Antik kent Selevkeia Pieria’ya
Bir tanesi, Ürdün’ün binlerce yıllık geçmişinin antik hikâyesini görkemli mimarisi ile anlatan ve her sene binlerce turisti ağırlayan Petra Antik Kenti… Diğeri ise Hatay’ın Samandağ ilçesinde kendi sessizliğinde bekleyen, bekletilen Selevkeia Pieria Antik Kenti. Sahi, biz kaç bin turist ağırlıyoruz her sene, soralım mı? Antik kentin ortaya çıkartılması adına kazılara başladık mı, bunu da!
Bir gezgin, Ürdün’deki antik kent Petra’yı gezerken şu kelimeleri kullanmış… “Bazı yerler vardır; kartpostallarda, belgesellerde onu kaç defa görmüş olduğunuzun bir önemi yoktur. Göz göze geldiğinizde, beklentilerinizi aşan bir heyecanı yaşatırlar. Antik Kent Petra, benim için işte öyle bir antik şehir. Dünyada daha önce gördüğüm hiç bir yere benzemiyordu.
Bir kanyonda gizlenmiş̧ Petra antik kentinin duvarları arasında dolaşırken ona hayran kalmamak mümkün değil. Gizemi, renkleri, hissettirdikleriyle şaşırttı beni, kendine hayran bıraktırdı. Güneşin açısına göre rengi pembe, kırmızı, turuncu ve sarıya dönüşen kayalıkları… Nebatiler öyle güzel şekillendirmişlerdir ki, Şair John William Burgon, burası için ‘Tarihin yarısı kadar yaşlı, gül kırmızısı şehir’ ifadesini kullanmış.”
Kayıp bir antik kentin söylentilerinin peşinden 1812’de buraya gelen İsviçreli kâşif Johann Burckhardt tarafından tekrar keşfedilinceye kadar, Petra, sadece göçebe Arapların bildiği kayıp bir şehirmiş. Bugün, Peru’da yer alan Machu Picchu ile kardeş şehir olan Petra, 6 Aralık 1985 tarihinde UNESCO Dünya Mirası listesine dahil edildi. 2007 tarihinde de ‘Dünyanın Yeni Yedi Harikası’ndan biri olarak kabul edildi. Bugün buraya “Wadi Musa” adı veriliyor. 2200 yıllık bu antik kent, kayaların rengi nedeniyle Rose City olarak da biliniyor. Anlatıldığına göre, Yaklaşık 100 kilometre karelik bir alana yayılan Petra’yı hakkıyla gezmek, için dört-beş̧ günü gözden çıkarmak gerekiyor.
-PEKİ BİZ!-
Blok kaya parçalarına oyulan tapınak, amfi tiyatro, mezarlar ve rölyefler ve daha fazlası… Peki, tüm bu anlatılanların ardından, ‘biz ne durumdayız?’ diye sormak geliyor insanın içinden! Sahi, Hatay’ın Samandağ ilçesinde uzun zamandır keşfedilmeyi ve anlatılmayı bekleyen, ama anlatıla gelenler arasında ismi çok geçirilmeyen Selevkeia Pieria Antik Kenti noktasında ‘biz ne durumdayız?’ sorusuna cevap vermek isteyen olur mu? UNESCO Dünya Kültürel Mirası listesinde yer alan ve koruma altında bulunan Petra’ya karşılık, ‘Selevkeia Pieria, nerede?’ sorusuna net bir cevap vermek isteyen çıkar mı? 2016 senesinde 461,000, 2017’de ise 521,000 turisti ağırlayan Ürdün’deki antik kentin biraz uzağındaki bizler, ‘kendimizi ne kadar anlatabildik?’, bunu da soralım mı? En çok da, ‘bu rakamlardan bize ne kadarı düştü?’ kısmını!
-2013’TEN 2018’E-
Tarihi ve kültürel emanetlerine dair yaşadığı sıkıntılar başlığında Antakya’dan Defne’ye oldukça tartışmalı bir süreç yaşayan Hatay’ın Samandağ ilçesi de bu sıkıntılı sürece bahse konu antik kenti ekliyor! Özellikle de, bu alandaki kazı çalışmalarının uzun bir süre önce başlaması gerekirken, bugün ‘hiçbir şey yapılmadığını’ izlerken! Bu konudaki hassasiyeti ile bilinen, Kültür Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler eski Genel Müdürü-Arkeolog Kenan Yurttagül, 2013’te buna dair yaptığı bir açıklamada, dünyanın önemli antik kentlerinden biri olan, Hatay’ın Samandağ ilçesinin 5 km kuzeyindeki Çevlik yöresindeki Selevkeia Pieria antik kentindeki iç liman kazı çalışmalarına uzun bir aradan sonra yeniden başlanacağı haberini paylaşmış, içerisinde tapınak, Akropol ve Nekropol alanı bulunan antik kentte yapılacak kazı çalışmalarının uzun bir zaman sürebileceğine işaret etmişti. Yurttagül, kazı çalışmalarının bölgeye etkisini de, “Bu proje sadece bir arkeolojik kazı projesi değil, ki
kazının da uzun yıllar süreceğini düşünürsek eğer, başta Antakya olmak üzere bölgeye ekonomik, sosyal ve kültürel katkılar yapacak bir proje” şeklinde dile getirmişti.
