Hazırlayan: Merhmet Karasu
Antakya Kitaplığı
Bir Ömür Yetmiyor/Aydın Boysan
Bir Ömür Yetmiyor, edebiyat ustası, mimar, söz ustası… Aydın Boysan’ın anılarından oluşuyor.
Sayın Boysan’ın yayımlanmış 41 yapıtı bulunuyor.
Ustayı, geçtiğimiz hafta kaybettik.
“Aydın Boysan 41. kitabında anılar, anekdotlar, fıkralarla hayat muhasebesini sürdürüyor… Usta yazar keyifli üslubu, hayat tecrübesiyle yoğrulmuş gözlemleri, zekâ ve mizahın renklendirdiği yorumlarıyla okurlarına neşe dolu bir sohbet sunuyor. Yazdıkları, yaptıkları ve yaşadıklarının çokluğuna bakınca Aydın Boysan’a hak vermemek elde değil:
BİR ÖMÜR YETMİYOR.
Yaşadığım hiçbir dönemi küçümsemiyorum. İsterse hayal olsun derim ki, bana bir ömür daha hediye edilirse, ben eski yaşadıklarımın hepsini ama hepsini, hiçbir dakikası ve saati değişmeden bir kez daha yaşamak isterim. Hiçbir yanı ve anı değişmeden ve tıpkısını.
Yaptığım yanlışların da, hepsine ama hepsine, olduğu gibi sahip çıkıyorum. Onları da bir daha yaparım.
Bir insan ömrünün bütünlüğü vardır Bir insan ömrü giysi provası yapar gibi çekiştirilip değiştirilemez. O artık yaşanmış ve geçmiştir… Bitmediyse bile!
Bir tiyatro eserinin yazarı eserini bitirinceye kadar istediği gibi oynar değiştirir. Ama aynı yazar kendi ömrünün geçmişini değiştiremez. Artık geçmiştir o değiştirilebilme zaman”
Konuk Yazar
Taşı Çekiçle Transa Geçiren Son Şaman/Mehmet AKSOY
I-Mehmet Aksoy’yu Doğuran, Dokuyan
Kent: Antakya
Bir sıcak yaz akşamında Asi’nin kucaklayarak geçtiği topraklardaysanız lütfen, çekinmeden, çevredeki bir taşa eğilerek yere kulaklarınızı dayayınız. Duyduklarınız sizi bir sonsuzluğa çekecektir. Binlerce atlının ayak seslerini, savaşları, kırımları, çığlıkları, selleri, depremleri duyacaksınız. İçlerinden, binlerce ölü ya da yaşayan dilden sesler işiteceksiniz. Yüzlerce inancın mensubu, farklı dilden aynı “yüce varlığa” nasıl yakardığını göreceksiniz.
Kulağınızı kaldırıp, yeniden taşa dayadığınızda çekiç sesleri, murç sesleri çınlayarak duyulacak .O gür sesiyle Amig Ovasını çınlatan bir ses duyacaksınız. Sorduğunuzda:
“Bizim Mehmet’in kahkahası öyledir!” derler.
Başka bir şey sormağa yeltendiğinizde parmaklarıyla “sus” işareti yapar ülke içindeki dev anıtları sayarlar.
Iı-Mehmet Aksoy’un Anlatımı İle Heykel
Mehmet Aksoy’ya yaptığı işi sorduğunuzda:
“Heykel aklın gözüyle tasarlanır, yüreğin eliyle yapılır. Biz kütleyi değil ışığı yontuyoruz. Aklın ve yüreğin duyarlılığı, bileğinin gücü, elinin hüneri murcun sivri ucundan taşa hassas darbelerle öyle akıp girsin ki, taşın içindeki heykelin etini incitmeden üstündeki kabuğu kırsın atsın” der.
Sonra bu işteki en dikkat çekici ayrıntıyı anlatır:
“ El yüreği, yürek gözü, göz aklı etkiler. Ve de tersi; akıl gözü, göz yüreği, yürek eli… Bu etkileşim sürer gider. O yüzden de hiçbir teknoloji harikası makine sanat yapamaz.”der.
Iıı-Mehmet Aksoy’un Elleri
Mehmet’in ellerini hiç yakından gördünüz mü?
