Hatay Barosu üyesi Avukatlar, 5 Nisan Avukatlar Günü’nü “kutla(ya)mıyor”!
Mesaj net: “Biz, Avukatız! Savunmanın sesi kısılırsa, yurttaşlarımızın nefesi kısılır. Kısılmak istenen de Avukatların sesi değil, tam da yurttaşlarımızın sesidir, nefesidir. Bu gerçekler karşısında bu yıl da 5 Nisan Avukatlar Günü”nü kutla(ya)mıyoruz!”
5 Nisan Avukatlar Günü, Hatay Barosu’nca sıra dışı bir mesaj, protesto, gösteri ve açıklamalarla kutlanmaya çalışıldı. Hatay Barosu’nun, hukukun üstünlüğünün olmadığı vurgusu yapılan açıklamasının başında, pandemi süreci ve bir yıl öncesine dönülerek şunlar hatırlatıldı:
“Tam bir yıl önce, Avukatlar Günü vesilesiyle yayınladığımız mesajımızda, ‘Bu salgın bittiğinde, dünya için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Koronavirüsün yarattığı küresel salgın sebebiyle toplanan vergilerden devlet yönetim sistemlerine, devletlerin bütçelerine, sağlık, eğitim ve adalet yatırımlarına kadar birçok şeyin sorgulanmasına yol açacak’ demiş, içinde bulunduğumuz küresel salgının, yurttaşlarımızın tamamının ve devletlerin işbirliğiyle, en az hasarla ülkemizden ve dünyadan tamamen geçip gittiği ve devletlerin dersler çıkararak sistemlerini, bütçelerini buna göre düzenlemelerini dilemiştik.”
Hatay Barosu açıklamasında, “Böyle mi oldu? Bunun takdirini kamuoyuna sunuyoruz” sorusu soruldu ve şöyle devam edildi:
“Ancak Avukatlar Günü’nde Avukatlara değil, ama sağlık sisteminin çalışanlarına başta bir teşekkürümüz var. Canını hiçe sayarak, yurttaşlarımızın sağlığı ve salgının önlenmesi için uğraşan tüm çalışanlara teşekkürlerimizi sunuyor, canını yitirenlere Allah’tan rahmet diliyoruz. Nazım Hikmet’in dizelerindeki gibi; Yüzünü bile görmediği, hiç kimse zorlamamışken, en güzel şeyin yaşamak olduğunu bildiği halde, yaşamak ağır bastığı için insanlar için ölebilenler oldu hayatımızda ve en büyük teşekkürü onlar hak ediyor…”
-KONGRELERİMİZİ YAPTIRMIYORLAR-
Hatay Barosu’nun 5 Nisan Avukatlar Günü mesajında, Türkiye Barolar Birliği üyesi Baroların genel kurullarının yaptırılmadığına da dikkat çekildi. Kongre iptalleri ve sınırlamalarına ilişkin Hatay Barosu’nun eleştirel açıklaması şöyle:
“Herkes lebalep salonlarda kongre yaparken, Ekim ayından bu yana, idari kararlarla genel kurullarımız engellenip, lebalep değil diye yaptırılmıyor. Kanundan doğan görev ve haklarımız keyfi olarak ve halen engelleniyor. Bizi bizden fazla düşünürken, gözümüze de batırarak, ayrımcılık ve ayrıcalık yapılmasın.”
Baro açıklaması şöyle devam etti:
“Sanırım bu dönem Avukatların en çok üzerinde düşündüğü şey, genel bir ayrımcılık ve ayrıcalık sistemiydi.
Bu Avukatlar Günü’nde; ‘Hak üstündür kavramı yerine, menfaat üstündür’ kavramına tanıklık ediyoruz.
Bu Avukatlar Günü’nde; Zorunlu alternatif uyuşmazlık çözümü altında adaletin özelleştirildiği ve yurttaşlarımız ve avukatın hak alanlarının daraltılıyor.
Bu Avukatlar Günü’nde; ‘Efendimiz Yok Bizim’ diye itiraz ettiğimiz için, sürekli ötekileştiriliyoruz.
