Hazırlayan: Mehmet Karasu
Antakya Kitaplığı
Zaman Da Eskir/Ayla Kutlu
Ayla Kutlu zehir gibi kalemini yıllarca; “acıları, ıstırapları, göçleri, kaçışları, dip vurgunları” ile yaşamış kadınlar için bir panzehir gibi kullandı. Yazdıklarıyla bize “kadın”ı tanıttı. Şimdi, içine dünyaları sığdırdığı büyük yüreğinin, erişilmesi güç bir dorukta ışıldayan keskin zekâsının, yeni zamanlara eskimeyen eserler bırakan yaratıcı gücünün öyküsünü içinde bulacağımız bir başka kadın yaşamını, Kendisini yazıyor. Ama yine alçakgönüllü, yine samimi, yine gerçek… (Tanıtım Bülteninden) “Küçük Bir Kitaptır Yaşamak” Küçük bir kitabın içine sığan ama yankısını binlerce okurun yüreğinin sesinde bulan bir yaşamın öyküsü. “Yüzlerce, binlerce yıldır acıları, ıstırapları, göçleri, kaçışları, dönemeçleri, dip vurgunların, alt üst oluşları yaşamış bu toplumu, ”bizi” yazan”, “Türk edebiyatında geçmişi ve günü yarına, yerel kültürü ulusala ve evrensele bağlamayı başaran” Ayla Kutlu “yine ayrıntı zenginliği, yalın dil, güçlü, berrak bir anlatımla dip açıdan arı bakışa eriştirdiği derin, yoğun hikâyeli kadınlardan” birini Kendini anlatıyor. (Arka Kapak)
Konuk Yazar
Antakyalı Ulu Çınar: Ali Yüce/ Celâl İnal
Ali Yüce adı ilk defa Ruhi Su’nun “Semahlar, Çocuklar, Göçler Balıklar” adlı albümünde dinleyeni büyüleyen ve insanı bambaşka dünyalara götüren “Mürselekli Kadınlar” isimli o müthiş türkü ile kazındı belleğime.
“biz mürselekli
mürselekli kadınlar
hep geceleri
tütün dizerik
acılarımızı dizerik ipe
karanlığı dizerik
karanlığı aboo..
…
hele nenni nenni
gülüm nenni nenni
dost nenni nenni
…
yanar ali yüce’m
yanar işitir
işitir aboo..
yanar ali yüce yanar…”
Yazdıklarıyla insanın yaşadığı çevreye ve içinden geldiği ortamlara nasıl vefalı olabileceğini kanıtladı. Toplumsal sorunlar ve gündelik hayatta karşılaştığı eşitsizliğin giderilmesine yönelik çabalar yazılarının temel izlekleridir. Taşlamaya ve yergiye başvurmasında adaletsizliğe ve eşitsizliğe karşı çıkışının izleri görünür. Toplumcu şiirleriyle tanınır Ali Yüce.
“…ilk şiirlerinde İkinci Yeni’ye başarısız öykünmeler görülür. Özellikle Edip Cansever etkisindeki bu şiirde, benzeşme, niteleme, tamlama bolluğu, aşırı soyutlamalar ve dil oyunları, aşırı bir konuşkanlık etkin. Olgunluk dönemi şiirlerinde ise Metin Eloğlu ve Can Yücel şiirinin bazı özellikleri dikkat çeker. Sözcüklerin yan yana dizilmesiyle izlenimler yaratma diye tanımlanabilecek ilginç bir teknik kullanır. İlginç ritimler, konuşma dili ve sesleniş özellikleri kullanarak şiirini geliştirdi.”
Bol ödüllü bir şair Ali Yüce. 1980 Nevzat Üstün Şiir Ödülü “Halk Çağı” ile 1982 Yeditepe Şiir Armağanı ve “1982 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü”nü, 1985 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü ve 1994’te İtalya’da verilen Akdeniz Şiir Ödülü’nün sahibi.
Sadece şiir yazanlardan değil, yazdıkları üzerine düşünenlerden… Şiir kuramına ilişki düşüncelerini içeren yapıtı da 1975 yılında yayımladığı “Şiirin Dili Yapısı İşlevi”dir.
