Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Atatürk’ten sonra Sine-i Millet’e dönen tek Milletvekili

Koca Mursal Murat Sökmenoğulu

Koca Mursal Murat Sökmenoğulu

Konuk Yazar: Jozef Naseh/Arkeolog…

Rumeli ve Anadolu Beyler Beyi Mursaloğlu, Mustafa Şevki Paşa’nın torunu, Hatay Devlet Başkanı merhum Tayfur Sökmen’in beş çocuğundan biridir. M. Murat Sökmenoğlu, diğer kardeşleri; Kemal Bahir Sökmenoğlu, Nimet Hanım, Hulusi Dener ile evli; Sabiha Nedret Hanım, Eşref Mursaloğlu ile evli; Sevda Cüda, Vefa Semenderoğlu ile evli; Solmaz Hanım, İsviçre de tedavi gördüğü yıllarda vefat etmiş. İkinci dünya savaşının patlak vermesi ile Türkiye’ye getirilmiştir.
Murat Sökmenoğlu, 1945 yılında İstanbul da doğdu. Murat Bey, St. Joseph ve Şişli Koleji’ni bitirdikten sonra, İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden mezun oldu, ardından İsviçre’de bulunan ‘Ecol De La Roche’ gazetecilik eğitimini tamamladı.
Rahmetlik babası, Hatay Devlet Başkanı Tayfur Sökmen, 3 Mart 1980 yılında İstanbul’da vefat etti. Torunu Mehmet Mursaloğlu’nun anlattığına göre, vasiyeti, aile mezarlığının bulunduğu Beyazid-İ Bestami Türbesi’nde bulunan aile mezarlığına gömülmekti. Vefat ettiği gün, İstanbul’da hava koşulları son kırk yılın en zor ve çetin kış günlerinden birini yaşadığı için, İstanbul’da ki Zincirlikuyu Mezarlığında bulunan eşinin mezarının yanına gömüldü.
Murat Bey, babasının vefatından sonra, Reyhanlı da bulunan aile çiftliğinin başına geçti. Çiftçilik yapmaya başladı. Aynı yıl, 12 Eylül tarihinde askeri kalkış oldu. Kök kültüründeki, devleti koruma ve kolama bilincini harekete geçirerek, babasının geçmiş politik birikimine sahip çıkıp politikaya atılmaya karar verdi. Gerçi aile politikaya hiç yabancı değildi. Bu geleneğini, yüzlerce yıldır yaşadıkları toprakları güvende tutma ve yönetme isteğinde olan bir çok politikacı yetiştirerek sürdürmüştür. Bu yüzden Murat Sökmenoğlu, bu gelenekten yetişmiş bir politik deneyime sahip olduğu için politik yaşantısında hiç zorlanmamıştır.
İlk deneyimini 12 Eylül sürecinden sonra, siyasi partilerin çalışmalarına izin verilmesi ile yaşadı. Dönemin Askeri Konsey Başkanı Kenan Evren ve Konsey üyelerinin açık destek verdikleri Emekli General Turgut Sunalp’ın kurduğu Milliyetçi Demokrasi Partisinin (MDP) kurucu üyesi oldu. Yapılan ilk seçimlerde, Hatay’dan 17. dönem Milletvekili olarak parlamentoya girdi. 6 Kasım 1983 tarihinde yapılan seçimlerde umduğunu başarıyı bulamayan MDP, 4 Mayıs 1986’da yapılan olağan üstü kongrede kendini fes etti.
Politik arayışlarının karşılığını bulamayan Murat Sökmenoğlu, rahmetli Menderes’in mirasına sahip çıktığını söyleyen ve liberal bir çizgiyi izleyen Doğru Yol Partisi’ne geçiş yaptı. 18. dönem (1987) Miletvekili seçimlerinde, DYP’den Hatay Milletvekili olarak parlamentoya girdi.
