İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn arasında, ABD’nin arabuluculuğunda normalleşme anlaşmaları imzalanırken, Beyaz Saray’dan dünyaya yansıyan fotoğraflar için konuşan isimlerden biri Doç. Dr. Necmettin Çalışkan oldu ve imzaların özetini, “Filistin Davasında yeni ihanet” olarak değerlendirdi ve bir şeyin altını da özenle çizdi.
“Tarihin seyrini değiştirmek üzere buradayız. Yıllar süren ayrışma ve çatışmanın ardından, yeni bir Ortadoğu’nun doğuş sürecini başlatıyoruz.” Bu sözler; İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid Al Nahyan ve Bahreyn’in Dışişleri Bakanı Abdullatif bin Raşid ez-Zeyani arasında imzalanan “Normalleşme Anlaşmaları”nın ardından Beyaz Saray balkonundan davetlilere hitap eden ABD Başkanı Donald Trump’a ait.
İngilizce, İbranice ve Arapça olmak üzere üç dilde hazırlanan anlaşmalara tepki ise gecikmedi. Filistinliler, Gazze ve Batı Şeria’da protesto gösterileri düzenleyerek, ABD Başkanı Trump, İsrail Başbakanı Netanyahu ile BAE ve Bahreyn’in liderlerinin resimlerini yaktı.
Geleneksel Ortadoğu çerçevesine oldukça dikkati çeken bir resim yerleştiren bu son anlaşmalar için değerlendirme yapan isimlerden biri de, Saadet Partisi’nin Hatay’daki önemli ismi, Partinin GİK üyesi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan oldu.
Çalışkan’ın tespitleri ve eleştirileri, ara başlıklar halinde şöyle:
-TABLODAKİ!-
Bugünlerde; İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn arasında bir normalleşme süreci başlatıldı. Gayet samimi (!) ve dostane pozların verildiği bu görüşmelerde, Trump’ın Yahudi damadı, Bahreyn Kralı’na Tevrat bile hediye etti.
Trump’ın arabuluculuğunda, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid Al Nahyan ve Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif bin Raşid ez-Zeyani’nin katıldığı törende, “ilişkilerin normalleştirilmesi”ne yönelik anlaşmalar imzalandı. Ayrıca bu üç ülke, “İbrahim Anlaşması” adı verilen metne de ortak imza attı.
Bu imzalarla huzur gelecek midir? Tabi ki, hayır. Filistin Davası, büyük yara almıştır. Maalesef içerde Filistin hamisi kesilen, ateşli savunucu görünümlü ülkemizden (yöneticilerinden) de ses çıkmamıştır.
-İHANET!-
Filistin kanadı, doğal olarak anlaşmayı “ihanet” olarak niteledi, ki biz de aynı fikirdeyiz. Her türlü haksız işgallerin, katliamların, dahası insanların bin bir türlü hukuksuzlukla cezaevlerinde çürütüldüğü, birçok üst düzey Filistinlinin devlet terörü olarak suikaste kurban gittiğini unutmamız, kabullenmemiz bekleniyor.
Yaşanan birçok olayın “savaş suçu” olduğu, evrensel hukuk kurallarına göre cezalandırılması gerektiğini bildiğimiz halde, bu “satılmışlık anlaşmasına” seyirci kalmamız beklenemez.
-DARBE!-
İtiraf etmeliyiz ki, şuan gelinen nokta, Filistin direnişine ciddi darbe vuracaktır. Her ne kadar Filistin cephesinden direnişe devam edileceğine dair açıklamalar yapılsa da, işbirlikçi hainler nedeniyle onlar da ciddi köşeye sıkışmış durumdalar.
Bütün bunlara rağmen, İsrail’in bir gün yok olacağına ve işgalin er-geç sona ereceğine inancımız tamdır. Ancak şu hususu çok iyi bilmeliyiz ki, Filistin davasında, zafer, askeri olarak İsrail’e darbe vurmak değildir. Zaferin yolu, bu hususta yapılacak küresel mücadelede; mezhep ve ırk sarmalından kurtulmuş bir cephe açarak birlikteliği sağlamak, adaleti, bilimi, paylaşımı ve vicdanı geliştirmektir.
Bunun için, bu amaçla bir araya gelinmesi son derece önemlidir. Buradan yola çıkarak, istişare ve işbirliği ile yeni yollar açmak gereklidir. Tabi sorunların temelinde Filistin olsa da, sorunlar bundan ibaret değil. Asıl slogan şu olmalı; “Afrika’da açlar doyana kadar, Filistin kurtulana kadar, yeryüzü özgür olana kadar mücadeleye devam!” -Tamer Yazar-