Antakya’nın Bin yıllık hikayesi

Onların Melodilerinde Bazen tek bir gitar, keman, klarnet, hatta kemençe; bazen de bir grup olarak karşımıza çıkan, sokağımızın, caddemizin, yol üstümüzün, yorgun ve karmaşık hayatlarımızın bir anda vazgeçilmez melodileri halini alan müzisyenleri onlar. Şimdilerde, sokağın notalarına karıştırdıkları melodilerle Antakya’nın da vazgeçilmezi oldular. Onlara dair hep dendiği gibi… Sokak çalgısının her ne kadar gelenekte az çok […]

Onların Melodilerinde

Bazen tek bir gitar, keman, klarnet, hatta kemençe; bazen de bir grup olarak karşımıza çıkan, sokağımızın, caddemizin, yol üstümüzün, yorgun ve karmaşık hayatlarımızın bir anda vazgeçilmez melodileri halini alan müzisyenleri onlar. Şimdilerde, sokağın notalarına karıştırdıkları melodilerle Antakya’nın da vazgeçilmezi oldular.

Onlara dair hep dendiği gibi… Sokak çalgısının her ne kadar gelenekte az çok var olduğu kabul edilse bile, esasen modernizmle ve şehirleşmeyle gelişip büyüdüğünü söylemek yanlış olmaz. Sokak müziği, şehirli bir müziktir. Bugünkü dünyanın büyük metropollerinde örneklerine ve çeşitlerine sıkça rastlanan sokak çalgıcıları, modern insanın hızlı hayatıyla ve bu hayatın durup düşünmeye imkân bırakmayan, sürekli hareket etmek ve değişmekten yana olan, bir yerde konaklamaktan ziyade sürekli değişmeye dayalı hayat tarzına olgusuna çok bağlıdır. Bu hâlleriyle, sokak çalgıcılarını, şehir dekorunun renkli ve sevimli aksesuarları olarak görmek de mümkündür. Öyle ki… İstanbul’un; her milleti, her yaşı, her cinsi, her dini kucaklayan peyzajının en mucizeli yerlerinden birisi olan İstiklâl Caddesi’nin bazıları seyyare (gezgin), bazıları sâbite olan çalgıcıları, artık hafıza ve hatıraların değişmez unsurlarıdırlar. Bu müzisyenlerden yoksun bir İstiklâl, bundan sonra yarım bir İstiklâl’dir.
Peki ya Antakya! Antakya’nın trafiğe kapanan Saray Caddesi’nin ara ara ortaya çıkan müzisyenleri de, bu şehri tamamlayan parçalardan biri oldu mu dersiniz? Her dilde söyledikleri şarkılarla, ezgilerle, yaptıkları müziklerle ve paylaştıkları hikayelerle bu şehrin eksik parçalarını usulca tamamlıyorlar mı dersiniz?
-SİVEREK’TEN MKÜ’YE-
Onlar, kimine göre sokak çalgıcıları, kimine göre cadde müzisyenleri… Geride kalan hafta sonu, kadim kentin rüzgarına savrulan sokak müziğinin nota adresinde durduk ve yaşamı Siverek’ten Antakya’ya uzanan, Mustafa Kemal Üniversitesi Coğrafya son sınıf öğrencisi Bınevş Gez ile yaptığı müzik üzerine biraz konuştuk. Türkçe’den Kürtçe ve Arnavutça’ya kadar oldukça farklı dillerde ve geniş bir repertuarda şarkılar söyleyen ve müzik yapan Bınevş Gez, “Aslına bakarsanız, müziğe zaten ciddi anlamda bir ilgim vardı ve öğrenmek de istiyordum. Niye sokak müziği diye sorarsanız eğer… Sanırım, bu şekilde daha çok insana ulaşabiliyorum. Halka yönelik müzik yapma fırsatı buluyorum. Onlarla bir aradayım. Aslında bu şekilde kendim de eğleniyorum, ki yaptığım işten bu anlamda keyif de alıyorum” dedi.
-GRUBUMUZ VARDI-
Son iki senedir yalnız müzik yaptığını söyleyen Bınevş Gez, öncesini ise şöyle anlattı:
“Daha öncesinde bir grubumuz vardı. Grubun diğer arkadaşları tıp öğrencisiydi. Onlar gidince, açıkçası bırakmak ve vazgeçmek istemedim. Buradayım ve müzik yapmaya devam ediyorum. Sanırım devam etmemin bir nedeni de, yaptığım müziğe verilen olumlu tepkiler, katılımlar. Çünkü Antakya halkı gerçekten de müziği seviyor, katılıyor, ki zaten farklı dillere ve farklı kültürlere de açık bir şehir. Bu nedenle yaptığım müziğe ilgi de gösteriyorlar. Hangi dillerde söylüyorum? Türkçe, Kürtçe, Arnavutça ve bir de Laz ve Gürcü taraflarından bir şarkım var. Açıkçası, ezberleyebildiğim kadarını sokakta insanlarla paylaşmaya devam ediyorum.”
-BU İŞ KEYİF İŞİ-
Mustafa Kemal Üniversitesi Coğrafya son sınıf öğrencisi Bınevş Gez, bu işin ‘öyle çok para kazanmak’ bir yana keyif işi olduğunu söylerken, enstrüman olarak da, Türk-Kürt-Ermeni kültüründe sıkça kullanılan ve “erbane” olarak bilinen bir enstrüman kullandığını ifade etti.
-ERBANE-
Bir çeşit vurmalı çalgı olan ‘erbane’, halk dilindeki ‘def’ ile benzer özellikler gösterir, ama deften de içindeki metal halkalarla ayrılır. Erbane ile çift ritm tutulması gerekir. Bir, içindeki zincirlerin çalkanmasıyla, bir de kasnağına gerilmiş sıkı deriye vurularak… Erbane, normal bir deften biraz daha büyüktür. Kürt sazı olarak da bilinen erbane, Kürtlerin yoğunlukla yaşadığı Türkiye’nin güney doğusu yanı sıra, Irak ve İran’da hayli popüler bir halk çalgısıdır. Çeşitli Ortadoğu tarikatlarında, melodisinin, ibadet esnasında meditasyon müziği olarak kullanıldığı da bilinir. Çoğumuzun kulağına ise ‘Kardeş Türküler’ ile çalınmıştır sesi. Bu sesi şimdilerde dinlemek isteyenler tavsiyemiz olsun, Bınevş Gez’i illaki dinlesin. -Tamer Yazar-

Exit mobile version