Haberi yazarken, başlık için “Tarih de var Kültür de… Peki, eksiğimiz ne?” demek de geldi içimizden, ancak konumuzun ‘olanı saklamak’ üzerine kurgulandığını netleştirmek istedik, ki eldeki iki adresimiz de değişmedi! Önce, Asi Nehri yatağından çıkartılan Roma dönemi mimari kalıntılarda mola aldık, ardından Defne Uğur Mumcu Alanı’ndan çıkartılan, ama aynı gizlilikle depolara kaldırılanda!
Hatay’ı, ‘tarih’ ve ‘kültür’ turizmi içinde konumlandırma konusunda hiç kimsenin bir sıkıntısı yok! Binlerce yıllık geçmişi, ören yerleri, tarihi kalıntıları, mozaik müzesi, inanç turizmi ayağı ve çok daha fazlası! Tam da bu noktada, yapımına haftalar öncesinde başlanan Arsuz-Samandağ yolunu gündeme alsak mı? Bu yolun, mevcut tarih ve kültür kimliğinde yaratabileceği etkileri masaya yatırsak hatta!
Yapılan yolun, tarih ve kültür turizmine, hatta bölgede varlığı bilinen ama çok da tekrar edilmeyen bir antik kentin geleceğine ne şekilde etki edebileceğine dair en net uyarı, Müzeler eski Genel Müdürü, Antakyalı Arkeolog Kenan Yurttagül’den gelmiş, söylenen de şu olmuştu:
“Üç sene önce bir proje yaptım. Seleucia Pieria – Samandağ – antik kentinin kazılma projesiydi bu. O projeyi yaparken birkaç çıkış noktam vardı. Birincisi, bu rüzgar güllerinin pervasızca her yere dikilmesiydi. Bu kentin tarihi ve kültürel alanlarını tahrip etmesini önlemekti. Bu projeyi yapmaya beni iten ikinci neden ise şuydu… Samandağ-Arsuz yolu tam anlamıyla açıldığı zaman, biliyorduk ki yanlış uygulamalar yapılacak. Bundan en fazla payını alacak kısım da Samandağ kıyı bandı ve antik kent olacak. Tam da bu noktada bir çalışma yaparak ve tarihi kentin sınırlarını da tam anlamıyla çizerek, ‘müdahale etmeyin’ demek istedik açıkçası.
Biliyorsunuz… Kentin içinde çok sayıda kaçak yapılaşma var. Bu çalışma başlarsa, bu kaçak yapılaşmanın da önüne geçeriz diye düşündüm. Her şey yolunda gitti. Bu projeyi, ‘kültürel-ekonomik’, ama aynı zamanda sosyal bir proje olarak da düşündüm.
Burası için, İzmir ilindeki ‘EFES’ antik kenti gibi düşünün. Efes antik kentinin yılda 4 milyona yakın bir ziyaretçi kalabalığı var. Düşünün ki bu tarihi kent açıldığı zaman en az 1 milyon kişi burayı ziyaret için gelecek. Bu geliş, bölgede öncelikle kültürel, sonrasında ise sosyal ve ekonomik katkılar yapacak.
Demem o ki, siz eğer destinasyonların sayısını arttırabilirseniz ve halk da o destinasyondan para kazanır hale gelirse, ancak o zaman sahip olduğu eski eseri korur, korumaya başlar. Bunun yolu, insanlara bu anlamda nasıl para kazanacağını göstermek.”
-SORALIM!-
Bu uyarı, 2017 senesinin 11. ayında geldi. Antik kenti birebir etkilemesi beklenen Arsuz-Samandağ yol çalışması ise Mart 2019’da başlatıldı. Konu salt bir yol çalışması değil! Zira bölgede, şu ana kadar kazı çalışmaları rafa kaldırılan Seleucia Pieria – Samandağ – antik kenti de yer alıyor. Sorumuz o yüzden net! Yol çalışmalarının yapıldığı bölgenin Samandağ ayağında, tarihi kentin sınırları çizildi mi? Çalışmaların hassasiyetinde, uzmanlar, bölgedeki yol analizinde bu konuya da yer ayırdı mı? Valilik, Müze İdaresi ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü işbirliğinde ilerlemesi gereken ‘konu başlığında’, bugüne kadar ne yapıldı? Peki, Antik Kent için bir kazı planı mevcut mu? Başlatılan bir proje var mı? Hazırlandığı ifade edilen ‘kazı projesi’ neden rafa kaldırıldı?
-ANTALYA!-
Haberimizin ikinci ana başlığı, “Tarih de var kültür de… Peki, eksiğimiz ne?” Cevap vermek isteyen olur mu? Aslında buna dair çıkış noktamız değişmiyor. Önce, Asi Nehri yatağından çıkartılan ve depolara kaldırılıp koruma altına alındığı söylenen (!) eski Roma mimarisi parçalar! Ardından, Büyükşehir Belediyesi’nin Defne ilçesi Uğur Mumcu Alanı’nda yaptığı bir alt yapı çalışması sırasında keşfettiği (!) tarihi kalıntılar, ki sayısız mozaik ve roma hamamı, ayrıca tüneller! Ancak bu ifade edilenler de, listelenen ve ‘bulundu’ diye ifade edilenler de ‘gayri resmi’ bilgiler! Çünkü şu ana kadar hiçbir buluntu adına tek bir açıklama yapılmadı. Ne Asi’den çıkartılanlar, ne de Defne’de bulunanlar için!
