Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Antakya’da Kültür-Sanat

Hazırlayan: Mehmet Karasu Antakya

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Antakya Kitaplığı
Yaşamak Hatırlamaktır/ Ülkü Tamer
Şair Yazar Ülkü Tamer’i geçtiğimiz hafta sonsuzluğa uğurladık. Küçük İskender’in deyimiyle, “İkinci Yeni içinden çıkıp, aynı anda toplumcu gerçekçi çizgisini hiçbir zaman kaybetmeyen, ikisini harmanlayabilen, bunu yaparken hem sosyalist kanadı çok iyi besleyen, hem imgeyi besleyen en önemli şairlerimizden biriydi.
Belki de İkinci Yeni’den bize emanet son kalan şairlerden biriydi. 11 yaşındayken tanıştığım ilk şairdi. Ben onu iyi ki görmüşüm ki, şair olmaya karar vermişim. Toprağı bol olsun, ışıklar içinde yatsın. Birçok insanın sadece ona bir şarkı sözü yazarı değil, ’Virgülün Başından Geçenler’i (bir şiiri) de irdeleyerek, nasıl toplumsal olayları mizahla ve ironiyle dile getirdiğini hiçbir zaman unutmamasını ve göz ardı etmemesini diliyorum.”
Yaşamak Hatırlamaktır, ünlü ozanımızın anılarından oluşuyor.
Yaşamak Hatırlamaktır /Ülkü Tamer
“ Hiç öğrenci kartınızı Apollinaire imzaladı mı? Ya da Abdi İpekçi’yle Bodrum’a gittiğiniz oldu mu? Ya da Yılmaz Güney?… Bir ilkokul öğretmeni olsaydınız Yılmaz Güney’i sınıfınıza götürebilir miydiniz?
Yaşamak Hatırlamaktır’ı bir yaşamöyküsü olarak değil de “belirli bir sıra gözetilmeden, kendiliğinden beliren renkler” olarak tanımlayan şair, çevirmen Ülkü Tamer, bütün bunları gerçekleştirdi ama…
Daha önce yayımlanan Alleben Anıları ve Yaşamak Hatırlamaktır’la birlikte, yayımlanmamış anıları da bulacağınız bu eğlenceli kitap, geçmişe yapılmış bir yolculuğun güleryüzlü seyir defteri. Ülkü Tamer’in Gaziantep, Robert Koleji, yazarlık, gazetecilik ve futbol anıları, Yaşamak Hatırlamaktır kitabının başlıca konularının oluşturuyor.
Tamer’in, 1972 Noeli’nde, Brezilya milli takımını ezbere bilmesi sayesinde büyükelçiden özel bir vize alması mutlaka okunması gereken anılardan sadece biri.” (Arka Kapak yazısı)

