Tartışmaların hiç bitmediği, özellikle de tarih ve kültür başlıklarında yarattığı trafiğin içinde ilerlerken, sorunlarına çözüm başlıkları bulmakta zorlanan bir kent, Antakya… Peki, yarına dair beklentilerin tablosunda dururken, bugüne dair söylenmesi gerekenlerin altını bir kez daha çizelim mi?
Cesur kelimelerin sahibi, Antakyalı Arkeolog, Antakya Kültürel Mirası Koruma Derneği Başkanı Kenan Yurttagül. Tartışmalı Eski Otogar İhale İlanı’ndan, Samandağ’da bir yol açma hikâyesi yanı başında duran Seleukeia Pieria Antik Kenti’ne… 5 Milyon TL’lik Kurtuluş Caddesi ‘kurtarma’ projesinden, açılacağı günü beklenen Etnoğrafya Müzesi’ne… Birçok başlıkta biriken sorularımızı sizler için sorduk.
Başlayalım mı?
Genelde, kurulan dernekler, kurulmaları ile beraber protokol listesine de girerler ve o noktada, başladıkları enerjiyi de tüketirler, ki ardından ara ara ortaya çıkar ve ‘buradayım’ derler! Sizlerin, Antakya Kültürel Mirası Koruma Derneği olarak, bu anlamda yaratacağı ‘fark’ ne olacak?
Açıkçası, protokol listesine girip girmediğimizi bilmiyorum ama, Sayın Vali’ye, dernek olarak bir ziyarette bulunacağız, ki kendisine de daha önce böyle bir dernek kuracağımıza dair bilgi vermiştim. Sorunuz noktasında cevap vermem gerekirse eğer… Antakya Kültürel Mirası Koruma Derneği’nin birincil çabası, farkındalık yaratmak… Öncelikli olarak, Antakya’yı, Antakyalılara biraz daha fazla fark ettirebilmek… Antakyalı karar vericilere, yöneticilere bu kenti anlatabilmek… Bu bağlamda oldukça yoğun bir gündemimiz var, ki eski otogara dair son tartışma da buna dair!
Ben de bu konuya işaret etmek istiyordum aslında… Siz, aynı zamanda, Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’a tarih ve kültür konularında danışmanlık yapan birisiniz. Bu bilgi ışığında sorarsam eğer… SİT ALANI içinde olduğu ifade edilen ve KENT KİMLİĞİ tartışmalarının merkezine oturtulan eski otogarın olası bir OTEL projesi bağlamında ihale ile satışa çıkartılması konusunda ne söylemek istersiniz?
Bu konuda çok fazla bir şey söylemek istemiyorum. Çünkü çok güncel ve çok medyatik bir konu başlığı. Herkes, bilerek ya da bilmeyerek, çok fazla şeyler dile getiriyor. Öncelikli olarak anlaşılması gereken şey, belediye neden böyle bir ihale sürecine girdi! Ekonomik bir nedenle mi, yoksa başka bir şey mi var, biraz bunu sorgulamak gerek diye düşünüyorum. Ayrıca kurumsal anlamda bir açıklama da beklemek lazım. Maalesef herkesin her konuda bir fikri olduğu için, bu konuda da herkes bir şekilde konuşuyor. Bu açıdan ortaya bir eleştiri koymak istemiyorum.
Peki, burası ne olmalı ya da ne olabilir?
Bu kısma girmeden biraz daha geniş düşünmek gerekiyor belki de… Biliyorsunuz, Antakya’nın bir Uzun Çarşı’sı var. Ama ne yazık ki çok sağlıklı bir iç yapıda değil. Dükkânlar düzensiz, var olan düzen ise bozulmuş durumda. Mesela ayakkabıcılar arasında peynirci görebiliyorsunuz. Anlayacağınız, bir sokak bütünlüğü muhafaza edilemedi. Zaten o bütünlük de git gide azalıyor. İşte bu düzensizlik içinde, bahse konu eski otogar, eski dükkânları bağlamında kullanılabilir. “Nasıl” diyeceksiniz! Eski dükkânlar onarılarak ve üzerleri kapatılarak, bir kapalı pazara dönüştürülebilir burası. İnsanların alışveriş yapabileceği, belki de tadım yapabileceği, oturup da bir şeyler yiyip içebileceği bir alana dönüştürülebilir. Hatta eski Hal binası da bu düzenlemeye dahil edilebilir. O bütünlüğü, Palladium’un arkasındaki adadan yukarıya doğru, tüm Haraparası Mahallesi’ni de içeren bölge noktasında “bir turizm ve kültür gelişme alanı” olarak ilan ederseniz, gelen ziyaretçi için de Uzun Çarşı yanı başında nefes alabileceği bir başka alan daha yaratırsınız. Eski Hal binasını da onarıp, belki bir kültür merkezi ya da insanların bir şeyler yiyip içebileceği bir mekana dönüştürebilirsiniz. İşte bu anlamda ‘Kültürel Miras’ öne çıkıyor. Zira bu şehrin çok önemli kültürel mirasları var. Derneğimizin birincil çabası da buna dair olacak.
