Antakya’dan İzmir’e, Mersin’den Trabzon’a, Giresun’dan Adana’ya sokaklara çıkan kadınlar, Emine Bulut cinayetinin ardından ‘İstanbul Sözleşmesi’ni gündemlerine aldılar, ‘şimdi zamanı’ dediler.
Antakya’da, “Kadınlar Birlikte Güçlü” platformunun çağrısıyla bir araya gelen kadınlar, “Ölmek istemiyoruz” derken, yaptıkları açıklamada ortak bir çağrının altını çizdiler, beklentiye omuz verdiler…
“Bugün, Emine Bulut nezdinde, erkek şiddeti sonucu hayatını yitirmiş tüm kadınları kız kardeşlerimizi anmak için buluştuk. Susmuyoruz, evlerimizde oturmuyoruz. Erkek şiddetinin bizi hapsettiği kalıplara sığmıyoruz. Son dönemlerde artan kadın cinayetlerinin, üretilen kadın karşıtı politikalarla doğrudan alakalı olduğunu biliyoruz. Kadınların hayatını güvence altına alan İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını istiyoruz.”
Peki, bahse konu sözleşme neden bu kadar önemli?
-ÖNEMLİ!-
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun hazırladığı raporda, Temmuz ayında, Türkiye’de, 31 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü belirtildi. Öldürülen kadınların yedisi, sokak ortasında cinayete kurban gitti. Yani herkesin gözleri önünde!
İşte bu nedenden dolayı… Türkiye’de, Emine Bulut’un eski eşi tarafından öldürülmesinin ardından, “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” etiketiyle bir kampanya başlatıldı. Kampanya kapsamında harekete geçen Antakya ve diğer kentlerdeki kadın örgütleri siyasilere seslenirken, sözleşmenin uygulanmasını talep ediyor. Sözleşme şartlarının tam anlamıyla uygulanması durumunda, kadına yönelik şiddet, ayrımcılık ve kadın cinayetlerinin engellenebileceğine dikkat çekiliyor.
-5 YIL OLDU-
“İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen, Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin Türkiye’de yürürlüğe girmesinin üzerinden tam beş yıl geçti. Ancak sözleşmenin uygulanması önündeki sorunlar aşılabilmiş değil. Oysaki Türkiye, toplumsal cinsiyet temelli şiddeti ortadan kaldırmayı hedefleyen sözleşmenin ilk imzacıları arasında yer alıyordu.
Kadın hakları örgütleri, küresel çapta kadına yönelik şiddeti önlemede rehber konumundaki sözleşmenin hükümet tarafından uygulanmadığı eleştirisini getiriyor. Siyasi iradenin, sözleşmenin şartlarını yerine getirmemesinin, yargının ve kolluk kuvvetlerinin de kadının toplumdaki yeri üzerinden aldığı kararların, kadınların korunmasına engel olduğuna dikkat çekiliyor.
Yine kadın hakları savunucuları, Türkiye’deki yasalarla sözleşmenin şartlarının çeliştiğine ve cinsiyet eşitliği temelinde yasalar hazırlanmadığını savunuyor.
-MUHAFAZAKÂRLAR!-
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, kısaca İstanbul Sözleşmesi, kısa süre önce muhafazakâr kesimden yapılan açıklamalarla da gündeme gelmişti. İktidara yakın medya kuruluşlarında, söz konusu sözleşmenin “aile kurumunu yıktığı” savunulmuştu. Yaşananlara ve Türkiye tablosuna dikkat çeken bir hukukçunun örneği ise oldukça çarpıcı…
“Bir kadın düşünün… Canını kurtarmak için devlete sığınıyor. Mevzuat açık! Hikâye, ‘Kocana dön’ denilerek sonuçlanıyor!” -Tamer Yazar-