Konuk Yazar
Çünkü bu yazım virgülle bitecek, Ülkü Tamer
Ayşegül TÖZEREN
Ülkü Tamer, 1937 yılında Antep’te doğdu. Çocukluğunu Antep’te geçiren Tamer, önce Robert Kolejde, ardından da İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsünde eğitim gördü. Antep’te geçirdiği günleri Alleben Anıları başlığı altında kitaplaştırırken, bu günleri Alleben Öyküleri olarak hikayeleştirdi de… Alleben, Antep’i ikiye ayıran Fırat’ın deli akan kollarındandır. Ancak yıllar içinde ince ince akan bir dereye dönüşmüştür, ıslah çalışmaları da sürmektedir. Tamer, Alleben Öyküleri’nde insanlar arasında akan ne varsa onu yazmıştır. İnsani olana sonsuz bir hoşgörüyle yaklaşarak… Yunus Nadi Öykü Armağanı’na layık görülen Alleben Öyküleri’nde Sitti Zeynep’i, Çete İsmail’i, Şekerci Asım’ı, Macı Hüseyin’i anlatır… Onların yaşadıkları mahalleleri, sokakları… Mahalleler önemlidir Tamer için. Dergi ve kitapla ilk tanışması, evlerine giren Realite, Ayda Bir, Karikatür dergileriyle, Grimm Kardeşler’in Gençlik Hikâyeleri ile olmuştur. Evlerindeki kitapları ilkin kendisi okuyamamış, annesi ona okumuştur. Annesi de okumaya meraklıdır. Kitaplarla ilk derinden yakınlaşmasıysa mahalledeki Kitapçı Arif’le olmuştur. Hatta ondan ciltçiliği bile öğrenmiştir.
BİRÇOK ALANA DOKUNMUŞTUR
İkinci Yeni’nin en genci Ülkü Tamer, edebiyat ve sanatın birçok alanına dokunmuştur. Tiyatro dahil… Robert Kolejde geçirdikleri son yıllarda sahneye koydukları bir tiyatro oyunundan dolayı Demokrat Parti döneminde Bolşeviklikten soruşturma da açılmıştır. Oyun Samuel Beckett’a aittir. Hoş, Tamer ve arkadaşları için Beckett, İsmail Behçet’tir, ondan böyle söz etmektedirler. Ancak dönemin Kütahya Valisi, oyunda bir kızıllık görür ve oyunu hazırlayanları sorguya çeker. Ülkü Tamer’in hikayesi sıradandır. Bir tüccarın oğludur. Tamer’in arkadaşı Manfred’se babasının propagandist olduğunu söyleyince, hava iyice gerilir. Hâlbuki propagandist diyerek, Manfred, ilaç tanıtımcısı demek istemektedir. Bir diğer arkadaşı Arda Gedik’in babasının adıysa Namık’tır. Bunu duyan Vali yutkunur, çünkü Namık Gedik dönemin içişleri bakanıdır!
Robert Kolejden Ülkü Tamer’e kalan bir diğer miras, yeni bir dil öğrenmiş olmasıdır. Muazzam çevirileriyle, edebiyatımızı zenginleştirenlerin başında gelir. Üniversite okuduğu dönemlerde Tamer’in kaydı gazeteciliktedir, ama çoğunlukla Hukuk Fakültesi kantinine devam eder. Orada Onat Kutlar, Ferit Öngören, Raif Ertem, Demir Özlü, Engin Ertem’le edebiyat sohbetlerine dalarlar. Edebiyat Fakültesi kantininden Adnan Özyalçıner, Kemal Özer ve Doğan Hızlan da ziyaretlerine gelir. Üniversitede ilk yarıyıl böyle geçerken, genç şair Antep’e dönecektir ve indirimli bilet alabilmesi için öğrenci kimliğini Sekreterliğe imzalatması