Bu Avukatlar Günü’nde; Sosyal güvencelerimiz geriletiliyor. Avukatların kamu hizmeti yaptığı unutturuluyor.
Bu Avukatlar Günü’nde; Savunmanın hakları sürekli engelleniyor, Avukatların sesleri kısılmak isteniyor, Avukatların temsil ettiği yurttaşlarımızın nefesi kesiliyor.
Bu Avukatlar Günü’nde; CMK tarifesi adı altında Avukatlar angarya hizmet veriyor.
Bu Avukatlar Günü’nde; Günlük siyaset yapanlar tarafından sürekli itibarsızlaştırılıyoruz.
Bu Avukatlar Günü’nde; Davaların ve Avukatlar tarafından takip edilen işlerin tarafı gibi görülüp, saldırıya uğruyoruz, öldürülüyoruz. Sorduk, tekrar soruyoruz! Daha ne kadar ölürsek, Avukatın sizin haklarınız için ve her şeye inat sizin haklarınıza sahip çıkmanız için öldürüldüğünü anlayacaksınız?
Bu Avukatlar Günü’nde; Savunma görevini üstlendiğimiz müvekkillerimizin yargılandığı suçlardan dolayı, kriminalize ediliyor ve tutuklanıyoruz. Sırf bir yurttaşın savunmasını üstlendiği için Avukatlar soruşturma geçiriyor, korku verilmek isteniyor ve savunma yargılanıyor.
Bu Avukatlar Günü’nde; Sistem, hasar danışmanlık şirketlerini besliyor, el üstünde tutuyor ve Baroların şikayetleri dikkate bile alınmıyor. İşleme konulanlar beraatla sonuçlanıyor. Baroların bu davalara müdahil bile olmasını engelliyorlar. Siz soyan ve hesap vermeyen hasar danışmanlık şirketlerine değil, Avukatınıza güvenin.”
-OLSUN VARSIN KUTLAMAYALIM-
Hatay Barosu açıklamasında, sıralanan nedenlerden ötürü 5 Nisan Avukatlar Günü’nün kutlanamadığı kaydedildi ve şöyle denildi:
“Biliyoruz ki, bu Avukatlar Günü’nde; Cübbelerimizin altında çocuğa, kadına ve tüm canlılara yönelen şiddetle mücadele var. Tüm yurttaşlarımızın adil yargılanması için mücadele var. Avukat demek, yurttaşlarımızın adil yargılanmasının teminatı demek, ifade özgürlüğü demek, adalet arayışında her yurttaşın sesi demek, çocuğun sesi, kadının sesi ve bağımsız savunma demek. Bir gün adil yargılanma ihtiyacınız olursa, ki biliyoruz herkes için ve her zaman, hep olacak… Avukat, cübbesiyle hep yanınızda olacak.”
-BU HESABI YAPAMADIK-
Hatay Barosu açıklamasında, 2019 ve 2020 arasını kapsayan bir yıllık dönem arasında bu kadar büyük bir yükün taşınacağının hesabının hiçbir üyeleri tarafından yapılamadığı görüşüne yer verildi ve şöyle denildi:
“Kovid-19 pandemisi, sadece sağlık alanındaki gerçekleri değil, insanlar arasındaki hukuksuz uygulamaları ve hukuksal/ekonomik/sosyal eşitsizliği daha derin bir çizgiyle ortaya çıkardı. Adliyelerin kapandığı bir döneme tanıklık ettik. Aynı dönemde, Avukatların zaten hizmet ettiği işlerin bedelini erken almaları bir lütuf olarak serildi önümüze ve ne yazık ki, aynı etkilere maruz kalan toplumun tüm kesimleri, başta emekçiler ve yoksulların bu salgından dolayı nasıl etkilendiğine tanıklık ettik. Pandemi sebebiyle testler üzerinden, yapılacak aşı üzerinden bile bu derin eşitsizlik kendini belli etti.
