joachim Frank ve Richard Henderson, 2017 Edebiyat Ödülü’nü Kazuo İshiguro, 2017 Ekonomi Ödülü’nü ise Richard H. Thaler aldı.
Karadağ, Orhan Pamuk’a “Edebi Ateş Ödülü” verildi.
2006 referandumuyla Sırbistan-Karadağ’dan ayrılıp bağımsızlığını kazanan, Avrupa ve Balkanlar’ın en genç ülkelerinden Karadağ, Orhan Pamuk’a “Edebi Ateş Ödülü” verdi. Geçtiğimiz yıllarda 2010 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Perulu yazar Mario Vargas-Llosa ve Türkiye’de de tanınan İtalyan romancı Claudio Magris’e verilen ödüle 2017 yılında Orhan Pamuk layık görüldü.Mario Vargas-Llosa, verilen ödülün gerekçesini açıklarken, Orhan Pamuk’un eserlerindeki edebi derinlik ve edebiyata kendini adamışlığının yanı sıra, insan haklarına dair duyarlılığından övgüyle bahsetti.Ayrıca Karadağ’ın Budva kentinde 16 Aralık Cumartesi günü Orhan Pamuk’un eserleri üzerine sempozyum düzenlenecek. (DHA)
Oğuz Atay ölüm yıl dönümünde anılıyor.
Türk edebiyatının dev ismi Oğuz Atay, 40. ölüm yıl dönümünde büyük bir özlemle anılıyor. Tutunamayanlar, Bir Bilim Adamının Romanı ve Tehlikeli Oyunlar gibi kitapların yazarı Oğuz Atay’ın sözleri bu kez kendisi için paylaşılıyor. İşte Oğuz Atay’ın hayatı ve en çok paylaşılan sözleri!
Tutunamayanlar’ın unutulmaz Yazarı Oğuz Atay, ölüm yıl dönümünde unutulmadı. Beyninde çıkan bir tümör nedeniyle hayatını yitiren Oğuz Atay, vefatının 40.yılında kendi sözleriyle anılıyor.
Şair yönüyle Bülent Ecevit
Türkiye’nin yetiştirdiği önemli devlet adamlarından, eski Başbakan Bülent Ecevit önümüzdeki hafta sonu şair yönünün ele alınacağı bir panelle anılacak.
Sanskrit, Bengal ve İngilizce dillerinde çalışmalar yapmış olan ve Rabindranath Tagore, Ezra Pound, T. S. Eliot, ve Bernard Lewis’in yapıtlarını Türkçeye çeviren Bülent Ecevit’in şiirleri ilk kez 1975 yılında kitap olarak basılmıştı. 17 Aralık’ta Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi Yaşar Kemal Salonu’nda saat 14.00’te başlayacak etkinliğin açılış konuşmalarını Rahşan Ecevit, Alper Taşdelen ve Fikret Bila yapacak. Ecevit için yazan şairlerden şiirlerin ve konuşmaların yer alacağı bölümde Arzu K. Ayçiçek, Mahzun Doğan ve Gökhan Öztürk dinlenecek. Saat 15.00’te Nejdet Derici’nin moderatörlüğünde yapılacak panelde ise Prof. Dr. İlber Ortaylı, yazar Hikmet Altınkaynak, gazeteci Murat Yetkin ve yazar Eren Aysan bir araya gelecek.
2017 YAŞAR NABİ NAYIR GENÇLİK ÖDÜLLERİ,
Varlık Dergisinin yayına başladığı 1933 yılından bugüne kadar özenle sürdürdüğü ‘edebiyatımıza yeni değerler kazandırma’ çabası, 84. yılında da edebiyatseverleri yeni imzalarla buluşturuyor. Bu yıl şiir dalında Devrim Horlu, öykü dalında ise Pelin Kıvrak ödüle değer görüldü.
Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’ne katılım her yıl olduğu gibi yine yoğundu.
Şiir dalında ön elemeden geçirilerek seçici kurula sunulan dosyalar Beyza Okumuş, Özcan Taluy Koç, Zeliha Cenkci, Bilal Çakıl, Yunus Karakoyun, Zülal Demir, Hakan Unutmaz, Öztekin Düzgün, Remzi Baysal, Roman Karavadi, İsmail Sertaç Yılmaz, Muhittin Çoğala, Yasemin Orhun, İrem Yıldırım, Hakan Yirik, Beytullah Kılıç, Devrim Horlu, Armağan Can, Cahit Ortanca, Can Acer, Hüseyin Kara, Adem Göktaş, Fahri Alpyürür, Fahri Küçük, İmran Aydın Tali, Mustafa Güleç, Muhammet Oğuz, Yasin Gedik, Neda Olsoy, Anıl Can Uğuz, İlona Küçükreisyan, Ozan Baygın, Cemre Serhat, Alperen Diktaş, Güney Güneri, Onur Koca, İlayda Vurdum imzalarını taşıyordu.