gereklidir. Ancak, görevli hastadır ve bir hafta sonra gelecektir. O gün öğleden sonra, kimliğini nasıl imzalatacağını düşüne taşına Tamer, Yeditepe Yayınları’na gider. Hüsamettin Bozok, yeni yayımlayacağı Çağdaş Fransız Şiiri Antolojisi’nin sayfa düzenini yapmaktadır. Yanında Fransa’nın ünlü şairlerinin imzalarını içeren klişeler durmaktadır, bunları sayfalara basacaktır. Ülkü Tamer, Apollinaire’in imzasını taşıyan klişeyi alır, mürekkepleyip şebekesine basar! Artık hem indirimli bilet alabilecektir, hem de pek sevdiği bir Fransız şairden imzayı kapmıştır.
ŞİİRDE EFENDİSİ ACEMİLİK OLANLARDANDIR
O, yayımcılıkta nasıl profesyonel bir amatörlüğü savunduysa, şiirde de efendisi acemilik olanlardandır. Öykülerinde fark edilen, çocuksu saflık ve duruluğu şiirlerine de taşımıştır. Dünyaya her sabah gözlerini yeniden açarmışçasına baktı, onu tanımaya, onu aktarmaya çalışmıştır. Şiirlerinde hep virgülden yana olmuştur, noktadan öte…
Büyük şair, mütevazılıktan hiç ödün vermedi. Hekim olarak tanıştığım Tamer, ilk karşılaşmamızda neler yaptığını sorduğum zaman çevirilerim var, demişti, şairim diye kendini ifade etmemişti. Şaşırmıştım, çünkü o İkinci Yeni’nin en önemlilerinden Ülkü Tamer’di. Ben onun alçak gönüllülüğüne hayret etmiştim, oysa benim onun şair olduğunu bilmeme… İkimiz de şaşırıp kalmıştık. Günümüzde sosyal medyada çok görünmeyi, tanınmayı edebi değer sanan tuhaf sosyal medya insanlarıyla karşılaştıkça aklıma hep Ülkü Tamer gelir. Yazıda kitabının kazandığı bir ödülden bahsettim ama Ülkü Tamer pek ödüllere inanmaz, “Yaşamak Hatırlamaktır” kitabına şöyle yazar:
“Ödüllere inanmıyorum. Aldığım ödüllerden, benim de katıldığım Seçiciler Kurulu toplantılarından sonra hiç inanmıyorum.
Çiçeği burnunda yazarlardık; a dergisini çıkarıyorduk. İlk kitaplarımızı yayımlıyorduk. Ünlü bir şairimiz günün birinde bir öğüt vermişti bize. ‘Bu iş böyle olmaz’ demişti. ‘Kitaplarınızı sırayla çıkaracaksınız. Her yıl biriniz bir kitap yayımlayın. Biz de ödüllerinizi o sıraya göre veririz. Birbirinizi yemezsiniz.’
Yine aynı şairin, bir seçiciler kurulu toplantısında, ‘Ödülü filancaya verelim. Gerçi kitabı pek güzel değil; ama kış geliyor, evine kömür alsın’ dediğini duyduk.”
OKUMAK DA HATIRLAMAKTIR
Ülkü Tamer, sadece şiirleriyle değil, şarkı sözleriyle de tanınmaktadır. Zülfü Livaneli, iki şiirini “Atlının Türküsü” ve “Memik Oğlan”ı besteledikten sonra, Tamer’den bir albümlük şarkı sözü ister. Güfteler hazırdır. Ancak güftelere uygun hece bulmak hiç kolay değildir. Tamer, sabahları çalışır, en sonunda Karacaoğlan’ın “çiçek topla”, Yunus Emre’nin “selam olsun” dizelerinden yola çıkarak, “Güneş Topla Benim İçin” ve “Selam Olsun”u yazar. Livaneli, “Güneş Topla Benim İçin” sözleri için şöyle diyecektir: “Herkes terziye bir insan götürür, ‘Bu insana bir elbise dik’ der. Biz Ülkü’ye bir elbise götürdük, ‘Bu elbiseye bir insan uydur’ dedik.”
