Seçim takvimi gereğince, siyasi partilerin aday listelerini YSK’ya teslim süreleri sona erdi ve isimler netleşti. Antakya ise ‘adayları’ noktasında beklentisini en fazla biriktiren yerlerden bir tanesi. Tam da bu noktada, taş ve ahşap evlerin dar sokakları arasında yükseltilen seçim afişlerine bakanlar mı? Tüm o beklentilerin çözümleri adına ‘proje’ sorgusunda! Sahi, yorgun kentin doğu yakası için projelerimiz nedir?
İfade edilen şey net… CHP ile İYİ Parti’nin kurduğu Millet İttifakı’nın Saadet Partisi ile dirsek teması ve büyükşehirlerde HDP’den alacağı desteğin, AKP ile MHP’den oluşan Cumhur İttifakı karşısında nasıl bir sonuç alacağı, 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerin temel sorusu.
İttifakların mücadelesi şeklinde geçen sürecin Antakya’sında duranlar ise, sonuçtan çok, ‘1 Nisan’ itibariyle kendilerini nasıl bir kentin bekleyeceğini merak ediyor. Ama bunu merak ederken de, beklentilerini ‘batı ve doğu’ diye ayırıyor. Zira betonun yükselttiği ‘şehirleşmenin trafiğinde’ ilerleyen batı ile tarihsel ve kültürel birikimine ‘turistik bir kimlik’ kazandırmamanın yorgunluğunda ilerleyen doğu, beklentileri başlığında birbirinden ayrılıyor. Ayrılırken de, sorularını bu iki başlıkta biriktirmeye devam ediyor.
-PROJELER!-
Soruların arttığı, cevapların ise sahipleri ile henüz buluşamadığı tabloda, ittifaklar cephesinde rakamlar mı?
Cumhur İttifakı, toplam 51 ilde ortak aday çıkardı. Millet İttifakı ise 50 ilde tek isim üzerinde uzlaşma sağladı. Hatay’ın da bu ‘kale önü mücadelesinde’ atılacak golün hesabında durduğunu düşünecek olursak, Antakya için konuşalım ve en çok da, düne ekli tarihi ile çözüm bekleyen bir kentin dar sokakları arasında ‘adaylık’ afişlerini paylaşanlara soralım, ki bu isimlerden biri, Ak Parti’nin Antakya Belediye Başkan Adayı İzzettin Yılmaz.
Sorularımız, vatandaş nezdinde gelsin…
N.H. > Aslen buralı değilim, ama işlerim gereği bu kente gelişlerim çok fazla. Ama bu gelişlerim beni mutlu ediyor. Aslen Manisalıyım, İstanbul’da yaşıyorum, ama dürüstçe, burada hissettiğim huzur çok farklı. Ben, şehirlere, ruhları olan bedenler olarak bakarım. Bir kitapta okumuştum bunu. O kadar etkiledi ki beni… O yüzden de ne zaman böylesi bir kente gitsem, Türkiye’de ya da başka bir ülkede, o düşünceyle adımlarım. Deneyin! Müthiş bir duygu!
Bana sorduğunuza gelirsek eğer… Bu kent adına oy kullanacak bir durumum yok, ama oy kullanacak olsaydım eğer, partisine bakmazdım, ama benim gibi bu kenti yüreğiyle hisseden hangisiyse, ona ‘sen başkan ol’ derdim. Çünkü bu şehir bunu istiyor. Bu evler bunu istiyor. Dilerim güzel projeler çıkar ve en çok da şu kafesler kalkar! Her geçen kış, yağan yağmurlarla bu kafes içlerinde kurtarılmayı bekleyen evleri içten içe çürütüyor. Aslında öylesine derinden bir çığlık atıyor ki bu evler… Ama dinlerseniz tabi!
M.Ö. > Üniversite öğrencisiyim. Aslında ismimi açık açık da yazabilirsiniz, sorun değil! Kime oy veririm? Soru bu mu? Aslında, herkesin önceliği farklı, ama ben biraz fazla çevreciyim. Sadece bu şehir için değil, kendi asıl yaşadığım şehir için de! Dikkat ederseniz eğer… Sembolik ağaçların kaldırım kenarlarında ya da cadde ortalarında yükseltildiği detaylar halini aldı, ağaçlar! Sonra bir bakıyorsunuz, peyzaj değişiyor ve o ağaçlar da kalkmış! Oyun gibi… Oyun hamuru gibi… Yaşam alanlarımızın ‘yaşanabilir’ tarafları kalmamış, ki bu biraz sert bir eleştiri oldu ama… Öyle!
