Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Emekli Tuğgeneral Dr. Naim BABÜROĞLU

“Barış Pınarı Operasyonu” ve ABD mutabakatı

Türkiye’nin 9 Ekim 2019 günü saat 16.00’da başlattığı “Barış Pınarı” operasyonuna, 17 Ekim 2019’da Türkiye-ABD arasında yapılan anlaşma sonucu ara verildi. Başta ABD olmak üzere, dünya kamuoyunun büyük çoğunluğu, operasyonun sonlandırılması için tepkilerini artan şiddette yoğunlaştırdılar. ABD, yaptırım kartını masaya sürdü.

ABD Başkan Yardımcısı Pence ve Dışişleri Bakanı Pompeo, Trump’ın talimatıyla operasyonun sonlandırılması anlaşması için Türkiye’ye geldiler. 17 Ekim 2019 günü, Ankara’da Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığındaki heyet ile yaklaşık 4 saat 20 dakika süren bir görüşme yaptılar. Görüşme sonucunda, ABD “ateşkes” ilan edildiğini, Türkiye ise “operasyona ara verme” konusunda anlaştıklarını açıkladılar. “Ateşkes” kavramı, iki devlet arasında söz konusu. Türkiye’nin 1984’ten beri mücadele ettiği bölücü terör örgütüyle “ateşkes” ilanı, terör örgütünün varlığının resmen tanınması anlamında. ABD, YPG/PKK’yı meşrulaştırma açısından “ateşkes” kavramını ısrarla kullanmakta.

Anlaşma gereği, “Barış Pınarı Harekâtı” beş gün için durduruldu. Beş günlük sürede, YPG/PKK terör örgütü operasyon bölgesinden 30 kilometrelik hattın güneyine çekilecek, ağır silahları toplanacak. “Güvenli Bölge”, Türkiye’nin kontrolünde olacak. Anlaşma sağlanmasıyla, ABD’nin yürürlüğe koyduğu yaptırımlar iptal edilecek, ek yaptırmalar getirilmeyecek.

Her askeri harekât, siyaset makamının ortaya koyduğu “politik amaçlara” dayandırılır. Askerler de, belirlenen “politik amaçları” gerçekleştirebilecek askeri hedefleri seçerler.

“BARIŞ PINARI” HAREKÂTININ POLİTİK AMAÇLARI

-Birincisi, Türkiye-Suriye sınırındaki terör örgütünü etkisiz duruma getirmek ve sınırın güvenliğini sağlamak,

-İkincisi, terör koridorunu engellemek,

-Üçüncüsü, Suriyeli sığınmacıların ülkelerine emniyetle dönüşlerini sağlamak,

-Dördüncüsü, Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak.

Bu politik amaçları karşılayabilecek şekilde, askeri hedefin sınırları tespit edildi. Fırat Nehri’nden-Irak sınırına kadar yaklaşık 444 kilometre genişlikte, ortalama 30 kilometre derinlikte bir ¨Güvenli Bölge¨, askeri hedef olarak belirlendi.

Türkiye-ABD arasında varılan anlaşma, ortaya konulan politik hedefleri karşıladı mı? Ya da ne oranda karşılar? Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Akçakale-Tel Abyad ile Ceylanpınar-Resulayn arasında yaklaşık 120 kilometre genişlikte bir bölgede operasyon yaptığını not edelim. TSK, bu bölgede, M4 karayoluna kadar 30 kilometre derinlikte bir alanda kontrolü sağlayacak. Anlaşma kapsamında, ABD yetkililerine göre 120 kilometre genişlik, 30 kilometre derinlikte Türkiye’nin kontrolünde bir “Güvenli Bölge” kurulacak.