Ülkü Tamer için anılar, öyküler, sözcükler, dizeler, “karanlıkta beyaz kuşlar”dır. “Döşündeki mermi değil,” yalnızlık yorar onları… Anılarını bir araya getirdiği kitabına nasıl “Yaşamak Hatırlamaktır” başlığını attıysa, not düşelim: Okumak da hatırlamaktır,
Bir dil şairi Mustafa Köz
2. Çevrimdışı İstanbul Uluslararası Şiir Festivali’nde onu konuğu Mustafa Köz üzerine söyleşi gerçekleştirildi.
2. Çevrimdışı İstanbul Uluslararası Şiir Festivali önceki gün başladı. Bu yıl ‘Şiir: Sonsuzluk Makinesi’ temasıyla düzenlenen festivalin ilk gününde onur konuğu olan Şair Mustafa Köz’ün şiiri üzerine söyleşi gerçekleştirildi. Gonca Özmen’in moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide Gökçenur Ç. ve Emel İrtem, Mustafa Köz şiiri üzerine kısa sunumlar yaptı.
‘DİL ŞAİRİDİR’
Şair Gökçenur Ç sunumunda Mustafa Köz şiirini “denge şiiri” olarak tanımladı. “Mustafa Köz şiirinde anlatımcılıkla imgeciliğin; ’40’larla ’90’ların; Yannis Ritsos’la Melih Cevdet Anday’ın dengesini görürüz” diyen Gökçenur Ç, Mustafa Köz’ün cesaretle öfkeyi birbirine karıştırmadan şiirle gerçeklik arasındaki bağı her zaman koruduğunu ifade etti. Mustafa Köz’ün şiir yolculuğu sırasında birçok biçimsel ve söyleyişsel olanaktan yararlandığını dikkat çeken Gökçenur Ç, “Mustafa köz dil şairidir” dedi.
‘ONUN ŞİİRİ BİR OKULDUR’
Şair Gonca Özmen Mustafa Köz şiirini bir okula benzetti. Mustafa Köz’ün yeni bir kitabını aldığında yeni sözcükler öğrendiğini ifade eden Özmen, Mustafa Köz şiirinin çok zengin bir söz dağarcığından beslenen kuşatıcı bir şiir dili olduğunu vurguladı. Öğrencileriyle birlikte Mustafa Köz şiirlerini okurken yanlarında sözlük bulundurduklarını dikkat çeken Özmen, bunun şairin okuruna verebileceği en güzel hediyelerden biri olduğunu söyledi. Şairin çok çağrışımlı, sosyal ve tarihsel arka planı olanı bir şiir yazdığını dile getiren Özmen, Mustafa Köz’ün okuruyla birlikte şiirini yazmak istediğini ve bu nedenlerle onun şiirinin bir okul olduğunu belirtti.
‘İNCELİKLİ VE DERİNLİKLİ BİR ŞİİR’
Şair Emel İrtem ise Mustafa Köz şiirinin uslu bir şiir olduğunu ama aynı zamanda kavgayı da eksik etmediğini söyledi. Şiire bir derviş gibi yaklaştığını vurgulayan İrtem, Mustafa Köz’ün şiirlerini incelikli, derinlikli ve fısıldayan bir sesle yazdığını ifade etti.
KÖZ: YAŞASIN ŞİİR
Söyleşiden sonra kısa bir konuşma yapan Mustafa Köz, şairlerin görevinin daha iyi, daha güzel bir dünya yaratmak olduğunu söyledi. Köz “Yeni bir yeryüzü düşü için yazıyorum. Bu inançla yazıyorum. Bu düşüm biterse yazmayı bırakırım. Yeryüzü sofrasında daha pişirecek bir sürü aşımız var. Yaşasın şiir…” dedi. (İstanbul/EVRENSEL)

Haftanın Şiiri
Biz Neden Başkalarını Sevemiyoruz/Şükrü Erbaş
Gümüşün ustalarını bitirdik
Ahşap konakların oymalı dolapların
Üzümün camın kesme taşın ustalarını…
Akik kehribar yakut ve lal
İşleyip incecik dünyayı parmaklarıyla
Hantal düzlüğümüze köpük köpük
Pencereler açan ustalarını
Işığın, sevginin ve iyiliğin
Bitirdik bir bir hünerleriyle boğarak…

Uçurumların türküsünde şimdi sıra
Dorukların karında, çimenlerin sütünde…
Fırat’ı yasaklayıp Dicle’yi susturarak
Tütün peynir yün ve pirinci
Gömerek ağır toplarla toprağa;
Kıl cecim savatlı düş rüzgârlı poşu
Bin yıldır kendi yurdunda konuk
Bin yıldır göçer iki zulüm arasında
Akıl almaz bir yaşama ustası
Koca bir halkta şimdi sıra…

Narcissusun aynasında yalnız kendi suretimiz
Biz neden başkalarını sevemiyoruz…

Haftanın Sanat Gündemi
Ülkü Tamer Sonsuzluğa uğurlandı
Bodrum’daki evinde, bir süredir tedavi gördüğü akciğer kanserinden yaşamını yitiren 81 yaşındaki ünlü şair, yazar, çevirmen ve oyuncu Ülkü Tamer’in cenazesi, gözyaşları içinde son yolculuğuna uğurlandı.
Tamer’in Bodrum’daki cenaze töreni, sanat ve edebiyat dünyasından çok sayıda ismi bir araya getirdi. Eşi Neslihan Tamer, 24 yıllık hayat arkadaşını kaybettiğini söyleyerek ‘Çok iyi bir şairdir, gençler yetiştirdi. Onun güzel yüreğine hayrandım. Hayvanları çok severdi, kedisi onun ardından hala yastığında yatıyor’ dedi.
Bodrum’un Turgutreis Mahallesi’nde, yaz aylarını eşi Neslihan Tamer ile birlikte geçiren ve bir süredir kanser tedavisi gören ünlü şair, yazar, çevirmen ve oyuncu Ülkü Tamer, dün akşam yaşamını yitirdi. Tamer’in ölümü, edebiyat dünyasını yasa boğdu.
Cenaze törenine katılanlar arasında sinema sanatçısı Tanju Şarman ile Enver Demirkan ve şair Özkan Mert de katıldı.
Ülkü Tamer için bugün ikindide Bodrum’un Turgutreis Mahallesi’ndeki Merkez Camisi’nde cenaze töreni düzenlendi. Törene, Tamer’in eşi Neslihan Tamer, oyuncu Salih Kalyon, şair Küçük İskender ile sanat ve edebiyat dünyasından çok sayıda kişi katıldı.(Gerçek Gündem)

Necatigil Şiir Ödülü Şükrü Erbaş’a
13 Aralık 1979 günü kaybettiğimiz şair Behçet Necatigil’in anısına 1980 yılından bu yana ailesi tarafından düzenlenen Necatigil Şiir Ödülü, 2018 yılında oy birliğiyle Şükrü Erbaş’ın “Kuş Uçar Kanat Ağlar” adlı kitabına verildi.
13 Aralık 1979 günü kaybettiğimiz şair Behçet Necatigil’in anısına 1980 yılından bu yana ailesi tarafından düzenlenen Necatigil Şiir Ödülü, 2018 yılında oy birliğiyle Şükrü Erbaş’ın “Kuş Uçar Kanat Ağlar” adlı kitabına verildi. Seçiciler kurulu, ödüle ilişkin “Şükrü Erbaş, 1980 kuşağı şairlerinden biri olarak girdiği şiir dünyamızda, dizeleriyle insanın evrensel yolculuğunu araştıran, düşünceyle şiir sanatının inceliklerini buluşturan bir şair olarak öne çıktı. Son otuz yılda onun şiir alanının sınırlarını genişlettiği yolda yeni ürünlerini okuduk. Bu yıl yayımlanan Kuş Uçar Kanat Ağlar, ozanın şiirinde düzyazıyla şiirin buluştuğu yeni bir aşama olarak görülerek ödüle değer bulunmuştur” dedi. 2018 yılı seçiciler kurulunda Eray Canberk, Cevat Çapan, Refik Durbaş, Turgay Fişekçi ve Doğan Hızlan yer alıyor. Ödül töreni 12 Nisan Perşembe günü saat 18.30’da Kabataş Erkek Lisesi Eğitim Vakfı’nın katkılarıyla vakfın Ortaköy tesislerindeki Hamdi Saver salonunda yapılacak. (Cumhuriyet)

Cemal Süreya 8 Nisanda Kartal’da Anıldı
‘2. Cemal Süreya Sempozyumu’ 8 Nisan 2018 Pazar günü Kartal Belediyesi Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi’nde saat 13.00’te başlayacak. Sempozyumun sunumlarını Gazeteci – yazar Tuba Emlek ve Artshop Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Vedat Akdamar üstleniyor.
Etkinliğin sempozyum konukları; Şair – yazar Nalan Çelik, Şair -yazar Ertan Mısırlı, Şair – yazar Hilal Karahan, Şair – yazar Volkan Hacıoğlu ve Şair – yazar Emel Koşar. Etkinlikte Doç. Dr. Dilek Kurt ve Kartallı şairler İsmail Biçer, Ali Rıza Gelirli, Dilruba Nuray Erenler, Hüseyin Aslan, Semra Şimşek, Zeynel Kaya, Metin Kaya, Hüseyin Gül ve Mehmet Ata Yiğiz, Cemal Süreya şiirlerini seslendirecek. Etkinlik, Ozan Turhal’ın müzik dinletisiyle son bulacak. (Cumhuriyet)