“Hem kaçmasına fırsat hazırlayıp hem de arkasına düşenlerin kurşun yağmurundan canını kıl payı kurtardıktan sonra koştu, koştu, koştu… Dağ bayır, orman, bataklık demeden nereye gittiğini bilmeden, sele kapılmış ağaç gövdesi gibi, bütün gece yuvarlandı durdu. Tanyeri ağarmaya başladığında, kendini kocaman kayaların dev kamaları gibi göğe saplandığı bir dağın tepesinde buldu. Burası neresiydi, bilmiyordu. Neresi olursa olsun, burada akşamı beklemeliydi. Gündüz yol alması kendisi için tehlikeli olurdu. Zaten bir adım daha atacak gücü kalmamıştı. Kalçasındaki yaranın zonklaması bütün bedenine yayılıyordu. Elini kalçasına değdirip hemen geri çekti, vıcık vıcık kan olmuştu. Dev bir midye kabuğunu andıran yana yatmış bir kayanın altındaki mağaramsı kovuğa atıverdi kendini. Tonlarca ağırlıktaki bir kaya gibi çakılıp kaldı düştüğü yere.”
Yukarıdaki pasaj, Ali Yüce’nin Ekim 1997’de yayımlanan “Siskent” adlı romanından.
Kitabın öyküsünden söz etmem gerekiyor.
Yıl 1997. Yayınevinin balkonunda kendi kaderine terkedilmiş dosyaların olduğu bir dolap çekti dikkatimi. Yağmura maruz bırakılmış dosyalar. Kendi kalınlığının neredeyse iki katına erişmişler. Bunlardan rast gele birini elime aldığımda ad ve soyadı tanıdık geldi: Ali Yüce. Eğer ad ve soyadı benzerliği değilse tanıdık bir ozanın yazdıkları ile karşı karşıya idim. Yanılmamışım. Daktiloyla yazılmış sayfalar neredeyse sararmaya başlamıştı. Hemen dizgisinin yapılmasını sağladım. Ardından da yayımlanma hazırlıklarına başladım.
Ali Yüce. Oturduğu yeri incitmemeye çalışan insanlardan…
Ayakları ile ilgili bir sıkıntısı vardı. Bin bir güçlükle yayınevine geldiğinde kitapla ilgili bir serzenişte bulundu. Yayımlanan kitapta eksik bir paragraf varmış.
Kendisine kitabın öyküsünü anlatmadım. Aslında balkondaki dolabın içinden ıslanmış sayfalarını kurutarak ardından yayına hazırladığıma ilişkin herhangi bir şey söylemedim. Yayınevine güvenmediğim için de ikinci baskısında hatanın telafi edilebileceğini de söyleyemedim.
Mehmet Ağabey (Karasu) bu öykünün üzerinden yıllar geçtikten sonra Ali Yüce anısına bir gece düzenleneceğini, sunuculuk yapmamı istediğinde büyük bir memnuniyetle kabul ettim. Geçenlerde pankreas kanserinden yitirdiğimiz Vedat Ülger’le beraber Ankara’dan koyulduk yola. Toroslardan inerken vitesi boşa aldığını ve doğal cazibeyle yol kat ettiğimizi sonra söyleyecekti.
Ali Yüce’nin dostlarını buluşturan görkemli bir etkinlik oldu. Vedat’ın daha sonra kanser illeti ile boğuştuğu için direnci giderek azaldı. “Telkâri Türküler”in ozanını sonsuzluğa uğurlamadan en son Harbiye’de dinledim.
Antakya’da kadirbilir insanlar var. “Vefa”nın sadece İstanbul’da bir semt adı ya da boza markası olmadığını bize hatırlatan… Ali Yüce adına yaşarken düzenlenen bu etkinlik ve yine yaşarken Ali Yüce adına yayımlanacak bu kitap bana hâlâ uğruna mücadele edecek bir şeyler olduğunu hatırlatıyor.
Haftanın Şiiri
Türkiye İşçi Sınıfına Selâm/ Nazım Hikmet
Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!
Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm!
Bütün yemişler dallarınızdadır.
Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,
haklı günler, büyük günler,
gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
ekmek, gül ve hürriyet günleri.
Türkiye işçi sınıfına selâm!
Meydanlarda hasretimizi haykıranlara,
toprağa, kitaba, işe hasretimizi,
hasretimizi, ayyıldızı esir bayrağımıza.
Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selâm!
Paranın padişahlığını,
karanlığını yobazın
ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selâm!
Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!
Haftanın Sanat Gündemi
Fakir Baykurt Öykü Yarışması sonuçları açıklandı
Sarıyer Belediyesi tarafından düzenlenen ve bu yıl yedincisi düzenlenen Fakir Baykurt Öykü Yarışması sonuçlandı. Ortaokul, lise, yetişkinler ve Fakir Baykurt Öykü Kitabı kategorilerinde yarışmaya toplam 539 öykü ve 53 öykü kitabı katıldı.