Zeynep Uzunbay, Abdülkadir Budak, Metin Cengiz, Salih Bolat, Enver Ercan’dan oluşan şiir seçici kurulu yaptığı değerlendirme sonucu ödülü oybirliğiyle Devrim Horlu’nun “Gölgeler Çürürken” adlı dosyasına verirken; Zülal Demir ve Zeliha Cenkci’nin dosyalarını ‘dikkate değer’ buldu.
Öykü dalında ön elemeyi geçenler Tufan Baran, Erol Özel, Gözde Şahin, Furkan Uzun, Mehmet Fatih Özbey, Hakan Bahçeci, Vedat Nas, Hüseyin Otur, Sevda Deniz Karali, Ela Kiçik, Umut Durmuşoğlu, Merve Aksoy, Harun Kapan, Ali Yağan, Ata Egemen Çakıl, Tuna Özkurt, Veysel Kobya, Ahmet Aktaş, Serhat Sabri Parlak, Emre Karadağ, Burhan Yeşilyurt, Ömer Erim, Serhat Köroğlu, Pelin Kıvrak, Serhat Kıran, Derya Barış Şen, Atakan Boran, Mürüvet Esra Yıldırım, Ali Yağan, Ferdi Çetin, Erkmen Özbıçakçı, Demet Çaltepe, Metin Çalışkan, Halil Yörükoğlu’nun dosyalarıydı.
Nursel Duruel, Feyza Hepçilingirler, Hatice Meryem, Mehmet Zaman Saçlıoğlu ve Feridun Andaç’tan oluşan öykü seçici kurulu, ödülü Pelin Kıvrak’ın “Hiçlikte İhtimal Var” adlı dosyasına verirken; Erkmen Özbıçakçı,Halil Yörükoğlu ve Serhat Köroğlu’nun dosyalarını ‘dikkate değer’ buldu.
11.ÇUKUROVA KİTAP FUARI ETKİNLİKLERİMİZ
8 Ocak 2018 Pazartesi
ÇUKUROVA SALONU
15.30-16.30
Panel: “Hataylı Bir Yazar: Ayla Kutlu
Konuşmacılar: Mehmet Karasu- Gül Güler Kalem- Sinan Seyfittinoğlu
Düzenleyenler: Türkiye Yazarlar Sendikası Çukurova Sanat Girişim
10 Ocak 2018 Çarşamba
ÇUKUROVA SALONU
Saat : 17.00-18.00
Şiir Dinletisi: “Görsellerle Ahmet Arif Şiirleri”
Sunum : Nazan Balcı
Görsel Sunum: Başak Hülya Ekmekçi
Müzik: Nevin Apaydın (Yan Flüt)
Katılımcılar: Mustafa Özke, Halit Gökmen, Şule Boğa, Onur Özsolak, Selamet Bağcı, Nurat Demirkol,
Düzenleyenler: Türkiye Yazarlar Sendikası
Çukurova Sanat Girişimi
HAFTA SONU ÖNERİLERİ
Sarı Sıcak/ Fikret Reyhan
“Üretim ilişkilerinin değişmesi ile birlikte sermayenin de el değiştirmesini ve bu değişimden etkilenen insanların hikâyelerini anlatmayı amaçlayan film bunu, büyük maddi sorunlarına rağmen geleneksel yöntemlerde direnip hayata tutunmaya çalışan göçmen bir ailenin en küçük oğul İbrahim’i merkeze alarak yapıyor. İbrahim, farklı bir geleceğin hayalini kuran, kendi kaderini belirlemekte kararlı bir gençtir. Bu bölgenin acımasız sisteminin ve feodal aile yapısının getirdikleri ile İbrahim’in hayallerini gerçekleştirmeye yönelik eylemleri hem kendisi hem de ailesi için beklenmeyen sonuçlar doğuracaktır.” Mutlaka izlenmeli
OKUMA ÖNERİLERİ
1.Elia İle Yolculuk/ Zülfü Livaneli/Karakarga Yayınları
2.Yılların İzi/ Mahir İz/ Kitabevi
3.Cin Aynası/ Ercan Kesal/ İletişim