22.Aydın Doğan Vakfı Ödülü Arif Sağ’a
Aydın Doğan Vakfı’nın her yıl düzenlediği ülkemiz kültürünü zenginleştirme ve yaşam kalitesini yükseltme amacı taşıyan kişilere layık görülen Aydın Doğan Ödülü bu yıl Arif Sağ’a verildi.
22. Aydın Doğan Ödülü’ne bu yıl Türk Halk Müziği’nin efsane ismi Arif Sağ layık bulundu. Düzenlenen törende, Arif Sağ’a ödülü Aydın Doğan tarafından verildi. Arif Sağ ödülünü almak için sahneye kendi gibi sanatçı oğlu Tolga Sağ ile birlikte çıktı.
Ödülü aldıktan sonra kısa bir teşekkür konuşması yapan Arif Sağ, gecenin ilerleyen saatlerinde törene katılanlara davul şov yaptı. Arif Sağ davul çalarken, davetlilerin bazılarının göz yaşlarını tutamadıkları görüldü.
Doğan Medya’nın Demirören Holding’e satışının ardından gerçekleşen ödül törenine katılan ve katılmayan isimler de yakından takip edildi.
Törende Aydın Doğan, Arif Sağ’ın masasında otururken eski Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek de aynı masada yer aldı. Geceye, iş kadını Güler Sabancı, Eski CHP Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, Avcılar Belediye Başkanı Handan Toprak, Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç ve çok sayıda davetli katıldı. Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Hande Fırat da geceye katılanlar arasında yer aldı.

Bir Portre
Sabahattin YALKIN (1934- )
11 Mart 1934”te Antakya’da doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Antakya’da tamamladı. İstanbul Teknik Üniversitesi’ni bitirdi. Macaristan ve Hollanda’da lisans üstü eğitim yaptı. Hidroloji üzerine uzmanlaşarak DSİ’nin çeşitli kademelerde (Elektrik İşleri Etüd İdaresi) devlet memurluğu ve yöneticilik yaptı. Emekliye ayrılan Yalkın Ankara’da yaşıyor.
‘Sabahattin Topaloğlu’ adını kullandığı ilk şiirleri yerel gazetelerde yayımlandı. Sonraki yıllarda şiirleri ve yazıları Yelken, Yeditepe, Türk Dili, Dost, İmece, Varoş dergilerinde şiir yayımladı. On beş yıla yakın bir süre hiç şiir yayımlamadı, ardından peşi peşine sekiz şiir kitabı yayımladı. “Çocuk Deliceleri” adlı kitabıyla 1994 Çankaya Belediyesi ve Damar Dergisi Çocuk Şiirleri Dalı Birincilik Ödülü’nü, “Beyaz Kan” adlu dosyasıyla 1994 Sabri Altınel Üçüncülük Ödülü’nü aldı.
Yapıtları :
Akdeniz Delisi (1988) /Güney Güneşi (1991) /Bütün Yüzlerim Anadolu (1992) /Aşkdeniz (1994)
Çocuk Deliceleri (1995) /Beni Yasaklama (1996) /Sabahı Düşünmek (1998) /Asi Destanı (2001)
Soluğumun Rengi Dünya ile Göz Göze (2004)
Ödülleri :
1994 Çankaya Belediyesi Şiir Ödülü
1994 Damar dergisi Çocuk Şiiri Ödülü
1994 Sabri Altınel Şiir Ödülü (Üçüncülük

Okuma önerileri
1.Bir Türkiye Hayali/ Selçuk R. Şirin/DK
2.Yol Ayrımıdaki Türkiye/Selçuk R. Şirin/ DK