Ortaokul ve lise kategorilerinde İbrahim Balcı (Yazar), Cafer Hergünsel (Yazar), Tuncay Dağlı (Yazar), Bilge Karaduman (Yazar) ve Murat Gürbüz’ün (Edebiyat Öğretmeni); diğer iki kategoride ise Özcan Karabulut (Yazar), Halil Genç (Yazar) ve Ayşegül Tözeren’in (Yazar) seçici kurulda bulunduğu yarışmada yetişkinler kategorisinde 1.-2. ve 3.’lüğe 2’şer eser layık görüldü.
Ödüller 13 Mayıs 2018 Pazar günü Saat 17:00’de Kireçburnu Haydar Aliyev Parkı’nda düzenlenecek törende takdim edilecek.
Üstün Akmen Ustaya Saygı Ödülü Ferhan Şensoy’un
Ünlü tiyatro eleştirmeni, yazar Üstün Akmen adına düzenlenen tiyatro ödüllerinde onur ödülü Ferhan Şensoy’a veriliyor. 14 dalda ödülün dağıtılacağı törende Üstün Akmen Tiyatro Ödülleri’nde Ali Poyrazoğlu’na Ustaya Saygı; Ferhan Şensoy’a Emek, Haldun Dormen ve Suna Keskin’e ise Onur ödülleri verilecek.
Ödüller ikinci kez veriliyor
30 Ekim 2015’ye yaşamını yitiren ünlü eleştirmen için verilen ödüllerin bu yıl ikincisi düzenleniyor. Üstün Akmen’in eşi Şaylan Akmen’in başkanlığında, Ataol Behramoğlu, Cengiz Özek ve Tamer Levent’in danışmanlığındaki jüride; Ayşen İnci, Canan Göknil, Emel Göksu, Esin Macit, Eser Rüzgâr, Gülçin Üstüntaş, Güler Berkin, Hacer Torlak Akyürek, Halis Bayraktaroğlu, Müge Mertson, Onur Duru, Ragıp Ertuğrul ve Şenay Gürler var.
Tören 2 Mayıs’ta
2. Üstün Akmen Tiyatro Ödülleri’nin töreni 2 Mayıs Çarşamba günü Beyoğlu’ndaki Grand Pera’da düzenlenecek. 20.00’de başlayacak ödül töreni Emek Salonu’nda sahiplerini bulacak. (Cumhuriyet)
“Oğuz Tansel Halkbilim Ödülü”nün 2018 yılındaki sahibi belli oldu
Bu yıl dokuzuncusu düzenlenen “Oğuz Tansel Halkbilim Ödül Töreni” Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde yapıldı. Tansel’in oğlu Ülkü Tansel tarafından takdim edilen ödüle “Sözlü kültürden yazılı kültüre hatırlama ve bellek” dosyasıyla Dr. Emir İlhan layık görüldü.
Tansel’in oğlu Ülkü Tansel tarafından takdim edilen ödüle “Sözlü kültürden yazılı kültüre hatırlama ve bellek” dosyasıyla Dr. Emir İlhan layık görüldü.
Çağdaş Sanatlar Merkezi’ndeki törenin sunuculuğunu Tiyatro Sanatçısı Gülsen Tuncer yaptı. Törende, ünlü şair ve halkbilimci Oğuz Tansel’in hayatını anlatan “Oğuz Tansel’e güzelleme” filmi izletildi.
Etkinliğe eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, eski Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Büyükelçisi Ahmet Zeki Bulunç ile çok sayıda yurttaş katıldı.
1915’te doğup 1994’te vefat eden Oğuz Tansel, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okudu.
Toplumsal gerçekçi yazarlar arasında yer alan Tansel, şiirlerinde sevgi, kardeşlik, özgürlük, barış ve eşitlik temalarını işledi. Tansel, Varlık, Yelken, Aydınlık, Yeditepe, Kaynak, Dost, Güney, Türk Sanatı, Kıyı ile Türk Dili dergilerinde yayımladığı şiir ve yazılarıyla tanındı.
Geçen yıl Türkiye’de yayımlanan kitap sayısı; 58 Bin 27
Türkiye’de 2017 yılında 58 bin 27 kitap yayımlandığı belirlenirken, bu sayının 2016 yılına oranla yüzde 10,8 arttığı belirlendi.
Ajans Press, geçen yıl Türkiye’de yayımlanan kitap sayılarını inceledi. Ajans Press’in Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve medya yansımalarından derlediği bilgilere göre, Türkiye’de 2017 yılında 58 bin 27 kitap yayımlandığı belirlendi.