O dönemlerde bende Anavatan Partisi’ndeydim. Genel Başkanımız Sayın Turgut Özal’ı Cumhurbaşkanlığına aday göstermiştik. Nedeni ne olursa olsun, rahmetli Murat Sökmenoğlu, bu adaylığı uygun görmemiş, sine- i Millete dönelim teklifi yapmıştır. Bu teklifi yapmasına yaptı ama, politik gelecek kaygısıyla hiçbir politikacı bu teklife sıcak bakmadı! Atatürk’ten sonra Türk siyasi tarihinde bir ilk daha yaşandı. Hatay Devleti Başkanının oğlu Hatay Milletvekili Murat Sökmenoğlu, verdiği erdemli sözün arkasında durdu, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görevinden ve milletvekilliğinden istifa edip sine-i Millete döndü. Bu arada Rahmetlik Turgut Özal, 9.Kasım 1989 tarihinde TBMM’de yemin ederek 8. Cumhurbaşkanımız olarak göreve başladı.
Uzun bir politik dinlenmeden sonra, günlerden bir gün, rahmetlik Alpaslan Türkeş, Murat Sökmenoğlu’nu kendi partisine katılmaya davet eder. Görüşmeleri parti merkezinde olmaz. Ankara Tandoğan Meydanı’nda bulunan Altınel Oteli’nde olur. Sayın Türkeş, Murat Bey ile yaptığı görüşmeler sonucunda, Milliyetçi Hareket Partisi’ne katılmaya ikna eder. 18. Nisan 1999 yılında yapılan genel seçimlerde İstanbul’dan aday gösterilir. Yapılan seçimler sonucunda 21. dönem MHP İstanbul Milletvekili olarak parlamentoya girer. Parlamentoda TBMM Başkan Vekili olarak görev yapar. O dönemlerde Cumhurbaşkanımız, Rahmetli Sayın Süleyman Demirel’dir. Bir zamanlar DYP içinde iken, Sine-i Millete dönüş düşüncesi gerçekleşmiş, Sayın Demirel’in Cumhurbaşkanlığında, TBMM’de huzur ile görev yapmıştır.
Murat bey, neden İstanbul’dan aday olduğu konusundaki sorulara yanıt vermek İstemezdi! Ama politik kulislerde konuşulan yorumlara göre, rahmetlik Alpaslan Türkeş’in etkili olduğu söyleniyordu. Doğru mu, bilmiyorum. Ama 1999 yılında Meclis Başkan Vekili olarak görev alması, bu düşünceyi destekler gibi. İkinci bir neden de, ayni ailenin köklerinden gelen Sayın Süleyman Turan Çirkin’in (Mursaloğlu), Hatay bölgesinden MHP adayı olarak gösterilmesi olarak öngörülür. Çünkü aynı aileden iki adayın aynı seçim bölgesinden aday gösterilmesi, hem Milletvekilliği sayısını azaltabilirdi, hem de partinin genel oylarının azalmasına neden olabilirdi. Her ikisinin ayrı ayrı seçim bölgelerinden aday olması, ayni aileden iki milletvekilinin çıkmasına hem de partinin genel oylarını artırdı.
Politik yaşantısında bir çok görevler üstlenen Sökmenoğlu; TBMM, Başkanlık Divanı katip üyesi ve İdare Amirliği, NATO ve Parlamentolar Arası Türk Grubu üyesi gibi uluslararası görevlerde bulundu. Bir ara THY İdare Meclisi Murakıplığı yapan Sökmenoğlu, Fransızca ve İngilizce biliyordu. Sayın Tülin Tükenmez ile evlenen Murat Sökmenoğlu’nun, Ata Tayfur ve Kemal Tarık adında iki erkek çocuğu bulunuyor. Uzun geçen politik yaşantısı, onu ruhen ve bedenen yormuştu. Biraz dinlenmeye ihtiyacı vardı. Bu yüzden, Ata toprakları olan Reyhanlı’ya dönmeye ve çiftçilik yapmaya karar verdi. Ata topraklarına dönmekten, yaptığı işten ve Mursal Koca (Mursaloğlu ) Ailesi ile birlikte olmaktan çok huzurlu ve mutluydu. Her fırsatta ailesinden ve köklerinden söz etmekten onur duyardı. Ailenin köklerini araştıran Ali ve Mehmet Mursaloğlu’ndan her zaman övgü ile söz ederdi. Onlar için, ‘Ailemizin aydınlık yarınları’ derdi.
