Bu kenti kendinden bıktıran…
Şehirleri şehir yapan, NEDİR ?
Yollar mı ?
Köprüler mi ?
Beton yığınları mı ?
YAP BOZ hizmetler mi ?
Yok !
Bence, ki diyen de haklı…
Şehirleri şehir yapan şey NE yollar NE köprüler NE de beton yığını binalar… Şehirleri şehir yapan şey, renkleri… O renkler de insanları...
Onların sokak aralarına sıkışmış, gizli kalmış yaşam öyküleri…
Gelelim bize…
Kendi öykümüze…
Antakya’nın Kurtuluş Caddesi’ne sırtınızı verdiğinizde, arkanızda kalan Havra’ya karşın, yüzünüz, Sarımiye Cami’nin hemen yanı başında,
Katolik Kilisesi’ne giden dar yola bakar ! Betondan bozma bir zemin karşılar sizi ! O bahse konu yaşam öykülerinin çığlıklarından
biridir o beton !
Yıllarca, o beton yola bakan bir isim tabelası karşıladı, bu kente geleni, gideni !
Bu kentin öykülerini yüreğinde biriktirmiş, biriktirmekle de kalmayıp, bu şehre bir de onu anlatan bir kitap hediye etmiş Prof. Ataman
Demir’den bahsediyorum ! Şimdilerde o yol, kentin öykülerine sahip çıkmaya karar vermişlerin elinde, yeniden kimlik kazanıyor…
Yetmeli mi ?
Hayır !
Çünkü bugün düzeltenlerin yıllarca yakıp yıktığı bir kentten bahsediyoruz !
Vakıf İşhanı’ndan kalan boş arsada YILLARDIR tüm kent olarak debelenip dururken farklı bir şey mi yapıyoruz ?
Antakya’nın en keyif veren, geleneksel üretim alanlarını hala bünyesinde muhafaza eden çarşısını, kent kimliği ile uyumlu bir restorasyon
sürecine sokmak varken, modern (!) bir AVM görüntüsüne kavuştururken farklı bir şey mi yapıyoruz ?
Antakya’nın trafiğe kapalı Saray Caddesi’nin hemen girişinde, bir alt yapı çalışması sırasında bulunan, ardından tartışmalı bir
restorasyon sürecinin ardından etrafı BALKON demirleri ile çevrilip KADERİNE teslim edilen eski Roma emaneti noktasında farklı bir
şey mi yapıyoruz ?
Benzer bir örneğini, Asi kenarındaki, yine eski Roma’dan kalma SU KEMERLERİ ile sergilerken farklı bir şey mi yapıyoruz ?
Bir taraftan, “Hayat, çevre ile birlikte yaşanıyor... Çevremize, en az kendimize dikkat ettiğimiz kadar dikkat etmeliyiz... Bu nedenle,
1 yılda yeşil alanlarımızı 2 katına çıkardık ve tarıma destek veriyoruz... Bu nedenle, bize ülke çapında büyük bir ödül verildi !
Şanslı bir coğrafyadayız... EXPO alanımızda da çiçeklerimiz, ağaçlarımız gün geçtikçe büyüyor ve yeşil alanımız büyüyor… Hatay’da,
gelecek nesillere rant değil yeşil alanlar bırakacağız” deyip, ardından, kentin en merkezi caddesindeki yol ve kaldırım düzenlemesi
sırasında bütün ağaçları SÖKÜP, yerlerine de tek bir fidan bile dikmeyerek farklı bir şey mi yapıyoruz ?
Kent içinde bisiklet yolları yapmak için bile bir avuç ALAN dahi bulamazken, aynı yollara TRANVAY sistemi eklemeye çalışarak
yarattığımız ütopik planlamalarla farklı bir şey mi yapıyoruz ?
Şehrin orta yerinden geçen Asi Nehri’nin duvarlarını temizlemeyip, son 2 senedir çöp içinde bırakan iki belediyenin bitmek bilmeyen
kavgasını izlerken farklı bir şey mi yapıyoruz ?
Masum bir EKMEK KULÜBESİ fikri ile başlayan, ardından da kaldırım üstü BÜFELERE, kaldırım üstü KAFELERE, kaldırım üstü BAKKALLARA
dönen yerleri bugüne taşıyarak farklı bir şey mi yapıyoruz ?
Yürüdüğümüz kaldırımlara, kenarında gezindiğimiz nehrin kenarlarına, keyifle izlemek istediğimiz yeşil alanların içine kondurduğumuz
küçüklü büyüklü reklam panolarının çirkinliğinde batarken farklı bir şey mi yapıyoruz ?
Sahi, NE yapıyoruz ?
Ya da şöyle sorayım…
NE YAPMIYORUZ ?
Düşünün !
Az biraz düşünün !
Bu kenti, kendinden bu kadar bıktıracak kadar NE yapmışız, biraz düşünün !