Dün, umutsuzluğun umuda, mutsuzluğun mutluluğa, karanlığın aydınlığa, esaretin özgürlüğe dönüşmesini sağlayan başkumandanlık meydan muharebesinin kazanıldığı Zafer Bayramımızın 96. yıldönümünü coşku ile kutladık.
Bugün ülkemiz çağdaş bir dünya içerisinde yer alma becerisini gösterebilmiş, laik, çağdaş, demokrat anlayışa sahip bir ezici çoğunluğun varlığına sahip olabilmiş ise, bunu 30 Ağustos Zafer Bayramımız ile atılan sağlam temellere borçluyuz.
Bu nedenle 30 Ağustos Zafer Bayramının önemi, büyüklüğü, bize kazandırdıkları ve geleceğimizi güvence altına alınmasını sağlayacak olan genç nesillerin yetişmesine katkıda bulunması nedeniyle her geçen gün daha da artmaktadır.
Bu anlayışla büyük bayramımızı kutluyor ve nice 30 Ağustoslara diyoruz….
****
Ülkemiz büyük bir ekonomik ve siyasi çalkantı geçirmektedir.
Ekonomideki yangın giderek büyümekte ve tahribatını arttırmaya çalışmaktadır.
Zamları zamlar kovalamakta ve bundan da açlık sınırında, yoksulluk sınırında olanlar ile dar gelirliler, bir zamanlar varlığı ile övünülen orta sınıf en büyük zararı görmektedir.
Ekonomideki bu yangın, herkesi derinden etkilemekte ve üstesinden nasıl gelineceği konusunda derin derin düşüncelere dalınmasına neden olmaktadır.
Sorumluluk mevkiinde bulunanlar, bir yandan tasarruf edilmesi çağrılarında bulunurken, öte yandan lüks, gösteriş, debdebe hayatı varlığını sürdürmeye devam ettirmektedir.
Hani meşhur bir söz vardır: Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma diye.
İşte durum aynen bu söze uygun bir şekilde devam ediyor.
Bir asırı aşkın bir süredir ülkemizde kökleşmiş parlamenter sistem neredeyse tamamen etkisiz hale gelmiştir.
Buna karşılık Türk tipi başkanlık sistemi gereği tek kişinin görüşü, kararı ve atılmasını istediği adımlar doğrultusunda ülkemiz yönetilmeye çalışılmaktadır.
Devletin hemen hemen tüm kurum ve kuruluşları tek kişiye ve tek görüşe bağlanma yoluna gidildiği içinde yakınmalar, eleştiriler giderek artmaktadır.
****
Gerek ekonomik gidişattan, gerekse siyasi durumdan hoşnut olmayanlar, bu olumsuzlukların sona ermesi ve düzeltilebilmesi için arayış içindedir.
Bu arayış içinde olanların gözü doğal olarak muhalefete çevrilmiştir.
Rejimin adı demokrasi olduğuna göre, olumsuzlukların olumluya dönüştürülebilmesi için de sığınılacak güvenli limanın muhalefet olduğu bir gerçektir.
İşte bu nedenledir ki mutsuz, umutsuz ve geleceği karanlık gören vatandaş, umuda, mutluluğa ve aydınlığa kavuşabilmek için sığınacağı güvenli bir limanı özlemle aramakta ve bulmaya çalışmaktadır.
Bunun içindir ki muhalefetin etkin ve ses getirecek, sonuç alınmasını sağlayacak olan bir yol izlemesi zorunludur.
Böyle bir arayış var iken, muhalefetin kendi içinde koltuk kavgası yapmakta olduğu izlenimini doğuracak olan tutum ve davranış içinde olması, güvenilecek ve sığınılacak bir liman olabilme olanağının da elinden gitmesine neden olabilecek boyuta ulaşmak üzeredir.
Vatandaş güveneceği ve sığınacağı bir liman arayışında iken, hala bu gerçeği görmeyerek birbirlerini yeme, tasfiye etme, devre dışı bırakma yoluna gidilmesi hiçte doğru ve şık bir hareket değildir.
Ben olursam iyi, ben olmaz isem kötü anlayışından hızla uzaklaşılmalıdır.
Gelecek kuşaklara onurlu bir şekilde hesap verebilmek ve görevimizi yaptık diyebilmek için, sığınılacak liman olma durumunda bulunanların bu gerçeği görerek buna göre kendilerine çeki düzen vermesi ve görevin önemini, ciddiyetini kavraması gerekir. Aksi halde tarih önünde hiçbir zaman gelecek kuşaklara hesap veremeyecekler, yanlışları nedeniyle sadece kendilerine değil ülkemize de büyük zarar vereceklerdir….
nabiinal@hotmail.com