Yayıncılar tarafından yayımlanan kitap sayısı 58 bin 27 olurken, 212 elektronik kitap (DVD, VCD,CD), bin 767 web tabanlı elektronik kitap, 26 konuşan kitap ve 303 diğer olmak üzere toplamda bu sayının 60 bin 335’e çıktığı görüldü
Fakir Baykurt Öykü Ödülü Figen Alkaç’a verildi
Duvar’ın haberine göre Sarıyer Belediyesi tarafından bu yıl 7. kez düzenlenen Fakir Baykurt Öykü Ödülü açıklandı. Ödüle, Israrı Kanadında isimli kitabıyla Figen Alkaç layık görüldü.
Jüri tarafından yapılan açıklamada, “Sosyolojik ögeleri insan ruhuna indirgeyerek edebiyatla bütünleştiren iyi bir kitap. Cumhuriyet dönemiyle yeniden şekillenen toplumun, insan üzerindeki değişimlerinin sonuçlarının birlikte ele alındığı öyküler. Yıkımların sonuçlarının acıları ve sancıları; iyileştirilemeyen iç kanamalar; ( farklılıkların) eski yaşantılarından arda kalan izlerinin, yeni toplum ilişkilerine adapte olmaya çalışan insanların ruhuna dokunuşları çarpıcı bir dille anlatılıyor” ifadeleri yer aldı.
Halikarnas Balıkçısı, 127 yaşında
‘Halikarnas Balıkçısı’ olarak bilinen edebiyatçı- yazar Cevat Şakir Kabağaçlı, 127’nci doğum yıl dönümünde mezarı başında anıldı
Sürgüne gönderildiği Bodrum’a damgasını vuran ünlü edebiyatçı, şair ve doğa tutkunu Cevat Şakir Kabaağaçlı, doğumunun 127’nci yıl dönümünde Gümbet Mahallesi’nde adına yaptırılan müzeyle mezarının bulunduğu alanda törenle anıldı. Kent Konseyi Başkanı Mustafa Demiröz, CHP İlçe Başkanı Recai Seymen, Hüseyin Boyacı Ortaokulu öğrencileri ve Balıkçı’yı sevenler, programa katıldı. Açılış konuşmasını yapan emekli öğretmen Hatice Yücel, “Amacımız Balıkçı’nın yaşantısını, hayat felsefesini, düşüncelerini unutturmamak ve gelecek nesillere aktarmak. Bizler ‘Anadolu gibi yurdun, Balıkçı gibi dostun olsun’ felsefesi ile büyüdük. Balıkçı, sürgüne geldiği ilçemizde yaşam, doğa, çevre, mavi yolculuk sevgisini aşıladı. Bugün Bodrum sokaklarında begonvilleri, okaliptüsleri görüyorsak, Bodrum yemyeşil bitki örtüsü, mavi deniziyle anılıyorsa bunu Balıkçı’ya borçludur. Onun yetiştirdiği nesiller Bodrum’u korumuştur. Bizler onun gösterdiği yoldan gideceğiz, onun ilkelerini çocuklarımıza, torunlarımıza aşılayacağız” dedi.
Bir Porre
Fakir Baykurt
1929’da Burdur’un Yeşilova ilçesi Akçaköy’de doğdu. Az topraklı köylü bir ailenin çocuğu. 1948’de Gönen Köy Enstitüsü’nü bitirdi, 5 yıl köy öğretmenliği yaptı. 1955’te Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nden mezun oldu. Sivas, Hafik ve Şavşat’ta öğretmenlik, ilköğretim müfettişliği yaptı.
İlk romanı “Yılanların Öcü”nün yayınlanmasından sonra Bakanlık emrine alındı. 1962’de ABD Indiana Üniversitesi’nde ders araçları konusunda eğitim gördü. Yurda dönüşünden sonra Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS) kuruluşunda görev aldı ve Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu (TÖMFED) Genel Başkanı oldu.
İlk öğretmenler boykotu nedeniyle 1969’da açığa alındı. 1971’de istifa etti. 12 mart döneminde 1971’de sıkıyönetimce tutuklandı. Askeri mahkeme önünde uzun süre yargılanıp beraat etti. Salıverildikten sonra Almanya’ya gitti. Uzun süre Duisburg kentinde yaşadı. 11 Ekim 1999’da burada yaşamını yitirdi.( turkedebiyati.org)
Okuma Önerileri
1.Elli Yaşa Buruk Günce/ Enver Aysever/Tekin Yayınevi
2.Yangın Yeriydi Yurdum/ Yaşar Seyman/ Bilgi Yayınevi
3.Bütün İyiler Biraz Küskündür/ Nilay Örnek/Artemis