Mehmet’in elleri, taştan zamanı çıkaran ışığın ebesidir. O eller sırlıdır. Asi’nin sularından “el” almıştır. Binlerce yaşın ve zamanın süzülen özüdür. Elleri, zamanın perdesinde, ışığı yontar, içinden ışını alır, anıtının en gizemli yerine koyar. Bakar, görmezler çoktur. Onu görene, dev anıt gülümser. Sessizce görenin kulağına fısıldar:
“Biz hep Mehmet’in ellerini seviyoruz ama o yalnızca ‘öpüp başıma koyduğum anamın ellerini seviyorum’ der.”
Anasının güzel, zarif yaratıcı elleri Mehmet’e taşta oya işleyen eller olarak devam eder.
Mehmet Aksoy, bu konuda şöyle der:
“Ellerimi seviyorum. Kaba görünüşleri içinde hassas dokunuşları saklıyorlar. Ne kadar çalışsam onları zorlasam çekici, murcu, tarakları, mucartayı, külüngü, öyle hünerli kavrıyorlar ki nasır tutmuyorlar. Taşın neresine, nasıl, hangi şiddetle, hangi eğimde vurulması gerektiğine onlar karar veriyor. Bir yerden sonra ben yalnız ellerimi seyrediyorum. Onlar yapıyor, ben seyrediyorum… ellerimi seviyorum” diyor.
Mehmet, parmaklarını, gözünün hizasına çıkarıp, onlara uzun uzun baktıktan sonra:
“Parmaklarımdan ışık akıyor, formları ışıkla boyuyorum. İçimi aydınlatan, gün ışığına çıkaran, beni murcun ucundan formların üstüne akıtan ışıktır.” der.
Mehmet’in elleri, Amig Ovasında, harman sonunda buğdayın rüzgarla buluştuğu anın kokusunu, Asi’nin derin vadilerde çağlayarak akışının huzur verici sesini taşırlar.
Iv-Mehmet Aksoy’un Kütlesi
Mehmet’in kütlesi zamandır. O da taşta saklıdır. Anası çocukluğunda ona masal anlatırken “Evvel zaman içinde” diye başlardı. Mehmet, şimdi anasının anlattığını, taşta gerçeğe dönüştürdü. Taşın kütlesinden zamanı, zamanın içinden de ışığı çıkardı. Taşı, tutsak kaldığı kütleden kurtardı, özgürleştirdi.
“Ey Müzeyyen Ana! Bak, Mehmet “zamanın içinden zamanı” çıkardı. Senin, ona anlattığını o masalların ilk sözü gerçek oldu. Hem zaman özgürleşti, hem de Mehmet de taşlara karıştı. Kah taş diye görünüyor, kah ışık, kah zaman olarak.. Şimdi masal dediğimiz o söylenenler, onun heykellerinde, dev anıtlarında bize bakıyor. Çekiçle, murçla, külüng ile işlediği şu mermerdeki “peri kızı”, şu akıllı olan güzel kız da küçük peri.. Bak, iyi bak! O hem taş, hem ışık, hem uğruna ömürler adanacak güzeller güzeli. Mehmet’in işlediklerini isteyen okur, isteyen bakar, isteyen de okuyarak bakar, içindeki zamana geçip, yürüyerek o dünyada gezinebilir.”
Mehmet’i, Anadolu’nun her hangi bir ilinde taşlık, kayalık bir alanında gezerken gördünüz mü, sessizce takılın ardına, onu izleyin.
Mehmet’in önünden geçtiği her kaya, her mermer, her taş bloğu, yerinden kalkıp onu selamladığının tanığı olacaksınız. Anadolu’nun taşları, mermerleri Mehmet’i, “taşların efendisi”ni iyi tanır. Ona karşı saygıda kusur etmez.
V-Ak Saçlı Mehmet Aksoy
Mehmet Aksoy, sanatın, düşüncenin, mitolojinin, masalın imbiğinden süzülerek, mağmanın toprak üstüne fışkırdığı sonsuzluğun ışığıyla donanmış, gerçek ile düşü iç içe geçiren son Anadolu ermişidir.
O elinde külüngü ile zamanın her iki yanına da geçip giden, düzenleyip gelen bir zaman bilgesidir. Elinin değdiği bir yontudan iki zamana da ışık yayar. Tutup bir ışının ucundan mermeri geçmişe ve geleceğe teyeller.
Işığı yontarken içinden bir ışını alıp kulağının arkasına takar. O yüzden Mehmet Aksoy’un saçları ışın beyazıdır. Yonttuğu ışıkların ışınları saçlarına karışıp gitmiştir. Hangi tel ışındır, hangi tel saçtır Mehmet Aksoy bile ayırd edemez.