Söz konusu “Güvenli Bölge”, PYD/PKK terör örgütünü kısmen etkisiz duruma getirir; terör koridorunu Fırat’ın doğusunda kısmen kesintiye uğratır. Ancak PYD/PKK 30 kilometre hattın güneyinde yuvalanacağından, Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumaya hizmet etmez. Bu bölge, Suriyeli sığınmacıların sadece bir bölümünün dönüşüne imkân sağlayabilir. Özetle, Türkiye’nin ¨Güvenli Bölge¨si dört siyasi hedefi kısmen karşılayabilir. 444 kilometre genişlik yerine, 120 kilometre genişlikte, yani hedeflenen bölgenin yaklaşık yüzde 30’una karşılık gelen bir alan.

Fırat batısında, Menbiç ABD’nin Rusya’yla anlaşması sonucu Şam kontrolüne verildi. ABD’nin NATO üyesi Türkiye yerine, Menbiç’i Rusya’ya devretmesi, üzerinde önemle durulması gereken bir sonuç. Fırat’ın doğusunda PYD/PKK’nın güçlü olduğu Arap Pınarı’na (Ayn El Arap) Şam yönetimi yerleşti. Doğuda, Kamışlı bölgesinde de Şam yönetimi var. Ortaya çıkan bu tabloda, Rusya kilit aktör oldu. Rusya, Tel Abyad batısı ile Resul Ayn doğusunda, Türkiye’nin kontrolünde bir “Güvenli Bölge”ye evet der mi? Tel Abyad-Resul Ayn arasındaki 120 kilometre dışında kalan alanda PYD/PKK terör örgütü unsurları ne olacak? 22 Ekim 2019’da, Soçi’de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin arasındaki görüşmede “Güvenli Bölge” ana gündem maddesi olacak. Rusya, Türkiye’nin operasyon bölgesi dışındaki alanda 5-10 kilometre derinlikte bir emniyet kuşağının Türkiye’nin kontrolüne verilmesini kabul edebilir.

DEĞİŞEN HAREKAT ORTAMI

-Türkiye, Politik Hedefleri tam olarak gerçekleştirememiş olsa bile, Fırat doğusunda PYD/PKK tehdidini azaltmış, terör koridorunu kesintiye uğratmıştır. Fırat’ın doğusundaki askeri varlığı, masada elini güçlendirmiştir.

-ABD Suriye’den çıkıyor mu? ABD Suriye’den çıkmaz. Askerlerini önce güneye konuşlandırır. Gelişen duruma göre, askerlerini Irak’a çekebilir. Bunun adı çekilme değil, “mevzi değiştirme” demek. ABD, istediği yer ve zamanda, Suriye’de belirlediği hedefi vurmaya devam edecektir. ABD, Irak’tan çekilir mi? Çekilmez…

-PYD/PKK terör örgütü ne olacak? ABD Başkan Yardımcısı Pence, sorulan bir soru üzerine PYD/PKK’yı desteklemeye devam edeceklerini ifade etti. Yani, terör örgütü 30 kilometrelik hattın güneyinde, ABD’nin yardımıyla güçlenmeye devam edecek. Ancak, 2012’de Şam yönetiminin çekilmesiyle yerleştiği ve ilan ettiği kantonlardaki özerklik hayali son bulmuş oldu. Barış Pınarı harekâtı, PYD/PKK’nın “Rojova Projesi”ni şimdilik erteletti. PYD/PKK kaybeden tarafta…

-Şam yönetimi, değişen tabloda en karlı çıkan aktörlerden biri. Menbiç, Arap Pınarı ve Kamışlı bölgesinde bazı yerler tekrar Şam’ın kontrolü altında.

-İran en mutlu aktörlerden biri. ABD’nin Fırat kuzey doğusundaki askeri varlığını çekmesi ve ABD güdümünde bir Kürt Devleti oluşumunun şimdilik önlenmesi İran’ı memnun etti.

-Rusya, hiç kuşkusuz en kazançlı aktör. ABD’nin çekildiği yerleri, Rusya Şam yönetimiyle doldurdu. Hâkimiyet alanı arttı. Rusya, Şam yönetimini yönlendirirken, Türkiye’yle, ABD’yle, İran’la, PYD/PKK’la görüşme kapasitesine sahip. Bu durum, Rusya’ya geniş bir manevra alanı sağlıyor.

