Antakya’nın yöresel üretim kültürünün ana merkezlerinden Uzun Çarşı içinde, Yenicami Mahallesi Hasırcılar Çarşısı tabelasının olduğu köşede kesme taştan bir çeşme karşılıyor sizi. Ama ne enerjisi var hikayesi için, ne de çabası var konuşmak için…
Topkapı Sarayı’nın giriş kapısına doğru giderken mimarisi ve süslemeleriyle sizi karşılayan III. Ahmet Çeşmesi… Roma’daki Trevi Çeşmesi… Sultanahmet Meydanı’ndaki Alman Çeşmesi… Parislilerin buluşma noktası olan Saint Michel Çeşmesi… Bosna Hersek’te bulunan Osmanlı tarzındaki ahşap Sebilj Brunnen Çeşmesi…
Her biri, birer sanat eseri edasıyla, içinde bulundukları şehirlere hem renk hem yaşam katar. Antakya da çeşmeleri ile ünlü bir kent. Taş kesme bedenleriyle, gövdelerine işli desenleri ve hikayeleriyle! Peki, ne durumdalar? Eldeki son örnek bunun cevabı olur mu?
Antakya Uzun Çarşı içinde, Yenicami Mahallesi Hasırcılar Çarşısı tabelasının olduğu köşede bulunan kesme taştan çeşme; bakımsızlığı, kiri ve ona layık görülen plastikten bir ‘musluk’ aparatı ile dikkat çekiyor. Bu kentin hikayeleri içinde ayrı bir yeri olan bu nadide parçaların bu çok tartışmalı hali, yaşadığımız kentin dününe olan inancımızın kaybolduğuna dair bir işaret mi? -Tamer Yazar-