Antakya doğumlu, Dansçı ve Koreograf Ziya Azazi, bugün dünyanın birçok ülkesinde ve şehrinde sahne performansı, en çok da ‘Mevlevi’ ruhuna kattığı kendine özgü ritimlerle tanınıyor. Peki, Antakya özelinde duran Hatay, Azazi gibi bir uluslararası ismi, ‘kentsel kimliğinin’ sahne ışıklarına ne kadar dahil ediyor, soralım mı?
“Yorgun turizmini ayağa kaldırmaya çalışan kadim toprakların kentinde ‘çok parçalı’ bir yönetim algısı içinde herkesin ayrı bir halay başı olarak ilerlediğini izlerken, filmin sonunu merak etmemek elde değil…” demiş bir okurumuz ve ‘turizm beklentilerini’ konu alan haberimize kendi yorumunu eklemiş. Devam edelim mi okurumuzun kelimelerine?
“Hatay Tanıtım Günleri başlığında, ayrı bir halayımız var mesela. Başladığı günden bugüne sorunları bitmeyen bir halay bu! Tüm Hatay’ı toparlamaya ve onca kalabalığı bir düzen içinde sahneye çıkarmaya çalışanları izlerken, ‘bu defa olacak’ diyorum içimden! Pahalı satılan yöresel ürünler, Hataylı olmayan satıcılar, stantların yabancılara kiralanması, seçilen lokasyonların her sene değişmesi… Ama en çok da, neyi ön plana çıkaracağımızı hiç bilemememiz… Başka bir halayımız da gastronomi ünvanımız! Büyükşehir kendi başına bir şeyler yapmaya çalışırken, diğer kurumlar izliyor. Hani sanki bu ünvan büyükşehir belediyesine verilmiş gibi davranılıyor. Aslında yalnız bırakılan bir belediye değil, ama kentin ta kendisi. O yüzden de gastronomi başlığında ilerleyen halayımız en yalnız ve en başarısız olanı! Şu ana kadar onlar da ortaya kötü bir performans koydular. Aslında, bu kentin o kadar çok bildik yüzü var ki dışarıda… Niye bir şeyleri olması gerektiği gibi yapamadığımızı ya da ‘beceremediğimizi’ kabul edip, bir araya gelmiyoruz? O bildik yüzleri vitrin yapalım. Onlar seslendirsin bu kenti ve bizler de artık arkamıza yaslanıp derin bir ‘oh’ çekelim…”
Okurumuzun tavsiyesi ile ilerleyelim bugün ve Antakya’nın dünya çapında bir yeteneğine dikkat kesilelim… Dansçı ve Koreograf Ziya Azazi’ye…
-YETER Kİ İSTENSİN!-
Çağdaş ve aktif bir meditasyon biçimi olarak nitelediği Derviş Atölyesi (Derwish in Progress-DIP) ile adından söz ettiren, sahne performansıyla da ayakta alkışlanan Antakya’lı Ziya Azazi (49) ile ‘Bir gün Antakya olur mu?’ noktasında bir araya gelen bizler bugün hala cevapsızız! Zira onun ‘olumlu çağrısı’ şu ana kadar kent idarecilerinden bir karşılık almadı. Peki, o güne dair söylediği mi?
“Ben her zaman her coğrafyaya açığım. Hatta kendime son dönemlerde “mikro Robin Hood” demeye başladım. Robin Hood’u bilirsiniz, zenginden alır ve ihtiyacı olana verir… Bu mantıkla, ben de ekonomik anlamda güçlü ülkelerde ya da özel etkinliklerde, büyük firmaların davetlerinde talep ettiğim parayı bana sorunsuzca sunabildiklerinde, ki oradan kazandığım para ile hayatımı finanse ediyorum, ama ardından da Ekvator, Zimbabwe, ki yakında Hindistan ve Endonezya’ya gideceğim, orada size çok daha az bir para verebiliyorlar, hatta veremiyorlar… Ben de o zaman “sorun değil” diyorum. Aldığım o nokta ile alamadığım nokta arasında böylesi bir denge kuruyorum. Çünkü samimiyet önemli. Bundan daha güzeli de yok. O yüzden peşinde koştuğum şey dürüstlük, paylaşım ve samimiyet. Kim buna hazırsa ve bunun için çabalıyorsa, ben buna varım. Elimden geldiğince de koşulları zorlarım. Bu, Antakya için de geçerli. Birileri buna el atarsa, buna destek verirse, ben seve seve gelirim. Hatta bir temsil için değil, beş temsil için…”
-ANTAKYA SEVGİSİ-
Daha ne kadar süre dans edeceğine dair sorumuza verdiği yanıtı da unutmadık Azazi’nin, ki o cevaba ekli Antakya sevdasını da…
“Böyle bir kriterim yok. Ama klasik anlamda dans camiasına baktığınız zaman, 30-35’lerde profesyonel dans sona erer. Özellikle de Bale’yi düşünecek olursak, 30 olduğunuz zaman siz yaşlısınızdır. Ama kendisine çok iyi bakan bazı dansçılar vardır, bunu 35’e kadar sürdürür. Bu anlamda, çağdaş dansta da çok farklı yaşlardan insanları görür olduk. Ben de görüldüğü gibi… Bu açıdan ben doğanın bana böyle bir beden sunmasından dolayı hep şükran duyarım. Ama bu da, Antakya’nın, geçmiş nesillerin, buradaki fabrikanın ürünü aslına bakarsanız. Bu fabrika; zeytinyağlarıyla, sabunlarıyla, baharatlarıyla, yemekleriyle gerçekten de çok iyi bir ürün, hatta deyim yerindeyse, bir Mercedes… O yüzden de bunun farkında olan biri olarak da, dikkat ediyorum. Aslında yaşa bakmadım ya da şu tarihte bırakırım diye hiç düşünmedim. O biraz da zihinsel olgunlukla ilgili bir şey. Hani hayat bir sürpriz getirmediği sürece, bu performans sürecek diye düşünüyorum…”