-Fransa ve İngiltere askeri varlığını şimdilik Suriye’den çekmek zorunda kaldı.

BEKLEYEN SORUNLAR

-PYD/PKK’dan ağır silahlar toplanabilir mi? Harekat ortamında PYD/PKK’nın elindeki ağır silahları toplamak oldukça zor. Kim, nasıl toplayacak? PYD/PKK, sahip olduğu ağır silahları teslim eder mi? ¨Kayboldu, Fırat Nehri’ne düştü, saldırıda DEAŞ’in eline geçti¨ şeklinde gerekçelerle vermeyecektir. ABD’nin silah toplama konusunda ciddi olduğu da şüpheli. PYD/PKK, kısa bir süre için ağır silahları gizler, Sincar ya da Kandil gibi başka bölgeye kaydırabilir.

-Bu arada, PYD/PKK’ya ABD Başkanı Trump’ın kazandırdığı meşruiyet ve sempatinin not edilmesi gerekir. Türkiye’nin Kırmızı listede aradığı PKK teröristine ¨General¨ diye hitap eden ABD Başkanı, PYD/PKK’ya tahmin etmediği meşruiyeti ve ayrıcalığı vermiş oldu.

-ABD’ye ne kadar güvenilir? ABD, PYD/PKK kartını Rusya’ya kaptırmak istemiyor. Bu nedenle desteğini sürdürecek. Türkiye-ABD arasında, şimdilik dondurulan bu kriz ortamı ne zamana kadar sürer? Eğer o zamana kadar yeni bir kriz ortaya çıkmazsa, S-400 Hava Savunma Sistemi’nin Nisan 2020’de aktif duruma getirilme aşamasında, ABD ne tür yaptırımları yürürlüğe koyacak? Ekonomik ve diğer yaptırımlar, bir kart olarak ABD’nin her zaman masasında.

-Türkiye-Rusya arasında İdlib önemli bir gündem maddesi olmayı sürdürecek. İdlib’in Hatay’la 130 kilometre sınırı var. El Kaide türevi terör örgütlerinin İdlib’teki varlığı BM raporuna geçti. İdlib, Türkiye’yle Rusya arasında bir sorun olmaya devam edecek.

-Beklenen sayıda Suriyeli sığınmacının geri dönüşü gerçekleşir mi? Uzun bir süreç… Rusya’nın koordinesiyle, sığınmacıların dönüşü için Ankara-Şam arasında yetkililer düzeyinde bir görüşmenin yapılması her an beklenebilir. Barış Pınarı Harekatı’nın etkisiyle ABD’nin Suriye’nin kuzeyinden çekilmesi, Şam yönetiminin bazı bölgelerde sınıra kadar gelmesi Türkiye ve Şam arasında işbirliğini işaret ediyor. Önümüzdeki süreçte, Ankara-Şam arasında bakanlıklar arasında görüşmelerin yapılma olasılığı yüksek.

-¨Barış Pınarı¨, Türkiye’ye karşı olan cephenin ne kadar büyük olduğunu gösterdi. Çok az sayıda ülkenin desteği dışında, dünya Türkiye’ye karşı. Doğu Akdeniz gibi tehditler düşünüldüğünde, Türkiye’nin daha çok desteğe ihtiyacı olduğu gerçeği alınan ders kapsamında.

ABD 40’ıncı Başkanı Ronald Reagan, başkanlık döneminde (1981-1989) Afganistan’da Ruslara karşı savaşan El Kaide ve Taliban liderlerini Beyaz Saray’da kabul eder ve şöyle seslenir: “Bu savaşçılar ABD’nin kurucu ataları ile aynı ahlak ve anlayışa sahiptir.” ABD’nin değişmeyen stratejisidir bu… İhtiyatlı olalım…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER