Kadınların yıllardır mücadele ettiği “soyadı” meselesinin ardından, “evlenen kadının kütüğünün
evlilik sonrası kocasının hanesine taşınması” düzenlemesi de davalık oldu.
Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 23. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Evlenen kadının kaydı
kocasının hanesine taşınır. Kocası ölen kadın yeniden evlenmedikçe ölen kocasının aile kütüğünde
kalır. Ancak dilerse babasının kütüğüne dönebilir” hükmünün iptali istendi. Mahkeme, bu hükmün
eşitlik ilkesine aykırı olduğuna karar verdi ve dosya yüksek mahkemenin önüne taşındı.
6 Kasım’da, başvuruda bir eksiklik görülmezse dosya ilerleyen günlerde ele alınarak incelenecek
ve bir karara bağlanacaktır.
Böylece eşitlik ilkesini ilgilendiren bir konu daha gündemden kalkmış olacak.
Öte yandan, geçtiğimiz günlerde Hacettepe Üniversitesi’nde, ellerinde palalar bulunan saldırganlar
tarafından gerçekleştirilen olay kamuoyunun gündemine oturdu.
İnsanlar elbette farklı görüşlere sahip olabilir. Ancak görüşe, görüşle karşılık verilmelidir. Buna
rağmen pala alıp şiddete başvurulması kabul edilemez bir durum ortaya çıkardı.
Ne yazık ki saldırganların serbest bırakılması, buna karşın saldırıya uğrayanlar hakkında işlem
yapılması da ayrı bir çelişki olarak karşımıza çıktı.
Bir yanda eşitlik ilkesi ve bu ilke doğrultusunda verilmesi beklenen kararlar,
Öte yanda üniversitedeki olaylar ve sonrasındaki adaletsiz uygulamalar…
İşte iki farklı olay ve iki farklı yaklaşım!
Bunlar yaşanırken, çağdaşlığı aramak ve aydınlık bir geleceği karşılamak mümkün mü?
Ne yazık ki bu tür ikilemler toplumda derin çelişkiler yaratıyor.
Yine de, tüm bu çelişkiler içinde bir çıkış yolu arıyoruz.
Ve inanıyoruz ki, o yolu bulacak; aydınlık günlere kavuşacağız.
YORUMLAR