İyi günler sevgili okuyucu.
Sahne sanatlarından biri olan Tiyatro’da çok bilinen bir deyim vardır. ROL ÇALMAK! Kısaca tanımlamamız gerekirse: Oyun ve konuşma sırası başka bir oyuncudayken, seyircinin dikkatini kendi üzerine çekmek anlamına gelir. Ve bu, tiyatro sanatı açısından çok kötü bir şeydir. Sahne ahlakına ve disiplinine aykırıdır.
31 Mart seçimlerinde büyük bir başarı elde ederek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu’nun sahneye çıkması, rolünü oynaması AKP tarafından engellenerek, tıpkı tiyatro sanatında yaşadığımız gibi, İmamoğlu’ndan rol çalınmıştır. Komik duruma düşerek açıklamalar yaptıkları “Oyları çaldılar” ifadesi, kendi rol hırsızlıklarını bertaraf çabasıdır.
Siyaset sahnesine kimler çıktı, kimler indi? Her sırası gelen kendi repliğini, oyununu, söylemini, sanatını elinden geldiğince icra etmeye çalışırken, birileri sahne sırası gelen oyuncunun popülerliğinden rahatsız oldu. İşte bu rahatsızlık, Sanatçı egosu olarak da kabul edilen rol çalma ile sonuçlandı.
Şimdi düşünün ki, seçim sonrası siyaset sahnesinde baskın bir Ekrem İmamoğlu rüzgarı esiyordu. A’dan Z’ye, ülkede herkesin dilinde İmamoğlu vardı ve onun sahne performansı büyük takdir topluyor, alkış alıyordu. Daha söyleyecek çok sözü, repliği vardı İmamoğlu’nun, ama henüz yolun başında diğer oyuncular sahneye müdahale etti. İçlerine sindiremedikleri bu aktörün başarısını gölgelemek için, ısrarla kendilerini gündeme taşıyacak icraatlara imza attılar. Öyle ki, önce İmamoğlu’nun sandıktan çıkan oylarını değiştirmek için çabaladılar. Her gün açıklama yaptılar. Bütün TV kanallarında (YANLI) boy gösterip, abuk subuk replikler verdiler. Ardından sonuç alamayacaklarını gördükleri bir aşamada, İmamoğlu’nu sahneden aşağı indirmekten başka çare bulamadılar.
Ne yazık ki tam da bu aşamada kullandıkları silah; en büyük ihtiyacımız olan HAK, HUKUK ve ADALETİN vicdanları sızlatan çöküşüyle sonuçlanan Seçim İptali Kararı oldu.
Düşünün; 2002 yılından bu yana sahnedeki tek siyasi aktör Erdoğan’dı. Ancak rüzgar öyle bir esmeye başladı ki, seyirciler, sahne alan daha şık bir oyuncunun büyüsüne kapıldı. İmamoğlu sahneye geldiğinde, alkış daha güçlüydü, beğeni de. O vakit çalmaya başladılar. Rol çaldılar. Ülkenin önünde duran yeni siyasi aktörün rolünü çaldılar. Sıraları olmamasına rağmen, İmamoğlu’nu sahnenin dışına itip kendileri boy göstermeye, oyun metni içinde yer almayan kural dışı replikleri söylemeye başladılar.
Destansı bir oyunu komediye çevirdiler.
İşte hırsızlık aranıyorsa, burada aranmalı. Hırsızlık; arsızlıkla gelen, yalan ve iftira ile beslenen büyük haksızlığın, yeni ve güçlü bir lider adayını daha yolun başındayken ezme ve yok etme çabasıdır. İstanbul sahnesi, 16 milyon seçmeni barındıran koca bir salon ve bu salon, yaşanan oyunu izlemekte olan bilinçli Türk seçmeni ile dolu. Sahne de kim hangi şaklabanlığı yapıyor, herkes açık seçik görüyor.
Bizi rahatlatan ise Türk siyasi tarihinde geçmişte defalarca yaşanmış bu HAKSIZLIK oyununun seyirciler tarafından çok iyi biliniyor olması. Eli kalem tutan, aklıselim her insan, “Biz bu oyunu görmüştük” diyor.
Görünen o ki, ROL çalma konusunda çok istekli ve başarılılar. Ama yine görünen o ki, çok kötü oyuncular. Tükenmişler. Oyunu, kendi istedikleri gibi değiştirip dönüştürseler de, Türk siyaset sahnesinde hep rol hırsızı olarak anılacaklar.
İyi çalışmalar.
YORUMLAR