Örnek verebilir miyiz?
Örneğin ayakkabıcılık… Baktığınızda, bugün neredeyse Türkiye’nin sektörel anlamda önemli bir yüzdesine yönelik ayakkabı üretimi, bu kentten sağlanıyor. O halde, bir ayakkabı müzesi yapılabilir. Yine, mobilya sektörü çok önemli bir üretim gücü, ki benzer anlamda bir mobilya müzesi kurulabilir. Yine geç kalınmış bir sabun müzesi hayata geçirilebilir. Anlayacağınız, zeytin ve ipek de dahil olmak üzere, müzelerin sayısını çoğaltabilirsiniz. Antakya Kültürel Mirası Koruma Derneği’nin amacı da, bu önemli değerleri öne çıkartmak, yöneticileri ise bu konularda bilgilendirmek, hatta ortak çalışma alanları yaratarak danışmanlık yapmak.
Müzelerden bahsettiniz… Sona yaklaşılan ve merakla beklenen bir Etnoğrafya Müzesi var. Bu konudaki düşünceniz nedir?
Antakya Etnoğrafya Müzesi konusunda yöneticiler, böylesi bir müzeye ‘ihtiyaç var’ düşüncesindeler, ama… Bence, kentin böyle bir müzeye ihtiyacı yok. Etnoğrafya, ‘halk bilimi’ demektir. Halkın yaşadığı kültürü ortaya çıkartan, onu gösteren bir bilimdir. Eski Antakya’nın kendisi zaten açık bir Etnoğrafya Müzesi! Peki, burada ne olabilirdi? Burada, bir şehir müzesi yapılabilirdi. Bu yapı, kenti anlatan bir şehir müzesine dönüştürülebilirdi. Açıkçası, ‘nasıl bir sunumla’ ve ‘ne’ anlatacaklarını ben de merakla bekliyorum.
Tekrar Eski Otogar başlığına dönecek olursak… Aylar öncesinde, burada sessiz sedasız SONDAJ yapıldığı söyleniyor, taban taraması adına… Bu konuda bir bilginiz var mı, sonuca dair?
Evet… Büyükşehir burada bir takım sondajlar yaptırmış. Bu amaçla bir takım insanlar gelmiş.
Bu alanı tartışıyoruz… Çünkü bir tarafta, Müze Otel başlığında keşfedilen dünyanın en büyük tek parça mozaiği var ve diğer tarafta İskelet Mozaiği ve Hipodrom kazıları… Eski kentin ‘otogar’ kısmının bu buluntulardan bağımsız olduğunu söylemek mümkün mü? Ya da bulunanların üstünün kapatılma ihtimali olmadığını söylemek!
Bu konuya şu an girmek istemiyorum. Arkeoloji eğitimi almış bir meslek uzmanı olarak, spekülasyona neden olabilecek bir şey de söylemek istemiyorum. Zira sondaja dair raporu görmedim. Ama şunu söyleyebilirim ki… Asi Nehri’nden dağa doğru giden alanın tamamı, SİT ALANI…
Dernek ofisinizin de olduğu, tarihi Kurtuluş Caddesi’ni içine alan 5 Milyon TL’lik bir restorasyon ve sağlıklaştırma projesi, Kasım ayı içinde hayata geçiriliyor. Bu işi koordine edecek Antakya Belediyesi’ne tavsiyeniz ya da bir yol haritası sunumunuz olabilir mi?
Ben aslında yol haritasını, ilgili belediyeye sormak istiyorum. Onların bir yol haritası var mı? Bir ihale yapılacak, ama nasıl bir ihale söz konusu, binaların cephesini nasıl kaplayacaklar, hangi fotoğrafa ya da resme bakıp düzenleme gerçekleştirecekler, ki sonrası ne olacak, bilmiyoruz. Öncelikle, nasıl bir projelendirme üzerinden ihaleye gidiliyor, bunu görmekte fayda var.
