İki Yakası Birleşir mi?
Bugünün Türkiye’sinde asgari ücret, bir işçi için aylık brüt 6 bin 471 lira, vergiler ve kesintiler düştüğünde net 5 bin 500 lira 35 kuruş olarak uygulanıyor. Peki, eldeki rakamın bütçesinde, pazarın kalbi düzenli atabiliyor mu? Soruların cevapsızlığında, bugün aile bütçesini en fazla ısıtan adreslerse, haftalık yapılan ekmeklerin tandır sıcağı! Birçok mahallede hayat kurtaran bu adresler, şehirlerin hala en vazgeçilmez buluşma noktaları.
7 Aralık’ta birinci, 14 Aralık’ta ikinci toplantısını yapan Asgari Ücret Tespit Komisyonu, üçüncü toplantısını bugün gerçekleştirecek ve vatandaşın gözü de çıkacak rakam noktasında bu toplantıya odaklanacak.
Antakya merkezde kurulan mahalle pazarları, bu beklentinin kalabalığında pazar arabasını ya da filesini doldurmak isteyenlerle dolu. Kimi listesinin kalabalığını cebindeki paraya göre azaltıyor, kimi de artık kilo ile değil, ama sayı ile aldığı sebze ve meyvenin onlara düşen kısmında olası hesaplara dalıyor.
-BEKLİYORUZ!-
Bu konuda konuşulanlar ve Antakya Gazetesi ile paylaşılanlar, dün de bugün de çok fazla değişmiyor…
G.Ç. >> Bugünü bekleyenlerdenim!5 bin 500 lira ile geçinmeye çalışanlardanım! Sadece elektrik ve doğal gaz, ayda bin lira tutuyor. 1 çocuk var. İkincisi cesaret ister. Kiraydı, her gün git-gel ulaşım parasıydı, faturalardı derken, “kredi kartlar olmasa ne yapardık” diyenlerdenim. Alın size pazar arabamız… Biraz ıspanak, biraz pırasa, domates, salatalık, maydanoz. Elma da alacağız! Elde kalırsa, çocuk muz da istiyor! Belki bir tane!
H.B. >> Bugün bize 8 binin üzerinde verseler, ne olacak ki? Zam gelecek, yine verilen alınmayacak mı? Bir teneke sıvı yağ fiyatı, bize verilen zamlardan sonra ne olacak mesela! Geçenlerde biriyle konuşuyorum… 3 market gezmiş, deterjan almak için. Aynı marka, aynı kilodaki ürün, her birinde farklı fiyat etiketinden satılıyormuş! Serbest piyasa, anladık da… Bu kadar mı serbest?
J.Ç. >> Sorun şu ki, bugün bize verilecek zamdan da öte, paranın değerinin kalmamış olması. Alım gücü düştü. Çok düştü! Eskiden yılbaşı geldiğinde, umutla alırdık piyango biletlerimizi. Şimdi ne hayal kurmak için enerjimiz var, ne de hayalimiz.
T.V. >> Her gün zam! Benzine, mazota, yumurtaya, tavuğa… Bir zamanlar düğünlere giderken, millet birbirine çeyrek altın takmaya utanırdı! Çeyrek altın küçümsenirdi. Şimdilerde o çeyrek altını kimse bulamıyor. Hatta tasarrufunu da altınla yapanlardık. Şimdilerde elde biraz fazla para kaldığında, Allah’a şükrediyoruz.
G.F. >> “Allah, bugünümüzü aratmasın” derdi annem. Hep anlatırdı; eskiden yaşanan yokluğu, açlığı, zorluğu. “Bir zaman gelecek ve aynı cümleyi ben de bugün çocuklarıma söyleyeceğim” kısmı aklıma gelmezdi, ama başıma geldi. Bazılarının da dediği gibi, ben de zam istemeyenlerdenim! Yeter ki hayat pahalılığını durdursunlar. Paramız pul oldu resmen. Alım gücümüz düştükçe düştü. “Daha nereye kadar”, diyorum! Zam değil, ‘yeter’ diyorum!
Ş.A. >> EYT’liyim ve emekli olmanın hayalini kurdum hep. Şimdi, yaklaşan seçimin bereketinden bize de bir şeyler düşecek gibi ama… Emekli maaşımızı açlık sınırına ne kadar yaklaştıracaklar, emin değilim. O sınırın üzerine çıkartırlar mı, emin değilim. O masada bize verecekleri emekli maaşını belirleyecekler, ellerini vicdanlarına koysunlar, biraz empati yapsınlar istiyorum. Zaten bunu yaparlarsa, ama gerçekten de yaparlarsa, hakkımızı verirler. Aksi halde, Allah sonumuzu hayretsin!
Tamer Yazar