Amansız hastalığa yakalanmandan birkaç yıl önce, öğle saatlerine doğru beni telefonla aradı . ‘Gel hele, çiftlikte bir kahve ikram edeyim’ dedi. Çok sevindim! Daha önce birkaç defa yüz yüze görüşmemize rağmen, zaman yetersizliğinden dolayı onunla uzun bir söyleşi yapma olanağım olmamıştı. Bu yüzden, Hatay ile sorgulamalarını yeterince öğrenememiştim. Şimdi önüme önemli bir fırsat çıktı. Hemen arabaya atladım, doğruca Tayfur Sökmen Çiftliğine gittim. Gün batımı, hazırlıklarını yaparken, çiftliğin kapısından içeri girdim. Kapıdaki görevli, kimin geleceğinden haberli olarak yanıma yaklaştı, ‘Hoş geldiniz’ deyip bana yol göstermeye başladı. Yüksek olmayan bir tepenin üzerinde kurulu bulunan eve tırmanırken, merdivenlerin başında, beyaz sakalı, arkaya doğru taranmış saçları, yorgunluktan yer çekimine direnen bedeni, beklediği konuğun gelme mutluluğu ile bir anda hareketlendi. Birbirimizle kucaklaştık. ‘Hoş geldin’ dedi. Bir taraftan kahvelerimizi yudumlarken, diğer taraftan Amik Ovası, pamuk ve çiftçiliğin zorlukları üzerinde sohbet ederken, bir anda elimden tutup beni evin giriş salonuna götürdü. Sağ eli ile ana duvarın ortasında asılı duran babasının resmini, sol tarafta Hatay devleti bayrağı ve sağ tarafta yer alan Türk Bayrağını göstererek, ‘Bunlar, bize emanet edilen kutsalımız. En sonuncumuzun başı düşmeden, asla bunlar yerinden oynamaz!’ dedi.
Bunları söylerken, bana endişeli gözlerle baktı. Belli ki, son zamanlarda Hatay ve yakın çevresinde gelişen olaylardan büyük üzüntü ve endişe duyuyordu. Bunları benimle paylaşmanın rahatlığı için de, derin bir nefes aldı, elini omuzuma koyarak beni sohbet masasına kadar götürdü. Omzuma koyduğu el, gerçek bir yurt severin kucaklayıcı dost eli idi.
Sohbetimiz sırasında politik yaşantısından söz açarken, ‘dur hele’ dedi. ‘Önce senden bir ricam var. Haftaya İstanbul’dan, ailem ve bazı dostlarım Antakya’ya gelecek. Onlarla ilgilenmeni ve gezdirmeni istiyorum. Aralarında, eşim Tülin Hanım ve torunum Ata da var. Onların benim için ne kadar kıymetli olduğunu biliyorsun. Onlar sana emanet’ dedi.
Geçmişte, cemaat vakfımızla ilgili istek ve sorunlarımızı dile getirmek için Sayın Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’le görüşme isteğimizi üç gün gibi kısa bir zaman süresinde sağlamış, TBMM Meclisi’ni gezmemize önderlik etmiş ve bütün heyetimizi Meclis lokantasında ağırlamış değerli bir insana nasıl hayır diyebilirdim ki? Hemen ayağa kalktım, ‘Bana bu görevi verdiğiniz için büyük mutluluk ve onur duydum. Geçmişte Cemaatimize yaptığınız hizmetleri asla unutamam’ dedim. Bildik kahkahasını atarak, ‘Yahu sizin istekleriniz ve sorunlarınızı çözmek bizim asli görevimiz. Bunu yapmaksak, aldığımız sorumluluğu yerine getirmemiş oluruz. Oysa senin yaptığın iş tamamen gönüllülük kuralına bağlı!’ dedi. Birlikte gülüştük. Uzun bir sohbetle anılarımızı paylaştıktan sonra, ‘Politika yaşamınıza dönelim mi?’ dedim. ‘Dur hele dur!’ dedi. ‘Ailemizin kökeni ve siyasal tarihi konusundaki çalışmaları, ailemizin iki değerli genci, Ali ve Mehmet Mursaloğlu araştırıp yazıyor. Bütün dokümanlar onlarda, ne istiyorsan sana versinler’ dedi. ‘Ama ben sizin ağzınızdan bir şeyler öğrenmek istiyorum’ dedim. ‘Hele bir sor bakayım’ dedi.