Her yıl binlercesi aramıza katılan genç meslektaşların, geçinememe sorunu gibi bir gerçekle karşı karşıya kaldıklarını gördük. SGK primlerinin ve vergi beyannamelerinin belirli bir dönem ertelenmesi dışında, Avukatlık mesleğine hiçbir ekonomik ve sosyal katkı yapılmadığı ve adliyelerin kapandığı bir dönemde, sadece bir yıl içinde bir daha onarılamayacak şekilde Avukatların ekonomik ve sosyal yok oluşunu gördük.
Pandemi zamanı eve kapanmamız istendiğinde, geçinmek zorunda kalan milyonlarca insanın çalışamadığında/eve kapadığında açlıktan öleceğini bildiği için salgına karşın çalışmak zorunda kaldığını, salgından ölmezse açlıktan ölme ikileminde kaldığını, ekonomik yoksunluk sebebiyle kaç yurttaşımızın kendisini yaktığını, sokakta yaşayan insanların arttığını, evsiz/barksız kaldığını, işsiz kalan/iflas eden insanların milyonlarca olduğunu ve salgının gelir dağılımındaki ve gelirin paylaşımındaki derin adaletsizliğin sadece emekçi ve yoksulları vurduğunu gördük.
Kaç insan, bu yıl ekonomik hukuksuzluktan dolayı yaşamına son verdi. Bunlardan kaçı Avukat idi? Kimse hiçbirini hatırlamıyor bile. Manisa Barosu üyesi Muhammed Halil Yıldız, iki gün önce intihar etti. Adını bilen var mı?”
Hatay Barosu açıklamasının bu bölümünde de, “Saygıdeğer kamuoyu” ana başlığı altında şöyle denildi:
“Avukat, Hakim, Savcı arasındaki mesleki işbirliği esaslı kamu görevi, reform adı altında Avukatların aleyhine oluşacak şekilde, bir kast sistemine dönüşecek adımlarla sağlamlaştırılıyor. ‘Mahkeme Yönetim Sistemi Destek Projesi’ adı altında, adliyelerde hakim ve savcıların odaları, Avukatlar bakımından ‘girilemeyecek yerler’ olarak ve kırmızı alanlar yaratılmak suretiyle, savcılara veya hakimlere erişimleri engelleniyor.
Hakim/savcıya ulaşamayan vatandaş, sorunu, hakim/savcıya ulaşamayan Avukatlara dönüştü. Kapısında memur ve mübaşir dikilen ve o görevli istemezse hakim/savcının kapısından Avukatın giremediği alanlarla reform düşleyen Adalet Bakanlığı, hakim ve savcıların Bakanı olmadığını, ülkede adaletin sağlanmasından sorumlu Bakan olduğunu unutmamalıdır.
Avukatların, yargı teşkilatı içindeki konum ve rollerinin hakimlik ve savcılık mesleğinden evla olduğunu ihmal eden, Avukatlığın kıymetinin düşürüldüğü her adımın, öncelikle yargının ve devletin itibarını düşürdüğünü görmeyen ve Avukatını ekonomik/sosyal tahribattan ve mesleki itibar erozyonundan koruyamayan bir yargısal sistem, hakimini de savcısını da koruyamaz.
İş yapmak için adliyeye gelen Avukatı kapıda bekleten her hakim/savcı, hastalıklıdır. Bu işleyişe izin veren ve müdahale etmeyen, önleyemeyen sistem hastalıklıdır. İşi için adliyeye gelen/gözaltına alınan/şikayete gelen/ifadesi alınan/belge almak/bilgi almak için gelen yurttaşa eziyet eden sistem hastalıklıdır.
Hak ve özgürlüklerden yoksun kılınan yurttaşlarımızın, eşitliğe aykırı tabi tutulduklarını düşündükleri ve hissettikleri bir ortamda, bulunduğu sıfat ve ekonomik varlık sebebiyle devletin tüm olanaklarından sınırsızca yararlanan, hukuk kurallarının kendisine işlemediği bir avuç yurttaşın varlığının kamuoyuna yansıdığı izdüşümleri, sahip olduğumuz anayasal değerlere terstir.
