Antalya’da etkili bir yayıncılık yapan gazeteci Ali Taş ve Semira Sibel Hürtaş 14 Ekim 2023 tarihinde Antakya’da deprem sonrası “YIKIMDAN TOPARLANMAYA: YEREL MEDYA RAPORU” adlı bir kitap hazırladı. Kitapta deprem sonrası Antakyalı gazeteciler Seyfullah Uygun, Burcu Özkaya ve Ali Yolcu ile yapılan röportajlara yer verildi.
Depremden kısa süre sonra yaşadıklarını anlatan Antakyalı gazetecilerin yaşadıkları rapora yansıdı. Kitapta depremin yaşandığı 11 ildeki gazetecilerle yapılmış röportajlar yer alıyor.
İşte raporda yer alan Antakyalı gazetecilerin anlattıkları:
Seyfullah Uygun / Atayurt Gazetesi Yazı İşleri Müdürü;
“2012’den bu yana Hatay’da gazetecilik yapıyorum. 6 Şubat’ta Hatay’ın Defne İlçesine bağlı Dursunlu Mahallesi’nde oturuyorum. Deprem günü uyanıktım, hafif bir sarsıntı hissettim. Durmadı 10 saniye kadar sürdü ardından şiddeti artarak, devam etti. Ailemi uyandırdım, bu sırada daha da şiddetlendi ve hemen dışarı çıktık. Dışarı çıktığımda yatay bir sarsıntı vardı, daha sonra yatay sarsıntı o kadar şiddetlendi ki yere düştük hep beraber. Evimizde ağır hasar var. Evimiz yıkılacak, çok üzgünüz, bütün anılarımız gidiyor.
Antakya’nın toprağı yumuşak bir toprak, arabamı çalıştırdım ve aşağı indim. Yıkılan binaları görünce “Antakya bitti” dedim. Çok sayıda bina yıkılmıştı, trafik kapalıydı. İndim, insanlar bağırıyordu. Çok karanlıktı. Orada enkazdan bir kişiyi çıkardık ama götürecek hiçbir yer yoktu, derme çatma yere bıraktık çıkardığımız kişiyi. Daha sonra devam ettim çekimler yaptım ama internet olmadığı için bir şey yapamadım. Dağa çıktım, dağda cılız bir internet buldum, oradan ilk görüntüleri yayınlamaya başladım. Sonra eve döndüm.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte yeniden gezmeye başladım, her yer içler acısıydı. İnanır mısınız sadece Cumhuriyet Mahallesi’nde 10 bin ölü vardır.
Gazete binasına geldim, burası da yıkılmıştı. Cemiyet binasına geldim, içler acısı halde… Tüm anılarımız gitti.
Gazetede 4 kişi çalışıyordu. Dizgiyi yapan çalışanımız iki tane çocuğunu enkaz altında kaybetti. Küçücük kızı vardı, “Anne biz niye karanlıktayız, niye çıkmıyoruz” demiş, iki gün enkaz altında kalarak, annesinin kollarında can verdi. Çalışanımız da 81 saat sonra enkazdan çıkarıldı. Çıkarıldığında oğlunun cesedi ile karşılaştı. Annesini kaybetti.
Burada haber yapmaya devam edebilmek için öncelikle teçhizat ihtiyacımız var. Ben gazeteyi internet sitesinden devam ettiriyorum. Telefonla görüntü çekiyorum, telefonla haberi yazıyorum ve telefonla haberi siteye giriyorum. Buraya en acil olanı basın için bir konteynır konulması.
Basılı çıkıyorduk ama depremden bu yana artık internet sitesinden devam edeceğiz. Şu an Antakya’da hiçbir basılı gazete yok.”
Burcu Özkaya/Gazeteci
“Deprem olduğu gün evimde ağır hasar oluştu, tüm teçhizatım evimde kaldı. Evim ağır hasarlı ama evime doğru giden yoldaki binalar çöktüğü için şu an eve kesinlikle giriş yok. Bu nedenle hiçbir eşyamı da alamıyorum.
Depremin olduğu ilk dört gün kentte adeta mahsur kaldık. Çıkış yolumuz yoktu. Deprem bölgesinden çıkabilmek için gerekli imkanlarımız yok- tu. Daha sonra beni almaya geldiler ve akrabalarım ve arkadaşlarım aracılığıyla önce Mersin’e geçtim, ardından Samsun’a geçtim. 1 aya yakın Samsun’da kaldım bu sırada da haber geçmeye devam ettim.
Şehir dışındayken dayanamadım çünkü burada çok sayıda olay var. Bugün (14 Ekim) Antakya’ya geri döndüm. Şu an nerede kalacağımı ne yapacağımı bilemiyorum. Kentte hala gıdaya ve özellikle temiz içme suyuna ihtiyaç var. Henüz planlama yapmadım.
Buradan haber geçeceğim ama haber için gerekli teçhizatım yok, evde kaldılar, eve giriş de mümkün değil. Burada haber yapmaya devam edebilmek için en acil ihtiyaçlarımız teçhizat ve konteyner.”
Ali Yolcu (Hatay Radyo Televizyonu)
“Televizyon binamız tamamen çöktü. Hiçbir teçhizatımız yok. Teçhizatımızı alsak bile yayın yapacak yerimiz yok, yayını basacak yerimiz yok. Ben şu an Antakya’dayım, Defne’de kalıyorum ama çalışamıyorum. Çalışacak bir yerimiz maalesef yok” – Sinan Seyfittinoğlu-