Nedeni hala bilinmese de, Hatay’ın aksine, Antalya’daki son keşif ‘saklanmadı’ ve kamuoyu ile paylaşıldı. Deniz, kum, güneş markası ile her sene on milyonlarca turisti ağırlayan Antalya, tarih ve kültür turizminde de var olmak için ‘buradayım’ dedi adeta!
Antalya’yı bugün bu sayfaya taşıyan paylaşım, Kemer ilçesinde bulunan 3 bin 600 yıllık bir gemi. Bizdekinin aksine, açıklama, Antalya Valisi Münir Karaloğlu’dan geldi. Karaloğlu, Kemer’de bulunan 3 bin 600 yıllık geminin tunç çağına ait olduğunu belirterek, “Üzerinde 1500 kilogram bakır yükü olan 14 metre uzunluğundaki gemide, bu sene Kültür ve Turizm Bakanlığımızın izniyle kazılar yapılacak” dedi, batığın, yurt içi ve yurt dışında heyecan uyandırdığını aktardı.
Resmi kurumsal kimliklerin ‘kelimelerini sessizliğe gömdüğü’ Hatay’ın aksine, Antalya Valisi Münir Karaloğlu, merak edilenlere dair konuştu ve şu bilgiyi verdi:
“Antalya’da bulunan bu gemi, tunç çağına ait. Sualtı arkeolojisinin Göbeklitepesi’dir, sıfır noktasıdır şu an için. Yarın, daha eskisi bulanabilir. İçerisinde, külçe olarak, muhtemeldir ki Kıbrıs’tan, işlenmiş plakalar haline getirilmiş bakır yüklü bir gemi. Üzerinde 1500 kilogram bakır yükü olan 14 metre uzunluğundaki gemide, bu sene Kültür ve Turizm Bakanlığımızın izniyle kazılar yapılacak.”
-NE DURUMDA?-
Kelimelerin sansürlenmediği ve gizlenmediği Antalya örneğinde duranlar olarak, ‘cevapsız’ kalacağımızı bile bile soralım! ‘Konuşan’ Antalya örneğine ‘susan’ Hatay ile karşılık vermeye devam eden bizler, Defne’den apar topar Müze depolarına taşınan (!) mozaikler için ‘ne durumda’ açıklaması-nı artık yapar mıyız? Asi Nehri yatağından çıkartılan eski Roma mimarisi parçalar için ‘ulaşılan hikaye’ ne, fısıldar mıyız? Peki, Arsuz-Samandağ yolu çalışmaları öncesinde, buna dair hassasiyeti paylaşılan ve ‘dikkat’ çağrısı yapılan Seleucia Pieria – Samandağ – Antik Kenti noktasında ne yaptık, paylaşır mıyız? Antik Kent hassasiyetinde yürütülmesi gereken yol yapım çalışmalarının Samandağ ayağında ne tür önlemler alındı, söyler miyiz? Yoksa susmaya devam mı ederiz?
-SON SÖZ!-
İfade edilenler noktasında ‘kaybımız ne’, bunu netleştirerek bitirelim bugünü ve bunun için de, başka bir şehirden başka bir örnekle ilerleyelim! Yer Denizli, konuşan isim, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy. Bakan Ersoy, Mart ayında, Denizli’nin Pamukkale ilçesi Eskihisar Mahallesi’nde bulunan ve 2013 yılında UNESCO’nun geçici kültür mirası listesine alınan Laodikya Antik Kenti’ni ziyaret etti. Bakan Ersoy’un, Roma İmparatoru Marcus Ulpius Nerva Traianus’un (Trajan) 3 metre uzunluğundaki heykelinin de bulunduğu Antik Kent kazılarına dair verdiği mesaj mı?
“Kazıları biraz daha hızlandırıp, 4-5 yıl içerisinde inşallah Efes standardında marka antik şehir yaratabiliriz.”
Seleucia Pieria – Samandağ – Antik Kenti’ni sorgulamamız bundan! ‘Niye kimse konuşmuyor?’ ya da ‘bulunanlar neden kent insanından saklanıyor?’ dememiz de!
Ama eleştirimiz, kenti yönetenlere yönelik gelsin ve kelimeler de, Müzeler eski Genel Müdürü, Antakyalı Arkeolog Kenan Yurttagül’den olsun…
“Bir şehri tanıtmanız için önce o şehri tanımanız lazım. Peki, tanıyor muyuz? Hayır, tanımıyoruz. Hiçbir şeyini bilmiyoruz. Belki 50 sene önce, bu şehir daha küçükken, insanlar bu şehri daha fazla tanıyordu ve farkındaydı, ama… İçinde yaşadığımız şehir büyüdükçe tanınmaz bir hale geldi. Peki, ne yapılabilir? Yapılması gereken ilk şey, bu şehri öncelikli olarak Antakyalılara tanıtmak! Öyle uzun uzadıya bir tarih dersi değil gereken. Çünkü bu kentin dününden bugününe kimlerin gelip geçtiği biliniyor.
O halde bu ‘tanıma’ noktasında öncelikli olarak durması gerekenler, bu kenti yönetenler, bu kent adına ‘söz sahibi’ olanlar olmalı. Kim bunlar? İfade ettiğimiz gibi… Sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları, Valilik, Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve ilçe belediyeleri… Tamam da, bu saydıklarımız bu kenti ne kadar tanıyor? İşte asıl olarak bunu konuşmak lazım.” -Tamer Yazar-