Bugün ise, ‘proje tekrar ne zaman hayata geçer?’ soruları soruluyor. Kazı çalışmalarına izin verilmeyen projenin rafa kalkma sebebi de…
Deniz seviyesinden 300 metre yükseklikteki antik kentte yer alan malikaneler, mabetler, resmi binalar, hamam ve tiyatro gibi binaların hayalinde duranlar ise, Hatay’ın ‘düne dair hikayesinde’ sıkça alınan bu molaların sebebini sorguluyor.
-KAYIP ANADOLU-
Bugünün son başlığı, Selevkeia Pieria Antik Kenti’nin yaşamsal alanı içinde yer alan önemli bir yer, aynı zamanda ‘kayıp Anadolu’ hikâyelerinin de bir parçası! Sayfaya eklediğimiz buna dair fotoğraf ise, 19 Temmuz 1938 yılındaki kazı çalışmaları esnasında Dor Mabedi’ne dair çekilmiş karelerden bir tanesi. Bakımsızlığı ile gündeme sıkça gelen Samandağ’daki bu binlerce yıllık alan için sorgu noktasına çekeceğimiz son başlık ise ‘resmi bir açıklamanın’ çok da fark edilmeyen önemli bir kısmı!
15 Aralık 2017 Cuma günü, bu alanda gerçekleşen bir temizlik çalışmasının ardından kısa bir açıklama yapılıyor, Samandağ Kaymakamlığı tarafından. Dönemin Kaymakamı Dr. Cahit Çelik tarafından paylaşılan metin, düz bir bilgilendirmenin ardından, oldukça çarpıcı bir noktada duruyor ve şu kelimeleri paylaşıyor:
“Seleucia Pieria’da 1939 yılında yapılan kazı çalışmalarında, dorik stilde yapılmış tapınağın ölçülerinin 37 x19 metre olduğu, 6×12 sütun sayısı ile yapının peripteros bir plan sergilediği tespit edilmiştir. Bu kazı çalışmalarından sonra oradan çıkarılan eserler, maalesef, kazıyı yapan Princeton Üniversitesi tarafından yurtdışına götürüldü.”
-SORALIM MI?-
2017 senesinde paylaşılan bu bilgi ‘hangi kurumların dikkatini çekti’ ya da ‘bu konuda bir girişim başlatıldı mı’, bilmiyoruz… Ancak Anadolu topraklarından yıllar önce yasa dışı yollarla yurt dışına kaçırılan eserleri yurda getirme çalışmaları ile dikkat çeken Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın son ‘Çingene Kızı’ operasyonunu ve sonucunu ‘bu son kayıp’ başlığında izlemeye devam ediyoruz.
-4 BİN 318 ESER-
Bakanlık, Zeugma mozaiklerinin yanı sıra, geçmiş yıllarda Türkiye’den yasa dışı yollarla yurt dışına çıkarılan binlerce eseri, ait olduğu topraklara kavuşturdu. Bu kapsamda, özellikle 2003’ten itibaren yürütülen çalışmalarla; Dağ Keçisi Figürini, Altın Taç, Herakles Lahdi, Yorgun Herakles heykelinin üst kısmı, Aksaray Ulu Cami minber kapısı kanatları, Kanatlı Denizatı broşu, Bursa Sinan Paşa Camisi’ne ait çini pano, Orpheus Mozaiği gibi birbirinden değerli eserlerin de arasında bulunduğu toplam 4 bin 318 eser Türkiye’ye iade edildi. Özellikle Almanya’dan 2011’de iadesi sağlanan 3 bin 500 yıllık Boğazköy Sfenksi, tam 94 yıl süren girişimle, en uzun süreç özelliğini taşıyor.
Eserlerin iadesi konusunda ana koordinatör konumunda bulunan Bakanlık; Dışişleri, İçişleri Bakanlıkları, yurt dışındaki ataşelikler gibi birçok kuruluşun desteğiyle yurt dışındaki eserleri adım adım izliyor. Eser takip süreçlerinde, müzayedeler en kilit rolü oynuyor. Dünyadaki belli müzayedeleri takip eden uzmanlar, bunlar içerisinde Anadolu kökenli olabileceğinden şüphelendikleri eserlerin fotoğraflarını Türkiye’deki müzelere yollayarak görüşlerini soruyor. Bu kapsamda, bir eserin Anadolu topraklarından çıkmış olabileceğine yönelik en küçük bir şüphe, o eserle ilgili araştırma ve analiz sürecini başlatıyor. Eserin Türkiye’ye ait olduğunun kesinleşmesi üzerine de, çoğu zaman yıllara yayılan iade girişimleri devreye giriyor.
Özellikle müzayedelerde bulunan ve hakkında kriminolojik delillere sahip olunan eserler, anında satıştan çektirilip Türkiye’ye iade ediliyor. Kriminolojik delili bulunmayan eserlerde ise, karşılıklı müzakere veya hukuksal yollar aracılığıyla eserin iadesi için çalışmalar yürütülüyor.
-DOR MABEDİ-
Kazı çalışmalarına bir türlü başlanamayan Selevkeia Pieria Antik Kenti’nden, Anadolu’dan kaçırılan hikâyelere ekli olduğu resmi ağızlarca söylenen Dor Mabedi’ne… Eldeki soruların kalabalığında, mevcut ağırlığı omuzlamak isteyen ve cevap vermek isteyen olur mu? Yoksa eldekini, raftaki yerine tekrar mı koyalım? -Tamer Yazar-