Aynı belediyenin bir önceki yönetimi tarafından tescilli evler arasına dökülmüş asfaltın da bu proje kapsamında sökülmesini beklemek fazla mı iyimserlik olur?
Hep söylediğim gibi… Uygulamaya konulacak olan, bütüncül bir proje olmalı. Büyükşehir Belediyesi ile Antakya Belediyesi’nin, hatta Defne Belediyesi’nin bir araya gelip, oturup, bu şehri planlaması lazım. Her birinin, kendi görev alanına düşenler kısmında sorumluluğu paylaşması lazım. Büyükşehrin bir sokak sağlıklaştırması var. Bir şekilde, Kurtuluş Caddesi ile ilgili olarak, Antakya Belediyesi’nin bir çabası var. Ama bunlar, üst üste gelmeli, örtüşmeli. Ne yazık ki, biraz kopuk giden bir Antakya çabası var. İyi niyetli olsa da, o çaba, çok kopuk ilerliyor. Biraz diyalog eksikliği var gibi geliyor bana.
Arsuz-Çevlik yolunda sona gelindi, ki bu proje, buradaki Seleukeia Pieria antik kenti nedeniyle sizlerin de gündeminde. Yol çalışmaları ve beraberindeki sürecin yaratabilecekleri konusunda kaygılarınız vardı. Bu kaygılar noktalandı mı, devam ediyor mu?
Maalesef, kaygım devam ediyor. Güzel işler yapılıyor, fakat ‘gelecek planı’ nedir, bunu öğrenmek istiyorum. Güzel, Arsuz-Samandağ yolunu açtık! İhtiyaç mıydı? Evet, önemli bir ihtiyaçtı. Ama bugün bile baktığınız zaman, orada bulunan antik kentin içinde kaçak bir yapılaşma var ve bu kaçak yapılaşma sürüyor. O anlamda, kıyı bandında, sahile giren binaları yıkmanın dışında, bence, Samandağ Belediyesi’nin, oradaki antik kent içindeki kaçak yapıları da tek tek belirlemesi lazım. Zira o kaçak yapılaşma, Kapısuyu’ndan başlıyor, Mağaracık kavşağına kadar iniyor. Bugün Dor Tapınağı’na gidin bir bakın! Birçok sorunun cevabını orada bulabilirsiniz! Gazinoya dönüşmüş bir Dor Tapınağı!
Sanırım Sayın Vali’yi Dernek olarak ziyaretinizde, antik kent de gündeme gelecek… Öyle mi?
Evet, tabi ki…
Antakya’nın, Hatay isminde boğulduğunu düşünüyor musunuz?
Kesinlikle, evet… Bu, bilerek ya da bilmeyerek, çok sık kullanılıyor. Ama düne göre, bu yanlış kullanım biraz daha azaldı, diyebilirim.
Dernek olarak, kent insanına, içinde yaşadıkları kentin dün hikâyesi adına ne söylemek istersiniz?
Şehri, biraz solumaları, hissetmeleri lazım. Belki günlük yaşantı içerisinde çok farkına varmıyorlar, ama… Önünden geçtikleri çeşmelere, hamamlara, sokaklara, evlere biraz zaman ayırıp, fark etmelerini istiyorum. Belki bu yolla, bu kentin, bu başlıkta yaşadığı sorunları da fark edecekler. Özetle, eğer bu şehirde yaşıyorsak, bu şehre biraz özen göstermeli ve bu şehri sahiplenmeliyiz.
Son olarak… Tarihi Kurtuluş Caddesi’ne bakan Dernek binanız, Mimarlar Odası ile neredeyse iç içe ve çok keyif veren bir atmosfere sahip. Mimarlar ve Kültürel Mirası Koruma Derneği, ortak kaygıların kent başlığında güzel bir işbirliğine imza atmış demek, yanlış olur mu?
Haklısınız… Dernek binamız, çok güzel bir atmosferin, eski kentin içinde. Bu anlamda, bizlere kapılarını açan, Mimarlar Odası Hatay Şubesi Başkanı Mustafa Özçelik ve Yönetim Kurulu’na, aynı zamanda buna katkı veren Mimarlar Odası Genel Merkezi’ne teşekkür ediyorum. Mimarlar ve Kültürel Mirası Koruma Derneği için, iki yakın, iki kardeş kuruluş diyebiliriz. Zaten baktığınızda, konularımız da ortak. Bundan sonra da, paslaşarak ve paylaşarak, beraberce bu çabayı omuzlayacağız.
Teşekkürler cevaplar için…
Röportaj/Tamer Yazar