-30 ÜLKEDE-
5 Kasım’da Lefkoşe Sahne Sanatları Festivali’nde sahne almaya hazırlanan Ziya Azazi’nin, Mevlevi ruhunun çağdaş bir yorumu olarak geliştirdiği Derviş Atölyesi (Derwish in Progress-DIP) için söylenense oldukça net:
“Bilim, ispatlayamadığı sezgiye dünyasında yer vermez. İnançlar da, ispata ihtiyaç duymadan sezgiler dünyasında gezinir. Hâlbuki sezgi ve bilgi arasında özgürce hareket etmek, daha organik ve kişisel olabilecek bedeni /akli / manevi yerleşimler yapmamızı sağlıyor. Dönmek de işte böyle bir özgürlük yaşatıyor! 49 yaşındaki taşralı terzi çocuğu, 30 yıldır dans eden şehirli mühendis ve 19 yıldır da dönen global bir sanatçı olarak, sezgisel gezintileri bilgiyle bütünleştirmenin hazından beslenen Ziya Azazi, tecrübelerinden oluşan dönüş atölyelerini, katılımcılarına, yaşamlarında kullanabilecekleri bir enstrüman olarak öneriyor.”
-DANS VE YAŞAM-
Yaşamı dans ile yoğrulan Ziya Azazi, 1969 yılında Antakya’da doğdu. 1986-1991 yılları arasında İstanbul Teknik Üniversitesi Madencilik Fakültesi’nde eğitim gördü ve bu sırada jimnastik eğitimi aldı. 1990’dan 1994’e kadar İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda ilk koreografik çalışmalarını yaptı. 1994-1998 yılları arasında Tanz Atelier Sebastian Prantl (TAW), Tanz Hotel ve Willi Dorner ile birlikte çalıştı. 1999’da Viyana’da “Unterwegs Tabula Rasa” adlı solo performansını sahneledikten sonra Summer Dance Week Vienna (Dance Web) tarafından bursla ödüllendirildi ve kendisine Ballet İnternational Dergisi tarafından “Avusturya’da Yılın En Çok Öne Çıkan Dansçısı” ünvanı verildi.
1999’da ilk kez geleneksel sufi dansını araştırmaya başladı. Bu dansı farklı koreografilerle yorumlayarak, “Work in Progress I” (2001) ve “Work in Progress II” (2003) solo koreografilerini oluşturdu. Bu süreçte Vienna Volksoper, Theaterhaus, Stuttgart ve Grand Théâtre de Genevre ile çalışmalarına devam etti.
Bu yıllarda geleneksel danslara olan ilgisini sürdüren sanatçı, bu danslardan edindiği deneysellik ve tekrar bilgisini kendi sanatsal ve duygusal yönelimleriyle birleştirdi. Bu dönemin ürünleri olan “Dervish in Progress” (2004) ve “Azab” (2005) adlı iki solo çalışmasını, daha sonra birleştirerek“Dervish” adlı eserini oluşturdu.
Solo dansının gücünü; devam eden araştırmalarıyla zenginleştirirken, farklı disiplinlerle etkileşim halinde kalmayı da sürdürdü. Bu dönemde Fransız Müzisyen Serge Adam’la birlikte“Icons” (2007) adlı projesini geliştirdi. Bu projede, ikonlaşmayı ve geleneksel ile kurulan ilişkileri sorguladı.
Geleneksel ile ilgili sorgulamaları, tekrarın nitelikleri ve yaşam döngüsü üzerine uzun yıllar süren araştırmaları, onu solo dansına ateşi eklemeye yönelti. Ateşin doğal özelliklerini dansıyla harmanlayan sanatçı, bu süreçte ortaya çıkan çalışmasına “Ember” (2010) adını verdi.
Ateş ile olan etkileşimi, dönüş hareketi üzerine çalışmaları ve döngüsellik kavramı üzerine düşünceleri “Energy”(2012) adlı projesinin oluşmasını sağladı. Bu projesinde, yine farklı disiplinlerle çalışmayı tercih etti; enerjinin sonsuz dönüşümünü ve onun estetiğini seyircisiyle paylaştı.
Sanatçı, son projesi “Bolero” (2014) da ise, Ravel’in müziğindeki muhteşem tekrar döngüsü ile kendi dansının
estetiğini birleştirdi. Bu solosunda yıllar içinde geliştirdiği tüm tekniği yansıtmanın yanı sıra teknolojinin imkanlarını da kullanarak seyircisine farklı bir dans dinamiği sundu.
Kariyeri boyunca dansçı ve koreograf olarak birçok ürün ortaya koymasının yanında, workshoplara da çok önem verdi. Zaman içerisinde edindiği tüm tecrübeleri aktarmaya çalışarak, insanların sınırlarını genişletmesin-de ve kendi içlerindeki gücü keşfetmelerinde rehberlik etmeye çaba gösterdi. Şu anda Viyana’da yaşayan sanatçı, yeni projeler üretmeye ve workshop çalışmalarına devam etmektedir.-Tamer Yazar-