-Siz, Encümen-i Danış’ın üyesi misiniz? Bu ne anlama geliyor? Bu danışma kurulu ne iş yapar?
Encümen-i Daniş, 1850 yılından beri var olan bir gelenek. Üst düzeyde görev yapmış insanların bir araya gelip ülke meselelerini konuştukları sohbet toplantıları. Bu geleneği biz de sürdürüyoruz. 15 günde bir araya gelip konuşuyoruz. Sonra yapılan tespitleri, varılan sonuçları yazılı hale getirip, Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a gönderiyoruz. Belki ülkeye bir hizmet olur diye!
-Peki sizin sohbet toplantılarınıza kimler katılıyor?
Üst düzeyde görev yapmış, devlet tecrübesi olan emekli insanlar var. Başkanımız, eski Meclis Başkanı Necmettin Karaduman’dı. Ondan sonra Prof. Dr. Sefa Reisoğlu başkan oldu. Bülend Ulusu var, ben varım, Sayın Kıvrıkoğlu var, Mustafa Aysan var, İlter Türkmen var, Necdet Üruğ var. Özden Sanberk, Köksal sönmez gibi isimler var. Bu gibi devlet tecrübesi olan, üst düzey görevler yapmış isimler var. Biz, bir araya gelip ülke meseleleri üzerine sohbet ediyoruz.
Sonra başkan olarak Sayın Reisoğlu bunları kaleme alıyor ve Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a gönderiyor. Mesela Sayın Ahmet Necdet Sezer, bunları çok faydalı bulurdu. Yararlandığını söylerdi. Göndermemizi isterdi.
-Mademki bu Encümen-i Daniş 1850 yılından beri var! Bugüne kadar bu kurulda hizmet etmiş önemli devlet büyükleri var mı?
Tabii var… Mesela bunlardan biri rahmetli babam Tayfur Sökmen. Eski Başbakan Sadi Irmak, Kemal Kayacan, Kazım Orbay, İrfan Özaydınlı, Falih Rıfkı Atay, Memduh Tağmaç, Cihat Baban, Fahrettin Altay, Celal Eyiceoğlu, Rauf Orbay ve Ali Fuat Cebesoy gibi önemli görevlerde bulunmuş deneyimli devlet büyüklerimiz var. Bunların hepsi, kendi konularında birer uzman. Bunların ileri sürdükleri görüş ve düşünceler, devletin bekası ve gelişimi için önemli. Devlet niye bunlardan yararlanmasın ki! Kaldı ki, yapılan toplantılar gizli veya saklı değil ki. Açık ve net bir şekilde yapılıyor.
-Evet Anlıyorum. Bir soru daha sorabilir miyim?
‘Buyurun, hadi sor!’
-Mademki aileniz ‘Koca Mursal (Mursaloğlu )’ olarak tanınıyor, neden Sökmen soyadını kullanıyorsunuz?
Biliyorsunuz, 1933 yılında Soyadı Kanunu çıktı. O yıllarda babama, Mardin yöresinde yaşayan Artukoğlu Sökmen Bey’in soy adı verilmiştir. Bu soyadını yalnızca babam kullanmıştır. Ben her iki soyadın birleşiminden olan ‘Sökmenoğlu’ soyadını kullanıyorum. Ama beni herkes ‘Mursaloğlu’ olarak tanır. Mesela aynı soy boyundan gelen ‘ÇİRKİN’ Ailesi, nazar değmesin diye, ‘Mursaloğlu’ soyadı yerine ‘Çirkin’ soyadını kullanıyor.
-İzin verirseniz, son bir soru daha sormak isterim. Cumhurbaşkanlığına hiç vekalet ettiniz mi?