VI-SONUÇ:
1.Mehmet Aksoy,Anadolu’nun ortasından boyveren, kökleri her diyara uzanan “mermerin çınarı”dır.
2.Mehmet Aksoy, dünyanın ortak kültürüne, ülkesinin rengini katmayı başaran ve bu alana “granit birgül” koyabilen özgün bir yaratıcıdır.
3.Mehmet Aksoy’un yarattıkları kronolojik olarak incelendiğinde bir “okul” olmanın penceresini beslendiği derin kültürel damarını yüreğinin mağmasında kaynatıp mermere dokuyan özgün bir bilgedir.
Haftanın Şiiri
Beni Öp Sonra Doğur Beni/Cemal Süreya
Şimdi
utançtır tanelenen
sarışın çocukların başaklarında.
Ovadan
gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan
çeviriyor o küçücük güneşimizi.
Taşarak evlerden taraçalardan
gelip sesime yerleşiyor.
Sesimin esnek baldıranı
sesimin alaca baldıranı.
Ve kuşlara doğru
fildişi: rüzgarın tavrı.
Dağ: güneş iskeleti.
Tahta heykeller arasında
denizin yavrusu kocaman.
Kan görüyorum taş görüyorum
bütün heykeller arasında
karabasan ılık acemi
– uykusuzluğun sütlü inciri –
kovanlara sızmıyor.
Annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni.
Haftanın Sanat Gündemi
Yılın ilk fuarı Adana’da kapılarını açtı
Yeni yılın ilk fuarı olma özelliği taşıyor Çukurova Kitap Fuarı, yarın 11. kez kapılarını okurlara açtı.
Yeni yılın ilk fuarı Adana’da başladı. 6-14 Ocak tarihleri arasında yapılacak olan Çukurova Kitap Fuarı, 11. kez kapılarını okurlara açıyor. 303 yayınevinin katılacağı fuarda 500 yazar, okurlarıyla buluşacak ve 80 farklı kültürel etkinlik yapılacak.
Çukurova Kitap Fuarı, 9 gün boyunca TÜYAP Adana Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezinde konuklarını ağırlayacak. Çukurova Kitap Fuarı TÜYAP Adana Fuarcılık AŞ tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği iş birliğiyle, ÇUFAŞ, Adana Valiliği ve Adana Büyükşehir Belediyesi destekleriyle düzenleniyor.
Sait Faik Abasıyanık’ın hayatı belgesel oldu.
Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık’ın hayatı belgesel oldu. Belgeselin ilk gösterimi 11 Mayıs’ta Baba Sahne’de.
Kültür Bakanlığı’nın destekleriyle 2017 Temmuz ayında çekimlerine başlanan ‘Benden Hikayesi’nin görüntü yönetmenliğini Hikmet Merdan yaparken usta yazar Sait Faik’i genç oyuncu Mert Er canlandırdı. Belgeselde Sait Faik’in hayatı hikayelerinden pasajlarla izleyiciye aktarıldı.
Yeşilçam’ın çınarı Münir Özkul yaşamını yitirdi
Türk sinemasının usta oyuncusu Münir Özkul, bu sabah Beyoğlu’ndaki evinde yaşama veda etti. 93 yaşında yaşamını yitiren usta oyuncunun haberi alan yakınları ve sanatçı dostları eve geldi.
Önce kimse inanmadı… İnanmak istemedi ya da… Sinema ve tiyatromuzun benzersiz yeteneklerinden, usta aktör Münir Özkul’un daha önce de hayatını kaybettiği haberleri yayılmış, ama koca yürekli ‘Yaşar Usta’ ya da ‘Mahmut Hoca’ her defasında “Ben buradayım” diyerek söylentileri boşa çıkarmıştı. Ne yazık ki bu kez haberler doğruydu… Ne kadar inanmak istemesek de kaybettik Münir Özkul’u.
Münir Özkul, 2003 yılından beri “demans” ve “KOAH” hastalığı ile mücadele ediyordu.
Münir Özkul için 7 Ocak’ta saat 11.00’de Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde tören düzenlenecek. Teşvikiye Camisi’nde kılınacak öğle namazının ardından son yolculuğuna uğurlanacak.
Cemal Süreya anılıyor
Usta şair Cemal Süreya, Kadıköy Belediyesi ev sahipliğinde Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi’nde anılacak.
Cemal Süreya, ölümünün 28. yılında ‘memleketi’ Kadıköy’de anılıyor. Geçtiğimiz yıllarda Kadıköy Belediyesi tarafından usta şair Cemal Süreya’nın Caferağa Mahallesi, Cemal Süreya Sokak’ta yaşadığı evin önündeki kaldırım taşlarından bir bölümü üzerine şaire ait 5 ayrı şiirden alıntılar yazılmıştı.