Eski Antakya içinde ilerlerken, seçim afişleri dikkatimi çekti. Aslında adayların afişlerini bu sokaklara asmaları güzel. Niye mi? Oy istiyorlar, ama oy isterken de ‘buradayım’ diyorlar. Bence seçmenin de ‘buradayım’ diyen adaylara soruları olmalı. En çok da bu evler için. Bu sokaklar için. Birçoğu, oturduğu evlerin bakımını yapamayacak kadar yoksul, çaresiz ve hatta yardım alma konusunda bilgisiz. Kişisel olarak takip etmedim ama… Var mı, bu evler için proje üreten bir aday? Eğer varsa, önceliğim onlar olurdu!
N.U. > Biz, geçtiğimiz seneler içinde buraya yine gelmiştik. Yatırım yapma düşüncemiz vardı. Ortam uymadı! Şartlar gereği gibi gelişmedi ve fikrimizi rafa kaldırdık. Şimdi tekrar bakıyoruz. ‘Olur mu?’ sorusunu sorarken de, kentin dinamiklerini de izliyoruz tabi. Çünkü yatırım düşüncemiz, bu kentin eski denen kısmı için. Ama baktığınızda, oldukça düzensiz ve denetimsiz bir kalabalık var içeride. Bence mikro kurtarışlar yerine, makro planlama ile ‘genelde’ ne yapılabilir kısmına bakmak gerekiyor. İnanılmaz restorasyonlar var ve devam edenleri de izliyorum. Muhteşem avlulu evler… Hayran kalıyorsunuz. Peki, neden bir kent projesi ile hepsi elden geçirilmiyor? Tamam, yatırım yapanlar da önemli, ama kentin kendisi neden bir makro proje üretmiyor? Sahi, neden Safranbolu gibi bir Antakya yaratılmıyor?
Bir de en büyük eleştirim… Şu asfalt olayından vazgeçsinler! Üzücü! Ciddi ciddi, bakınca ne diyeceğimizi bilemedik! Hangi akla hizmet, kaç yüzyıllık evlerin arasına asfalt yol yapılır? Buna nasıl izin verilir? Hadi birileri bunu yapıyor… Peki, durumu izleyen demiyor mu, ‘kardeşim ne iş’ diye? Bu kentin o kadar idarecisi var, ‘müdahale’ etmiyor mu? Bu nedir, biliyor musunuz? Açık açık ‘ben turizm işinde yokum’ demek! Çünkü olanı ‘orijinal’ haliyle korumayı terk ederseniz, o tarih ve kültür için gelenler de sizi terk eder. Bu net! İstenenin de bu olmadığını düşünüyorum.
U.V. > Bazen yemek için bu tarafa geçiyoruz arkadaşlarla. Afişler yeni sanırım ya da ben yeni gördüm. Adaylara sorum… Aslında sadece afişteki isim değil, ama hepsine sormak lazım. Tüm Antakya adaylarına… ‘Projeleri ne’ diye! Bir kere şu an ki yönetimin bazı hataları olmadı değil. Mesela ben en çok her yere dikilen ‘bu binalar tehlikelidir’ yazısından şikâyetçiyim! Bunu, oradaki insanlar söylese, tamam! Ben söylesem, tamam! Ama bu kenti yönetenler bunu söylememeli! Söyleyememeli! Onlar, çözüm üretmeli! Eğer sahipli evler ise bahse konu olanlar, yardım etsinler, bu evleri kurtarsınlar! Zor mu?
-ÖNCELİK!-
Antakya için ‘adaylığı’ noktasında öne çıkan isimlere sorulanlar da, beklentiler de, anlaşılan o ki, ortak başlıklarda buluşuyor. Bugüne dair sorgumuzun İzzettin Yılmaz olma sebebi ise, dar sokakların Antakya’sı içinde asılı afişlerinin kalabalığı.
O zaman bizler de kendisine şunu soralım… Antakya’nın batısından uzakta, ayakta kalma savaşı veren doğunun tarihi ve kültürü için ‘özel bir projesi’ var mı? En çok da, görevi teslim alma hedefinde olduğu Antakya Belediyesi’nin ‘tescilli evler arasında yükselttiği’ asfalt kültürünü ‘terk etme’ adına atılacak bir adımı ve buna dair bir açılımı…
-Tamer Yazar-