Evet etim. Sayın Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer, Hollanda kraliçesi Beatrix’in davetlisi olarak, 3-5 Nisan 2001 tarihinde Hollanda’ya gittiğinde, Cumhurbaşkanımıza vekalet ettim.
Bu uzun sohbetimizden sonra, eski bir sabunhaneden otele dönüştürülmüş tesisisin avlusunda birkaç kez görüşüp, birlikte kahve yudumladık. En son görüşmemizde, amansız hastalığı ile ilgili yeni gelişmeler olmuştu. Hastaneye yatmak zorundaydı. GATA’da yapılan uzun ve yorucu bir tedavi sürecinin ardından, amansız hastalığı ona yaşam hakkı vermedi.
20 Haziran 2014 yılında aramızdan ayrıldı. TBMM’de yapılan törenin ardından, Beyazid-i Bestani Hazretleri Türbesi’nin bulunduğu aile mezarlığında sonsuz yolculuğuna uğurlandı.
Bir İnsanı anmak için bir nedeniniz olmalı!
Ona özlem duyabilirsiniz.
Bir Anınız onu çağrıştırabilir.
Sevgidir, dostluktur, onu size hiç neden yokken hatırlatan…
Onunla görüşmeye gittiğinizde, her zaman kocaman bir gülümseme ile karşılardı sizi. Ona sarıldığınızda, sevginin, dostluğun sıcaklığını duyarsınız yüreğinizde. ‘Dostum, arkadaşım, saygı ve sevgi duyduğum’ dediğiniz kişi sizin için ne anlam taşıyorsa, yüreğinizde duyumsadığınız bu duygunun adı ne olursa olsun, sizi ona bağlar. Aslında sevgidir bunun adı. Bunu kimse ile paylaşmak istemesiniz. Bu erdem yalnızca ona aittir.
Atatürk’ten sonra sine-i Millet’e dönen tek Milletvekili Murat Sökmenoğlu’dur. Herkesin bildiği bu gerçeği onun ardından hatırlatmak, yurtsever ve erdemli politik bir kimliğe sahip olan ‘Koca Mursal’ Murat Sökmenoğlu’nu genç kuşaklara anımsatmak ve onların gelecekteki politik tercihlerine ahlaki açıdan ışık tutmaktır.
Murat Sökmenoğlu’nu yakından tanıyanlar, onun, vatan sevgisini her şeyin üstünde tutuğunu bilirler. Babası Tayfur Sökmen’den aldığı devlet yönetim anlayışı, Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye nasihatindeki,
‘Ey oğul! Ananı, atanı say! Bereket büyüklerle beraberdir.
Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.
Azminden dönme, çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil.
Her işin gereğini vaktinde yap. İnsanları yaşat ki, devlet yaşasın!’
…düşüncelerle örtüştürür.
İnsana en yakın gerçek, ölümdür. Çünkü ölüm, tanımlanamaz bir yolculuğun adıdır. Bitiği düşünülen bir yolun daha yeni başlaması ve sonsuz hayata, yani gerçek olana atılan ilk adımdır, ölüm.
Bu gerçeği bildiği için, o da ataları gibi, Kırıkhan-Hassa karayolun kuzey kısmında, küçük bir tepe üzerinde kurulu Darb-ı Sak Kalesi içinde bulunan Beyazıd-i Bestami Hazretlerinin bulunduğu türbenin bahçesinde bulunan aile mezarlığına gömülmek istemişti. Amacı evliya olmak değil, evliyalar hatırlandıkça onun da hatırlamasıdır.
Sevdiğiniz bir dostu kaybettiğinizde;
Buruk bir hüzün kaplar içinizi, bazen de birkaç damla gözyaşı süzülür gözlerinizden… Usunuz onu unutur mu bilmem… Ama bu topraklar için yazılacak tarihte her zaman saygı ile anımsanacaktır.
Ölümünün beşinci yıl dönümünde, Rahmetli Murat Sökmenoğlu’nu saygı ve sevgi ile anıyorum. Işıklar içinde uyu ‘Koca Mursal’ Murat Sökmenoğlu…