Ustanın ölüm yıldönümü olan 9 Ocak’ta Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi’nde geleneksel anma etkinliği düzenleyecek. Konuşmalar ve şiir okumalarıyla başlayacak olan etkinlikte Mehtap İskender ve Fasl-ı Hayal müzik dinletisi verecek, şairin sevdiği ezgiler dostları ve şiir severlerle paylaşılacak.
Yazar-Mimar- Gazeteci Aydın Boysan’ı kaybettik
Usta sanatçı Münir Özkul’un acı haberinin ardından renkli kişiliği ile tanınan mimar ve gazeteci Aydın Boysan da 97 yaşında yaşamını yitirdi.
Renkli kişiliği ile tanınan mimar ve gazeteci Aydın Boysan, organ yetmezliği sonucu dün Ulus’taki evinde 97 yaşında yaşamını yitirdi.
Boysan, 8 Ocak’ta saat 11.00’de Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Karaköy Binası’nda yapılacak törenin ardından, Teşvikiye Camisi’nde kılınacak öğle namazından sonra Ortaköy Mezarlığı’nda toprağa verilecek.
Bir Portre/Aydın Boysan
Aydın Boysan, 17 Haziran 1921 tarihinde İstanbul’da doğdu. 1939 yılında Pertevniyal Lisesi’nden mezun olan Boysan, 1945’te İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitirdi.
Mesleğini 1999’a kadar ara vermeden sürdüren Boysan, Türkiye Mimarlar Odası’nın kurucuları arasında yer aldı; yönetim kurulu üyesi, ilk genel sekreteri ve İstanbul şube başkanı oldu. 1957- 1972 yıllarında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ders verdi. Ulusal ve uluslararası mimarlık yarışmalarında ödüller kazandı. Kendi kitaplarını basmak için Bas Yayınları’nı kurdu (1984- 1993). Aralıksız olarak on yıl Hürriyet ve üç yıl Akşam gazetelerinde köşe yazıları yazdı. 1945 yılında başladığı mimarlık mesleğine 2000 yılına kadar fiilen devam eden Aydın Boysan, mimar olarak çalıştığı 55 yıl boyunca 1.5 milyon metrekare bina tasarladı. Boysan’ın imzasını attığı bazı projeler şunlar:
Hakkâri Vilayet Konağı (ilk projesi), Hürriyet Medya Towers, Güneşli, İstanbul, Sütlüce’deki Arçelik binası, Arçelik Çayırova Fabrikası, İstanbul, 1967, Nasaş Alüminyum Tesisleri, Gebze- Kocaeli, Turistik Otel Termal, Uludağ-Bursa, Eczacıbaşı binası (Şimdi yıkıldı, yerinde Kanyon Alışveriş Merkezi var), İpekkâğıt Karamürsel yapısı, Orhangazi Döktaş binası, Çorlu Aymar binası, Mimar Sinan Üniversitesi Kültür Merkezi, Çatalca’daki Nesin Vakfı binaları restorayonu.
Okuma Önerileri
1.Anılarımda Yaşayanlar/ Doğan Hızlan/ YKY
2.Muhabbet Şifadır/ Cengiz Güleç- Ahmet İnam/ Nar Yayınları
3.Son Göç/ Muhammet Güzel/ Tekin Yayınları
Hafta Sonu Önerileri
1.Arif v 216/ Cem Özer’in son filmi/ Komedi, Bilimkurgu
“Robot olan 216, insan olmanın hayalini kurmaktadır. Uzaydan dünyaya çok sevdiği arkadaşı Arif’in yanına gelir ve insan gibi yaşamaya başlar. Sıradan insanlar gibi bir yaşam sürmeye çalışsa da farklılığı kimsenin dikkatinden kaçmaz. Yeni yaşantısını alışmaya çalıştığı sırada aşk da kapısını çalmıştır.” Hafta sonu için güzel bir tercih. Kaçırılmamalı.
2.KONSER/ Cengiz ÖZKAN (Ozan), Çetin Akdeniz (Bağlama Virtüözü)
13 Ocak 2018 Cumartesi, Saat 19.00’da
Meclis Kültür Merkezi
3.Söyleşi
Romanda HATAY/ İhsan Kutlu
13 Ocak 2018 Cumartesi, Saat 14.00
Türkiye Yazarlar Sendikası’nda