Barolar bırakın; bir çevre davasında, bir kadın cinayetinde, bir çocuk istismarında, insan hakları ihlallerinde, kendi üyelerinin haklarının ihlal edildiği mağdur edildiği, bir Avukatın öldürüldüğü davalarda müdahil bile olamıyorlar. Avukatların mesleki alanını daraltan ve yurttaşlarımızın iliğini sömüren hasar danışmanlık firmalarının suç örgütü haline dönüşmüş, yurttaşlarımıza zarar veren ve Avukatlık Kanunu’na aykırılıktan dolayı iddianame düzenlenmiş faaliyetlerine ilişkin açılan ve müşteki oldukları davalarda bile müdahil olamıyorlar.
Sorun çözmek mi istiyorsunuz? Yargı Reformu Strateji Belgelerini, İnsan Hakları Eylem Planlarını gelin baştan yazalım. Önceliğiniz sermaye değilse ve önceliğiniz yurttaşlarımızsa, hem bizlerin hem tüm yurttaşlarımızın pandemi sürecinde daha da artan ve artık katlanılması imkansız hale gelen sorunlarına ilişkin çözüm önerilerimizi baştan savma yöntemlerle değil, bizzat meslektaşlarımızın sahada yaşadıklarından dersler çıkartarak, zaman yaratarak, Avukatlarla tartışarak çözelim.
Paralel Baroları ihdas eden akıldan, Baroların Ekim ayında yapılması geren genel kurullarını erteleyen akıldan, YSK eliyle toplantı ve kongre seçen akıldan, bilim dışı uygulamaları ihdas eden akıldan dönmek isterseniz, kazanan sadece ve sadece adalet, hukuk ve ülkemiz olacak.”
-HUKUK YOKSA DEVLET YOKTUR-
Hatay Barosu açıklamasında, aynı dönem içerisinde ülkemizde pandemiden daha ağır etki ve kalıcı sonuçları olan bir hukuksuzluk salgını belirdiği hatırlatılarak, “Hukuk yoksa ve temeli hukuka dayanmıyorsa, devlet yoktur” denildi ve şöyle devam edildi:
“Her yıl hukuk reformu isteklerinin daha da yükseldiği bir ülkede, reform yerine hukuksuzlukların daha da derinleşmesi, tarihin en garip ironilerinden biridir. Hukuksuzluk, örgütlü hale gelmiştir. Kuvvetler ayrılığının yok edildiği, tarafsız ve bağımsız yargı yerine yargının yürütme emrinde bir araç halini aldığı algısı herkesi rahatsız etmektedir. Yürütmenin yargıya açıkça talimat verdiği, Yargının bundan bir rahatsızlık duymak bir köşede dursun, verilen talimata uygun hareket ettiği bir zamandan geçtik. Böyle bir hukuksuzluk salgını, pandeminin yarattığı etkiden daha ağır ve daha kalıcıdır.
Türkiye Cumhuriyeti; demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Bizi bir arada tutan kuralları aşındırmak ve tartışmaya açmak kimsenin haddi değildir.
SAYGIDEĞER KAMUOYU;
Sağlık sorunları ve koronavirüs önlemleri adı altında, yurttaşlarımızın haklarını geriye götürecek ve savunma mesleğini fiilen yapılmaz hale getiren önlemlerin kalıcılaşmasına yol açabilecek, geçici ve tedbir mahiyetindeki her türlü düzenlemenin sonradan idari ve yargısal olumsuz pratiklere dönüşmesine izin vermeyeceğiz.
İdarenin her türlü eylem ve işlemlerinin denetimsiz bırakıldığı yargısal bir pratiği de kabul etmiyoruz, yargının şeklen bile bağımsız ve tarafsız görüntü vermeye bile çalışmamasını da kabul etmeyeceğiz.
Yargıya duyulan güvenin tarihin en dip seviyesini gördüğü ve yurttaşlarımızın da böyle zamanlarda en çok ihtiyaç duyduğu ve tek güvencesi olan savunmanın sesini kısmaya yönelik girişimleri kabul etmiyoruz, savunmasız bir yargı hayaline de izin vermeyeceğiz.
SAYGIDEĞER KAMUOYU;
Avukatlar, koronavirüs etkisinden en çok etkilenenler arasında yer alıyorlar. Küresel salgın öncesi zaten ekonomik ve sosyal bir yok oluş sarmalının içine sürüklenen meslektaşlarımızın, mevcut şartlarda ne zor durumda olduklarını görüyor ve biliyoruz.
Koronavirüs salgınından önce de, zaten yatıramadıkları primlerinin, zaten ödeyemedikleri faturalarının, vermek zorunda kaldıkları KDV/Stopaj/Gelir Vergisi beyannamelerinden doğan ödeyemedikleri tahakkukların, ödeyemedikleri kiralarının etkisinde ve bunların hiç birini yansıtmadan, onurla mesleklerini sürdürmeye, angarya haline dönüşen CMK hizmetlerini vermeye devam ediyorlar.
Yıllar önce verdikleri hizmet karşılığı alamadıkları beraat vekalet ücretlerine, adli yardım alacaklarına yıllar sonra koronavirüs etkisiyle Adalet Bakanlığı’nın ödeme yapmasını ve alacaklarına kavuşabilmeyi bekliyorlar. Bu ödemeler için engel olan neydi, soruyoruz.
Yargı reformları peş peşe gelirken, bu reformların hiç birinde Avukatlar yararına hiçbir ekonomik ve sosyal tedbirin olmayışını görebiliyoruz. Yeşil pasaport ambalajının, 2006 yılında kaldırılan mesleki sınavın 2020 yılında konulmasındaki tutarsızlığı da not ederek, tarihin en ağır mesleki sorunları ile boğuşan Avukatlar için son on yıldır hiçbir kazanım sağlanmamasının, ağır sosyal ve ekonomik sorunlar karşısında hiçbir kalıcı tedbirin bilerek ve isteyerek alınmamasının, var olan kazanımların da, farklı sistem ve isimler altında tek tek Avukatların elinden almasının önüne geçmesine de izin vermeyeceğiz.
Mesleğimize böyle bir kötülüğü kim yaparsa, kim olursa, biz de o anlayışın tam karşısındayız. Bu zor günler geçer de, Avukatlar ne bu zamanda, ne de geçmiş zamanda mesleklerini yapamaz hale getirenleri unutmazlar. Avukatları açlıkla terbiye etmeye çalışan, mesleğin yok oluşunu izleyen, hiçbir tedbir almayan, almak istemeyen anlayışa karşın, Avukatlar, onurlu tarihlerinden bir zerre bile ödün vermezler.
Avukatlar, tüm olumsuzluklara karşın, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmeye ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmaya devam edeceklerdir.”
-SAVUNMA SESİ KISILIRSA, YURTTAŞ NEFESİ KESİLİR-
Hatay Barosu açıklamasının son bölümünde de, “Biz, Avukatız. Savunmanın sesi kısılırsa, yurttaşlarımızın nefesi kısılır. Kısılmak istenen de Avukatların sesi değil, tam da yurttaşlarımızın sesidir, nefesidir” denildi ve şöyle devam edildi:
“ Bu gerçekler karşısında, bu yıl da 5 Nisan Avukatlar Günü’nü kutla(ya)mıyoruz! Bu zor zamanlarda Avukatlık hizmeti vermeye devam eden tüm meslektaşlarımızla birlikte yan yana yürüyen büro emekçilerimize, zorunlu hizmetleri eksiksiz yürüten ve avukatlara hizmet eden baro emekçilerimize teşekkür ediyoruz.
Hukuk devletine, laik Cumhuriyete ve Atatürk devrimlerine olan bağlılığımızla, kutsal mesleğimiz uğruna canını veren meslek şehitlerimizin anısı önünde ve savunma tarihi boyunca mesleğimizi ayakta tutmaya çalışan tüm meslektaşlarımız önünde saygı ile eğiliyoruz. Savunma hiçbir zaman susmadı, susmayacak!”
-Cemil Yıldız-